Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

7 Nisan 2014 Pazartesi

Derneklerin Bid'at Olduğundan Şüphe Edenin Menheci Bozuktur



Bazı hevâ ehli kimseler derneklerin bid’at oluşu gayet açık bir mesele olmasına rağmen konuyu bulandırmaya ve şüpheler üretmeye çalışmaktadırlar. Arap âleminden bazı şeyhlerin derneklere cevaz verdiğine dair fetvaları zikretmektedirler. Bu doğrudur, bu tip fetvalar da mevcuttur. Lakin tabi olunması gereken menhec, delillere mutabık olana uymaktır. Bununla birlikte arap âleminde mevcut bulunan birçok derneklerin zaten bid’atle de bir alakası yoktur. Cevaz hakkında fetvalar muhtemelen bunlar için verilmiştir. Mesela mescid yaptırma derneği, evlenmek isteyen bekârlara yardım derneği, yetimlere kefalet, kitaplar bastırıp yayınlama vb. gibi meseleler bid’at konusunun dışındadır.
Türkiye’deki selefîlik iddiasında olan bozuk menhecli kimselerin dernek anlayışı ise tam anlamıyla – hiçbir şüphe söz konusu olmaksızın – bid’atin ta kendisidir. Zira zikir (ilim ve vaaz meclisleri, kur’an eğitimi gibi) ibadeti için delilsiz olarak mekân tahsisi söz konusudur. Dernekleşme planının gerisindeki – sosyal kitle oluşturup Allah’ın bazı hükümlerini demokratik sistemde uygulatma çabası gibi - habis emellerden hiç bahsetmiyoruz. Bu habis bir emeldir zira Muhammed suresi 25 ve 26. ayetleri bu münafıkça pislik gayeyi ve bu gaye için oy kullanmayı dahi caiz gören fasit zihniyeti reddeder: “Kendileri için hidayet apaçık belli olduktan sonra arkalarını dönüp tekrar küfre yönelenlere şeytan işlerini kolaylaştırmış, ümidlerini artırmıştır. Bu da, onların, Allah'ın indirdiklerinden hoşnud olmayanlara, "biz, bazı hususlarda size itaat edeceğiz" demiş olmalarındandır. Oysa Allah, onların bütün sırlarını bilir.”
Diğer bir saptırma Şeyh Mukbil rahimehullah’a yapılan iftiradır. O’nun derneklere cevaz veren fetvasının da olduğunu söyleyerek çarpıtma yapan sahtekarlar, şeyhin fetvasını tercüme etselerdi işlerine gelmeyecekti. Zira Şeyh Mukbil, mescid yaptırma, su kuyuları açtırma gibi gayelerle kurulan derneklere karşı olmadığını söylemiş, ancak hizipçiliğe sebep olan - Türkiye’deki sözde selefî dernekler gibi - derneklere şiddetle karşı çıkmıştır. İnsaf ve adalet sahiplerinin, cahil saptırıcıların tuzaklarına düşmemeleri için işte o fetvanın tercümesi:
 Şeyh Mukbil b. Hadi rahimehullah’a şöyle soruldu: “Dernekçi hizipçilere selam vermenin hükmü nedir?
Cevap: Evet, bunun hizipçilikle takyid edilmesi gerekir. Onlar bizim derneklerin kendisine karşı çıktığımızı söylüyorlar. Biz derneklerin kendisine mi karşı çıkıyoruz? Neye karşıyız ey kardeşler? Biz derneklerin kendisine karşı değiliz ey kardeşler! Bu Ehli sünnete karşı bir yalandır. Ehl-i Sünnet: “Mescid bina edilmez der mi? Su kuyuları yaptırılmaz der mi? Yetimlere kefil olunmaz der mi? Ehl-i Sünnet böyle demez ey kardeşler! Ehli sünnet bu derneklerin ne için kurulduğunu sorar! İnşaallah ileride yayınlayacağımız birçok sebeplerden ötürü bunun sebebi bir hizipçiliktir….”
Şeyh Mukbil burada İhyau’t-Turas derneği ve Sururî’lerden, onların hizipçiliğinden bahseder, sonra şöyle der:
“Ben diyorum ki: Mallar sizin olsun, insanlar bizim olsun” bu doğrudur. Ey kardeşler! Önemli olan insanlara Allah’ın kitabını ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetini öğretmeye hırs göstermektir. Davetimiz İhvanu’l-Muslimin’in daveti gibi olmasın. Onlar insanları neye davet ediyor? Seçimlere katılmaya ve oy kullanmaya davet ediyorlar! Ehl-i Sünnet ise Allah’a hamd olsun insanları Allah’ın kitabına ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine davet ediyorlar.” (Tuhfetu’l-Mucîb s.190)
Şeyh Rebi şöyle demiştir: “Selef bu dini yaydılar. İyilik ve takva üzere yardımlaşarak dünyayı feth ettiler. onlar mallarıyla ve canlarıyla cihada yardım ettiler. Lakin bunu batıdan alınma nizamlar yoluyla yapmadılar. Ancak sen canınla ve malınla öne geçtin, o canıyla ve malıyla öne çıktı, benim gayretim senin gayretinle birleşti böylece iyilik ve takva üzere yardımlaşıldı. Allah’ın kelimesi bizi öne çıkardı. Bu belde böyle feth edildi. Allah bu dünyanın fethini nasip edince onlardan sonrakiler de alimlere tabi oldu. Alimler bu ilmin sancağını yükselttiler, bu ilmi yaydılar. Bu dersler mescidde oldu! Bu dersler mescidde oldu! Gayretler birleşti. Falan ilim talibi ve falan ilim talibi Allah’ın kitabı ve rasulünün sünneti üzere tek menhecle yetişti. Bunun sonucunda güzel eserler ortaya çıktı. Bu sonuçlar, alimler yetiştirmek bir yana, ilim talebesi dahi yetiştirmekten aciz kalan derneklerin sonuçlarından üstündür. Şeyh Mukbil rahimehullah derneklere ve bu metotlara karşı çıkardı. (Mescidde) İlim merkezi kurdu ve talebelere öğretti. Hatta onların arasından alimler yetişti, her biri  kendi beldesine dönerek orada medrese kurdu. Allah’ın kitabı ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti üzere yeni nesiller yetişti. Şu an bu dernekler yeryüzünün doğusunda ve batısında mevcut, söyleyin bana kaç tane alim çıkardılar, ne sonuç aldılar? Hiçbir şey! Şu zayıf adam ne bir mala sahiptir ne de ihlas ve ciddiyeti vardır… Bütün bu derneklerin aciz kaldıklarını görürüz. Zira onların alimler çıkarmaya güçleri yetmez. Sonra onlara hizipçilik ve dernekleri için velâ ve bera uygulama galebe çaldı. (Dostluk ve düşmanlıklarını dernekleri için yapar oldular) ayrılıklar ortaya çıktı. Birçok beldelerde selefilerin bölünmesine sebep olan şey derneklerdir.”
(Şeyh Rebi’den nakleden: Salih el-Bekrî, el-Berahin ve’l-Beyanat s.111-112)  


Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)