Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

16 Mart 2022 Çarşamba

Hallal rahimehullah’ın Ahkamu Ehli Milel Kitabından Seçmeler

 Bir Kadın Bir Adamın Vesilesiyle Müslüman Olursa Adam Onun Velisi Olur.

Hallal Ahkamu Ehli Milel’de şöyle rivayet etti:

No: 430- Bana Harb (el-Kirmani) haber verdi. Dedi ki:

قلت لأحمد: امرأة أسلمت على يدي رجل، يزوجها؟ قَالَ: نعم

“Ahmed’e dedim ki: “Kadın bir adamın vesilesiyle müslüman olursa adam onunla evlenebilir mi?” Ahmed: “Evet” dedi.

No: 431- Bize İbn Hazim başkalarıyla beraber haber verdi, dediler ki: bize İshak b. Mansur (Kevsec) tahdis etti, dedi ki:

قلت لأحمد: سألت سفيان، عن امرأة أسلمت على يدي رجل، يزوجها نفسه؟ فحدثني عن ابن سيرين، أنه كان لا يرى به بأسا، وكان الحسن يقول: لا، حتى يأتي السلطان. قَالَ أحمد: لا يزوج نفسه حتى يولي رجلا يزوجها على حديث المغيرة بن شعبة قَالَ إسحاق: كما قَالَ: فإن فعلت جاز لأنه وليها، قلت لأحمد: حديث المغيرة بن شعبة أنه أمر رجلا أن يزوجه امرأة المغيرة أولى بها. قَالَ أحمد: كذا يقول

“Ahmed (b. Hanbel)’e dedim ki: “Sufyan’a: “bir adam bir kadının müslüman olmasına vesile olursa onu kendisine nikâhlayabilir mi?” dedim. Bunun üzerine bana İbn Sirin’den bunda sakınca görmediğini rivayet etti. Hasen (el-Basri) ise “Sultana götürmedikçe hayır” diyordu dedi.” Ahmed dedi ki:

“Mugira b. Şu’be hadisinden dolayı başka bir adamı kadına veli tayin etmedikçe kendisine nikâhlayamaz. “

İshak dedi ki: “Onun dediği gibidir. Eğer adam kadını kendisine nikâhlarsa da geçerli olur. Çünkü onun velisidir.” Ahmed’e dedim ki: “Mugira b. Şu’be hadisinde o bir adama kadını nikâhlamasını söylemiştir. Mugire ona (veli olma bakımından) daha önceliklidir.” Ahmed dedi ki: “Öyledir.”

Başka Din Mensuplarının Nikâhlarının Geçerli Sayılması

No: 436- Bize mUhammed b. Ali haber verdi, dedi ki: bize Muhenna tahdis etti, dedi ki:

سَأَلْتُ أَحْمَدَ عَنْ يَهُودِيٍّ، أَوْ نَصْرَانِيٍّ، أَوْ مَجُوسِيٍّ تَزَوَّجَ بِغَيْرِ شُهُودٍ؟قَالَ: هُوَ كَذَلِكَ يُقَرُّونَ عَلَى مَا أَسْلَمُوا عَلَيْهِ. قُلْتُ: فَإِنْ تَزَوَّجَ امْرَأَةً فِي عِدَّتِهَا فَأَسْلَمَا، أَيُقَرَّانِ عَلَى ذَلِكَ؟ قَالَ: نَعَمْ، يُقَرَّانِ عَلَى ذَلِكَ، يَعْنِي الْيَهُودِيَّ وَالنَّصْرَانِيَّ، إِذَا تَزَوَّجَ امْرَأَةً فِي عِدَّتِهَا ثُمَّ أَسْلَمَا جَمِيعًا، قَالَ: يُقَرَّانِ عَلَى نِكَاحِهِمَا. قُلْتُ لِأَحْمَدَ: بَلَغَكَ فِي هَذَا شَيْءٌ؟ قَالَ نَعَمْ، حَدَّثَنِي يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، عَنِ ابْنِ جُرَيْحٍ، قَالَ: قُلْتُ لِعَطَاءٍ: بَلَغَكَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ، صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، أَقَرَّ أَهْلَ الْجَاهِلِيَّةِ عَلَى مَا أَسْلَمُوا عَلَيْهِ؟ قَالَ: مَا بَلَغَنَا إَلا ذَاكَ. قَالَ أحمد: وابن جريح يرويه أيضا، عن عمرو بن شعيب، في قصة أخرى من قول عطاء

“Ahmed’e Yahudi, hristiyan veya mecusi şahitler olmadan evlenirse?” dedim. Dedi ki:

“(bu eşler) Müslüman oldukları zaman bu kendilerinden ikrar edilir. (yeni nikah gerekmez.)” Dedim ki: “Eğer kadın iddeti döneminde evlenip sonra ikisi müslüman olursa bu nikâhları geçerli kabul edilir mi?” dedi ki:

“Evet geçerli kabul edilir. Yani Yahudi ve hristiyan bir kadınla iddeti döneminde evlense sonra ikisi birlikte müslüman olsalar nikâhları geçerli kabul edilir.” Ahmed’e dedim ki: “Bu konuda sana bir delil ulaştı mı?” dedi ki:

“Evet. Bana Yahya b. Said İbn Curayc’dan şöyle dediğini tahdis etti: Ata’ya dedim ki: “Sana Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den Cahiliyye ehli müslüman oldukları zaman onları(n nikâhlarını) onayladığı ulaştı mı?” Dedi ki:

“Bize ulaşan ancak bu şekilde olduğudur.” Ahmed dedi ki: “İbn Cureyc yine bunu Amr b. Şuayb’dan başka bir kıssa içinde Ata’nın sözü olarak rivayet etti.”

No: 437- Bana Muhammed b. Ali haber verdi. Dedi ki: bize Muhenna tahdis etti, dedi ki:

سألت أحمد عن يهودي، أو نصراني تزوج يهودية، أو نصرانية بغير شهود ثم أسلما؟ قَالَ: هما على نكاحهما. قَالَ: وسألت أحمد عن حربي تزوج حربية بغير شهود ثم أسلما، أيقران على نكاحهما؟ قَالَ: نعم، يقران على ما أسلما عليه؛ من أسلم على شيء أقر عليه. قلت لأحمد: حربي تزوج حربية بغير شهود، ثم أسلما؟ قَالَ: هما على نكاحهما، قلت لأحمد: حربي تزوج حربية في عدتها من طلاق، أو وفاة بغير شهود، ثم أسلما؟ قَالَ: هما على نكاحهما. قَالَ: من أسلم على شيء فهو عليه.

سألت أحمد قلت: ذكروا عبد الملك وسفيان وابن أبي ذؤيب، أنهم قالوا: هم على نكاحهم، فهل يعرف هذا من قولهم؟ قَالَ: لا أعرفه من قولهم.

ثم قَالَ أحمد: ينبغي أن يكون هذا من تباع الواقدي

“Ahmed’e yahudi veya hristiyan bir adamın yahudi veya hristiyan bir kadını şahitler olmadan nikâhlasa sonra ikisi müslüman olsalar nasıl olur?” dedim. Dedi ki:

“O ikisi nikâhları üzere devam ederler” Ahmed’e şöyle sordum: “Harb ehli (kafir) harb ehli (kafire) bir kadını şahitler olmadan nikahlasa ve sonra ikisi müslüman olsalar nikahları geçerli kabul edilir mi?” dedi ki: “Evet. Hangi hal üzere müslüman olmuşlarsa öylece kabul edilir.” Ahmed’e dedim ki: “Harbî (kâfir) harbiye (kâfire kadın) ile şahitsiz evlenir de sonra ikisi müslüman olurlarsa?” Dedi ki:

“O ikisi nikâhları üzeredir.” Ahmed’e dedim ki: “Harbi (kâfir erkek), harbiye (kâfire bir kadın) ile talak veya vefat iddeti süresi içinde evlenmiş olsa sonra ikisi müslüman olsalar?” dedi ki: “Onlar nikâhları üzere devam ederler.” Sonra dedi ki: “Kim bir durum üzere müslüman olursa o şekilde devam eder.”

Ahmed’e şöyle sordum: “Abdulmelik, Sufyan ve İbn Ebi’z-Zi’b’in şöyle dedikleri anlatılıyor: “Onlar nikâhları üzere devam ederler. Onların bu görüşte olduklarını biliyor musun?” dedi ki: “Onların bu görüşte olduklarını bilmiyorum.” Sonra Ahmed dedi ki: “el-Vakıdî’ye tabi olarak bu görüşte olmaları gerekir.”

No: 438- Bana Mansur b. el-Velid haber verdi, Cafer b. Muhammed onlara şöyle tahdis etmiş:

سألت أبا عبد الله عن المشركين إذا أسلما؟ فرأى: أن يقرا على نكاحهما

“Ebu Abdillah’a (Ahmed b. Hanbel’e) müşrikler müslüman oldukları zaman nasıl olurlar” diye sordum.  Onların mevcut nikâhları geçerli kabul etme görüşünü belirtti.

Hallal rahimehullah bu manada rivayetleri aktarmıştır. Sonra İmam Ahmed’den ancak mahremleri ile evli olan mecusilerin müslüman oldukları takdirde bunların ayrılmaları gerektiğine dair nakilleri de aktarmıştır.

Kitapsız Kâfir Kadınlarla Evlenmek

No: 448- Bana Ubeydullah b. Hanbel haber verdi, dedi ki: bana babam tahdis etti, o Ebu Abdillah’a (Ahmed b. Hanbel’e) dedi ki:

ترى للرجل المسلم أن يتزوج النصرانية، أو اليهودية؟ قَالَ: ما أحب أن يفعل ذلك، فإن فعل فقد فعل ذلك بعض أصحاب النبي، صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ. قلت: حذيفة تزوج مجوسية. قَالَ: هذا أشنع. قلت له: فترى ذلك؟ قَالَ: أما المجوسية، فلا يعجبني.قلت له: لم؟ قَالَ: لأنهم ليس لهم كتاب ولا طهارة

“Müslüman bir adamın hristiyan veya yahudi bir kadınla evlenmesini nasıl görüyorsun?” Dedi ki:

“Bunu yapmasını uygun görmem. Eğer yaparsa da Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından bazıları bunu yapmıştır.” Dedim ki: “Huzeyfe radiyallahu anh mecusiye bir kadınla evlenmişti.” Dedi ki:

“Bu daha çirkindir.” Ona dedim ki: “Bunu caiz görür müsün?” Ahmed dedi ki:

“Mecusi kadına gelince, onunla evlenmesini hoş görmem.” Ben: “Neden?” dedim. Dedi ki:

“Çünkü onların kitabı yoktur ve onlarda taharet de yoktur.”

No: 449- Bana Ubeydullah b. Hanbel başka bir defasında şöyle haber verdi: Bana babam tahdis etti. O dedi ki:

قلت لأبي عبد الله: فترى التزويج في أهل الكتاب؟ قَالَ: المسلمات أحب إلى ما تريد إلى ذلك، والله قد وسع. قلت: فإن فعل؟ قَالَ: لا بأس. قلت: فالمجوس؟ قَالَ: لا. قلت: لم؟قَالَ: لأنهن لا يحصن، ولا يطهرن من جنابة ولا ضوء

“Ebu Abdillah’a: “Kitap ehli kadınlarla evlenmek hakkında ne dersin?” dedim. Dedi ki: “Müslüman kadınlarla evlenmek, istediğin bu şeyden daha sevimlidir. Allah genişlik kılmıştır.” Dedim ki: “Kişi eğer evlenirse ne dersin?” Dedi ki:

“Sakınca yoktur.” Dedim ki: “Peki mecusi kadınlarla evlenmek?” dedi ki:

“Hayır!” ben: “Neden?” dedim. Dedi ki:

“Çünkü onlar muhsan olmaz (iffetli olmazlar) cünüplükten temizlenmezler ve abdest almazlar.”

No: 450-  Bana Abdulmelik haber verdi, Ebu Abdillah dedi ki:

المجوسي لا تنكح له امرأة، ولا تؤكل له ذبيحة، ولا أعلم أحدا قَالَ بخلاف إلا أن يكون صاحب بدعة

“Mecusi kadın nikâhlanamaz, mecusinin kestiği yenmez. Bid’at sahibinden başka buna muhalefet eden kimse bilmiyorum.”

(Mecusiler kitapsız olmaları ve tahareti gözetmedikleri gibi, hayvan kesiminde meşru şekli de gözetmezler. Bu yüzden onların nikâhlanmamaları ve kestiklerinin yenmemesi bu illete binaendir. Önceki rivayetlerde geçtiği gibi. Bu ümmetin mecusileri oldukları belirtilen Kaderiyye gibi, Deistler ve benzeri, zikredilen illetlerin kendilerinde mevcut olduğu sapmış kimseler hakkında da aynı hükümler söz konusudur.)

Nitekim el-Hallal no:1058 şöyle rivayet etti: “Bana İsmet b. İsam haber verdi, dedi ki: bize Hanbel tahdis etti:

أن أبا عبد الله قَالَ: لا تؤكل ذبيحة المجوسي وإن قَالَ: قد سميت عَلَيْهَا. وَقَالَ حنبل فِي موضع آخر، قَالَ: لأنهم ليسوا أهل كتاب، ولا يسمون عَلَى الذبيحة.

“Ebu Abdillah (Ahmed b. Hanbel) dedi ki: “Mecusi besmele çekse dahi kestiği yenmez.” Hanbel başka seferinde Ahmed b. Hanbel’in şöyle dediğini rivayet etti: “Çünkü onlar kitap ehli değillerdir ve hayvan keserken besmele çekmezler.”

No: 1066- Bize Ahmed b. Muhammed b. Hazım haber verdi, dedi ki: bize İshak b. Mansur tahdis etti, dedi ki:

أنه قَالَ لأبي عبد الله، قَالَ: سألت سفيان عن المسلم يدفع إليه المجوسي الشاة يذبحها لآلهته، فيذبحها ويسمي، أيأكل مِنْهُ االمسلم؟ قَالَ: لا أرى بِهِ بأسا. وَقَالَ أحمد: صدق.

“O Ebu Abdillah’a: “Sufyan’a: “Mecusi kişi bir müslümana onların ilahlarına kesmek üzere bir koyun verse ve o da besmele çekerek kesse müslüman ondan yiyebilir mi?” dedim. “Bunda bir sakınca görmem” dedi. Ahmed dedi ki: “Doğru söylemiş.”

No: 451- Bize Ebu Bekr el-Mervezi haber verdi, dedi ki:

سألت أبا عبد الله عن حديث ابن عون، عن محمد، أن حذيفة تزوج مجوسية، فأنكره، وقال: الأخبار على خلافه، قلت لأبي عبد الله: ثبت عندك؟ قَالَ: لا. فقلت: إن أبا ثور يحتج بأنهم من أهل الكتاب؟ قَالَ: وأي كتاب لهم؟ قلت: يحتج بقوله: «سنوا بهم سنة أهل الكتاب» فقال: ما اختلف أحد في نكاح المجوس، أو في ذبائحهم، قد اختلفوا في اليهود والنصارى، فأما المجوس فلم يختلفوا. وأنكر أبو عبد الله نكاح المجوسيات إنكارا شديدا، وضعف ما جاء فيه

“Ebu Abdillah’a İbn Avn’ın Muhammed (b. Sirin)’den, Huzeyfe radiyallahu anh’ın mecusi bir kadınla evlenmesine dair rivayetini sordum. Bunu kabul etmedi ve dedi ki: “Haberler bunun aksinedir.” Ebu Abdillah’a dedim ki: “Senin katında bu rivayet sabit oldu mu?” dedi ki: “Hayır.” Ben: “Ebu Sevr onların kitap ehlinden sayılmalarıyla hüccet getiriyor” dedi ki: “Onların hangi kitabı varmış?” dedim ki: “Onlara kitap ehli gibi muamele edin” hadisini delil getiriyor.” Dedi ki: “Mecusilerin nikahı ve kestikleri konusunda ihtilaf bilmiyorum. Ancak Yahudi ve hristiyanlar hakkında ihtilaf etmişlerdir. Mecusiler hakkında ise ihtilaf etmemişlerdir.” Ebu Abdillah (Ahmed b. Hanbel) mecusi kadınlarla evlenmeye şiddetle karşı çıktı ve bu konuda gelenleri zayıf gördü.

No: 452- Bana Muhammed b. Musa ve Muhammed b. Cafer haber verdi, Ebu’l-Haris onlara şöyle tahdis etti:

أنه سأل أبا عبد الله عن نكاح المجوسيات فذكر مسألة المروذي وزاد فقال إنما قَالَ النبي، صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سنوا بهم سنة أهل الكتاب في الجزية، فأما في النكاح والذبائح فمن إمامه فيه؟ لقد تكلم الناس في صيد سمكهم فكرهوه، فكيف بنكاح نسائهم وأكل ذبائحهم؟ هذا قول ما أدري ما هو

“O, Ebu Abdillah’a mecusi kadınların nikâhı hakkında sordu. Bu meseleyi Mervezi de zikretti ve şu ziyadeyi yaptı:

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ancak cizye konusunda “Onlara kitap ehliyle aynı muameleyi yapın” buyurdu. Peki ya mecusilerin nikâhlanması ve kestikleri konusunda imamı kimdir? Nitekim insanlar mecusilerin avladıkları balıklar hakkında konuşmuşlar ve bunu mekruh görmüşlerdir. Peki ya kadınlarının nikâhlanması ve kestiklerinin yenmesi nasıl olur? Bu görüş ne olduğunu bilmediğim bir görüştür.”

No: 453- Bana Muhammed b. Harun haber verdi, İshak b. İbrahim onlara şöyle tahdis etti:

سمعت أبا عبد الله، يقول: لا فرج الله عن من يقول بهذه المقالة، يعني: نكاح المجوسيات، وأكل ذبائحهم. قلت إنهم يحتجون بحديث حذيفة، أنه تزوج مجوسية؟ فقال: هذا رواه الداتاج. وأبو وائل يقول: تزوج يهودية، كأنه يبطل أن تكون مجوسية. ثم قَالَ: الداتاج ثقة، وأبو وائل أوثق منه

“Ebu Abdillah’ı şöyle derken işittim: “Mecusilerin nikâhlanmasını ve kestiklerinin yenmesini söyleyenlere Allah genişlik vermesin.” Dedim ki: “Onlar Huzeyfe radiyallahu anh’ın mecusi bir kadınla evlenmesini delil getiriyorlar.” Dedi ki: “Bunu ed-Dâtâc rivayet etmiştir. Ebu Vail ise Yahudi bir kadınla evlendiğini söylemiştir. Böylece onun mecusi kadınla evlendiği sözü batıl olmaktadır. Sonra dedi ki: “ed-Dâtâc sikadır, Ebu Vail ise ondan daha sikadır.”

El-Hallal bundan sonrasında Huzeyfe radiyallahu anh’ın Medain’de evlendiği kadının Yahudi, Hristiyan veya Mecusi olduğuna dair rivayetleri isnadlarıyla zikretmiştir. Sonra şu rivayeti zikreder:

No: 460- Bana Zuheyr b. Salih haber verdi, dedi ki: bana babam tahdis etti, dedi ki: bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, dedi ki: bize Said tahdis etti, o Katade’den rivayet etti. Yine bize Yahya haber verdi, dedi ki: bize Abdulvehhab tahdis etti, dedi ki: bize Said tahdis etti. o Katade’den şöyle dediğini rivayet etti:

أَنَّ حُذَيْفَةَ بَنْ الْيَمَانِ، وَطَلْحَةَ بْنَ عُبَيْدِ اللَّهِ، وَالْجَارُودَ بْنَ العلا، وَأذنية الْعَبْدَ، تَزَوَّجُوا نِسَاءً مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ. قَالَ أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ: تَزَوَّجَ كُلُّ وَاحِدٍ مِنْهُمْ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ، فَقَالَ لَهُمْ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ، رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ: طَلِّقُوهُنَّ. فَطَلَّقُوا كُلُّهُمْ، إِلا حُذَيْفَةَ. فَقَالَ عُمَرُ: طَلِّقْهَا. قَالَ: تَشْهَدُ أَنَّهَا حَرَامٌ؟ قَالَ: هِيَ خمرةٌ، طَلِّقْهَا. قَالَ: تَشْهَدُ أَنَّهَا حَرَامٌ؟ قَالَ: هِيَ خمرةٌ. فَقَالَ حُذَيْفَةُ: قَدْ عَلِمْتُ أَنَّهَا خمرةٌ، وَلَكِنَّهَا لِي حَلالٌ. فَأَبَى أَنْ يُطَلِّقَهَا. فَلَمَّا كَانَ بَعْدُ طَلَّقَهَا، فَقِيلَ لَهُ: أَلا طَلَّقْتَهَا حِينَ أَمَرَكَ عُمَرُ؟ قَالَ: كَرِهْتُ أَنْ يَظُنَّ النَّاسُ.قَالَ عَبْدُ الْوَهَّابِ: أَنْ يَرَى النَّاسُ أَنِّي رَكَبْتُ أَمْرًا لا يَنْبَغِي لِي. قَالَ عبد الوهاب: أني أتيت ما لا يحل ولا يصلح لي

“Huzeyfe b. el-Yeman, Talha b. Ubeydillah, el-Carud b. el-A’lâ ve Uzeyne el-Abd radiyallahu anhum kitap ehli kadınlarla evlendiler.” Ahmed b. Hanbel dedi ki: “Her biri kitap ehli bir kadınla evlendi. Ömer b. el-Hattab radiyallahu anh onlara: “Onları boşayın” dedi. Huzeyfe radiyallahu anh dışında hepsi de boşadılar. Ömer radiyallahu anh, Huzeyfe radiyallahu anh’e: “Onu boşa” dedi. Huzeyfe radiyallahu anh: “Onun haram olduğunu söyleyebilir misin?” dedi. O da: “O içkicidir, onu boşa” dedi. Huzeyfe radiyallahu anh: “Onun bana haram olduğunu söylüyor musun?” dedi. Ömer radiyallahu anh: “O içkicidir” dedi. Huzeyfe radiyallahu anh: “Biliyorum, o içki içer. Lakin o bana helaldır.” Böylece onu boşamayı kabul etmedi. Sonra onu boşayınca kendisine: “Neden Ömer radiyallahu anh sana emrettiğinde boşamadın?” dediler. Dedi ki: “İnsanların (bunun haram olduğunu) zannetmelerinden hoşlanmadım.” Abdulvehhab’ın rivayetinde dedi ki: “İnsanlar benim bana yakışmayan bir iş yaptığımı sanıyorlardı.” Abdulvehhab yine rivayetinde dedi ki: “Muhakkak ki ben bana helal olsa da benim için uygun olmayan bir şey yaptım.”

Adam Müslüman Olup Karısı Müslüman Olmazsa

No: 504- Bana Ahmed b. Muhammed b. Matar ve Zekeriyya b. Yahya haber verdi, dediler ki: bize Ebu Talib tahdis etti:

أنه قَالَ لأبي عبد الله: فإن أسلم الرجل، تكون فرقة؟ قَالَ: لا. قَالَ: تكون امرأته؟ قَالَ: نعم.قَالَ: مالك يقول: إذا أسلم وقعت الفرقة؟ قَالَ الله: {وَلا تُمْسِكُوا بِعِصَمِ الْكَوَافِرِ} وعرض عليها الإسلام، فلم تسلم. قَالَ: ليس هذا بشيء، الرجل يتزوج اليهودية والنصرانية، وحذيفة تزوج يهودية، غير واحد من أصحاب النبي، صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، تزوج يهودية

“O, Ebu Abdillah’a (Ahmed b. Hanbel’e) dedi ki: “Adam müslüman olursa karısından ayrılması gerekir mi?” Ahmed: “Hayır” dedi. Ebu Talib: “Onun karısı mıdır?” dedi. Ahmed: “Evet” dedi. 

Dedi ki:  “Malik şöyle diyor: “Kişi müslüman olursa ayrılırlar. Allah şöyle buyurmuştur: “Kâfirleri nikâhınız altında tutmayın” (Mumtehine 10) Ona müslüman olması teklif edilir. Müslüman olmazsa ayrılırlar."Ahmed dedi ki: "Bu bir şey değildir. Kişi Yahudi veya hristiyan kadınla evlenebilir. Huzeyfe radiyallahu anh Yahudi kadınla evlendi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından birçok kimse de yahudi kadınlarla evlendiler.”

Mürtedlerin Hükmünün Yöneticilere Bırakılması

No: 1196- Yusuf b. Abdillah el-İskafi bana yazarak dedi ki: bize el-Hasen b. el-Hasen tahdis etti:

أنه سأل أبا عبد الله عن الرجل يكون له جيران يهود ونصارى، فيسلمون ثم يرتدون؟ قَالَ: يرفع أمرهم إلى القاضي. وعن القوم يسلمون فلا يشهدون جماعة؟ قَالَ: يقرعون، ويرفع أمرهم إلى السلطان

“O, Ebu Abdillah (Ahmed b. Hanbel)’e sordu: Yahudi ve Hristiyan komşuları müslüman oldular, sonra dinden çıkarak mürted oldular.” Ahmed dedi ki: “Onların durumu kadıya arz edilir.” Müslüman olduktan sonra cemaate katılmayan bir topluluğu sorunca Ahmed dedi ki: “Cemaate çağırılırlar ve işleri sultana (yöneticiye) arz edilir.”

Namazı Terk Edenin Hükmü

No: 1381- Bana Muhammed b. Yahya el-Kehhâl haber verdi:

أن أبا عبد الله قَالَ فيمن ترك الصلاة: يستتاب ثلاثا؛ فإن تاب، وإلا ضربت عنقه. قُلْتُ: أليس الحديث: من بدل دينه فاقتلوه؟ قَالَ: ذاك المقيم عَلَى الشيء.

“Ebu Abdillah (Ahmed b. Hanbel) namazı terk eden hakkında dedi ki: “Üç gün tevbeye çağırılır. Tevbe etmezse boynu vurulur.” Dedim ki: “Hadiste: dinini değiştireni öldürün” buyrulmuyor mu?” Dedi ki: “O bir şeyde (küfürde) ısrar eden hakkındadır.”

No: 1382- Bana İsmet haber verdi, dedi ki: bize Hanbel tahdis etti. dedi ki:

سمعت أبا عبد الله يسأل عن من بدل دينه فاقتلوه، قَالَ: معنى أن يكون قائما عَلَى الكفر لا يرجع، فأما إذا قَالَ: لا أصلي فإنه يستتاب ثلاثا؛ فإن تاب، وإلا ضربت عنقه.

“Ahmed b. Hanbel’e “Dinini değitireni öldürün” hadisi sorulunca şöyle derken işittim: “Bunun manası küfürden dönmemek üzere ısrar eden kimseyi öldürün demektir. Ama eğer “Namaz kılmam” diyorsa üç gün tevbeye çağırılır. Tevbe etmezse boynu vurulur.”

Kocası Namaz Kılmayan Kadın

No: 1421- Bana Muhammed b. Ali haber verdi, dedi ki: bize Yakub b. Buhtan tahdis etti, yine bana Muhammed b. Cafer haber verdi, dedi ki: bize Ebu’l-Haris tahdis etti, yine bana el-Fadl b. Ziyad haber verdi:

سئل أبو عبد الله عن امرأة لها زوج يسكر ويدع الصلاة؟ قَالَ: إن كان لها ولي فرق بينهما.

“Ahmed b. Hanbel’e kocası içki içip sarhoş olan ve namazı terk eden bir kadın hakkında sorulunca dedi ki: “Kadının velisi varsa aralarını (nikâhlarını bozarak) ayırmalıdır.”

Karısı Namaz Kılmayan Erkek

No: 1422- Bana Musa b. Sehl haber verdi. dedi ki: bize Muhammed b. Ahmed el-Esedi tahdis etti, dedi ki: bize İbrahim b. Yakub tahdis etti, o İsmail b. Said’den rivayet etti:

سألت أحمد عن الرجل يحل له أن يقيم مع امرأته، وهي لا تصلي، ولا تغتسل من جنابة، ولا تتعلم القرآن؟ قَالَ: أخشى أن لا يجوز المقام معها.

“Ahmed’e kişinin namaz kılmayan, cünüplükten gusletmeyen ve Kurân öğrenmeyen karısıyla nikâhlı kalmaya devam etmesi helal midir diye sordum. Dedi ki: “Onunla beraber (nikâhlı) kalmanın caiz olmamasından korkarım.”

12 Mart 2022 Cumartesi

Namazda Safları Birleştirmek Farzdır

 Namazda Safları Birleştirmek Farzdır

Cemaatle namazı yasaklayarak dinden çıkan imamların arkasında namazın geçersiz olduğu malumdur. Bununla beraber cemaatle namazı yasaklamasalar dahi, cahiliyye hurafesi olan hastalık bulaşması kuruntusu sebebiyle saflar arasına mesafe koyarak kılınan namazın  geçersiz olduğunu ve mesafeli namazın bu asırda uydurulmuş yeni bir din olduğunu gösteren naslar bu risalede zikredilmiştir. 

risaleyi okumak için buraya tıklayın

10 Mart 2022 Perşembe

İbn Rahuye'nin Re'y Ehli'nden Tevbe Ediş Kıssası

 

Ebu Bekr el-Mervezi rahimehullah Ahbaru’ş-Şuyuh ve Ahlakihim kitabında (no: 275) dedi ki:

فَقَدِمَ عَلَيْنَا الْقَاسِمُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ الْحَارِثِ فَسَأَلْنَاهُ عَنْهَا فَقَالَ سَمِعْتُ إِسْحَاقَ بْنَ رَاهَوَيْهِ يَقُولُ كُنْتُ صَاحِبَ رَأْيٍ، فَلَمَّا أَرَدْتُ الْخُرُوجَ إِلَى الْحَجِّ عَمِدْتُ إِلَى كُتُبِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْمُبَارَكِ فَاسْتَخْرَجْتُ مِنْهَا مَا يُوَافِقُ رَأْيَ أَبِي حَنِيفَةَ مِنَ الأَحَادِيثِ فَبَلَغْتُ نَحْوَ ثَلاثِ مِائَةِ حَدِيثٍ فَقُلْتُ أَسْأَلُ عَنْهَا مَشَايِخَ عَبْدِ اللَّهِ الَّذِينَ هُمْ بِالْحِجَازِ وَالْعِرَاقِ وَأَنَا أَظُنُّ أَنَّهُ لَيْسَ يَجْتَرِئُ أَحَدٌ أَنْ يُخَالِفَ أَبَا حَنِيفَةَ فَلَمَّا قَدِمْتُ الْبَصْرَةَ، جَلَسْتُ إِلَى عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ مَهْدِيٍّ فَقَالَ لِي مِنْ أَيْنَ أَنْتَ؟ فَقُلْتُ مِنْ أَهْلِ مَرْوَ فَتَرَحَّمَ عَلَى ابْنِ الْمُبَارَكِ وَكَانَ شَدِيدَ الْحُبِّ لَهُ فَقَالَ هَلْ مَعَكَ مَرْثِيَةٌ رُثِيَ بِهَا عَبْدُ اللَّهِ؟ قُلْتُ نَعَمْ فَأَنْشَدْتُهُ قَوْلَ أَبِي تُمَيْلَةَ يَحْيَى بْنِ وَاضِحٍ الأَنْصَارِيِّ

طَرَّقَ النَّاعِيَانِ إِذْ نَبَّهَانِي ... بِقَطِيعٍ مِنْ فَاجِعِ الْحَدْثَانِ

قُلْتُ لِلنَّاعِيَانِ مَنْ تَنْعِيَا؟ ... قَالا أَبَا عَبْدِ رَبِّنَا الرَّحْمَانِ

فَأَثَارَ الَّذِي أَتَانِي حُزْنِي ... وَفُؤَادُ الْمُصَابِ ذُو أَحْزَانِ

ثُمَّ فَاضَتْ عَيْنَايَ وَجْدًا ... وَشَجْوًا بِدُمُوعٍ يُحَادِرُ الْهَطْلانِ

وَذَكَرَ الْقَصِيدَةَ إِلَى آخِرِهَا، قَالَ: فَمَا زَالَ ابْنُ مَهْدِيٍّ يَبْكِي، وَأَنَا أُنْشِدُهُ، حَتَّى إِذَا مَا قُلْتُ:

وَبِرَأْيِ النُّعْمَانِ كُنْتَ بَصِيرًا ... . . . .

قَالَ لِي اسْكُتْ فَقَدْ أَفْسَدْتَ الْقَصِيدَةَ فَقُلْتُ إِنَّ بَعْدَ هَذَا أَبْيَاتًا حِسَانًا فَقَالَ دَعْهَا أَتَذْكُرُ رِوَايَةَ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ أَبِي حَنِيفَةَ فِي مَنَاقِبِهِ؟! مَا نَعْرِفُ لَهُ زَلَّةً بِأَرْضِ الْعِرَاقِ إِلا رِوَايَتَهُ عَنْ أَبِي حَنِيفَةَ وَلَوَدِدْتُ أَنَّهُ لَمْ يَرْوِ عَنْهُ وَأَنِّي كُنْتُ أَفْتَدِي ذَلِكَ بِمُعْظَمِ مَالِي فَقُلْتُ يَا أَبَا سَعِيدٍ مَا تَحْمِلُ عَلَى أَبِي حَنِيفَةَ كُلَّ هَذَا أَلَمَّا أَنَّهُ كَانَ يَتَكَلَّمُ بِالرَّأْيِ فَقَدْ كَانَ مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ وَسُفْيَانُ وَالأَوْزَاعِيُّ يَتَكَلَّمُونَ بِالرَّأْيِ؟ ! فَقَالَ أَتَقْرِنُ أَبَا حَنِيفَةَ إِلَى هَؤُلاءِ! مَا أَشْبَهَ أَبَا حَنِيفَةَ فِي أَهْلِ الْعِلْمِ إِلا بِنَاقَةٍ شَارِدَةٍ فَارِدَةٍ تَرْعَى فِي وَادٍ جَدْبٍ وَالإِبِلُ كُلُّهَا تَرْعَى فِي وَادٍ آخَرَ قَالَ إِسْحَاقُ ثُمَّ نَظَرْتُ بَعْدُ فَإِذَا النَّاسُ فِي أَمْرِ أَبِي حَنِيفَةَ عَلَى خِلافٍ مَا كُنَّا عَلَيْهِ بِخُرَاسَانَ

“el-Kasım b. Muhammed b. el-Haris yanımıza geldi ve onun (Abdullah b. el-Mubarek rahimehullah’ın) hakkında sorduk. Dedi ki: “İshak b. Rahuye rahimehullah’ı şöyle derken işittim: “Ben re’y ehli idim. Hacca gitmek istediğimde Abdullah b. el-Mubarek rahimehullah’ın kitaplarına yöneldim ve onlardan Ebu Hanife’nin görüşlerine uygun düşen hadisleri çıkardım. Üç yüz kadar hadise ulaştı. Dedim ki: 

“Bu hadisleri Abdullah b. el-Mubarek’in Hicaz’lı ve Irak’lı şeyhlerine sorarım. Ben zannediyordum ki hiç kimse Ebu Hanife’ye muhalif düşmeye cesaret edemez. Basra’ya geldiğimde Abdurrahman b. Mehdi’nin meclisine oturdum. Bana: 

“Nerelisin?” dedi. Ben de: 

“Merv halkındanım” dedim.  İbnu’l-Mubarek’e rahmet okudu. Onu çok severdi.  Dedi ki: 

“Yanında Abdullah için yapılmış bir mersiye var mıdır?” Ben de: “Evet” dedim ve Ebu Tumeyle Yahya b. Vadık el-Ensari’nin kasidesini sonuna kadar okudum… 

Ben okurken İbnu’l-Mehdi ağlamaya devam ediyordu. Şu kısma geldim:

“Nu’man'ın re’yinde basiret sahibi idin…” Hemen bana: 

“Sus! Kasideyi batırdın!” dedi. Dedim ki: 

“Bundan sonrasında güzel beyitler var." Dedi ki: 

“Bırak! Abdullah b. el-Mubarek’in Ebu Hanife’den rivayet etmesinin zikredilmesi bir üstünlük müdür ki? Biz İbnu’l-Mubarek’in tek zellesi olarak Irak diyarında Ebu Hanife’den rivayette bulunmasını biliyoruz. Ondan hiç rivayette bulunmamış olmasına karşılık malımın çoğunu fidye olarak vermiş olmayı isterdim.” Ben dedim ki:

“Ey Ebu Said!  Ebu Hanife’ye bütün bu yüklenmelerin sebebi nedir? Sırf re’y ile konuşması sebebiyle mi? Nitekim Malik b. Enes, Sufyan ve el-Evzai de re’y ile konuşmuşlardır!” Dedi ki:

“Ebu Hanife’yi onlarla bir mi tutuyorsun?! Ebu Hanife ilim ehli arasında ancak bütün develer başka bir vadide iken, çorak bir vadide tek başına otlamaya çalışan huysuz bir deveye benzer.” İshak b. Rahuye rahimehullah dedi ki: 

“Bundan sonra gördüm ki insanlar, Ebu Hanife hakkında bizim Horasan’da zannettiğimizin aksine bir tutum içindedirler.”

Mervezi rahimehullah yine aynı eserde bir sonraki rivayette (no:276) şöyle demiştir:

سَمِعْتُ بُنْدَارًا يَقُولُ سَمِعْتُ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ مَهْدِيٍّ يَقُولُ مَا هَبَطَتْ فِتْنَةٌ مِنَ السَّمَاءِ إِلَى الأَرْضِ أَضَرُّ مِنْ أَبِي حَنِيفَةَ

“Bundar’ı şöyle derken işittim: Abdurrahman b. Mehdî rahimehullah’ı şöyle derken işittim:

“Semadan yeryüzüne Ebu Hanife’den daha zararlı bir fitne inmemiştir.”

9 Mart 2022 Çarşamba

Dinlerini Satarak Kafir Olan Topluluklar (40 Hadis)

 

DİNLERİNİ SATARAK KÂFİR OLAN TOPLULUKLAR

1- Hasen el-Basri rahimehullah’tan:

أَنَّ الضَّحَّاكَ بْنَ قَيْسٍ، كَتَبَ إِلَى قَيْسِ بْنِ الْهَيْثَمِ حَيْثُ مَاتَ يَزِيدُ بْنُ مُعَاوِيَةَ: سَلَامٌ عَلَيْكَ أَمَّا بَعْدُ، فَإِنِّي سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ: «إِنَّ بَيْنَ يَدَيِ السَّاعَةِ فِتَنًا كَقِطَعِ الدُّخَانِ، يَمُوتُ مِنْهَا قَلْبُ الرَّجُلِ كَمَا يَمُوتُ بَدَنُهُ، يُصْبِحُ الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِنًا، وَيُمْسِي كَافِرًا، وَيُمْسِي مُؤْمِنًا وَيُصْبِحُ كَافِرًا يَبِيعُ فِيهَا أَقْوَامٌ دِينَهُمْ بِعَرَضٍ مِنَ الدُّنْيَا قَلِيلٍ» وَأَنْ يَزِيدَ قَدْ مَاتَ، وَأَنْتُمْ إِخْوَانُنَا وَأَشِقَّاؤُنَا

“ed-Dahhak b. Kays radiyallahu anh, Yezid b. Muaviye öldüğü zaman Kays b. el-Heysem’e şöyle yazdı: “Selam üzerine olsun. Bundan sonra. Muhakkak ki ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim:

Muhakkak ki kıyametten önce duman parçaları gibi fitneler olacaktır. Bu fitnelerde kişinin kalbi, bedeninin ölmesi gibi ölecektir. Kişi mü’min olarak sabahlayacak, kâfir olarak akşamlayacaktır. Mü’min olarak akşamlayacak, kafir olarak sabahlayacaktır. Bazı kavimler dinlerini az bir dünyalık karşılığında satacaktır.” Muhakkak ki Yezid ölmüştür. Sizler ise bizim kardeşlerimizsiniz.”

Sahih ligayrihi. Hâkim (3/603) Ahmed (3/453) İbn Ebî Âsım el-Âhad ve'l-Mesânî (857) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (8/298) isnadında Ali b. Zeyd b. Cudan vardır.

2- İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَيُغْشِيَنَّ أُمَّتِي مِنْ بَعْدِي فِتَنٌ كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ، يُصْبِحُ الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِنًا وَيُمْسِي كَافِرًا، وَيُمْسِي مُؤْمِنًا وَيُصْبِحُ كَافِرًا، يَبِيعُ أَقْوَامٌ دِينَهُمْ بِعَرَضٍ مِنَ الدُّنْيَا قَلِيلٍ

Benden sonra ümmetimi karanlık gece parçası gibi fitneler kuşatacak, kişi onda mü’min olarak sabahlayıp kafir olarak akşamlayacak, mü’min olarak akşamlayıp kafir olarak sabahlayacaktır. Bazı kavimler dinlerini az bir dünyalık karşılığında satacaktır.”

Hasen. Hakim (4/485) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (13/321) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (1959) el-Elbani es-Sahiha (1267)

3- İbn Mes’ud radiyallahu anh’den aynısı: Nuaym b. Hammad el-Fiten (14)

4- Enes b. Malik radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

بَيْنَ يَدَيِ السَّاعَةِ فِتَنٌ كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ، يُصْبِحُ الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِنًا وَيُمْسِي كَافِرًا وَيُمْسِي مُؤْمِنًا وَيُصْبِحُ كَافِرًا، يَبِيعُ أَقْوَامٌ دِينَهُمْ بِعَرَضٍ مِنَ الدُّنْيَا قَلِيلٍ

Kıyametten önce karanlık gece parçası gibi fitneler vardır. Kişi onda mü’min olarak sabahlayacak, kafir olarak akşamlayacak, mü’min olarak akşamlasa kafir olarak sabahlayacaktır. Bazı kavimler az bir dünyalık karşılığında dinlerini satacaktır.”

Sahih. Hakim (4/485) Tirmizî (2197) Ebû Ya'lâ (7/252) Firyabi Sıfatu’l-Munafık (104) İbn Asakir (54/406)

5- Aynısını Nu’man b. Beşir radiyallahu anh rivayet etti: Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (2439) Tayalisi (803) Hakim (3/611) Ahmed (4/273)

6- Aynısını Huzeyfe radiyallahu anh’den: Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (4583)

7- Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

بَادِرُوا بِالْأَعْمَالِ فِتَنًا كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ يُصْبِحُ الرَّجُلُ مُؤْمِنًا وَيُمْسِي كَافِرًا أَوْ يُمْسِي مُؤْمِنًا وَيُصْبِحُ كَافِرًا يَبِيعُ دِينَهُ بِعَرَضٍ مِنَ الدُّنْيَا

Karanlık gecenin karanlıklarına benzeyen fitneler zuhur etme­den amellerde acele edin. Kişi mü'min olarak sabahlayacak; kâfir olarak akşamlayacak yahut mü'min olarak akşamlayacak kâfir olarak sabahlayacak, dinini bir dünya malı karşılığında satacaktır.”

Sahih. Muslim (118) Tirmizî (2195) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (2370) İshak b. Rahuye (441)

8- Ebu’d-Derda radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَيَكْفُرَنَّ أَقْوَامٌ بَعْدَ إِيمَانِهِمْ» ، فَبَلَغَ ذَلِكَ أَبَا الدَّرْدَاءِ فَأَتَاهُ فَقَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ بَلَغَنِي أَنَّكَ قُلْتَ: «لَيَكْفُرَنَّ أَقْوَامٌ بَعْدَ إِيمَانِهِمْ قَالَ: «نَعَمْ وَلَسْتَ مِنْهُمْ

Muhakkak ki bazı kavimler imanlarından sonra kafir olacaklar.” Bu Ebu’d-Derda radiyallahu anh’e ulaşınca Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gidip dedi ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Senin: “Muhakkak ki bazı kavimler imanlarından sonra kafir olacaklar” dediğin bana ulaştı.” Buyurdu ki:

Evet, sen onlardan değilsin.”

Sahih. Firyabi Sıfatu’n-Nifak (107)

9- Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma dedi ki:

لَيَأْتِيَنَّ عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ يَجْتَمِعُونَ فِي الْمَسَاجِدِ وَمَا فِيهِمْ مُؤْمِنٌ

“İnsanlar üzerine bir zaman gelecek, mescidlerde cemaat olacaklar ama aralarında bir mü’min bulunmayacak.”

Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. İbn Ebî Şeybe el-İman (101) İbn Ebî Şeybe Musannef (6/163, 7/505) Vekî Zuhd (271) Hâkim (4/489) Firyabi Sıfatu’n-Nifak (101-103) Acurri eş-Şeria (260-262) Hallal es-Sunne (1308) Tahavî Şerhu Muşkili’l-Asar (691)

10- Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’den:

أَوَّلُ مَا تَفْقِدُونَ مِنْ دِينِكُمُ الْأَمَانَةَ وَآخَرُ مَا يَبْقَى الصَّلَاةُ وَلَيُصَلِّيَنَّ قَوْمٌ لَا إِيمَانَ لَهُمْ

“Dininizden ilk kaybedeceğiniz şey emanettir. Dinden son kalan şey ise namaz olacak, dini (diğer rivayette imanları) olmayan bir topluluk namaz kılacaktır.”

Hasen. Taberani (9/141, 312) Hâkim (4/549) Said b. Mansur Tefsir (97) Abdurrazzak (3/362) İbn Ebî Şeybe (8/337) Hatib Tarih (12/79) İbn Batta el-İbane (5/365) Haraiti Mekarimu’l-Ahlak (176) Hallal es-Sunne (1391) Nuaym b. Hammad el-Fiten (1685) İbn Ebi’d-Dunya Mekarimu’l-Ahlak (267, 274) Beyhakî Şuab (2/356)

11- Hayseme rahimehullah’tan: “İbn Ömer radiyallahu anhuma dedi ki:

وَيَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ يَجْتَمِعُونَ فِي مَسَاجِدِهِمْ يَقْرَأُونَ الْقُرْآنَ لَيْسَ فِيهِمْ مُؤْمِنٌ

“İnsanlar üzerine bir zaman gelir, mescidlerde toplanıp Kur’ân okurlar, aralarında mü’min bulunmaz.”

Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Hallal, es-Sunne (1609)

12- Kays b. es-Seken rahimehullah’tan: “Huzeyfe radıyallahu anh şöyle dedi:

يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ لَوْ رَمَيْتَ بِسَهْمٍ يَوْمَ الْجُمُعَةِ لَمْ يُصِبْ إِلَّا كَافِرًا أَوْ مُنَافِقًا

“İnsanlar üzerine bir zaman gelecek, şayet Cuma günü bir ok atsan, ancak bir kâfire veya münafığa isabet edecektir.”

Muslim'in şartına göre sahih. İbn Batta el-İbane (1/175)

13- Ebu Muleyke ez-Zimari radiyallahu anh’den:

إِنَّ الرَّجُلَ لَيَدْخُلُ عَلَى الْإِمَامِ فَمَا يَخْرُجُ إِلَّا مُشْرِكًا أَوْ مُنَافِقًا إِنْ أَعْطَاهُ نَسِيَ الَّذِي أَعْطَاهُ وَحَمِدَهُ وَإِنْ مَنَعَهُ خَرَجَ يَذُمُّهُ وَيَعِيبُهُ فَإِذَا فَعَلَ هَذَا بِالْإِمَامِ فَقَدْ نَافَقَ وَأَشْرَكَ وَإِنَّمَا يَمْنَعُ وَيُعْطِي اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ

“Muhakkak ki kişi yöneticinin yanına girer de onun yanından ancak bir müşrik veya bir münafık olarak çıkar. Yönetici kendisine bağışta bulunduğundan asıl bağışta bulunanı (Allah’ı) unutur ve yöneticiyi över. Yönetici bağışta bulunmazsa onu kınayarak ve kötüleyerek çıkar. Yöneticiye bunu yaptığı zaman münafıklık yapmış veya şirk koşmuş olur. Hâlbuki veren de vermeyen de Allah Azze ve Celle’dir.”

Sahih mevkuf. Firyabi Sıfatu’n-Nifak (105)

14- Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh şöyle demiştir:

إِنَّ الرَّجُلَ لَيَخْرُجُ مِنْ بَيْتِهِ وَمَعَهُ دِينُهُ، فَيَلْقَى الرَّجُلَ لَهُ إِلَيْهِ الْحَاجَةُ فَيَقُولُ: إِنَّكَ لَذَيْتَ وَذَيْتَ، يُثْنِي عَلَيْهِ، وَعَسَى أَنْ لا يُخَلِّيَ مِنْ حَاجَتِهِ بِشَيْءٍ فَيَرْجِعُ وَقَدْ أَسَخْطَ اللَّهُ عَلَيْهِ، وَمَا مَعَهُ مِنْ دِينِهِ شَيْءٌ

“Muhakkak ki kişi evinden diniyle çıkar, kendisine muhtaç olduğu biriyle karşılaşır ve ona: “Sen şöylesin, sen böylesin” diyerek över. Belki de ihtiyacından bir şeyi de alamaz ve Allah’ı gazaplandırmış olarak döner, yanında dininden de bir şey kalmaz.”

Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Mervezi Ahbaru’ş-Şuyuh (212) Hâkim (4/483) el-Hallal es-Sunne (1487) Hennad b. es-Seri Zuhd (1153) Firyabi Sıfatu’n-Nifak (106) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (11842) İbnu’l-Mubarek Zühd (382) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (9/107) İbn Batta el-İbane (2/748) Hallal es-Sunne (1487)

15- Ummu’d-Derda radiyallahu anha’dan:

أَنَّ أَبَا الدَّرْدَاءِ، كَانَ إِذَا رَأَى الْمَيِّتَ قَدْ مَاتَ عَلَى حَالٍ صَالِحَةٍ قَالَ: هَنِيئًا لَهُ لَيْتَنِي بِذَلِكَ فَقَالَتْ لَهُ أُمُّ الدَّرْدَاءِ: لِمَ تَقُولُ ذَلِكَ؟ فَقَالَ: هَلْ تَعْلَمِينَ يَا حَمْقَاءُ أَنَّ الرَّجُلَ يُصْبِحُ مُؤْمِنًا وَيُمْسِي مُنَافِقًا؟ قَالَتْ: وَكَيْفَ؟ قَالَ: يُسْلَبُ إِيمَانَهُ وَلَا يَشْعُرُ لَأَنَا لِهَذَا بِالْمَوْتِ أَغْبَطُ مِنِّي لِهَذَا بِالْبَقَاءِ فِي الصَّلَاةِ وَالصِّيَامِ

“Ebu’d-Derda radiyallahu anh iyi bir hal üzere ölen birinbi gördüğü zaman: “Ona kutlu olsun. Keşke ben de öyle olsam” derdi. Ummu’d-Derda ona dedi ki: “Neden böyle söylüyorsun?” O da dedi ki:

“Ey ahmak! Bilmiyor musun kişi mü’min olarak sabahlar, münafık olarak akşamlar.” Ummu’d-Derda: “Nasıl?” dedi. Dedi ki:

“Kişi farkında olmadan imanı kendisinden sıyrılıp alınır. Elbette benim için şu adam gibi (iman üzere) ölmek, namazla ve oruçla kalmaktan daha sevimlidir.”

Sahih mevkuf. Firyabi Sıfatu’n-Nifak (114-115)

16- Sevban radiyallahu anh’den: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

إِنِّي لَا أَخَافُ عَلَى أُمَّتِي إِلَّا الْأَئِمَّةَ الْمُضِلِّينَ وَلَنْ تَقُومَ السَّاعَةُ حَتَّى تَلْحَقَ قَبَائِلُ مِنْ أُمَّتِي بِالْمُشْرِكِينَ وَحَتَّى تَعْبُدَ قَبَائِلُ مِنْ أُمَّتِي الْأَوْثَانَ وَإِذَا وُضِعَ السَّيْفُ فِي أُمَّتِي لَمْ يُرْفَعْ عَنْهَا إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ

Muhakkak ki ben ümmetim için kendilerini yoldan çıkaracak olan yöneticilerden endişe ediyorum. Ümmetimden bazı kabileler müşriklere katılmadıkça ve ümmetimden bazı kabileler putlara tapmadıkça kıyamet kopmaz. Ümmetimin arasına kılıç girdi mi de artık bu kılıç, kıyamet gününe kadar bir daha aradan çıkmaz.”

 Muslim'in şartına göre sahih.  Hâkim (4/496) Ahmed (5/278, 284) Tayalisi (1084) Tirmizî (2219) Ebû Dâvûd (4252) İbn Mâce (3952) Abdurrazzak Tefsir (2/210) İbn Hibbân (16/223) Bezzar (8/413) Temmam Fevaid (1657) Taberânî Evsat (8/201) İbn Ebî Âsım el-Âhad ve'l-Mesânî (457) İsmail b. İshak el-Kadı Hadisu Ebi Eyyub es-Sahtiyani (19) Beyhakî (9/181) Beyhakî Delail (6/527)

17- Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Nasr suresini okudu ve şöyle buyurdu:

  لَيُخْرِجَنَّ مِنْهُ أفْوَاجا كَمَا دَخَلُوا فِيهِ  أفْوَاجا

İnsanlar bu dine bölük bölük girdikleri gibi, bölük bölük dinden çıkacaklardır.”

Sahih. Hâkim (4/496) Dârimî (91) Ebu Amr ed-Dani Sunenu’l-Varide Fi’l-Fiten (417)

18- Ebu Ammar rahimehullah’tan: “Cabir b. Abdillah radiyallahu anhuma’nın komşusu dedi ki:

“Cabir b. Abdillah radiyallahu anhuma bana geldi ve selam verdi. Ona insanların fırkalaşmalarından ve çıkardıkları şeylerden bahsetmeye başladım. Cabir radiyallahu anh ağladı ve sonra dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:

 إِنَّ النَّاسَ دَخَلُوا فِي دِينِ اللِّه أفْوَاجا وَسَيَخْرُجُونَ مِنْهُ أفْوَاجا

İnsanlar bu dine bölük bölük girdiler ve bölük bölük de çıkacaklardır.”

Hasen ligayrihi. Ahmed (3/343) İbn Batta el-İbane (137)

19- Abdurrahman b. Avf radiyallahu anh dedi ki:

دَخَلْتُ عَلَى عُمَرَ فَقَالَ:يَا عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ عَوْفٍ أَتَخْشَى أَنْ يَتْرُكَ النَّاسُ الْإِسْلَامَ وَيَخْرُجُونَ مِنْهُ؟ قُلْتُ لَا إِنْ شَاءَ اللَّهُ وَكَيْفَ يَتْرُكُونَهُ وَفِيهِمْ كِتَابُ اللَّهِ وَسُنَنُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ؟ فَقَالَ لَئِنْ كَانَ مِنْ ذَلِكَ شَيْءٌ لَيَكُونَنَّ بَنُو فُلَانٍ

“Ömer radiyallahu anh’ın yanına girdim. Dedi ki: “Ey Abdurrahman b. Avf! İnsanların İslam’ı terk edip ondan çıkacaklarından korkuyor musun?” Ben dedim ki:

“Hayır, Allah dilerse. Allah’ın kitabı ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti aralarında iken nasıl onu terk ederler?” Ömer radiyallahu anh dedi ki: “Eğer böyle bir şey olursa mutlaka falan oğullarında olacaktır.”

Muslim'in şartına göre sahih. Taberânî Evsat (2/303)

SÜNNETE SARILAN GARİPLERİN TUTUMU

20- İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّ الْإِسْلَامَ بَدَأَ غَرِيبًا، وَسَيَعُودُ غَرِيبًا، فَطُوبَى لِلْغُرَبَاءِ، وَإِنَّ بَيْنَ يَدَيِ السَّاعَةِ فِتَنًا كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ، يُمْسِي الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِنًا، وَيُصْبِحُ كَافِرًا، وَيُصْبِحُ مُؤْمِنًا، وَيُمْسِي كَافِرًا، يَبِيعُ أَقْوَامٌ دِينَهُمْ بِعَرَضٍ مِنَ الدُّنْيَا

Muhakkak İslam garip başladı, tekrar garipliğine dönecektir. Gariplere müjdeler olsun. Muhakkak ki kıyametin önünde karanlık gece parçası gibi fitneler vardır. Kişi onda mü’min olarak akşamlar, kafir olarak sabahlar. Mü’min olarak sabahlar, kafir olarak akşamlar. Bazı kavimler dinlerini dünyalık karşılığında satacaktır.”

Sahih ligayrihi. Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (5806) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (11/70) isnadında Leys b. Ebi Suleym vardır.

21- Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

وَيْلٌ لِلْعَرَبِ مِنْ شَرٍّ قَدِ اقْتَرَبَ، فِتَنًا كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ، يُصْبِحُ الرَّجُلُ مُؤْمِنًا، وَيُمْسِي كَافِرًا، يَبِيعُ قَوْمٌ دِينَهُمْ بِعَرَضٍ مِنَ الدُّنْيَا قَلِيلٍ، الْمُتَمَسِّكُ يَوْمَئِذٍ بِدِينِهِ كَالْقَابِضِ عَلَى الْجَمْرِ - أَوْ قَالَ: عَلَى الشَّوْكِ

Yaklaşan şerden ve karanlık gece parçası gibi fitnelerden dolayı Araba yazık! Kişi mü’min olarak sabahlar, kafir olarak akşamlar. Bazı kavimler dinlerini az bir dünyalığa satarlar. O günlerde dinine tutunan tıpkı bir kor parçası veya diken üzerinde tutunuyor gibidir.

Hasen. Ahmed (2/390) Firyabi Sıfatu’n-Nifak (94)

22- Abdullah b. el-Mubarek rahimehullah şöyle demiştir:

اعْلَمْ أَخِي أَنَّ الْمَوْتَ الْيَوْمَ كَرَامَةٌ لِكُلِّ مُسْلِمٍ لَقِيَ اللَّهَ عَلَى السُّنَّةِ؛ فَإِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ , فَإِلَى اللَّهِ نَشْكُو وَحْشَتَنَا , وَذَهَابَ الْإِخْوَانِ , وَقِلَّةَ الْأَعْوَانِ , وَظُهُورَ الْبِدَعِ , وَإِلَى اللَّهِ نَشْكُو عَظِيمَ مَا حَلَّ بِهَذِهِ الْأُمَّةِ مِنْ ذَهَابِ الْعُلَمَاءِ أَهْلِ السُّنَّةِ , وَظُهُورِ الْبِدَعِ , وَقَدْ أَصْبَحْنَا فِي زَمَانٍ شَدِيدٍ وَهَرْجٍ عَظِيمٍ , إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تَخَوَّفَ عَلَيْنَا مَا قَدْ أَضَلَّنَا , وَمَا قَدْ أَصْبَحْنَا فِيهِ , فَحَذَّرَنَا وَتَقَدَّمَ إِلَيْنَا فِيهِ بِقَوْلِ أَبِي هُرَيْرَةَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «أَتَتْكُمْ فِتَنٌ كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ , يُصْبِحُ الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِنًا وَيُمْسِي كَافِرًا , وَيُمْسِي مُؤْمِنًا وَيُصْبِحُ كَافِرًا , يَبِيعُ فِيهَا أَقْوَامٌ دِينَهُمْ بِعَرَضٍ مِنَ الدُّنْيَا

“Bil ki ey kardeş! Muhakkak ki bugün ölmek ve Allahın huzuruna sünnet üzere çıkmak her müslüman için bir ikramdır. Muhakkak biz Allah’a aidiz ve O’na dönücüleriz. Yalnızlığımızı Allah’a şikayet ediyoruz. Kardeşler gitti, yardımcılar azaldı, bid’atler galip geldi, Ümmetin başına gelenler, alimlerin ve sünnet ehlinin gidişi ve bidatlerin galip gelmesinden dolayı Allah’a şikayetimiz büyüktür. Nitekim şiddetli bir zamanı ve büyük kargaşayı yaşıyoruz. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bizi saptıracak olan şeylerden korkusunu bildirmiştir. Biz şimdi onun içindeyiz. Bizi sakındırmış ve bu durumu sunmuştur. Ebu Hureyre radiyallahu anh Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu bildirmiştir:

Size karanlık gece parçası gibi fitneler gelecek, o fitnelerde kişi mü’min olarak sabahlayacak, kafir olarak akşamlayacak, mü’min olarak akşamlasa kafir olarak sabahlayacaklar. Bazı kavimler dinlerini dünya için satacaktır.”

Sahih maktu. İbn Vaddah el-Bid’a (234)

23- İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّ نَاسًا مِنْ أُمَّتِي سَيَقْرَءُونَ الْقُرْآنَ وَيَتَعَمَّقُونَ فِي الدِّينِ يَأْتِيهِمُ الشَّيْطَانُ، فَيَقُولُ: لَوْ مَا أَتَيْتُمُ الْمُلُوكَ فَأَصَبْتُمْ مِنْ دُنْيَاهُمْ وَاعْتَزَلْتُمُوهُمْ بِدِينِكُمْ إِلا وَلا يَكُونُ ذَلِكَ إِلا كَمَا لَا يَجْتَنِي مِنَ الْقَتَادِ إِلا الشَّوْكَ، كَذَلِكَ لَا يَجْتَنِي مِنْ قُرْبِهِمْ إِلا الْخَطَايَا

Muhakkak ki ümmetimden bazı insanlar Kur’an’ı okuyacaklar, dinde derinleşecekler, şeytan onlara gelerek diyecek ki: “Keşke yöneticilere gitseniz de onların dünyalıklarından nasibinizi alsanız, dininizle de onlardan uzak durursunuz.” Dikkat edin! Böyle bir şey olamaz! Geven ağacından dikenden başka şey toplanmadığı gibi onlara yakınlıktan da günahlardan başka bir şey elde edilmez.”

Sahih ligayrihi. Ziyâu'l-Makdisî el-Muhtâre (11/167) Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (8236) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (2556) İbn Mâce (255) Ebu Bekr el-Mervezi Ahbaru’ş-Şuyuh (213) Ahi Mimi ed-Dekkak Fevaid (361) İbn Asakir Tarih (64/314) Burhanuddin el-Halebi Ucaletu’l-İmla (1/38) el-Elbani ed-Daife (1250, 2625)

İbn Mace şu lafızla rivayet etti:

إِنَّ أُنَاسًا مِنْ أُمَّتِي سَيَتَفَقَّهُونَ فِي الدِّينِ، وَيَقْرَءُونَ الْقُرْآنَ، وَيَقُولُونَ: نَأْتِي الْأُمَرَاءَ فَنُصِيبُ مِنْ دُنْيَاهُمْ، وَنَعْتَزِلُهُمْ بِدِينِنَا، وَلَا يَكُونُ ذَلِكَ، كَمَا لَا يُجْتَنَى مِنَ الْقَتَادِ إِلَّا الشَّوْكُ، كَذَلِكَ لَا يُجْتَنَى مِنْ قُرْبِهِمْ إِلَّا الْخَطَايَا

 Muhakkak ki ümmetimden bazı insanlar dinde fıkıh öğrenecek ve Kur’ân öğrenecekler, diyecekler ki: “İdarecilere gidelim ve dünyalıklarından nasip alalım, dinimizle de onlardan uzak dururuz.” Bu olamaz! Geven ağacağından dikenden başka bir şey toplanamadığı gibi onlara yakınlıktan da günahlardan başka bir şey elde edilmez.”

Munziri: ravileri güvenilir dedi. Busayri dedi ki: “İsnadında (Ebu’l-Mugira) Ubeydullah b. (el-Mugira b.) Ebi Burde tanınmıyor” el-Elbani ve Şuayb arnaut zayıf dedi.  Ziyau’l-Makdisi’nin bu hadisi tahric etmesi onun indinde Ebu’l-Mugira’nın sika olduğunu gösteriyor. Ancak Ziyau’l-Makdisi tevsikte mutesahillerden olduğu olduğu için bu kabul görmemiştir. Sonuç olarak bu hadis bu isnadla zayıftır. Ancak şahit ve mutabaat getirilmeye musaittir. Hadisin içeriğini mana olarak destekleyen bazı rivayetler vardır:

* İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

مَنْ سَكَنَ الْبَادِيَةَ جَفَا وَمَنِ اتَّبَعَ الصَّيْدَ غَفَلَ وَمَنْ أَتَى السُّلْطَانَ افْتُتِنَ

Badiye’de (kırsalda) yerleşen kabalaşır. Avın peşini takip eden gafil olur. İdarecilere giden fitneye düşer.”

Sahih. Ahmed (1/357) Ebû Dâvûd (2859) Tirmizî (2256) Nesâî (4309) Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (556) Beyhakî (10/101) Beyhakî Şuabu’l-İman (9402)

* Ebu Hureyre radiyallahu anh’den rivayet ediyorlar: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

مَنْ سَكَنَ الْبَادِيَةَ جَفَا، وَمَنِ اتَّبَعَ الصَّيْدَ غَفَلَ، وَمَنْ أَتَى السُّلْطَانَ افْتُتِنَ وَمَا ازْدَادَ عَبْدٌ مِنَ السُّلْطَانِ دُنُوًّا إِلَّا ازْدَادَ مِنَ اللَّهِ بُعْدًا

Badiyede (kırsalda) yerleşen kabalaşır. Avın peşini takip eden gafil olur. Yöneticilerin kapısına giden fitneye düşer. Kişi yöneticiye yakınlaştıkça Allah’tan uzaklaşır.”

Sahih. Ebû Dâvûd (2860) Ahmed (2/371, 441) İshak b. Rahuye (429) Beyhakî (10/101) Beyhakî Şuabu’l-İman (9403) Deylemi (5732)

* Hadisin daha başka birçok şahitleri zayıf yollarla gelmiştir. Bu rivayetler için İmam Suyuti’nin Ma Ravahu’l-Esatin adlı risalesine bakılabilir.

24- Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّ مِنْ بَعْدِي أَيَّامَ الصَّبْرِ الْمُتَمَسِّكُ فِيهِنَّ بِمِثْلِ مَا أَنْتُمْ عَلَيْهِ لَهُ كَأَجْرِ خَمْسِينَ عَامِلا

Muhakkak ki benden sonra sabır günleri vardır. O günlerde sizin üzerinde bulunduğunuz esaslara tutunanlara amel eden elli kişinin ecri gibi ecir vardır.”

Muslim'in şartına göre sahih. Ebu İshak el-Muzekkî el-Muzekkiyyat (88) Şecerî Emali (2170, 2363) el-Hasen b. Ahmed el-Attar, Futya ve Cevabuha (el yazma no:24)

25- İbn Mes’ud radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ الْمُتَمَسِّكُ فِيهِ بِسُنَّتِي عِنْدَ اخْتِلافِ أُمَّتِي كَالْقَابِضِ عَلَى الْجَمْرِ

İnsanlar üzerine bir zaman gelir, ümmetimin ihtilafı halinde sünnetime tutunan, kor üzerine tutunmuş gibi olur.”

Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ebu Tahir es-Silefî Meşyehatu’l-Bağdadiye (el yazma, no:11) Hakîm et-Tirmizî Nevadiru’l-Usul (87, 1010) Kelabazi Meaniyu’l-Ahbar (1/374) Ziyau’l-Makdisi el-Munteka Min Mesmuati Merv (591) el-Elbani es-Sahiha (2/646)

26 Aynısını Enes b. Malik radiyallahu anh rivayet etmiştir.

 Sahih. Tirmizî (2260) İbn Batta el-İbane (1/196) İbn Cemaa el-Ahadisi’t-Tisaiyye (s.239) Ebu Bekr el-Meragi Meşyeha (s.328) İbn Asakir Mu’cem (710) İbnu’l-Adim Bugyetu’t-Taleb (4/1832) Lisanuddin İbnu’l-Hatib el-İhata Fi Ahbari Girnata (2/145)

27- Utbe b. Gazvan radiyallahu anhden: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّ وَرَاءَكُمْ أَيَّامَ الصَّبْرِ الْمُتَمَسِّكُ فِيهِنَّ يَوْمَئِذٍ بِمِثْلِ مَا أَنْتُمْ عَلَيْهِ لَهُ كَأَجْرِ خَمْسِينَ مِنْكُمْ قَالُوا يَا نَبِيَّ اللَّهِ أَوَمِنْهُمْ؟ قَالَ لَا بَلْ مِنْكُمْ قَالُوا يَا نَبِيَّ اللَّهِ أَوَمِنْهُمْ؟ قَالَ لَا بَلْ مِنْكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ أَوْ أَرْبَعًا

Muhakkak ki sizin arkanızda sabır günleri vardır. O günlerde sizin üzerinde bulunduğunuz şeye tutunana sizden elli kişinin ecri gibi ecir vardır.” Dediler ki: “Ey Allah’ın nebîsi! Kendilerinden elli kişi mi?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Hayır, bilakis sizden elli kişi” buyurdu. Dediler ki: “Ey Allah’ın nebisi! Kendilerinden elli kişi mi?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Hayır, bilakis sizden elli kişi” buyurdu. Bunu üç veya dört defa tekrar etti.”

Sahih. Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (3121) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (17/117) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (17) el-Elbani es-Sahiha (494) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (17)

28- Aynısını Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh rivayet etmiştir.

Sahih. Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (10/182) Bezzar (5/178) el-Elbani es-Sahiha (494)

29- Ebu Umeyye eş-Şa’bânî rahimehullah’tan:

أَتَيْتُ أَبَا ثَعْلَبَةَ الخُشَنِيَّ فَقُلْتُ لَهُ كَيْفَ تَصْنَعُ بِهَذِهِ الآيَةِ؟ قَالَ أَيَّةُ آيَةٍ؟ قُلْتُ قَوْلُهُ تَعَالَى {يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا عَلَيْكُمْ أَنْفُسَكُمْ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ} قَالَ أَمَا وَاللَّهِ لَقَدْ سَأَلْتَ عَنْهَا خَبِيرًا سَأَلْتُ عَنْهَا رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ بَلْ ائْتَمِرُوا بِالمَعْرُوفِ وَتَنَاهَوْا عَنِ المُنْكَرِ حَتَّى إِذَا رَأَيْتَ شُحًّا مُطَاعًا وَهَوًى مُتَّبَعًا وَدُنْيَا مُؤْثَرَةً وَإِعْجَابَ كُلِّ ذِي رَأْيٍ بِرَأْيِهِ فَعَلَيْكَ بِخَاصَّةِ نَفْسِكَ وَدَعِ العَوَامَّ فَإِنَّ مِنْ وَرَائِكُمْ أَيَّامًا الصَّبْرُ فِيهِنَّ مِثْلُ القَبْضِ عَلَى الجَمْرِ لِلْعَامِلِ فِيهِنَّ مِثْلُ أَجْرِ خَمْسِينَ رَجُلًا يَعْمَلُونَ مِثْلَ عَمَلِكُمْ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ المُبَارَكِ وَزَادَنِي غَيْرُ عُتْبَةَ قِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَجْرُ خَمْسِينَ رَجُلًا مِنَّا أَوْ مِنْهُمْ قَالَ بَلْ أَجْرُ خَمْسِينَ رَجُلًا مِنْكُمْ

“Ebu Sa’lebe el-Huşenî radıyallahu anh’ın yanına gidip: “Şu ayetle nasıl amel ediyorsun?” dedim. O: “Hangi ayet?” dedi. Ben dedim ki:

“Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Siz kendinize bakın! Siz doğru yolda olduğunuz takdirde o sapanlar size zarar vermez.” (Maide 105) Dedi ki:

“Vallahi bu soruyu bu ayetten haberdar olan birine sordun. Bunu Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e sorduğumda şöyle buyurdu:

Siz iyiliği emredip kötülükten yasaklayın. Ancak cimriliğe boyun eğildiğini, hevâya tabi olunduğunu, dünyanın ahirete tercih edildiğini ve her görüş sahibinin kendi görüşünü beğendiğini gördüğün zaman kendi nefsine bak ve toplumun sorumluluğunu üzerinden at. Şüphesiz arkanızda sabır gerektirecek günler vardır. O gün sabreden kişi ellerinde kor tutmuş gibi olacaktır. O zaman salih amel işleyenlerin ecri, sizin gibi amel işleyen elli kişinin ecri kadardır.” Denildi ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Bizden elli kişinin ecri mi, yoksa onlardan elli kişi mi?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Bilakis sizden elli kişinin ecri.”

Hasen. Tirmizî (3058) İbn Mâce (4014) Taberî (9/48) İbn Ebî Hâtim (6915) Taberânî (22/220) Hâkim (4/332) İbn Hibbân (2/108) Taberî Tefsir (9/48)

30- Enes radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

أَنْتُمُ الْيَوْمَ عَلَى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَنْتُمُ الْآنَ عَلَى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ لَمْ تَظْهَرْ فِيكُمُ السَّكْرَتَانِ سَكْرَةُ الْجَهْلِ وَسَكْرَةُ الْعَيْشِ الْعَامِلُونَ يَوْمَئِذٍ بِالْكِتَابِ سِرًّا وَعَلَانِيَةً فَالتَّابِعُونَ الْأَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنْصَارِ لَهُمْ أَجْرُ الْمُحْسِنِينَ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ مِنَّا أَوْ مِنْهُمْ؟ قَالَ بَلْ مِنْكُمْ

Sizler bugün rabbinizin açık delili üzeresiniz. İyiliği emreder ve münkerden yasaklarsınız. Allah yolunda cihad edersiniz. Sizler aranızda iki sarhoşluk ortaya çıkıncaya kadar şuan rabbinizin açık delili üzeresiniz: Cehalet sarhoşluğu ve yaşama sevgisi sarhoşluğu! O gün gizlide ve açıkta kitap ve sünnet ile amel edenlere ve ilk muhacirlerle ensara tabi olanlara muhsinlerin (iyi amellerde bulunanların) ecri vardır.” Dediler ki: “Ey Allah’ın rasulü! Bizden mi onlardan mı?” Buyurdu ki:

Bilakis sizden” Ebu’ş-Şeyh’in rivayetinde lafzı şu şekildedir:

وَسَتُحَوَّلُونَ عَنْ ذَلِكَ فَلَا تَأْمُرُونَ بِمَعْرُوفٍ وَلَا تَنْهَوْنَ عَنْ مُنْكَرٍ وَلَا تُجَاهِدُونَ فِي اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ الْقَائِمُونَ يَوْمَئِذٍ بِالْكِتَابِ وَالسُّنَّةِ لَهُ أَجْرُ خَمْسِينَ صِدِّيقًا قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ مِنَّا أَوْ مِنْهُمْ؟ قَالَ بَلْ مِنْكُمْ

“…Sonra durumunuz değişir, iyiliği emretmez, münkeri yasaklamaz ve Allah Azze ve Celle’nin yolunda cihad etmez olursunuz. O gün Kitap ve sünneti ikame edenlere elli sıddıkın ecri vardır.” Dediler ki: “Ey Allah’ın rasulü! Bizden mi, onlardan mı elli sıddık?” Buyurdu ki:

Bilakis sizden.”

Sahih. İbn Ebi'd-Dunyâ ez-Zuhd (533) Ebu’ş-Şeyh el-Emsal (233) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (8/49)

31-  Said b. Ebi’l-Hasen rahimehullah’tan mürsel olarak aynısı: İbn Vaddah el-Bid’a (190) İbn Ebi'd-Dunyâ el-Emru bi’l-Ma’ruf (30)

32- Mu’âz b. Cebel radıyallahu anh’den: Rasûlüllâh sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّكُمْ عَلَى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ مَا لَمْ تَظْهَرْ فِيكُمْ سَكْرَتَانِ سَكْرَةُ الْجَهْلِ وَسَكْرَةُ حُبِّ الْعَيْشِ وَأَنْتُمْ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَإِذَا ظَهَرَ فِيكُمْ حُبُّ الدُّنْيَا فَلَا تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَلَا تَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَلَا تُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ الْقَائِلُونَ يَوْمَئِذٍ بِالْكِتَابِ وَالسُّنَّةِ كَالسَّابِقِينَ الْأَوَّلِينَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنْصَارِ

“Şüphesiz sizler aranızda iki sarhoşluk ortaya çıkmadığı sürece Rabbinizin açık delili üzere olacaksınız; Cehalet sarhoşluğu ve yaşama sevgisi sarhoşluğu! Sizler iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarsınız. Allah yolunda da cihad edersiniz. Aranızda dünya sevgisi ortaya çıkarsa ne iyiliği emredip kötülükten yasaklarsınız ve ne de Allah yolunda cihad edersiniz! İşte o gün Kitap ve Sünnet ile konuşanlar, Ensâr ve Muhacirlerden öne geçenler gibidirler!”

Hasen. Bezzâr (7/80) İbn Vaddah el-Bid’a (220) el-Esbehani et-Tergib (290) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (8/49) Mizzî Tehzîbu’l-Kemâl (3/221)

33- es-Salt b. Tarif – Medain’li bir şeyh yoluyla aynısı: İbn Ebi'd-Dunyâ el-Emru bi’l-Ma’ruf (94) Hakîm et-Tirmizî Nevadiru’l-Usul (1016) Abdulgani el-Makdisi el-Emru Bi’l-Ma’ruf (85) Salt b. Tarif hakkında Darekutni: “Sakıncasız” demiştir. Diğer ravileri güvenilirdir. Eğer Medain’li şeyh sahabe ise isnadı hasendir.

34- Aişe radiyallahu anha’dan şahidi: Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (8/48) Deylemi (4293) isnadında İbrahim b. Şuayb el-Havlani meçhuldür.

35- Urve b. ez-Zubeyr rahimehullah’tan mürsel olarak aynısı: İbn Ebi'd-Dunyâ el-Ukubat (79) İbn Ebi'd-Dunyâ el-Emru bi’l-Ma’ruf (33) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (8/48) isnadında Yusuf b. Şuayb meçhuldür.

37- Abdullah b. Amr b. el As radıyallahu anhuma’dan: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

طُوبَى لِلْغُرَبَاءِ قُلْنَا وَمَا الْغُرَبَاءُ؟ قَالَ قَوْمٌ صَالِحُونَ قَلِيلٌ فِي نَاسِ سَوْءٍ كَثِيرٍ مَنْ يَعْصِيهِمْ أَكْثَرُ مِمَّنْ يُطِيعُهُمْ

"Gariplere müjdeler olsun." Denildi ki: “Garipler kimlerdir?” Şöyle buyurdu:

"Kötü insanlar içindeki Salih insanlardır. Onlara isyan edenler, itaat edenlerden fazladır.”

Sahih ligayrihi. Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (8986) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (13/363, 17/16) Ahmed (2/177, 222) İbn Mubarek Zühd (s.267) İbnu’l-Mubarek Musned (23) İbn Vaddah el-Bid’a (168) Fesevi Marife (2/297) Acurri el-Guraba (6) Hatib el-Muttefak el-Mufterak (354) Deylemi (3937)  Iraki el-Muğni (108) el-Elbani es-Sahiha (1619)

38- Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّ الْإِسْلَامَ بَدَأَ غَرِيبًا وَسَيَعُودُ كَمَا بَدَأَ غَرِيبًا فَطُوبَى لِلْغُرَبَاءِ قِيلَ وَمَنْ هُمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ الَّذِينَ يُصْلِحُونَ إِذَا فَسَدَ النَّاسُ

Muhakkak ki İslam garip başlamıştır, tekrar başladığı gibi garip haline dönecektir. Gariplere müjdeler olsun.” Denildi ki: “Onlar kimlerdir ey Allah’ın rasulü!” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

İnsanlar bozulduğu zaman düzeltip ıslah edenlerdir.”

Muslim'in şartına göre sahih. el-Acurri el-Guraba (s.15) Ebu Amr ed-Dânî Sunenu’l-Varide Fi’l-Fiten (228) el-Elbani es-Sahiha (1273)

39- Ebu Hureyre radiyallahu anh dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّ الْإِسْلَامَ بَدَأَ غَرِيبًا وَسَيَعُودُ كَمَا بَدَأَ فَطُوبَى لِلْغُرَبَاءِ قِيلَ يا رسول الله! وما الْغُرَبَاءُ؟ قَالَ النُّزَّاعُ مِنَ الْقَبَائِلِ

Muhakkak ki İslam garip başlamıştır, tekrar başladığı gibi garip haline dönecektir. Gariplere müjdeler olsun.” Denildi ki: “Ey Allah’ın rasulü! Garipler nedir” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Kabilelerinden ayrılanlardır.”

Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Herevi Zemmu’l-Kelam (1470) Muslim muhtasar olarak (145)

40- Aişe radıyallahu anha’dan: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَا يَذْهَبُ اللَّيْلُ وَالنَّهَارُ حَتَّى تُعْبَدَ اللَّاتُ وَالْعُزَّى فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللهِ إِنْ كُنْتُ لَأَظُنُّ حِينَ أَنْزَلَ اللهُ {هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ} أَنَّ ذَلِكَ تَامًّا قَالَ إِنَّهُ سَيَكُونُ مِنْ ذَلِكَ مَا شَاءَ اللهُ ثُمَّ يَبْعَثُ اللهُ رِيحًا طَيِّبَةً فَتَوَفَّى كُلَّ مَنْ فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ حَبَّةِ خَرْدَلٍ مِنْ إِيمَانٍ فَيَبْقَى مَنْ لَا خَيْرَ فِيهِ فَيَرْجِعُونَ إِلَى دِينِ آبَائِهِمْ

Lat ve Uzza’ya ibadet edilmeden gece ve gündüz bitmez.” Kendisine:

“Ey Allah’ın rasulü! Allah Teâlâ: “Müşrikler istemese de o dini bütün dinlere üstün kılmak için rasulünü hidayetle ve hak dinle gönderen O’dur” (Tevbe 33) ayetini indirince İslam dininin tamamen hâkim olacağını düşünmüştüm” dediğimde şu karşılığı verdi:

Bir süre dediğin şekilde olacaktır. Ancak daha sonra Allah Teâlâ hoş kokulu bir esinti yollayacak ve kalbinde hardal tanesi kadar dahi hayır bulunanların ruhunu alacaktır. Sonrasında geriye hayırsız kişiler kalacak ve tekrar atalarının dinine döneceklerdir.”

Sahih. Muslim (2907) Hâkim (4/446)

41- Ebu'l-Esved ed-Dîlî rahimehullah dedi ki:

انْطَلَقْتُ أَنَا وَزُرْعَةُ بْنُ ضَمْرَةَ مَعَ الْأَشْعَرِيِّ إِلَى عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ، فلقيت عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَمْرٍو قَالَ يُوشِكُ أَنْ لَا يَبْقَى فِي أَرْضِ الْعَجَمِ مِنَ الْعَرَبِ إِلَّا قَتِيلٌ أَوْ أَسِيرٌ يُحْكَمُ فِي دَمِهِ فَقَالَ لَهُ زُرْعَةُ أَيَظْهَرُ الْمُشْرِكُونَ عَلَى أَهْلِ الْإِسْلَامِ؟ فَقَالَ مِمَّنْ أَنْتَ؟ فَقَالَ مِنْ بَنِي عَامِرِ ابن صَعْصَعَةَ فَقَالَ لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى تَدَافَعَ مَنَاكِبُ نِسَاءِ بَنِي عَامِرِ بْنِ صَعْصَعَةَ عَلَى ذِي الْخَلَصَةِ وَثَنٌ كَانَ مِنْ أَوْثَانِ الْجَاهِلِيَّةِ قَالَ فَذَكَرْنَا لِعُمَرَ قَوْلَ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عمرو فقال عبد اللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ ثُمَّ إِنَّ عُمَرَ خَطَبَ يَوْمَ الْجُمُعَةِ فَقَالَ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لَا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي عَلَى الْحَقِّ مَنْصُورَةٌ حَتَّى يَأْتِيَ أَمْرُ اللَّهِ قَالَ فَذَكَرْنَا لِعَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو قَوْلَ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَمْرٍو صَدَقَ نَبِيُّ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا أَتَى أمر الله عز وجل كَانَ الَّذِي قُلْتُ

“Ben, Zur'a b. Damra ve el-Eş'arî ile beraber Ömer b. el-Hattâb radiyallahu anh'ın yanına gitmek için yola çıktım. Ancak yolda Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma ile karşılaştık. Şöyle dedi:

“Neredeyse Acem toprağında öldürülmüş veya esir edilmiş veya kanına girilmiş Arab'ın bulunmayacağı yer kalmayacak!” Zur'a:

“Müşrikler müslümanlara galip mi gelecekler?” dedi. Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma: “Sen kimlerdensin?” diye sordu. Zur'a: “Âmir b. Sa'saa oğullarındanım” dedi. Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma:

“Amir oğullarının kadınları (cahiliyye putlarından olan) Zu’l-Halasa'yı savunmadıkça kıyamet kopmaz” dedi. Biz, Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma'nın bu sözünü Ömer b. el-Hattâb radiyallahu anh'e söyledik. Ömer radiyallahu anh:

“Abdullah ne söylediğini daha iyi bilir” dedi ve bu sözünü üç defa tekrarladı. Sonra Ömer radiyallahu anh Cuma günü hutbe okudu ve şöyle dedi: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Allah'ın emri (kıyamet) gelinceye kadar ümmetimden bir taife hak üzere bulunacak ve onlara yardım edilecektir.” Sonra biz, Ömer radiyallahu anh'ın bu sözünü Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma'ya söyledik. Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma dedi ki:

“Allah'ın nebisi sallallahu aleyhi ve sellem doğru söyledi. Allah Azze ve Celle’nin emri gelince benim bahsettiğim şey olur.”

Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. İshak b. Rahuye’nin Musned’inden naklen: İbn Hacer Metalibu’l-Aliye (4352) Busayri İthaf (7413) Hâkim (4/522, 593) Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare (1/251) Taberî Tehzibu’l-Asar (920) el-Elbani es-Sahiha (4/598)

3 Mart 2022 Perşembe

Sahih Meâl Ses Kayıtları

 Sahih Meâl'in seslendirilmiş kayıtlarına buradan ulaşabilirsiniz 


Seslendirme: Gökhan Ocaklı

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)