Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

20 Ağustos 2020 Perşembe

Virüs Denilen Şeyler Hastalık Sebebi Değil, Sonucudurlar, Hastalık Bulaştırıcı Değildirler!

 

DR THOMAS COWAN’IN 12 MART 2020’DE TUCSON, ARİZONA’DA SAĞLIK VE İNSAN HAKLARI İSİMLİ KONFERANSINDA YAPTIĞI KONUŞMA

Çeviri: Ali Hakan Duman

Kendini tutamıyorum ama tüm bu koronavirüs olayı hakkında bir şeyler söylemek istiyorum, eğer isterseniz.

Tekrar edeyim Rudolph Steiner'ı tanıdığınızda, cevabını almış olacaksınız, ancak ayrıntıları anlamanız gerekir.

1918'deki büyük salgında, insanlık tarihinde görülmüş en büyük salgındı bu, yani İspanyol gribi salgını, hemen ardından Steiner'e tüm bu olup biten hakkında sorular soruldu ve şöyle cevap verdi; “Evet, virüsler basitçe toksik maddelerin hücrelerden atılımıdır. Virüsler, DNA parçalarıdır veya birkaç protein içeren RNA'dırlar, ve hücreden dışarı atılırlar. Hücre zehirlendiğinde oluşurlar. Virüsler hastalığa sebep olmazlar."

Ve sizi bu konuda düşünmeye teşvik edeceğim ilk önce şununla başlayalım; ünlü bir yunus doktoru olsaydınız diyelim, değil mi? Ve Kuzey Kutup Dairesi'ndeki yunusları yüzlerce yıldır veya en azından uzun süredir inceliyorsunuz varsayalım ve yunuslar gayet iyilerdi o ana kadar. ve bir gün sizi acil olarak arıyorlar: “Fred, Kuzey Kutup Dairesi'nde pek çok yunus ölüyor. Gelip araştırabilir misin?"

Tamam ve sorman gereken sadece bir soru hakkın olduğunu varsayalım. Ellerinizi gösterin lütfen. Kaçınız "O yunusların genetik yapısı mı bozuldu acaba diyerek yunusları araştırmam gerekir" derdi?

-Hiç kimse, çünkü bu aptalca.

Kaçınız "Bu yunusun veya şu yunusun virüslü olup olmadığını görmek istiyorum çünkü bulaşıcı olabilir ve bu yüzden tüm bu yunuslar hastalanıyor" derdi?

-Hiç Kimse.

Kaçınız “Biri buraya 1986’da olduğu gibi Exon Valdez petrol atığı gibi bir bok koydu denize?” derdi?.

-Herkes

İşte böyle olduğu için ve hücreler zehirlendiği için hasta oluyor yunuslar ya da insanlar. Bizim “virüs” dediğimiz şey hücreyi temizleyip arındırmak için içindeki toksik maddeyi kazıyıp atmaya çalışan şeydir. NIH'nin son zamanlarda virüslerin karmaşık yapısı hakkında yaptığı konuşmaları dinlerseniz “ekzozomlar” adını verdiği mevcut virüs teorisinin bu söylediklerimizle uyuştuğunu anlarsınız. Bunun virüs hakkındaki mevcut düşünceyle mükemmel bir şekilde uyumlu olduğunu göreceksiniz.

Size bir anımı anlatayım. Küçükken evimiz hemen dışında bunun dramatik bir örneğini gördüm, sulak bir alan vardı ve orası kurbağalarla doluydu ve kurbağalar beni bütün gece vak vaklayarak uyutmazdı, bu yüzden pencereleri bantladığım olurdu. Baharda birden bire seslerin kesildiğini farkettim ve kurbağalar nereye gitti diye merak ettim.

Kaçınız kurbağaların genetik bir hastalığa yakalandığı için bir anda yok olduğunu düşünüyor?

-Hiç kimse.

Kaçınız kurbağalara virüs bulaşmış o nedenle yok olmuşlar diye düşünüyor?

-Hiç kimse.

Kaç kişi birisi dereye DDT dökmüş o nedenle kurbağalar yok olmuş diye düşünüyor?

-Herkes.

Evet, çünkü mantıklı olan ve gerçektende kurbağaların ölmesine sebep olan buydu. Hastalıklar zehirlenme neticesinde olur.

Peki 1918'de ne oldu? Son 150 yılda her salgın, dünyanın elektriklendirilmesi neticesinde bir kuantum sıçraması nedeniyle olmuştur. 1917 sonbaharının sonlarında dünya çapında yüzlerce radyo istasyonları kurulmuştu ve dünya çapında radyo dalgalarının yayılışının başlangıç yılıydı. Herhangi bir biyolojik sistemi yeni bir elektromanyetik alana maruz bıraktığınızda, onu zehirlersiniz ve öldürürsünüz, ölmeyenler ise ilginç bir şekilde biraz daha uzun fakat daha hasta olarak yaşamaya devam ederler.

Ve sonra II.Dünya Savaşı başlamasıyla, tüm dünyayı insanların buna hiç maruz kalmadığı kadar bir yoğunlukta radar sistemleri ve radar alanlarıyla kaplayarak, tüm dünyayı bir sonraki salgına sebep olacak tesislerle dolduracaklardı. Ve hemen ardından 1957’deki Asya gribi başladı. 1968'de Hong Kong gribi salgını ise dünyanın ilk kez Van Allen Kuşağı'nda güneş, ay, Jupiter v.s. den gelen kozmik alanları bütünleştiren koruyucu bir tabakasının bozulması neticesinde gerçekleşti. Ve altı ay içinde Van Allen Kuşağına radyoaktif frekanslar yayan uydu adı verilen balonlar atmosferin üst tabakalarına yerleştirildi, bu nedenle yeni bir salgın yaşadık.

İnsanlar zehirlendiği zaman, toksin salgılarlar, bunlar virüs gibi görünürler, insanlar bunun bir grip salgını olduğunu düşünürler.

1918'de İspanyol Grip salgını sırasında Boston Sağlık Bakanlığı bu hastalığın ne kadar bulaşıcı olduğunu araştırmaya karar verdi, ister inanın ister inanmayın, yüzlerce insanı gönüllü olarak kullandılar. Hastaların burunlarından sümük, boğazlarından balgam aldılar ve bunu hasta olmayan sağlıklı insanlara enjekte ettiler. Fakat tüm denemelerine rağmen bir hasta kişi bir sağlıklı kişiyi hasta edemedi. Bunu defalarca yaptılar. Ve hastalığın bulaşıcı olduğunu kanıtlayamadılar.

Hatta grip olan atlarla bile yaptıkları deneylerde sağlıklı atları hasta etmeyi başaramadılar. Bir torbayı hapşıran atların ağzına bağladılar ve bu torbayı bir sonraki sağlıklı ata bağladılar ve tek bir at bile hastalanmadı. Bu konuyu anlatan Dünyanın elektrifikasyonundaki tüm adımları inceleyen ve altı ay içinde dünyada yeni bir grip salgının nasıl başladığını anlatan Arthur Firstenberg'in “Görünmez Gökkuşağı” adlı kitabını okumanızı tavsiye ederim.

Araştırdığınızda, normal açıklamaları duyduğunuzda; bu salgın nasıl olurda iki hafta içinde Kansas'tan Güney Afrika'ya gider diye düşünmeden edemiyorsunuz, çünkü o zamanlarda ulaşım şekli karada at sırtında ya da denizde tekneler ileydi. Böyle olmasına rağmen tüm dünyada salgının belirtileri aynı anda başladı. Sorsanız bunun bir açıklaması yok, sadece "bunun nasıl olduğunu bilmiyoruz" diye cevaplıyorlar. Ama bu radyo dalgaları ile olduysa ancak mümkün olabilir. Birçoğunuzun cebinizde şu anda Japonya'ya bir sinyal gönderdiğinizde anında ulaşacak frekansta sinyal üreten aletle dolaşıyorsunuz. Yani saniyeler içinde dünyanın her yerinde iletişim kuran bir elektromanyetik alan olduğuna inanmayanlarınız buna dikkat etmiyor.

Son altı ayda dünyanın elektrifikasyonu dramatik bir şekilde ve bir kuantum sıçraması olduğunu belirterek bitireceğim ve eminim ki birçoğunuz şu anda kulelerden yirmi bin radyasyon üreten beş gee denen şeyin ne olduğunu biliyorsunuz. Tıpkı cebinizde ya da bileğinizde taşıdığınız kullanılan radyasyon yayan şeyler gibi. Bu aletler kesinlikle sağlıkla uyumlu değildir. Bunun sağlıkla bağdaşmadığını söylediğim için üzgünüm. Bu aletler suyun yapısını değiştirebilen yani çok tehlikeli cihazlardır. Ve bazılarınız itiraz edecek ve diyecek ki "ama biz elektrikle işleyen varlıklar değiliz, biz sadece fiziksel maddeyiz" eğer böyle düşünüyorsanız, o zaman bir EKG veya EEG veya sinir iletim testi yapmakla uğraşmayın derim çünkü bizler elektriksel varlıklarız ve kimyasallar bu elektriksel uyarıların sadece yan ürünüdür.

Ve herkesin tek bir tahminde bulunarak bulmaya çalışacağı bir soru sorayım; dünyanın tamamen üzeri beş gee ile örtülü olduğu şehri nerededir? Evet, Wuhan. Kesinlikle. Bunu düşünmeye başladığınızda, insanlık olarak burada varoluşsal bir kriz içinde olduğumuzu anlarsınız. İnsanoğlunun hiç benzerini görmediği bir şey. Size Eski Ahit peygamberleri gibi davranmak istemiyorum, ama bu, yüz binlerce kulenin yeryüzünü örtecek kadar eşi görülmemiş bir frekans üretmesi daha önce görülmemiş bir şey.

Ve daha önce söyleyecektim, bunun aşı sorusuyla da bir ilgisi var. Yaklaşık 2 yıl önce gelen bir hastam vardı, tamamen sağlıklı, iyi bir sörfçü falan. Bir elektrikçi olarak çalışıyor ve çok zengin insanlar için WiFi sistemlerini kuruyordu. Elektrikçilerin ölüm oranı çok yüksektir ama o iyiydi. Ve bir gün kolunu kırdı ve koluna metal bir plaka koydular. 3 ay sonra yatağından çıkamaz hale geldi, kalp düzensizlikleri başladı ve tamamen çöktü resmen. Elektromanyetik alana duyarlılığınız, vücudunuzda ne kadar metal bulunduğuyla ve hücrelerinizdeki suyun kalitesiyle ilgilidir.

Dolayısıyla, insanlara aşılarla alüminyum enjekte etmeye başlarsanız, artan elektromanyetik alanı emmek için alıcılar haline gelirler. Ve bu, şu anda deneyimlediğimiz türlerin bozulması için mükemmel bir fırtına durumudur. Rudolf Steiner'den sevdiğim bir alıntı ile bitireceğim; ve bu 1917 yılları civarında söylenmiş bir söz, yani farklı bir zaman dilimi ile ilgili ”Havanın elektriksel etkilerle dolup taşmadığı zamanlarda insan olmak daha kolaydı.” Bu nedenle, bugün insan olabilmek için, bir asır önce gerekenden çok daha güçlü ruhsal kapasiteli olmak gerekiyor. Yapabileceğimiz tek şey manevi kapasitelerimizi artırmak çünkü bu günlerde insan olmak gerçekten çok zor. Dinlediğiniz için teşekkürler.

Dr Thomas Cowan, MD

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)