İbn Mes’ud radıyallahu
anh şöyle demiştir:
لَمَّا نَزَلَتْ: {يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ
جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ} أُمِرَ رَسُولُ
اللهِ صَلى الله عَلَيه وَسَلم أَنْ يُجَاهِدَ بِيَدِهِ, فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ
فَعَلَيْهِ بِوَجْهٍ مُكَفَهِرٍّ
“Ey Nebi! Kâfirlerle ve münafıklarla cihad
et” (Tevbe 73) ayeti indiği zaman Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem;
el ile cihad etmesi, buna gücü yetmezse onları asık suratla karşılamakla
emrolundu.” Sahih. Taberî (11/566) Beyhaki, Şuabu’l-İman (7/38)
İmam Ebu Cafer
et-Taberi dedi ki: “(Tevbe suresi 73. Ayetine dair) Bu görüşler içinde bana
göre en isabetlisi İbn Mes’ud radıyallahu anh’ın, Allah Teâlâ’nın, Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem’e münafıklarla cihad etmeyi emrettiğine dair sözüdür. Bu,
müşriklerle cihadı emretmesinin benzeridir.
Eğer birisi: “Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem ashabı arasında bulunan münafıkları bildiği halde
onları nasıl bıraktı?” diyecek olursa, denilir ki: “Muhakkak ki Allah Teâlâ onlardan
küfür sözünü ortaya açıkça koyan kimselerle savaşmasını emretti. O münafığın zahire
vurduğu şeye göre davranılır.
Onlardan küfür
sözünü söylediklerinden haberdar olunanlar yakalandığı zaman inkâr eder ve bu
sözden dönerek: “Ben Müslümanım” derse diliyle İslam’ı izhar eden herkes hakkında
Allah’ın hükmü onun malının ve kanının koruma altında olmasıdır. İtikadında başka bir şey gizlese bile, onların
sırları Allah Azze ve Celle’ye bırakılır. Halkın gizlilikleri araştırmasına yol
bırakılmamıştır.
Bu yüzden Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem münafıkları bilmesine ve Allah’ın kendisini onların
içlerinde gizledikleri şeylerden ve kalplerindeki itikatlardan haberdar
etmesine rağmen, bu kimselerin ashabı arasında bulunmasını onaylamış, onlarla
olan cihadda, Allah’a ortak koşan (kâfirlere) harp açması gibi bir cihad yolunu
tutmamıştır. Münafıklardan birisi, Allah’ı küfr/inkâr içeren bir sözünden haberdar
olunup yakalanınca, inkâr etmiş, diliyle Müslüman olduğunu izhar etmiştir. Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem de onu, daha önce söylediği sözden ve içinde
gizlediği itikattan değil, ancak kendisinin huzurunda söyleyerek ortaya koyduğu
sözle sorumlu tutmuş ve buna göre hüküm vermiştir.
Allah hükümde hiç
kimseye insanların içlerinde gizlediğine göre hükmetmeyi mubah kılmamıştır,
içte gizlenenin hükmünü yalnız kendisine ayırmıştır.” (Taberi Tefsiri 11/567)