Bazı hevâ ehli kimseler derneklerin bid’at oluşu gayet açık bir mesele olmasına rağmen konuyu bulandırmaya ve şüpheler üretmeye çalışmaktadırlar. Arap âleminden bazı şeyhlerin derneklere cevaz verdiğine dair fetvaları zikretmektedirler. Bu doğrudur, bu tip fetvalar da mevcuttur. Lakin tabi olunması gereken menhec, delillere mutabık olana uymaktır. Bununla birlikte arap âleminde mevcut bulunan birçok derneklerin zaten bid’atle de bir alakası yoktur. Cevaz hakkında fetvalar muhtemelen bunlar için verilmiştir. Mesela mescid yaptırma derneği, evlenmek isteyen bekârlara yardım derneği, yetimlere kefalet, kitaplar bastırıp yayınlama vb. gibi meseleler bid’at konusunun dışındadır.
Türkiye’deki selefîlik iddiasında olan bozuk menhecli kimselerin
dernek anlayışı ise tam anlamıyla – hiçbir şüphe söz konusu olmaksızın – bid’atin
ta kendisidir. Zira zikir (ilim ve vaaz meclisleri, kur’an eğitimi gibi)
ibadeti için delilsiz olarak mekân tahsisi söz konusudur. Dernekleşme planının
gerisindeki – sosyal kitle oluşturup Allah’ın bazı hükümlerini demokratik
sistemde uygulatma çabası gibi - habis emellerden hiç bahsetmiyoruz. Bu habis
bir emeldir zira Muhammed suresi 25 ve 26. ayetleri bu münafıkça pislik gayeyi
ve bu gaye için oy kullanmayı dahi caiz gören fasit zihniyeti reddeder: “Kendileri
için hidayet apaçık belli olduktan sonra arkalarını dönüp tekrar küfre
yönelenlere şeytan işlerini kolaylaştırmış, ümidlerini artırmıştır. Bu da,
onların, Allah'ın indirdiklerinden hoşnud olmayanlara, "biz, bazı
hususlarda size itaat edeceğiz" demiş olmalarındandır. Oysa Allah,
onların bütün sırlarını bilir.”
Diğer bir saptırma Şeyh Mukbil rahimehullah’a yapılan
iftiradır. O’nun derneklere cevaz veren fetvasının da olduğunu söyleyerek
çarpıtma yapan sahtekarlar, şeyhin fetvasını tercüme etselerdi işlerine gelmeyecekti.
Zira Şeyh Mukbil, mescid yaptırma, su kuyuları açtırma gibi gayelerle kurulan
derneklere karşı olmadığını söylemiş, ancak hizipçiliğe sebep olan - Türkiye’deki
sözde selefî dernekler gibi - derneklere şiddetle karşı çıkmıştır. İnsaf ve adalet
sahiplerinin, cahil saptırıcıların tuzaklarına düşmemeleri için işte o fetvanın
tercümesi:
Şeyh Mukbil b. Hadi
rahimehullah’a şöyle soruldu: “Dernekçi hizipçilere selam vermenin hükmü nedir?
Cevap: Evet, bunun hizipçilikle takyid edilmesi gerekir.
Onlar bizim derneklerin kendisine karşı çıktığımızı söylüyorlar. Biz
derneklerin kendisine mi karşı çıkıyoruz? Neye karşıyız ey kardeşler? Biz
derneklerin kendisine karşı değiliz ey kardeşler! Bu Ehli sünnete karşı bir
yalandır. Ehl-i Sünnet: “Mescid bina edilmez der mi? Su kuyuları yaptırılmaz
der mi? Yetimlere kefil olunmaz der mi? Ehl-i Sünnet böyle demez ey kardeşler!
Ehli sünnet bu derneklerin ne için kurulduğunu sorar! İnşaallah ileride
yayınlayacağımız birçok sebeplerden ötürü bunun sebebi bir hizipçiliktir….”
Şeyh Mukbil burada İhyau’t-Turas derneği ve Sururî’lerden,
onların hizipçiliğinden bahseder, sonra şöyle der:
“Ben diyorum ki: Mallar sizin olsun, insanlar bizim olsun” bu
doğrudur. Ey kardeşler! Önemli olan insanlara Allah’ın kitabını ve Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetini öğretmeye hırs göstermektir. Davetimiz
İhvanu’l-Muslimin’in daveti gibi olmasın. Onlar insanları neye davet ediyor?
Seçimlere katılmaya ve oy kullanmaya davet ediyorlar! Ehl-i Sünnet ise Allah’a
hamd olsun insanları Allah’ın kitabına ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in sünnetine davet ediyorlar.” (Tuhfetu’l-Mucîb s.190)
Şeyh Rebi şöyle demiştir: “Selef bu dini yaydılar. İyilik ve
takva üzere yardımlaşarak dünyayı feth ettiler. onlar mallarıyla ve canlarıyla
cihada yardım ettiler. Lakin bunu batıdan alınma nizamlar yoluyla yapmadılar.
Ancak sen canınla ve malınla öne geçtin, o canıyla ve malıyla öne çıktı, benim
gayretim senin gayretinle birleşti böylece iyilik ve takva üzere yardımlaşıldı.
Allah’ın kelimesi bizi öne çıkardı. Bu belde böyle feth edildi. Allah bu
dünyanın fethini nasip edince onlardan sonrakiler de alimlere tabi oldu. Alimler
bu ilmin sancağını yükselttiler, bu ilmi yaydılar. Bu dersler mescidde oldu! Bu
dersler mescidde oldu! Gayretler birleşti. Falan ilim talibi ve falan ilim
talibi Allah’ın kitabı ve rasulünün sünneti üzere tek menhecle yetişti. Bunun sonucunda
güzel eserler ortaya çıktı. Bu sonuçlar, alimler yetiştirmek bir yana, ilim
talebesi dahi yetiştirmekten aciz kalan derneklerin sonuçlarından üstündür. Şeyh
Mukbil rahimehullah derneklere ve bu metotlara karşı çıkardı. (Mescidde) İlim
merkezi kurdu ve talebelere öğretti. Hatta onların arasından alimler yetişti,
her biri kendi beldesine dönerek orada
medrese kurdu. Allah’ın kitabı ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
sünneti üzere yeni nesiller yetişti. Şu an bu dernekler yeryüzünün doğusunda ve
batısında mevcut, söyleyin bana kaç tane alim çıkardılar, ne sonuç aldılar? Hiçbir
şey! Şu zayıf adam ne bir mala sahiptir ne de ihlas ve ciddiyeti vardır… Bütün
bu derneklerin aciz kaldıklarını görürüz. Zira onların alimler çıkarmaya
güçleri yetmez. Sonra onlara hizipçilik ve dernekleri için velâ ve bera
uygulama galebe çaldı. (Dostluk ve düşmanlıklarını dernekleri için yapar
oldular) ayrılıklar ortaya çıktı. Birçok beldelerde selefilerin bölünmesine
sebep olan şey derneklerdir.”