Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

14 Haziran 2016 Salı

Mescidlerde Def Çalmak ve Alimlere Karşı Edep Hakkında Sorular


Soru: “Hevâ ehli bazı cahiller ilimsiz olarak Allah’ın dini hakkında hükümler koyup, şeytanın sünnet ehlini mescidlerden ve müslümanların cemaatinden uzaklaştırma girişimlerine ön ayak oluyorlar. Şüphe attıkları hususlardan birisi, mescidlerde nikâhın ilanı için def çalınmasının haram olduğunu iddia etmeleridir. Soru şu şekilde:

1- Nikâhın ilanı için mescidde def çalınması caiz midir? Defi erkeklerin çalması caiz midir?

2- İlim ehli olmayan hatta namazı sahih olacak kadar Kur’an okumasını dahi bilmeyen kimselerin naslardan istinbatta bulunarak ilim ehlini hata ve yanlışla suçlamaları ve tenkit etmeleri caiz midir?

Cevap:

1- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem nikâhın deflerle ilanını emretmiştir. Âlimlerin geneli bu emri müstehap bir emir olarak değerlendirmişlerdir. Dolayısıyla müstehap olan bir işin mescidde yapılmasında bir beis yoktur. Hatta bazı rivayetlerde nikâhı mescidlerde ilan edin lafzı da varid olmuştur. Allah’tan ve rasulünden bir delil olmaksızın bu mustehap işin hatta herhangi bir mubah işin mescidde yapılmasının haram olduğunu söylemek Allah’a ve rasulüne iftiradır. Allah hakkında ilimsizce söz söylemektir. Hele bunu bir de içtihada ehil olmayan kimselerin iddia etmesi daha da çirkin, kınanmayı gerektiren bir davranıştır.
İlim ehli, mescidlerde def çalarak Allah'ı zikreden sufileri, Allah'ın zikrine defi karıştırdıkları için reddetmişlerdir. Zira Allah'ı zikretmek bir ibadettir ve ibadette asıl olan, onun meşru oluşunu gösteren bir delil bulunmadıkça; men olunmaktır. Allah'ı zikretme konusunda def çalmak sonradan icad edilen bir uygulama olduğundan bunun bid'at olmasından korkulur.

Defi erkeklerin çalması meselesine gelince, erkeklerin def çalmasını yasaklayan bir nas yoktur. Eşyada asıl ibahadır. Yasaklayan bir delil olmadıkça kimse bunun haram olduğunu söyleyemez. Bunu haram kılabilecek yegâne delil Kur’an ve sünnetten ibaret vahiydir. Vahiyde bunu haram kılan bir delil sabit olmamıştır. Her ne kadar bazı ilim ehli sahabe arasındaki yaygın örfte defi kadınların çalıyor olduklarından hareketle erkeklerin def çalamayacağını iddia etmişlerse de bu delilden yoksun bir görüştür. Zira örfler zaman ve mekana göre değişir ve şeriat bu konuda defi kadınlarla sınırlayıcı bir hüküm koymamıştır. Bilakis hadiste gelen “Vadribû” kavli, erkeklere hitaptır. Bu hitabın zahiri erkeklerin de def çalmalarının meşru olduğuna delalet eder.

2- Bu mesele her ne kadar din gayretinden kaynaklansa da, her müslümanın bütün davranışlarında hevâya uymaktan sakınma zorunluluğu vardır. İlim ehli arasında dahi hevâya uymaktan selamette kalabilenin az olduğu söylenir. Cahillerin ise bu konuda cesur davranması hoş görülmeyecek bir cürettir.

İlim ehli olmayan kimselerin ilim ehlini tenkit ederek onların hatalı olduklarını söylemeleri edepsizliktir. Allah azze ve celle: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" (Zumer 9) buyurmuştur. İlim ehlini eleştirmek, herhangi bir kimseyi eleştirmek gibi değildir.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Alimimizin hakkını tanımayan bizden değildir" buyurmuştur.Alimin hakkını tanımak; alim olmayanın kendi sınırlarını aşmamasıyla olur.
Seleften bazılarından "Alimlerin eti zehirlidir" şeklinde bir söz nakledilir ki, bunun manası, alimlere dil uzatan ve onların gıybetini edenlerin bundan kendilerinin zarar göreceklerini ifade eder.  
İlim ehlinin hatasını ancak yine delillere ve içtihat malzemelerine sahip başka bir ilim ehli tespit eder, hatayı ilmî delillerle reddeder. İlim ehli olmayan kimselerin ise delillerden bahsedip ilim ehlini tenkit etmesi had bilmezliktir. Delile muhalefet söz konusu ise, bu konuda ilim ehli olmayan kimseler, ilim ehline karşı hayatta olan veya vefat etmiş olan ilim ehlinin sözleri ve fetvalarıyla mukabele etmelidir. Bu hususta daha başka gözetilmesi gereken edepler de vardır. Lakin bunları sıralamanın yeri burası değildir.

Âlimler hata etmeyen, yanlıştan masum olan kimseler değildir. Lakin ilim ehli olmayanların yerlerini bilmesi, nasların mantuku ile amel etmesi, kendi üzerine düşen kulluk vazifesiyle ilgilenmesi gerekir. Naslardan istinbat etmek, helale ve harama hükmetmek, bid’ate ve bid’atçiye hükmektmek ve bu konularda başkalarına tebliğde bulunmak ancak; Arap dilini, Kur’ân’ın nasihini ve mensuhunu, hâssını ve âmmını, mutlakını ve mukayyedini, sünnetin sahihini ve zayıfını, icma edilen ve ihtilaf edilen konuları, nasların delalet ettiği ahkâmı vb. bilen kimselerin vazifesidir. Din konusunda herkesin hevasına göre konuşması ilimde bir terördür.

İlim ehli olan kimselerin dahi din konusunda tartışıp cedele girmeleri yasaklanmış iken, cahillerin bu konulara dalmaları ve tartışmaya girmeleri caiz değildir. Âlim olmayan bir kimse, bir başkasına şayet güzelce ezberlemişse sadece vahyin nassını söyleyerek tebliğ eder, üzerine bir şey eklemez ve istinbatta bulunamaz. Bilakis istinbat ettiği mana yalnızca kendisini bağlar ve bu konuda bilmediği bir nassa veya icmaya muhalefet edip etmediğini öğrenmek için ilim ehline müracaat eder.
Allah en iyi bilendir.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)