Bid’at ehli, tevhid ehli değildir!
Sünnette varid olan mescidleri ihya etmeyi bu zaman ve mekana uygun görmeyip dernek gibi alternatifler icat etmekte, hocaları ise sünnetleri ihya için kurulmuş mescitlere “dırar mescidi” tabirini kullanmaktadır. Böylece hocaları (Ebu Said ve diğerleri de dahil) “tagut” ismini hak etmekte, takipçileri ise taguta itaat eden kimseler olmaktadırlar.
Yine âlimleri ve rahipleri rab edinmeyi teklif edercesine,
suretlere cevaz veren kimsenin fetvasını öne sürerek; haramı helal saymaya
davet eden hocalarının peşinden gitmektedirler.
Derneklerde toplanmaya gelince, Allah Azze ve Celle
mescidler hakkında şöyle buyurmuştur:
فِي بُيُوتٍ
أَذِنَ اللَّهُ أَنْ تُرْفَعَ وَيُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ
“Allah’ın, yüceltilip, içinde isminin zikredilmesine izin
verdiği evler” (Nur 36)
Peki derneklerde Allah’ın zikredilmesine izin veren kimdir?
أَمْ لَهُمْ
شُرَكَاءُ شَرَعُوا لَهُمْ مِنَ الدِّينِ مَا لَمْ يَأْذَنْ بِهِ اللَّهُ
“Yoksa onların, Allah’ın izin vermediği şeyleri dinde
meşru kılan ortakları mı var?” (Şura 21)
Nasıl olur da dernekçilerin tevhid ehli olduğu söylenebilir?
Dernekçilerin tevhid ehli olduğu söylemek; hakkın bâtıl, bâtılın hak olduğunu
söylemek demektir. Tevhid hakkında yanlış bilgilendirme yapan ve hakkı gizleyen
hocaları sebebiyle bu yanlış algıya düşmektedirler.
Şirk, uluhiyet ve rububiyet tevhidini bozar. Bid’at ise
ittiba tevhidini bozar. Hariciler, Mürcie, Mu'tezile, Sufiler vs. bid'at ehli, nasıl tevhid ehli değiller ise, dernekçi, deyyusiyye, suretçi, mezhepçi, kıyasçı bid'atçiler de tevhid ehli değillerdir.
Allah Azze ve Celle’ye, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in
meşru kıldıklarından başkasıyla ibadet edenler tevhid üzere değildirler.
Dernekçiler, deyyusluk ve suret gibi fitnelere hiç karşı
çıkmayan, bilakis münkere karşı çıkılmasını eleştiren, bâtılın ve bâtıl ehlinin
reddedilmesini üslupsuz gören, kalpleri ters dönmüş kimselerdir.
Bid’atler gibi münkerleri emredip, sünnetler gibi iyilikleri
yasaklayanlar münafıklardır:
“Erkek olsun kadın olsun, bütün münafıklar birbirlerine benzerler.
Kötülüğü emredip iyilikten nehyederler” (Tevbe 67)
“Münafıklar sana gelince, "şâhidlik ederiz ki sen,
Allah'ın Rasûlüsün" derler. Allah da senin kendi Rasûlü olduğunu elbette
bilmektedir. Ve şuna da şâhidlik etmektedir ki, münafıklar muhakkak
yalancıdırlar. Onlar, yeminlerini bir kalkan edinmişler ve Allah'ın
yolundan başkalarını da çevirmişlerdir. Onların yapmış oldukları bu şey ne
kötüdür. Bu, onların önce îman, sonra da küfretmiş olmaları
dolayısıyladır. Bu yüzden de kalblerinin üzeri mühürlenmiştir; artık hiçbir şey
anlamazlar. Onları görünce cisimleri hoşuna gider. Söz söylerlerse
sözlerini dinlersin; fakat onlar, sanki elbise giydirilmiş içi boş odun
gibidirler. Her sesin, kendi aleyhlerine olduğunu zannederler. Onlar düşmandır;
Bu itibarla onlardan uzak dur. Allah onları katletsin. Nasıl olup da haktan
döndürülüyorlar” (Münafıkun 1-4)
Hadis ehlinin; sünnetlerin ihya edildiği, bid’atlerin
öldürüldüğü mescidlerine “dırar mescidi” diyen utanmaz bunak! Videolarla çekim
yapılan, kilise modelinde seminerler tertip edilen, mezheplere ve taklide davet
edilen, kadın-erkek ihtilatı bulunan, deyyusluğa davet edilen, haricilik
propagandası yapılan, Bid’at ehlinden beranın unutturulduğu, sünnet ehline
düşman olmanın aşılandığı, Müslümanların kanlarının dökülmesine cevaz veren,
Mısır’daki ayaklanmayı meşru gösteren, sünnetlerin ihyasına fitne diyen, bütün
bu pisliklere rağmen “Selefi” olduklarını söyleyen kimselerin dernekleri “dırar
mescidi” hükmüne daha uygun değil mi? Hakkı itiraf etmeye mani olan kibriniz mi?
“Hadis ehli” ismini kullanmaktan hiç mi utanmıyor, Allah’tan hiç mi
korkmuyorsun?!