Tercüme: Ebu Muaz
Soru: İbn Abbas radıyallahu anhuma’nın
Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenler hakkında söylediği “Küfrün altında bir
küfür” sözü hakkında bu ayrımın kuralı nedir?
Şeyh Muhammed Nasıruddin el-Elbânî rahimehullah dedi ki: “Bu itikadî küfür
ile (onun altında olan) amelî küfür ayrımıdır. Kimin kalbinde itikadi küfür
varsa bu kimse dinden çıkar. Kim de itikadına muhalif olan amelî küfür işlerse,
bu da küfrün altında bir küfürdür, o kişi bununla kafir olmaz.
Burada dinleyicilerin bilmeleri gereken
ince bir nokta vardır: Küfür iki çeşit olduğu gibi, nifak da iki çeşittir.
Bugün insanlar arasında iki çeşit küfürden bahsediliyor da, nifakın da iki
çeşit olduğundan bahsedilmiyor. Halbuki bu da önemli bir meseledir. Kim
gönlünde küfrü gizliyorsa o itikadi bir küfürle kafirdir öyle değil mi?”
Birisi: “Evet” dedi.
Şeyh şöyle devam etti: “Lakin bu kimse “Şehadet
ederim ki Allah’tan başka ibadete layık hak ilah yoktur ve Muhammed (sallallahu
aleyhi ve sellem) Allah’ın rasulüdür” diyor. Müslümanlarla beraber oruç tutmaya
devam ediyor. Bu onun nifakını tamamlıyor! O iç aleminde kafirdir, dıştan Müslümandır.
Buraya kadar anlaşıldığını sanıyorum. Bu, itikadi küfürle beraber ameli küfrün
tam aksidir. Amelî küfür işleyen kimse itikadına göre sahih bir imana sahiptir.
Lakin ameli kafirin amelidir. Münafık ise tam aksidir, ameli Müslümanların amelidir,
fakat itikadı kafirlerin itikadıdır. Müslümanların itikadına sahip olan velakin
aamelinde kafirlerin amelini işleyen kimse tekfir edilmez. Çünkü o müslümanların
itikadında olup, ameli kafirlerin amelidir. Bunu anladıysak, bu açıklama ile milyonlarca
Müslümanı tekfir etme problemini sonlandırmalıyız.
İşte o zaman Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in: “Kul ile küfür arasında veya kul ile şirk arasında namazın terki
vardır” hadisini de anlamış oluruz. Namazı terk eden küfür işlemiştir. Bu küfür
itikadi de olabilir, amelî bir küfür de olabilir. Peki bu veya diğeri ne zaman
söz konusu olur? Eğer herhangi bir yol ile onun namazın meşru (din kılınmış)
olduğuna iman ettiğini ve kendisinin Allah’a karşı günah işlediğini itiraf
edip: “Allah bizim tevbemizi kabul etsin” dediğini bilirsek bu kişi kalbinde Müslümanlarla
beraber iman eden biridir. Lakin o ameliyle kafirlerle beraberdir. Çünkü
kafirler namaz kılmazlar. İşte bu, itikadî küfür ile amelî küfür arasındaki
farktır.”
El-Hedyu ve’n-Nur (547/58 :17:00 – Tariku’l-İslam)
Ebu Muaz’ın notu: Bu açıklamada Selef’ten gelen
tanımlamalara muhalefet söz konusudur. Nitekim Huzeyfe radıyallahu anh nifak
hakkında şöyle tarifte bulunmuştur: “Münafık İslam’ı dile getiren, lakin onunla
amel etmeyendir.” Sahih
mevkuf. Ebu Nuaym, Sıfatu’n-Nifak (126) İbn Ebi Şeybe (15/115) İbn Ebî Hâtim Tefsir
(10508)
Hasen el-Basri de şöyle demiştir: “Nifak iki kısımdır.
Biri Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i yalanlamaktır ki bu tür nifak
küfürdür. Diğeri de kişinin hata ve günahlarından dolayı içine düştüğü
durumdur. Böylesi bir kişinin de bağışlanması umulur “Sahih maktu. İbn Batta el-İbane
(939) Taberî Tehzibu’l-Asar (1953) Ebu Nuaym Sıfatu’n-Nifak (127) Tirmizi Sunen'de (2632) nolu rivayetten sonra isnadsız olarak zikretmiştir.
* Buna göre Müslüman olduğunu iddia ettiği
halde İslam şartlarından olan namazı terk eden kimse nifak üzeredir.
* Bu nifak
ise büyük nifaktır. Zira namazın terkinin büyük küfür olduğu üzerinde sahabenin
icmaı sabit olmuştur.
* Büyük küfür yani dinden çıkaran küfür, itikadi küfürle
beraber amelî küfürün bulunması halinde söz konusu olur.
* Namazı terk etmenin
küfür olduğunu bildiği halde, kasıtlı olarak, geçerli bir te’vil söz konusu
olmaksızın ve ikrah altında olmaksızın namazı terk eden kimse namazı terk etmekle
aslında itikadi bir küfür de işlemiş olmaktadır.
* Bununla beraber Müslüman olduğunu
da iddia etmekte, şehadet kelimelerini ikrar etmektedir. Şayet hüccet ikamesini
yapacak ve gerekli yaptırımı uygulayacak bir İslam kadısı olsa idi, böyle bir
kimse ya tevbe edip namaza dönmeye mecbur kalır, yahut küfründe ısrar ederek
mürted olduğu halde öldürülürdü.
* Lakin bu zamanda İslam devleti mevcut olmadığı
için namazın terkinin hükmünü öğrendiği halde, ikrah altında olmaksızın ve
kasten namazı terk edip, Müslümanlık iddiasında devam edenler ancak münafık
konumunda bulunmaktadırlar.
* Dünya hükümleri bakımından pek çok konuda fasık Müslüman
gibi muamele görürler, onlara karşı dikkatli olunur ve öldüklerinde cenaze
namazlarını kılmak gerekmez.
* Bununla beraber Müslüman mezarlığına gömülürler.
Allah en iyi bilendir.