Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

24 Nisan 2014 Perşembe

Sılayı Rahim ve Ana Babaya İyiliğin Hakikati


Allah’a hamd, nebimiz Muhammed’e, âline ve bütün sahabelerine salat ve selam olsun. Bundan sonra: Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Kendi (adı) ile birbirinizden istediğiniz Allah'tan ve akrabalık (bağlarını koparmak) tan sakının.” (Nisa 1)

Allah'ın Kitabı’na göre, hısımlar, birbirlerine daha yakındırlar.” (Enfal 75)

Ey münafıklar! Halkın işlerini üstlendiğiniz takdirde, sizden yeryüzünde bozgunculuk etmeniz ve akrabalık bağlarını kesmeniz beklenmez mi? İşte bunlar, Allah'ın kendilerine lanet ettiği ve bu yüzden kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir” (Muhammed 22-23)

Buhari ve Muslim’in sahihlerinde geçen hadislerde Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:  Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa akrabalık bağlarını gözetsin.

 Muhakkak ki Allah mahlukatı yaratmayı bitirince rahm (akrabalık bağı) kalktı ve: “Bu makam koparılmaktan sığınılan bir makamdır” dedi. Allah Teâlâ: “Evet. Razı olmaz mısın ki seninle bağını devam ettirene bağımı korurum, seninle alakayı kesene ben de alakayı keserim” buyurdu. O da: “Evet” dedi. Allah Teâlâ: “Bu sana verilmiştir” buyurdu.”

 Kim rızkının genişlemesini ve ecelinin geciktirilmesini istiyorsa sılayı rahim yapsın.”

Bu ayet ve hadisler akrabalık bağının önemine delalet etmektedir. Bunu devam ettirene Allah lütfu, hidayeti ve sevabıyla bağını devam ettirir. Kim bu bağı koparırsa Allah onu başarıdan, ömrün bereketinden ve rızıktan mahrumiyetle bağını keser. Ceza, amelin cinsindendir. Bu Allah’ın kullarının amelleri üzerindeki sünnetidir. Eğer amelleri hayırlıysa karşılık da hayırlı, amelleri şerliyse, karşılık da şerlidir. Sılanın ve bu bağı koparmanın ve rahim ile kastedilenin hakikatine gelince; Rahm; ana baba ve çocuklar tarafından bütün akrabalardır. Aşağıya doğru çocuklar, onların çocukları, yukarıya doğru ana baba, dedeler ve nineler, erkek ve kız kardeşler, onların çocukları, amcalar, teyzeler, dayılar, halalar ve onların çocukları bu kapsamdadır.

Sılayı rahmin hakikati, onlara iyilik yapılmasıdır. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Allah'a ibadet  edin ve  hiçbir şeyi  O'na  ortak  koşmayın.  Anaya  babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya,  uzak komşuya, yanındaki arkadaşa, yolda kalmışa ve elinizin altındaki (köle, câriye, hizmetçi, işçi vb.)lere iyilik edin. Şüphe yoktur ki Allah, kendini beğenen ve kibirlenen kimseleri sevmez” (Nisa 36)

İyilik sözle, fiille ve mal ile olur. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Rabbin kendisinden başkasına ibadet etmemenizi ve anaya babaya iyilik etmenizi emretmiştir. Eğer onlardan biri yahut her ikisi de senin yanında ihtiyarlığa erişirse onlara "uf" deme. Onları azarlama. Onlara güzel söz söyle. Onlara, merhametten ileri gelen tevazu kanadını indir ve "Rabbim! Onların küçükken bana bakıp terbiye ettikleri gibi sen de onlara merhamet et" de.” (İsra 23-24)

Bu iki ayet, ana babaya, özellikle yaşlandıkları zaman iyiliğin, onlara tevazu ve merhamet etmenin, onlara edeple konuşmanın, rahmetle dua etmenin farz olduğuna delalet eder. Yine onlara öf demenin, sesi yükseltmenin haram olduğuna delalet eder. Bu ayette Allah Teâlâ’nın yapılmasını veya terk edilmesini tavsiye ettiği şeyler farz olan iyiliktendir. Onlara ihtiyaçları hususunda hizmet etmek ve Allah’a isyan dışındaki hususlarda onlara itaat etmek de buna dahildir. Zira Allah Subhânehû ve Teâlâ’ya isyan olan hususta mahlûka itaat yoktur.

 Sılanın türleri ve dereceleri adetlere, durumlara, zamanlara ve mekanlara göre ve akrabalık derecelerine göre farklılık gösterir. Ana babaya sılayı rahimde farz olan haklara; nafaka, ikram, saygı göstermek gibi hususlar girer. Çocukların farz olan haklarına; nafaka, güzel terbiye, bağışta adalet gibi hususlar girer.  Farz olanlardan fazlası müstehap olan sılayı rahimdendir. Mesela fakir olan ve nafakasını karşılamakla yükümlü olmadığı akrabalarına sadaka vermek, zengin olanlarına hediye vermek gibi. Eğer bundan hoşlanıyorlarsa akrabayı ziyaret etmek, onlara meşakkat vermeyecek şekilde sevindirmek, hastayı ziyaret etmek, ona dua etmek, şifa bulması için çalışmak sılayı rahimdendir.

Genel olarak dinleri, dünyaları ve ahiretlerinin ıslahı için akrabalara dua etmek, özellikle ana babanın çocukları için duası sılayı rahimdendir. Nitekim Allah Teâlâ, İbrahim aleyhisselam’ın şöyle dua ettiğini haber veriyor: “Rabbim! Beni, namazını dosdoğru kılan bir kimse yap; zürriyetimi de. Ve duamı kabul buyur. Rabbimiz! Hesabın görüleceği gün, beni, anamı babamı ve bütün mü'minleri bağışla.” (İbrahim 40-41)

Ana babaya iyiliğe ve sılayı rahime, insanın ana babası ve akrabalarına yaptığı bütün iyilikler ve faydalar girer. Böylece ana babaya iyiliğin sılayı rahime dahil olduğu, en gerekli, en pekiştirilmiş ve en faziletlisi olduğu anlaşılır. Ana babaya iyiliğin zıddı ukûktur.  Sılayı rahimin zıddı, bağı koparmaktır.  Her ikisi de büyük günahlardandır.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Dikkat edin! Günahların en büyüklerini haber vereyim mi?” Sahabeler: “Evet ey Allah’ın rasulü!” deyince: “Allah’a ortak koşmak, ana babaya ukuk…” hadis böylece devam eder.
Yine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Akrabalık bağını koparan cennete giremez” buyurmuştur. Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir.
Ana babaya ukukun ve akrabalık bağını koparmanın hakikati, farz olan nafaka, farz olan yardım gibi farz olan iyilik ve sılanın onlara terk edilmesidir. Ana baba ve akrabalar hakkında dövmek, sövmek gibi haram olan söz ve fiiller işlemek ukuk ve bağları koparmaktandır.
Hadiste: “Kişinin ana babasına sövmesi büyük günahlardandır” buyrulmuştur. Allah Teâlâ, bundan aşağısını dahi yasaklamış: “Eğer onlardan biri yahut her ikisi de senin yanında ihtiyarlığa erişirse onlara "uf" deme. Onları azarlama. Onlara güzel söz söyle” buyurmuştur.  
Buradan öf demekten fazlasının, azarlamanın öncelikle haram olduğu anlaşılmaktadır.
Ukuk ve bağ koparma türlerinden biri de dargınlıktır. Bu ana babadan veya akrabalardan selamı, konuşmayı, güler yüz göstermeyi keserek yüz çevirmektir. Aşağılamak, hakaret, hoşlanmama ve nefrete delalet eden şeyler yapmak, bütün bunlar bağları koparan ve ukuk yapan kimselerin ahlakıdır. Ukuk ve bağları koparmanın en çirkini adam öldürmek, yaralama gibi can düşmanlığı, hakların gasp edilmesi veya engellenmesi gibi mal düşmanlığı, yetimlerin mallarını zulümle yemek, kadınları mirasından engellemek gibi fiillerdir.
Bunların hepsinden daha büyüğü ana babanın veya çocukların bâtıla davet edilerek dinlerinin ifsad edilmesi, Allah’ın yolundan alıkoymak, çocukları kötü yetiştirmektir. Hangi evlat ana babasının cehennemlik olmasına bir sebepse, o ana baba için onun helak olması, yaşamasından iyidir. Nitekim Hızır aleyhisselam’ın öldürdüğü çocuğun kıssasında bu geçmiştir. Hangi ana baba çocuklarının dinlerinin fesada uğramasına bir sebepse, onların helak olmaları o çocuk için, yaşamalarından hayırlıdır. Nitekim Allah Teâlâ azaba uğrayan kafirlerin şöyle dediklerini haber veriyor: “Onlar, babalarını şüphesiz sapık kimseler olarak bulmuşlardı. Ve bu yüzden de, onların izleri üzerinden koşturmuşlardı.” (Saffat 69-70)

Bütün bunların zıddı; dinlerini ıslah eden, dünya ve ahiret saadetini kazandıran şeylerle ana babaya ve çocuklara iyiliktir. İyilik ve sılanın en büyüğü budur. Böylece çocuklar ana babaları için göz aydınlığı olur. Baba, çocukları için mübarek olur. Allah Teâlâ’nın haklarında şöyle buyurduğu kimselerden olurlar: “İman edip de zürriyetlerinin îmanda kendilerine tâbi oldukları kimselere, zürriyetlerini de katarız. Âmellerinden hiçbir şeyi eksiltmeyiz. Her kişi kendi kazandığıyla tutulur” (Tur 21)

“(Bu âhiret yurdu), onların, iyi amel işleyen atalarının, zevcelerinin ve çocuklarının girecekleri Adn cennetleridir. Orada melekler de her kapıdan yanlarına girecekler ve "sabretmiş olmanız dolaysıyla (her türlü korkudan, endişeden ve üzüntüden) selâmette olunuz. Dünyanın akıbeti olan bu cennet ne güzel!" diyeceklerdir.” (Rad 23-24)

Geçenlerden anlaşıldı ki, ana babaya veya akrabalara müstehap olan iyiliği terk etmek ukuk ve sılayı koparmak sayılmaz. Lakin ecri ve fazileti elden kaçırtır. Müslümanın iyilik ve sılada kemâli talep etmesi gerekir. Karşılığın amel cinsinden olduğunu düşünmelidir. “İyiliğin karşılığı yalnız iyiliktir.” (Rahman 60)

Övülen sıla; karşılık vermek değil, iyiliğe önce başlamaktır. Nitekim hadiste şöyle geçer: “Sıla yapan kimse karşılık veren değildir. Asıl sıla yapan, kendisinden bağını koparana sıla yapandır.”

Geçen açıklamalardan orta çıkmıştır ki, sılayı rahim ve ana babaya iyilik iki derecededir: Ana babaya ve akrabalara farz olanları yerine getirmek, bununla beraber müstehap olanları da yapmak. Böylece gerçek manada bâr (iyilik eden) ve vâsıl (sıla yapan) olunur. İkinci derece: sadece farz olan iyilik ve sılayı yerine getirmektir. Böyle olan kimse günahkâr olmaz ve kınanmaz. Hatta üzerine düşen farzı yerine getirdiği için övülür ve ecir kazanır. Lakin ilk derece daha mükemmel ve ecri daha büyüktür. Bu manaya şu hadis şahit olmaktadır:
Bir adam dedi ki: “Ey Allah’ın rasulü! Benim bazı akrabalarım var, ben onlara sıla yapıyorum, onlar koparıyorlar. Ben onlara iyilik yapıyorum, onlar bana kötülük yapıyor. Ben onlara ağır başlı davranıyorum onlar bana cahillik ediyorlar.” Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Eğer dediğin gibiyse sen onlara kül yedirmiş gibi oluyorsun. Sen böyle olmaya devam ettikçe Allah seninle beraber destekçin olmaya devam eder.”

Ey Müslüman! Sana ana babana iyilik etmeni ve akrabalık bağlarını korumanı tavsiye ederim. İyilik ve sılanın faziletini hatırla ve bunun Allah katındaki karşılığını um. Allah Teâlâ’dan büyük ecir kazanırsın. Bil ki ceza, amelin cinsindendir. Kim ana babasına iyilik yaparsa, evladı da kendisine iyilik yapar. Kim sılayı korursa Allah da onunla bağını korur. Kim de sılayı koparırsa Allah onunla bağını koparır. Allah’tan Müslümanların hallerini ıslah etmesini, kalpleri arasına ülfet koymasını ve birbirleri arasındaki haklarını edaya muvaffak kılmasını dileriz.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)