Soru: “Hevâ ehli bazı cahiller ilimsiz olarak Allah’ın dini
hakkında hükümler koyup, şeytanın sünnet ehlini mescidlerden ve müslümanların
cemaatinden uzaklaştırma girişimlerine ön ayak oluyorlar. Şüphe attıkları
hususlardan birisi, mescidlerde nikâhın ilanı için def çalınmasının haram
olduğunu iddia etmeleridir. Soru şu şekilde:
1- Nikâhın ilanı için mescidde def çalınması caiz midir?
Defi erkeklerin çalması caiz midir?
2- İlim ehli olmayan hatta namazı sahih olacak kadar Kur’an
okumasını dahi bilmeyen kimselerin naslardan istinbatta bulunarak ilim ehlini hata
ve yanlışla suçlamaları ve tenkit etmeleri caiz midir?
Cevap:
1- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem nikâhın deflerle
ilanını emretmiştir. Âlimlerin geneli bu emri müstehap bir emir olarak
değerlendirmişlerdir. Dolayısıyla müstehap olan bir işin mescidde yapılmasında
bir beis yoktur. Hatta bazı rivayetlerde nikâhı mescidlerde ilan edin lafzı da
varid olmuştur. Allah’tan ve rasulünden bir delil olmaksızın bu mustehap işin
hatta herhangi bir mubah işin mescidde yapılmasının haram olduğunu söylemek
Allah’a ve rasulüne iftiradır. Allah hakkında ilimsizce söz söylemektir. Hele bunu
bir de içtihada ehil olmayan kimselerin iddia etmesi daha da çirkin, kınanmayı
gerektiren bir davranıştır.
İlim ehli, mescidlerde def çalarak Allah'ı zikreden sufileri, Allah'ın zikrine defi karıştırdıkları için reddetmişlerdir. Zira Allah'ı zikretmek bir ibadettir ve ibadette asıl olan, onun meşru oluşunu gösteren bir delil bulunmadıkça; men olunmaktır. Allah'ı zikretme konusunda def çalmak sonradan icad edilen bir uygulama olduğundan bunun bid'at olmasından korkulur.
Defi erkeklerin çalması meselesine gelince, erkeklerin def
çalmasını yasaklayan bir nas yoktur. Eşyada asıl ibahadır. Yasaklayan bir delil
olmadıkça kimse bunun haram olduğunu söyleyemez. Bunu haram kılabilecek yegâne
delil Kur’an ve sünnetten ibaret vahiydir. Vahiyde bunu haram kılan bir delil
sabit olmamıştır. Her ne kadar bazı ilim ehli sahabe arasındaki yaygın örfte defi
kadınların çalıyor olduklarından hareketle erkeklerin def çalamayacağını iddia
etmişlerse de bu delilden yoksun bir görüştür. Zira örfler zaman ve mekana göre değişir ve şeriat bu konuda defi kadınlarla sınırlayıcı bir hüküm koymamıştır. Bilakis hadiste gelen “Vadribû”
kavli, erkeklere hitaptır. Bu hitabın zahiri erkeklerin de def çalmalarının
meşru olduğuna delalet eder.
2- Bu mesele her ne kadar din gayretinden kaynaklansa da,
her müslümanın bütün davranışlarında hevâya uymaktan sakınma zorunluluğu
vardır. İlim ehli arasında dahi hevâya uymaktan selamette kalabilenin az olduğu
söylenir. Cahillerin ise bu konuda cesur davranması hoş görülmeyecek bir
cürettir.
İlim ehli olmayan kimselerin ilim ehlini tenkit ederek
onların hatalı olduklarını söylemeleri edepsizliktir. Allah azze ve celle: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" (Zumer 9) buyurmuştur. İlim ehlini eleştirmek, herhangi bir kimseyi eleştirmek gibi değildir.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Alimimizin hakkını tanımayan bizden değildir" buyurmuştur.Alimin hakkını tanımak; alim olmayanın kendi sınırlarını aşmamasıyla olur.
Seleften bazılarından "Alimlerin eti zehirlidir" şeklinde bir söz nakledilir ki, bunun manası, alimlere dil uzatan ve onların gıybetini edenlerin bundan kendilerinin zarar göreceklerini ifade eder.
İlim ehlinin hatasını
ancak yine delillere ve içtihat malzemelerine sahip başka bir ilim ehli tespit
eder, hatayı ilmî delillerle reddeder. İlim ehli olmayan kimselerin ise
delillerden bahsedip ilim ehlini tenkit etmesi had bilmezliktir. Delile
muhalefet söz konusu ise, bu konuda ilim ehli olmayan kimseler, ilim ehline
karşı hayatta olan veya vefat etmiş olan ilim ehlinin sözleri ve fetvalarıyla
mukabele etmelidir. Bu hususta daha başka gözetilmesi gereken edepler de vardır.
Lakin bunları sıralamanın yeri burası değildir.
Âlimler hata etmeyen, yanlıştan masum olan kimseler
değildir. Lakin ilim ehli olmayanların yerlerini bilmesi, nasların mantuku ile
amel etmesi, kendi üzerine düşen kulluk vazifesiyle ilgilenmesi gerekir.
Naslardan istinbat etmek, helale ve harama hükmetmek, bid’ate ve bid’atçiye
hükmektmek ve bu konularda başkalarına tebliğde bulunmak ancak; Arap dilini, Kur’ân’ın
nasihini ve mensuhunu, hâssını ve âmmını, mutlakını ve mukayyedini, sünnetin
sahihini ve zayıfını, icma edilen ve ihtilaf edilen konuları, nasların delalet
ettiği ahkâmı vb. bilen kimselerin vazifesidir. Din konusunda herkesin hevasına
göre konuşması ilimde bir terördür.
İlim ehli olan kimselerin dahi din konusunda tartışıp cedele
girmeleri yasaklanmış iken, cahillerin bu konulara dalmaları ve tartışmaya girmeleri
caiz değildir. Âlim olmayan bir kimse, bir başkasına şayet güzelce ezberlemişse
sadece vahyin nassını söyleyerek tebliğ eder, üzerine bir şey eklemez ve
istinbatta bulunamaz. Bilakis istinbat ettiği mana yalnızca kendisini bağlar ve
bu konuda bilmediği bir nassa veya icmaya muhalefet edip etmediğini öğrenmek
için ilim ehline müracaat eder.
Allah en iyi bilendir.