Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah şöyle buyurdu:
“Âdemoğlu’nun her ameli kendisi içindir. Ancak oruç hariçtir. Zira oruç benim
içindir ve onun karşılığını ben veririm.” Buhârî 1904, Muslim 1151
Ebu Hureyre radiyallahu
anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah Azze ve
Celle şöyle buyurdu: “Muhakkak ki kullarımdan bana en sevimli olanı iftarda en
çok acele edenidir.” Sahih ligayrihi. Tirmizî 700, 701, İbn Huzeyme 2062 İbn
Hibbân 8/275 Ahmed 2/237, 329 Bezzar 14/291 Ebû Ya'lâ 10/378
Tevhid ehlinin orucu; Allah Azze ve Celle’yi razı etmek
içindir. Bu yüzden tevhid ehli, Allah’ın razı olacağı orucu delilleriyle Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetinden araştırır, öğrenirler.
Görürler ki; Allah’ın razı olacağı oruç; sahuru
geciktirilen, iftarında acele edilen oruçtur.
Nifak ehlinin orucu ise Allah'ın rızasını ve rasulün sünnetini gözetmekten uzak olan oruçtur.
İbn Ebi Evfa radiyallahu
anh’den gelen rivayette Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem konakladığı bir
yerde iftarlıkları isteyince oradaki bir sahabe: “Akşamı beklesek” der. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem tekrar iftarlıkları ister, bu defa “Henüz gündüz
vaktindeyiz” der. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ısrarla iftarlıkları
ister.
Buradan anlaşılıyor ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in bulunduğu yerde güneş kaybolmuş fakat o mıntıkanın civarında güneş
batmamıştı. Bu yüzden sahabe “akşam olsaydı”, henüz gündüz vaktindeyiz” gibi itirazlarda bulunmuş, Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem bu söylenenleri inkar etmemiştir. Fakat gerekçe olarak güneş batınca
oruçlunun iftar edeceğini söylemiştir.
Buhari bu hadisi zikrettiği yerde Ebu Said radiyallahu anh’den
gelen rivayeti muallak olarak bab başlığı verir. Bu rivayetin aslı Said b.
Mansur ve İbn Ebi Şeybe’nin eserlerinde sahih isnadla gelmiştir ve şöyle geçer:
“Biz güneşi görüyorduk, Ebu Said el-Hudri radiyallahu anh’ın yanına girdik, iftar ediyordu.”
“Biz güneşi görüyorduk, Ebu Said el-Hudri radiyallahu anh’ın yanına girdik, iftar ediyordu.”
Yani yaşadıkları şehrin tamamında güneş batmamıştı. Bu da
gösteriyor ki kişinin bulunduğu yerde güneş bir binanın, dağın veya ağaçların
arkasında kaybolsa dahi oruçlu iftar eder. İftar ve sahur vakitlerini takvimlerdeki
saatlere bağlamak da bid’attir.
İlim ehlinin açıklamasına ikna
olmayıp da, cahillerin kuşkularına ikna olan çeşitli nifak söylemlerini duyarız.
Allah Azze ve Celle’nin sevip razı olduğu şey iftarda acele edilmesidir.
Allah Azze ve Celle’nin sevip razı olduğu şey iftarda acele edilmesidir.
Fakat ne yazık ki kalplerinde nifak hastalığı olan
bazı kimseler, yalnız Allah’ın razı olduğu oruçtan memnun olmamakta, insanların
da razı olup kabul edeceği bir oruç arzulamaktadırlar. Bu yüzden sünnette
sınırları açıklanmış oruç yerine, sınırları takvimlerde belirlenmiş bir orucu
veya en azından takvimdeki saatlere yakın bir orucu murad etmektedirler.
Çünkü Yahudi kaynaklı olan bu mantığa göre iftarda böylesi bir acele takvaya uymaz!
Çünkü Yahudi kaynaklı olan bu mantığa göre iftarda böylesi bir acele takvaya uymaz!
Rasulün emrine muhalefet edip Yahudi
ve Hristiyanlara benzemek mi takvaya daha uygun?
Orucunu açarken: “Allah’ım! Senin için oruç tuttum…”
diyor! Aslında hal diliyle: “Allah’ım! Senin için oruç tuttuğum gibi, fitne
çıkmasın diye fazladan da başkaları için oruç tuttum” diyor!
Allah’a ortak koşmaktan daha büyük fitne var
mı?
Allah Azze ve Celle orucun yalnız kendisi için olmasını
buyurmuştur. Oruç da Allah’ın birlenmesi gereken bir ibadettir. Oruçta Allah’ın
tevhid edilmesi, yalnız O’nun rızasının gözetilerek oruç tutulması, buna başkalarını
memnun etme gayesinin katılmamasıdır.
Oruçta ittiba tevhidi; Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Allah’ın muradını beyan ettiği şekilde, sahur ve iftar vakitlerine rivayet edilmesiyle ve bu iki vakit arasında orucu bozan davranışlardan kaçınılmasıyla yerine gelir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in iftar ve sahur vakitlerini beyan etmesine rağmen, rasulün beyan yetkisine başkalarını ortak koşmak orucu iptal eder. İsterse fazladan tutulmuş olsun, o oruç geçersizdir. Zira Allah için olmadığı gibi, rasule de ittiba edilmeden tutulmuş bir oruçtur o. Diğer ifadeyle insanların kabul ettiği, fakat Allah’ın kabul etmediği bir oruçtur.
Oruçta ittiba tevhidi; Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Allah’ın muradını beyan ettiği şekilde, sahur ve iftar vakitlerine rivayet edilmesiyle ve bu iki vakit arasında orucu bozan davranışlardan kaçınılmasıyla yerine gelir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in iftar ve sahur vakitlerini beyan etmesine rağmen, rasulün beyan yetkisine başkalarını ortak koşmak orucu iptal eder. İsterse fazladan tutulmuş olsun, o oruç geçersizdir. Zira Allah için olmadığı gibi, rasule de ittiba edilmeden tutulmuş bir oruçtur o. Diğer ifadeyle insanların kabul ettiği, fakat Allah’ın kabul etmediği bir oruçtur.