Ebu Muâz el-Çubukâbâdî
Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem zamanında namazda
erkeklerle kadınlar arasında perde konmamış olması, Tavafta kadınların
erkeklerden uzak olarak binek üzerinde tavaf etmeleri emredilmiş olmasına
rağmen, “asr-ı saadette mescidde kadın-erkek ihtilatı mı vardı?” şüphesini
gündeme getirmiştir.
Hasen el-Basri rahimehullah: “Kadınlarla erkeklerin bir
araya gelmelerinin bidat olduğunu” söylemiştir. Kadın-erkek ihtilatının haram
oluşu üzerinde icma bulunan meselelerdendir. Hicrî 5. Asır âlimlerinden
el-Amiri, Ahkamu’n-Nazar kitabında, kadın erkek ihtilatını caiz görenin kâfir
olacağını, caiz görmediği halde işleyenin fasık olup şahitliğine itibar
edilmeyeceğini ve ondan ilim almanın caiz olmadığını zikretmiştir. Said
el-Kahtanî, nefis bir çalışma olan “el-İhtilat” adlı kitabında bu husustaki
icmayı kitap ve sünnet delillerini zikrettikten sonra günümüze gelinceye kadar
birçok âlimlerden yaptığı nakillerle ispatlamıştır.
Ne var ki zaman değişmiş, şeytan yeni tuzaklarını “selefilik”
maskesi takan işbirlikçileri diliyle yaymaya başlamış, bir zühul eseri hoca
kısmından biri de “Kadın da erkeklerin huzuruna çıkıp ders verebilir”
şeklindeki iğrenç sözü kullanmış, - umarız ki ağzından kaçan bu söz, içinde
gizlediklerinden daha küçük değildir - böylece deyyusluğa daveti işiten bazı kulaklar
– bundan çok hoşlanmış olacaklar ki – suspus olmuş, hatta hevâlarına gelen
destekten dolayı neşe içinde yüzlerinde çiçekler açmış, Allah’ın dinine yapılan
sinsi saldırıyı umursamadıkları halde, taassupla bağlandıkları tagutları
namına düşmanlık ederek, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in deyyusluğu açıklayan hadisine
olan hazımsızlıklarını, cılız gövdeleri ezerek tatmin etmeye çalışmışlardır.
Allah Azze ve Celle zorba Ebu Cehillerin omuzlarını İbn
Mesud radıyallahu anh gibi cılız kimselere çiğnetmeyi dilediği gibi, bid’at
ehlinin bezdirici tuzaklarını savuşturmayı da gariplere yüklemeyi dilemiştir. Sabreden
Allah’ın yardımıyla zafere ulaşır.
Mescidlerde kadınlarla erkekler arasında söz konusu olan ayrıma
gelince, birkaç gün önce yayınladığım Maslahat ve Nas Arasındaki İlişki adlı
çalışmamın öncelikle okunmasını, böylece ilmî usul kaidelerine göre maslahatı
mürsele ile bid’at arasındaki farkın kavranmasını tavsiye ederim. Mevzumuza geçebiliriz:
Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in mescidinin ilk inşa
edildiğinde 1000 metrekare civarında olduğu (Bkz.: Kettanî, Teratibu’l-İdariyye)
dikkate alındığında hutbe ve derslerde erkeklerle kadınların birbirlerini
ayrıntılı bir şekilde göremeyecekleri uzaklıkta bulunmaları perde konulmasına
ihtiyaç hissettirmemiş olabilir. Bununla beraber şeriatın maksadı erkeklerle
kadınları bir araya getirmek değil, bilakis birbirinden uzaklaştırmak,
bakışları engellemektir. Zira Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bir
istisna yapmaksızın veya erkek-kadın ayırmaksızın: “Her göz zinâ edicidir”
buyurmuştur. (Ahmed rivayet etmiştir) Yine: “Benden sonra ümmetimin
erkekleri için kadından daha zararlı bir fitne bırakmadım” buyurmuş, kadın
fitnesinden sakınmaya yönlendirmiştir. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem
mescidde kadınların kapısını ayırmış, Ebu Davud sünen’inde bu hadisin geçtiği
babda: “Mescidde erkeklerle kadınların uzaklaştırılması” başlığını
koymuştur. Yine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, erkeklerle kadınların
dışarıda dahi karşılaşmamaları için namazda selam verdikten sonra kadınların
çıkmaları için erkekleri bekletmiştir. Şer’î maksatlar kadınlarla erkeklerin
bir araya gelmesini değil, bilakis ayrı tutulmalarına delalet etmektedir.
Günümüzde erkeklerin (pantolon giymeleri gibi) ve kadınların
tesettürlerine (yüzlerini açmaları, çarşaf değil de manto ve eşarp, hatta
pantolon giymeleri gibi), ses ve koku disiplinine gereken özeni göstermiyor
olmaları, mescidlerde böyle bir perdenin gerektirici sebeplerinden sayılır.
Bununla beraber müminlerin anneleri mescidde itikafa
girdiklerinde onlar için çadır kurulmuştur. Yine mescidde kalan kimsesiz bir
kadın için mescidde çadır kurulduğu rivayet edilmiştir.
Şeyh İbn Useymin’in Fetvası:
Soru: “Mescidlerden birinde erkeklerle kadınlar arasında
perde bulunmakta. Bu perdenin öneminden dolayı ihtilaf meydana geldi. Bazıları
buna gerek olmadığını, zira Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in zamanında bu
perdenin bulunmadığını söylüyor. Diğerleri ise perdenin kalmasında ısrar
ediyorlar. Bunun sonucunda ihtilaf çıktı. Bu perdenin bulunmaması gerektiğini
söyleyenler mescidde namaz kılmayı terk ettiler. Bununla beraber ihtilat veya
çıkarken bakışmaya benzer bir şey meydana geldiği biliniyor. Erkeklerin tabiatinda
bulunan durumdan dolayı, bazılarının mescidi terk etmesi pahasına perdenin
kalmasında ısrar etmeli miyiz, yoksa meydana gelen bakışma söz konusu olsa da perdeyi
kaldırmalı mıyız?
Şeyh İbn Useymin şöyle cevap verdi: Perde kalmalıdır. Nebî sallallâhu aleyhi ve
sellem’in zamanında bunun bulunmaması ya gerektirici sebebin bulunmaması veya
bir engelin mevcut olmasından dolayıdır. Gerektirici sebebe gelince; şüphesiz
sahabeler (radıyallahu anhum)da bulunan Allah’a iman, onların kadınlara
bakmalarına mani oluyordu. Engelin mevcut olmasına gelince; sahabeler bildiğimiz
gibi özellikle fetihler sebebiyle zor durumdaydılar. Kendileriyle kadınların
arasına perde koymaya imkânları yoktu. Bu meselelerden sonra, perdenin
bulunması mı, yoksa bulunmaması mı fitneden daha uzaktır buna bakarız. Herkes
kabul eder ki, perdenin bulunması fitneden daha uzaktır. Durum böyle olduğuna
göre, fitneden uzak olan her şey daha uygun olandır. Eğer: “Şayet bunda ısrar
edersek perdenin kaldırılması görüşünde olanlar mescide gelmeyecek” dersen
cevap şudur: Onlar eğer mescide gelmezlerse kendi nefisleri aleyhine suç
işlemiş olurlar. Zira onlar bu perdelerin bulunması sebebiyle cemaati terk
etmelerinden mazur olmazlar. Çünkü bu perdenin bulunması bir masiyet/günah
değildir ki “Biz günaha şahitlik etmeyiz” desinler! Onlar bu şekilde mescidi ve
cemaati terk etmelerinden dolayı günahkâr olurlar.”
M. Salih el-Muneccid, Fetava’l-İslam (no: 4019)’da
nakletmiştir.
Şeyh Halid el-Muşeykıh’ın Fetvası:
Şeyh Halid el-Muşeykıh’a şöyle soruldu: “Erkeklerin namazgâhı
ile kadınların namazgahı arasına duvar ya da plastik, kumaş veya buna benzer başka
çeşit bir engel koymak caiz midir, yoksa değil midir? Zira Nebî sallallâhu
aleyhi ve sellem’in zamanında erkeklerle kadınlar arasında bu türden bir engel
yoktu.”
Cevap: Bu meselede sonrakiler ihtilaf etmiştir. Zahir olan
bunun caiz ve sakıncasız olduğudur. Hatta Gazali rahimehullah gibi bazı alimler
bunun vacip olduğu görüşündedir. Nitekim o, İhyau Ulumi’d-Din’de (1/337): “Erkeklerle
kadınlar arasında birbirlerini görmelerini engelleyen bir mani bulunması
vaciptir. Zira bu fesada sebep olur” demiştir.
Böyle bir perdenin Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem
zamanında bulunmayışına gelince deriz ki:
1- Sünneti iyi düşünen kimse kadınların Nebî sallallâhu
aleyhi ve sellem ile beraber yatsı ve sabah namazlarına katıldıklarını görür.
Bu iki namazın vakitleri böyle bir perdeye gerek bırakmayacak karanlık
vakitlerdir. Bu yüzden Aişe radıyallahu anha şöyle demiştir: “Mümine kadınlar Nebî
sallallâhu aleyhi ve sellem ile beraber sabah namazına, örtülerine bürünmüş
şekilde katılıyor, alacakaranlık sebebiyle kimse onları tanıyamıyordu.” (Buhari
ve Muslim)
Yine Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Herhangi
bir kadın koku sürünmüşse bizimle yatsı namazına katılmasın.” (Muslim)
Şüphesiz bu iki hadiste yatsı ve sabah namazları tasrih
edilmektedir. Mekan karanlık idi ve birbirlerini görmeleri söz konusu değildi.
Işık olsa da az bir ışık vardı. Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in zamanında
bizim zamanımızdaki geceyi gündüz gibi hale getiren bol aydınlatmalar yoktu. Bundan
dolayı böyle bir perdeye gerek yoktu.
2- O faziletli asırlar ile bizim asrımız mukayese edilemez. Çünkü
Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in, sahabenin, tabiinin ve onlara tabi
olanların asırları ümmetin en hayırlılarıdır. Onlarda bulunan iman ve ilim
kuvveti ile Allah Azze ve Celle’ye tazimleri, kendilerini fitneden
engelliyordu. Bizim vaktimizde ise böyle değildir. Zira mevcut iman zayıftır.
Yine bizim zamanımızdaki fitne ve şehvetlerin kışkırtıcı unsurları onların
zamanında mevcut değildi.
3- Bunlar vesileler babındandır. Vesileler ise maksatlarına
göre değerlendirilir. Alimler – Allah onlara rahmet etsin, maksatlar hususunda
genişlik olmayan konularda vesileleri geniş tutmuşlardır.
Şerif Hamza Huseyn
el-Fa’r’ın Fetvası
Soru: Biz batılı ülkelerde yaşıyoruz. İslam Merkezinde bir ilahiyat
doktoru bizi ziyarete geldi. Namazda erkeklerle kadınların safları arasında
perde vardı. Bundan dolayı bizi kınadı ve şöyle dedi: “Bu Nebî sallallâhu
aleyhi ve sellem’in zamanında yoktu. Bize vacip olan bu perdeyi koymamak, sonra
çocuklarımızı bakışları kısmak üzere yetiştirmek, karşı cins önünde edepli
oturmaktır. Özellikle onlar mescid dışında her yerde ihtilat etmektedirler.”
dedi. Sonra Ramazan ayının başında bu perdeler kaldırıldı. Alt tarafta
kadınlara has bir oda vardı. Kadınlar üst tarafta erkeklerin arkasında perde
bulunmaksızın namaz kılmakta ısrar ettiler. Birbirimizi görür hale geldik. İki
taraf da böyle bir karar aldı. Sizin bu fiil hakkındaki görüşünüz nedir? Buna sükut
edelim mi, etmeyelim mi? Allah size hayırlı karşılık versin.”
Eş-Şerif Hamze b. Huseyn el-Fa’r’ın cevabı: “Sizi ziyaret
eden doktorun dediği; Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in zamanında; mescidde arkasında
kadınların namaz kıldıkları perdelerin bulunmadığı doğrudur. Lakin mescidler Nebî
sallallâhu aleyhi ve sellem’in zamanında bulunan durumdan değişmiştir. Zira bol
miktarda aydınlatıcılar mevcuttur. Kadınların bu zamanda çıkışları artmıştır.
İnsanların çoğunluğu İslamın hükümlerine sarılmamaktadır. Erkeklerle kadınların
birbirlerini görmekten ve ihtilatlarından (kadın erkek biraraya gelmelerinden)
emniyette olmaları için perdeler konulması dine aykırı değildir. Bilakis şer’î
maslahatları gerçekleştirici, mefsedetleri engelleyici ve şeytanın vesilelerini
tıkayıcıdır.
Nitekim müminlerin annesi Aişe radıyallahu anha’ya ilim
talipleri ondan ilim dinlemek üzere geldiklerinde kendisiyle onların arasına
perde koyar, perde arkasından konuşurdu. O bütün müminlerin annesidir.
Kadınlarla erkeklerin arasını ayıracak kadar geniş olan
mescidde, kadınların, erkeklerle aralarında ayırıcı perde olmaksızın namaz
kılmalarına bir mani yoktur. Zira kadınların erkeklerin önünde görünmemeleri ve
aydınlatmayı azaltmaları yeterlidir.
Ama erkeklerle kadınlar arasında mesafe kısa ise onların
görünmelerini engelleyen bir perde bulunması zorunludur. Allah Azze ve Celle’nin
şu ayetini iyi düşünmek gerekir:
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِأَزْوَاجِكَ
وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابِيبِهِنَّ
ذَلِكَ أَدْنَى أَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ"
“Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin
kadınlarına söyle ki, örtülerini üzerlerine örtsünler; bu, tanınmamaları ve
eziyet olunmamaları için en uygun olandır.” (Ahzab 59)
Bunun anlamı; tanınmamaları ve eziyet olunmamalarıdır. Ayette
nefiy için “lâ” edatı takdiri olarak hazfedilir. Veya mana şöyle olur: “Bu
tesettürlü ve saygın olarak bilinmeleri sayesinde fasıkların onlara eziyet
etmemelerine en uygun olandır.” Allah en iyi bilendir.”
İslamweb Fetva Heyetinin fetvaları
Soru: “Mescidde erkeklerle kadınların arasını bir duvar veya
perde gibi bir şeyle ayırmanın hükmü nedir? Beraber kılmaları daha mı
faziletlidir? Mescidlerde bu ayrım ne zaman başladı?
Cevap: Erkeklerle kadınların arasını bir örtü veya duvar ile
ayırmak şeriatin yüce maksatlarına uygun olan güzel bir iştir. Zira temiz
şeriat erkeklerle kadınlar arasındaki ihtilatı azaltmaya teşvik etmiştir. Bu
ayrım Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem zamanında mevcut olmasa da, sünnette
erkeklerle kadınların arasını buna benzer şekilde ayırıcı ihtiyat tedbirleri
gelmiştir. Maksat; ihtilata mani olunması veya azaltılmasıdır. Bu maksat
herhangi bir şekilde sağlanabilir.
Bu ihtiyat tedbirlerinin sünnette mevcut olduğuna delalet
eden hadisler ve alimlerin sözleri vardır. Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem
şöyle buyurmuştur: “Erkeklerin en hayırlı safları ilk saflar, şerlisi arka
saflardır. Kadınların en hayırlı safları arka saflar, şerlisi ön saflarıdır.”
Müslim rivayet etmiştir.
Nevevî rahimehullah şöyle demiştir: “Kadınların arka
saflarının fazileti ancak erkeklerden, onlarla ihtilattan ve onların
kendilerini görmelerinden uzak olması sebebiyledir. Onların hareketlerini görmeleriyle,
seslerini işitmeleriyle vb. kalp bağlanır. İlk saflarının şerli olması da bunun
tam aksi sebeplerdendir.”
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallâhu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Şu kapıyı kadınlara ayırsak.” Nafi dedi ki: “İbn
Ömer bir daha ölünceye kadar o kapıdan girmedi.” Ebu Davud rivayet etmiş,
el-Elbani sahih demiştir.
Avnu’l-Ma’bud’da şöyle denilmiştir: “Şu kapıyı kadınlara
ayırsak” yani Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem mescidin kapısına işaret etti ve
bunun daha hayırlı ve daha güzel olacağını kastetti. Böylece kadınlarla
erkekler mescide giriş ve çıkışta karışmayacaklardı. Hadiste kadınların
mescidde erkeklerle ihtilat etmediklerine delil vardır. Bilakis mescidin bir
tarafında ayrı idiler. Orada imama uyarak namaz kılıyorlardı. Abdullah b. Ömer radıyallahu
anhuma sünnete uymada hırslı idi. Kadınlara ayrılan o kapıdan ölünceye kadar
girmedi.”
Ümm Seleme radıyallahu anha’dan: “Rasûlullah sallallâhu
aleyhi ve sellem selam verdiği zaman kadınlar selam verir vermez kalkarlar, Nebî
sallallâhu aleyhi ve sellem ise kalkmadan bir müddet beklerdi.” İbn Şihab
ez-Zuhrî dedi ki: “Allahu a’lem Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in beklemesi,
kadınların mescidden ayrılıp cemaatin onlarla karşılaşmamaları için idi.”
Buhari rivayet etmiştir.
Es-Sindî rahimehullah Sunenu İbn Mace dipnotunda Nebî
sallallâhu aleyhi ve sellem’in bir müddet beklemesinin sebebi hakkında şöyle
dedi: “Yani erkeklerin bu hususta kendisine tabi olarak beklemelerini istiyordu
ki, kadınlar evlerine ayrılsınlar, iki cins yollarda karşılaşmasınlar.
Bu konuda hadisler çoktur. Bu naslar, şeriatın kadın erkek
karışmasına mani olma maksadını gerçekleştiren ihtiyat tedbirleri almanın
mümkün olduğuna delalet etmektedir. Bu tedbirlerde şart olan, kadınların namazda
imama uymalarının sıhhatini engelleyici olmamasıdır.
Bu uygulamanın ne zaman başladığına gelince, bunu belirlemek
zordur. Bunu bilmek büyük önem arz etmez. Asıl önemli olan şeriatın hükmünün
ortaya çıkmış olmasıdır. Allah en iyi bilendir.
Link: http://fatwa.islamweb.net/fatwa/index.php?page=showfatwa&Option=FatwaId&Id=110970
Diğer bir fetva:
Soru: “Biz Nu’man b. Mukarrin mescidi cemaatiyiz. Erkeklerin
namazgahı civarında kadınlar için namazgah yapmamız caiz midir? Özellikle
mescidin arka tarafında yeterli imkan olmadığı için namazgah yapamıyoruz. Bu
binada namaz kılmanın hükmü nedir? İnşaata başlayacağımız için acil cevap
bekliyoruz.
Cevap: Kadınların saflarının erkeklerin saflarının arkasında
olması sünnettir. Muslim’in sahihinde Ebu Hureyre radıyallahu anh’den gelen
rivayette: ““Erkeklerin en hayırlı safları ilk saflar, şerlisi arka
saflardır. Kadınların en hayırlı safları arka saflar, şerlisi ön saflarıdır.”
Buyurulmuştur.
Buna göre mümkünse kadınların namazgahını mescidin arka
tarafında yapmanız daha faziletlidir. Eğer mümkün değilse, mescidin üst katında
veya sağ ya da sol tarafınfa yapabilirsiniz. Sağ taraf, sol taraftan
faziletlidir. Şu numaralı fetvalara da bakınız: 25667، 23789، 27615.
Bütün bunlar, eğer kadınların namazgahı mescide bitişik olup
arada bir boşluk olmaması halinde söz konusudur. Eğer mescidle arada boşluk
varsa şu fetvaya bakın: 9605
Allah en iyi bilendir.
Link: http://fatwa.islamweb.net/fatwa/index.php?page=showfatwa&Option=FatwaId&lang=A&Id=63398