Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

8 Eylül 2023 Cuma

İsim ve Sıfat Naslarına İmanın Güzel Ahlakı Tamamlaması

 Abdullah b. Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

يَطْوِي اللهُ عَزَّ وَجَلَّ السَّمَاوَاتِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ثُمَّ يَأْخُذُهُنَّ بِيَدِهِ الْيُمْنَى ثُمَّ يَقُولُ أَنَا الْمَلِكُ أَيْنَ الْجَبَّارُونَ؟ أَيْنَ الْمُتَكَبِّرُونَ. ثُمَّ يَطْوِي الْأَرَضِينَ بِشِمَالِهِ ثُمَّ يَقُولُ أَنَا الْمَلِكُ أَيْنَ الْجَبَّارُونَ؟ أَيْنَ الْمُتَكَبِّرُونَ؟

Allah Azze ve Celle kıyamet günü göklerle yeri dürer. Sonra onları sağ eline alır ve şöyle buyurur:

“Ben el-Melik’im. Zorbalar nerede? Kibirlenenler nerede?” Sonra yerleri diğer eliyle dürer ve şöyle der:

“Ben el-Melik’im. Zorbalar nerede? Kibirlenenler nerede?[1]

Bu hadis, Allah Azze ve Celle’nin azametine ve iki el sıfatına delalet eden hadislerdendir. Lakin burada hadisin başka bir delalet yönü üzerinde duracağım. Bu da Allah Azze ve Celle’nin kıyamet gününde yegâne hükümranlığını ilan ettiği bu şiddetli anda zorbaları ve kibirlenenleri tehdit eden bu sözlerindeki dehşettir!

Allah Azze ve Celle özellikle bu iki tür insanı tehdit ediyor! Bu hadiste zorbaların ve kibirlenenlerin nasıl bir şiddetle tehdit edildikleri anlaşılmaktadır. Nitekim Ebu Hureyre radıyallahu anh’den gelen rivayette Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur

تَحَاجَّتِ الْجَنَّةُ وَالنَّارُ، فَقَالَتِ النَّارُ: أُوثِرْتُ بِالْمُتَكَبِّرِينَ وَالْمُتَجَبِّرِينَ

Cennet ve cehennem tartıştılar, cehennem dedi ki: “Ben büyüklenenler ve zorbalar için seçildim…[2]

Cehennem de özellikle iki sınıf için seçildiğini ifade ediyor: kibirlenenler ve zorbalar!

Ebû Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

يَخْرُجُ عُنُقٌ مِنَ النَّارِ لَهَا عَيْنَانِ يُبْصِرُ بِهَا وَأُذُنَانِ يَسْمَعُ بِهَا وَلِسَانٌ يَنْطِقُ بِهِ يَقُولُ إِنِّي وُكِّلْتُ بِكُلِّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ وَبِكُلِّ مَنْ دَعَا مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ وَالْمُصَوِّرِينَ

Kıyamet günü cehennemden gören iki gözü, işiten iki kulağı ve konuşan bir dili olan bir boyun çıkacak, şöyle diyecektir:  “Muhakkak ki ben, üç tür kimse için görevlendirildim: Her inatçı zorba, Allah ile beraber başka bir ilaha seslenen herkes ve suret yapanlar!”[3]

 Aişe radiyallahu anha’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

فَلَا وَحِينَ يَخْرُجُ عُنُقٌ مِنَ النَّارِ فَيَنْطَوِي عَلَيْهِمْ وَيَتَغَيَّظُ عَلَيْهِمْ وَيَقُولُ ذَلِكَ الْعُنُقُ وُكِّلْتُ بِثَلَاثَةٍ وُكِّلْتُ بِثَلَاثَةٍ وُكِّلْتُ بِثَلَاثَةٍ  وُكِّلْتُ بِمَنْ ادَّعَى مَعَ اللهِ إِلَهًا آخَرَ وَوُكِّلْتُ بِمَنْ لَا يُؤْمِنُ بِيَوْمِ الْحِسَابِ وَوُكِّلْتُ بِكُلِّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ قَالَ فَيَنْطَوِي عَلَيْهِمْ وَيَرْمِي بِهِمْ فِي غَمَرَاتٍ

“…Cehennemden bir boyun çıkıp onların üzerine kapandığı zaman da kimse kimseyi hatırlamaz. Bu boyun der ki:

“Üç tür kimseyle görevlendirildim. Üç tür kimseyle görevlendirildim. Üç tür kimseyle görevlendirildim. Allah ile beraber başka bir ilah iddia eden kimse için görevlendirildim. Hesap gününe iman etmeyen her kibirli kimse için görevlendirildim ve her inatçı zorba için görevlendirildim.” Sonra onların üzerlerine kapanır ve onları tutamlar halinde atar.[4]

Bu hadiste Allah’a ortak koşanlar, sonra hesap gününe iman etmeyen kibirliler, sonra da her inatçı zorba zikrediliyor!

İnsan yaratılışındaki cahillik ve zalimlikten ötürü, bu tehdit edici nasları kendi nefsi hakkında düşünmez. Bilakis bu nasların yalnız müşrikler hakkında olduğunu, kendisine karşı büyüklük taslayan birçok kimse hakkında olduğunu veya kendisine karşı zalimlik yapan başkalarını tehdit ettiğini düşünür.

Peki sen ey insan! Allah seni zalim tabiatte yarattığını ve bu dünyaya bu zalim tabiatine uymayıp rabbine teslim olmak, tevazu göstermek üzere imtihan edildiğini bildiriyor! Senin yaptığın zulümler, büyüklenmeler, zorbalıklar ne olacak?

Allah’ın sana kendisine itaat etmek üzere kullanman için emanet ettiği bedeninde, nefsinde yaptığın zulümler!

Yetkin altına verdiği işçin, memurun, tebâ’an, hanımın, çocukların, hatta hayvanlarına yaptığın zulümler!

Mazlumun bedduasından sakındıran hadisi yalnız kendi uğradığın zulümler hakkında zannediyorsun! Peki ya senin zulmettiklerin?

Hep mazlum olduğun halleri dikkate alıp zalimleri sorumlu tutmakla kendini avutmaman, kendi zulümlerin sebebiyle dünyada veya ahirette hesap etmediğin durumlarla karşılaşmaman için işte sana nefsini hesaba çekerek düşüneceğin hadisler:

Umm Seleme radiyallahu anha’dan:

أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يَقُولُ فِي مَرَضِهِ الَّذِي تُوُفِّيَ فِيهِ الصَّلاةَ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ فَمَا زَالَ يَقُولُهَا حَتَّى مَا يَفِيضُ بِهَا لِسَانُهُ

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem vefat ettiği hastalığında:

Namaz ve elleriniz altında bulunanlar!” diyordu. Ruhunu teslim edinceye kadar bunu söylemeye devam etti.”[5]

Elleriniz altında bulunanlar; eşleriniz, çocuklarınız, köleleriniz, işçileriniz, hayvanlarınızdır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bu vasiyeti, zulmetmek ve zorbalık etmek durumunda kalacağın ve kul hakkında girebileceğin kimseler hakkındadır!

Nitekim bunların her biri hakkında ayrıntılı sakındırmalar gelmiştir. Bunlardan bazısı şöyledir:

Enes radiyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّ اللهَ سَائِلٌ كُلَّ رَاعٍ عَمَّا اسْتَرْعَاهُ أَحَفِظَ ذَلِكَ أَمْ ضَيَّعَ؟ حَتَّى يُسْأَلَ الرَّجُلُ عَلَى أَهْلِ بَيْتِهِ

Muhakkak ki Allah her çobanı sürüsünden, korudu mu, zayi mi etti diye sorgulayacaktır. Hatta kişiyi aile halkı hakkında sorgular.”[6]

İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

مَا اسْتَرْعَى اللَّهُ عَبْدًا رَعِيَّةً قَلَّتْ أَوْ كَثُرَتْ إِلا سَأَلَهُ عَنْهَا أَقَامَ فِيهَا أَمْرَ اللَّهِ جَلَّ وَعَزَّ أَمْ أَضَاعَهُ حَتَّى يَسْأَلَهُ عَنْ أَهْلِ بَيْتِهِ خَاصَّةً

Allah bir kula, az ya da çok bazı kimselerin sorumluluğunu verdiğinde mutlaka onlar hakkında Allah Azze ve Celle’nin emrini uygulamış mı, yoksa zayi mi etmiş diye sorgular. Hatta kişiyi ailesi hakkında özel olarak sorgular.”[7]

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

مَا مِنْ رَاعٍ يُسْتَرْعَى رَعِيَّةً إِلَّا سُئِلَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَقَامَ فِيهَا أَمْرَ اللَّهِ أَمْ أَضَاعَهُ؟

Bir raiyyeye (halka) yönetici kılınan hiçbir kimse yoktur ki kıyamet gününde onlar hakkında Allah Azze ve Celle’nin emrini uygulamış mı, yoksa zayi mi etmiş diye sorgulanmasın.”[8]

Ebu Eyyub radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

أَوَّلُ مَنْ يَخْتَصِمُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ الرَّجُلُ وَامْرَأَتُهُ وَاللهِ مَا يَتَكَلَّمُ لِسَانُهَا وَلَكِنْ يَدَاها ورِجْلَاها يَشْهَدَانِ عَلَيْهَا بِمَا كَانَتْ تُغَيِّبُ لِزَوْجِهَا وَتَشْهَدُ يَدَاهُ وَرِجْلَاهُ بِمَا كَانَ يُولِيها ثُمَّ يُدْعَى بِالرَّجُلِ وَحَرَمِهِ فَمِثْلُ ذَلِكَ ثُمَّ يُدْعَى بِأَهْلِ الْأَسْوَاقِ وَمَا يُوجَدُ ثُمَّ دَوَانِيقُ وَلَا قَرَايِطُ وَلَكِنْ حَسَنَاتُ هَذَا تُدْفَعُ إِلَى هَذَا الَّذِي ظَلَمَ وَسَيِّئَاتُ هَذَا الَّذِي ظَلَمَهُ ثُمَّ يُؤْتَى بِالْجَبَّارِينَ فِي مَقَامِعَ مِنْ حَدِيدٍ فَيُقَالُ أَوْرِدُوهُمْ إِلَى النَّارِ فَوَاللهِ مَا أَدْرِي يَدْخُلُونَهَا أَوْ كَمَا قَالَ اللهُ تَعَالَى {وَإِنْ مِنْكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا كَانَ عَلَى رَبِّكَ حَتْمًا مَقْضِيًّا ثُمَّ نُنَجِّي الَّذِينَ اتَّقَوْا وَنَذَرُ الظَّالِمِينَ فِيهَا جِثِيًّا}

Kıyamet günü ilk muhakeme olacak olanlar, kişiyle hanımıdır. Vallahi hanımının dili konuşmayacak, onun elleri ve ayakları konuşup, kocasından habersiz olarak yaptıklarına şahitlik edecekler. Erkeğin de elleri ve ayakları, onun hanımına nasıl davrandığına şahitlik edecekler. Sonra kişiyle hizmetçisi çağrılıp aynı şekilde muhakeme olacaklar, sonra çarşı sahipleri çağrılıp muhakeme edilecekler. O gün ne danik, ne de kırat olmayacak, haksız olanın iyilikleri alınıp haklı olana verilecek, mazlumun günahları zalime yüklenecek. Sonra zorbalar demir sopalarla getirilip:

“Onları cehenneme sürün” denilecek. Vallahi onlar cehenneme girecekler mi, yoksa: “Sizden cehenneme uğramayacak yoktur. Bu, rabbinin yapmayı üzerine aldığı kesinleşmiş bir hükümdür” (Meryem 72) ayetinde söylendiği gibi mi olacak bilmiyorum.”[9]

Kişinin hanımını kölesi gibi görmesi, onun üzerinde rabbiymiş gibi tahakküm kurmaya çalışması yukarıda geçen hadisteki tehdite muhatap kılan zorbalık ve zulümdendir:

Abdullah b. Zem’a radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hutbe verdi ve şöyle buyurdu:

إِلَامَ يَجْلِدُ أَحَدُكُمُ امْرَأَتَهُ جَلْدَ الْعَبْدِ وَلَعَلَّهُ يُضَاجِعُهَا مِنْ آخِرِ يَوْمِهِ ..

“…Sizden biriniz ne zamana kadar karısını köle döver gibi dövmeye devam edecek? Olur ki, o kadınla günün sonunda cima eder…”[10]

Suleyman b. Amr b. Ahvas rahimehullah’tan: babam (Amr b. el-Ahvas) radiyallahu anh bana şöyle rivayet etti:

أَنَّهُ شَهِدَ حَجَّةَ الوَدَاعِ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَحَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ وَذَكَّرَ وَوَعَظَ فَذَكَرَ فِي الحَدِيثِ قِصَّةً فَقَالَ أَلَا وَاسْتَوْصُوا بِالنِّسَاءِ خَيْرًا فَإِنَّمَا هُنَّ عَوَانٌ عِنْدَكُمْ لَيْسَ تَمْلِكُونَ مِنْهُنَّ شَيْئًا غَيْرَ ذَلِكَ إِلَّا أَنْ يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ فَإِنْ فَعَلْنَ فَاهْجُرُوهُنَّ فِي المَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ ضَرْبًا غَيْرَ مُبَرِّحٍ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَبِيلًا أَلَا إِنَّ لَكُمْ عَلَى نِسَائِكُمْ حَقًّا وَلِنِسَائِكُمْ عَلَيْكُمْ حَقًّا فَأَمَّا حَقُّكُمْ عَلَى نِسَائِكُمْ فَلَا يُوطِئْنَ فُرُشَكُمْ مَنْ تَكْرَهُونَ وَلَا يَأْذَنَّ فِي بُيُوتِكُمْ لِمَنْ تَكْرَهُونَ أَلَا وَحَقُّهُنَّ عَلَيْكُمْ أَنْ تُحْسِنُوا إِلَيْهِنَّ فِي كِسْوَتِهِنَّ وَطَعَامِهِنَّ

“O, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber veda haccına katılmıştı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Allah’a hamdu sena edip öğüt verdikten sonra şöyle buyurdu:

Dikkat edin! Kadınlar hakkında birbirinize hayrı tavsiye edin. Onlar yanınızda ancak yardımcılardır. Onlardan başka bir şeye sahip değilsiniz. Ancak açık bir çirkinlik işlemeleri müstesna. Eğer bunu yaparlarsa onları yataklarında ayırın, iz bırakmayacak şekilde dövün. Size itaat ederlerse aleylerinde bir yol aramayın. Dikkat edin! Muhakkak ki sizin kadınlarınız üzerinde hakkı olduğu gibi elbette kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin onlar üzerinizdeki hakkınız; hoşlanmadığınız kimselere yataklarınızı çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız insan­ları evinize sokmamalarıdır. Onların sizin üzerinizdeki hakları: Giy­dirmelerinde, yedirmelerinde onlara karşı en güzel şekilde davramanızdır.[11]

Bu hadiste açıkça kişinin hanımı üzerindeki yetkisinin sınırlarına uyarı yapılmıştır!

Namaz kılana vurulmaz

Ebu Galib rahimehullah’tan: “Ebu Umame radiyallahu anh dedi ki:

أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَقْبَلَ مِنْ خَيْبَرَ وَمَعَهُ غُلاَمَانِ فَقَالَ عَلِىٌّ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَخْدِمْنَا فَقَالَ خُذْ أَيَّهُمَا شِئْتَ فَقَالَ خِرْ لِى قَالَ خُذْ هَذَا وَلاَ تَضْرِبْهُ فَإِنِّى قَدْ رَأَيْتُهُ يُصَلِّى مَقْبَلَنَا مِنْ خَيْبَرَ وَإِنِّى قَدْ نُهِيتُ عَنْ ضَرْبِ أَهْلِ الصَّلاَةِ وَأَعْطَى أَبَا ذَرٍّ الْغُلاَمَ الآخَرَ فَقَالَ اسْتَوْصِ بِهِ خَيْرًا ثُمَّ قَالَ يَا أَبَا ذَرٍّ مَا فَعَلَ الْغُلاَمُ الَّذِى أَعْطَيْتُكَ قَالَ أَمَرْتَنِى أَنْ أَسْتَوْصِىَ بِهِ خَيْرًا فَأَعْتَقْتُهُ

“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hayber’den yanında iki köle ile döndü. Ali radiyallahu anh dedi ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Bunlar bize hizmet etsinler.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Bu ikisinden dilediğini al.” Ali radiyallahu anh dedi ki:

“Benim için sen seç.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Şunu al ve ona vurma. Zira ben Hayber dönüşümüzde onun namaz kıldığını gördüm. Muhakkak ki ben namaz ehline vurmaktan yasaklandım.” Diğer köleyi de Ebu Zer radiyallahu anh’e verdi ve buyurdu ki:

Ona iyi davran.” Sonra dedi ki: “Ey Ebu Zer! Sana verdiğim köle ne yaptı?” O da dedi ki:

“Bana ona iyi davranmamı emretmiştin. Ben de onu azat ettim.”[12]

Kişinin hayvanlarına merhametsiz davranması zorbalıktandır:

Malik b. Nadle radiyallahu anh dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gittiğimde şöyle buyurdu:

هَلْ تُنْتَجُ إِبِلُ قَوْمِكَ صِحَاحًا آذَانُهَا فَتَعْمَدَ إِلَى الْمُوسَى فَتَقْطَعُ آذَانَهَا فَتَقُولُ: هَذِهِ بُحُرٌ، وَتَشُقُّهَا أَوْ تَشُقُّ جُلُودَهَا فَتَقُولُ: هَذِهِ حُرُمٌ، فَتُحَرِّمُهَا عَلَيْكَ وَعَلَى أَهْلِكَ؟ قَالَ: نَعَمْ. قَالَ: فَإِنَّ مَا آتَاكَ اللَّهُ لَكَ حِلٌّ، وَسَاعِدُ اللَّهِ أَشَدُّ، وَمُوسَى اللَّهِ أَحَدُّ وَرُبَّمَا قَالَ: سَاعِدُ اللَّهِ أَشَدُّ مِنْ سَاعِدِكَ، وَمُوسَى اللَّهِ أَحَدُّ مِنْ مُوسَاكَ

Kavminin develeri, kulakları sağlam olarak doğarlar. Bunun üzerine eline bir ustura alıp onların kulaklarını kesiyorsun ve:

“Bunlar bahrdır[13]” diyorsun veya derilerini yarıyorsun ve:

“Bunlar haramdır” diyerek kendine ve ailene haram kılıyorsun değil mi?” Ben:

“Evet” dedim. Buyurdu ki:

Muhakkak ki Allah sana helal şeyler vermiştir. Allah’ın bileği senin bileğinden güçlüdür. Allah’ın usturası da senin usturandan daha keskindir.”[14]

Kişinin Sorumlu Olduğu Kimselere Adaleti Gözetmesinin Karşılığı

Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّ الْمُقْسِطِينَ عِنْدَ اللهِ عَلَى مَنَابِرَ مِنْ نُورٍ عَنْ يَمِينِ الرَّحْمَنِ عَزَّ وَجَلَّ وَكِلْتَا يَدَيْهِ يَمِينٌ الَّذِينَ يَعْدِلُونَ فِي حُكْمِهِمْ وَأَهْلِيهِمْ وَمَا وَلُوا

Muhakkak ki muksitler Allah katında Rahman Azze ve Celle’nin sağında nurdan minberler üzerinde olurlar. Rahman’ın her iki eli de sağdır. Onlar; hükümleri, aileleri ve sorumlu oldukları kimseler hakkında adaletle muamele edenlerdir.”[15]

Bu hadislerin geneli Allah Azze ve Celle’nin sıfatlarına delalet eden hadislerdir. Selefin menhecine ittibayı arzulayan müslümanlar sıklıkla bu hadisleri okurlar, delil getirirler. Lakin içerdiği hikmet ve vaazdan öğüt alınmazsa bu hadisleri okumanın ve delil getirmenin ne anlamı vardır?

Ümmetin salih selefi, bu hadisleri bid’atçi ve kelamcılara reddetmek için getirmekle yetinmemiş, Allah Azze ve Celle’ye isim ve sıfatlarıyla gerektiği gibi iman edip uygulayarak, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in gönderiliş gayelerinden biri olan güzel ahlâkı tamamlamaya da itina göstermişlerdir!



[1] Sahih. Muslim (2788)

[2] Sahih. Buhârî (4850) Muslim (2846) Abdurrazzak (11/422) İbn Ebi Şeybe (7/51) İbn Hibban (16/482) Ahmed (2/276) Bezzar (17/207) Humeydi (1107)

[3] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Beyhakî el-Ba’s ve’n-Nuşur (524) Ahmed (2/336) Tirmizî (2574) Deylemi (8865) el-Muhalledi Fevaid (587) Beyhakî, Şuabu’l-İman (5/190) el-Elbani es-Sahiha (512) Mukbil b. Hadi Sahihu’l-Musned (1406)

[4] Muslim'in şartına göre sahih. İbn Kesir Camiu’l-Mesanid (2560) Acurri eş-Şeria (905) Ahmed (6/101, 110) Ebu Bekr eş-Şafii el-Gaylaniyyat (911) Ebû Dâvûd (4755) Hâkim (4/622) İshak b. Rahuye (1349) Beyhakî el-İtikad (s.210)

[5] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ebu İmran el-Bezzaz Fevaid (77-80) Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare (7/37) Ahmed (6/290, 311, 315, 321) İbn Mâce (1625) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (7097-7100) Abd b. Humeyd (1542) Begavi Şerhu’s-Sunne (2415) Ebû Ya'lâ (12/365, 414) Bezzar (13/364) Taberânî (23/306, 379) İbn Sa’d Tabakat (2/254) Fesevi Marife (3/354) Taberî Tehzibu’l-Asar (1517) Haraiti Mekarimu’l-Ahlak (521) Ahadisu Affan b. Muslim (100) İbn Ebi’d-Dunya el-Muhtadarin (30, 33) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar (3203) Beyhakî Delail (7/205) Beyhaki el-Adab (51) Hatib Tarih (10/169) Hatib el-Muttefak ve’l-Mufterak (845) el-Elbani es-Sahiha (868)

[6] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Nesâî İşratu’n-Nisa (292) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (9174) İbn Hibbân (10/345) Taberânî el-Evsat (2/198) el-Elbani es-Sahiha (1636)

[7] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. el-Kasım b. Musa el-Uşeyb Cuz’un Fihi Min Hadisi’l-Kasım b. Musa el-Uşeyb (81) Ahmed (2/15) Ma’mer Cami (1259) Temmam er-Razi Fevaid (1757) Ebu Bekr en-Nasibi Fevaid (119) Ebu Nuaym Hadisu Yunus b. Ubeyd (23) Ebu Nuaym Ahbaru İsbehan (1387) Ebu Ya’la’dan naklen: İbn Hacer Metalibu’l-Aliye (2160)

* Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Taberânî Evsat (5/149)

* İbn Mes’ud radiyallahu anh’den: Taberânî (9/172)

[8] Sahih ligayrihi. Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (4916)

[9] Hasen ligayrihi. Taberânî (4/148) Ukaylî ed-Duafa (2/276) İbn Ebi’d-Dunya el-Ehval (197) Ebu Nuaym Tarihu İsbehan (2/238) Deylemi (37) Dulabî el-Kuna ve’l-Esma (1/417)

[10] Sahih. Buhârî (4942, 3377) Muslim (2855)

[11] Sahih. Tirmizî (1163) İbn Mâce (1851) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (9169) Tahavî Şerhu Muşkili'l-Âsâr (2524) İbn Ebî Şeybe Musned (563)

[12] Hasen. Ahmed (5/250, 258) Buhârî Edebu’l-Mufred (163) Taberânî (8/275, 330, 344) el-Elbani es-Sahiha (1428) Mukbil b. Hadi Camiu’s-Sahih (896, 1767, 2092)

[13] Bahr/Bahira: Cahiliyye’de beş defa doğurmuş olup da beşincisi dişi olan ve bu suretle de adak yapılarak kulağı yarılan hayvanlardır.

[14] Muslim'in şartına göre sahih. Taberî Tefsir (9/29) Tayalisi (1303) İbn Hibbân (12/432) Hâkim (1/76, 4/201) Ahmed (3/473) Humeydi (883) Taberânî (19/277-280) Begavi Mu’cem (2966) Beyhakî (10/10) Beyhakî Şuab (6/259) Beyhakî el-Esma ve’s-Sifat (742)

[15] Sahih. Muslim (1827)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)