Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

21 Mart 2020 Cumartesi

Cemaat, Hüccet ve İcma; Selefin Menhecinde Olan Hadis Alimidir

İmam İbn Kayyım el-Cevziyye rahimehullah şöyle demiştir: 
“Bil ki icma, hüccet ve sevadu’l-a’zam; tek başına dahi olsa ve yeryüzü halkına muhalif olsa dahi hak ehli olan alimdir. Amr b. Meymun el-Evdî rahimehullah şöyle demiştir: “Yemen’de Muaz radiyallahu anh ile arkadaşlık ettim. Şam’da gömülünceye kadar ondan ayrılmadım. Ondan sonra insanların en fakihi olan Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh ile arkadaşlık ettim. Onun: “Size cemaati tavsiye ederim. Allah’ın eli cemaat ile beraberdir” dediğini işittim. Sonra günlerden bir gün şöyle dediğini işittim: “Üzerinize namazı vaktinden erteleyen idareciler gelecek. Siz namazı vakitlerinde kılın, bu farz olandır. Onlarla beraber kıldığınız ise size nafiledir.” Dedim ki:
“Ey Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı! Ne dediğinizi anlamıyorum.” Dedi ki:
“O nedir?” Dedim ki: “Bana cemaati emredip ona teşvik ettin, sonra bana diyorsun ki farz namazı tek başına kıl, cemaatle kıldığın da sana nafile olur!” İbn Mes’ud radiyallahu anh dedi ki:
“Ey Amr b. Meymun! Ben seni buraların en fakihlerinden zannederdim. Cemaat nedir biliyor musun?” Ben: “Hayır” dedim. Dedi ki:
“Cemaatin çoğunluğu, cemaatten ayrılan kimselerdir. Cemaat, tek başına dahi olsan hakka uygun olandır.” Diğer lafzında: “Dizlerime vurdu ve dedi ki: “Yazık sana! İnsanların çoğunluğu cemaatten ayrıldılar. Zira cemaat Allah Teâlâ’ya itaate uygun olandır.”
Nuaym b. Hammad rahimehullah dedi ki: “Cemaat bozulduğu zaman sana düşen şey, tek başına dahi olsan cemaatin bozulmazdan öndeki durumudur. Zira o zaman cemaat sen olursun.” Bunları Beyhakî ve başkaları rivayet etmişlerdir.
Hadis imamlarından birine sevadu’l-azamdan bahsedilince şöyle demiştir: “Sevadu’l-azamın ne olduğunu bilir misin? O Muhammed b. Eslem et-Tusî ve ashabıdır.” İhtilaf ehli işleri tersine döndürmüşler, sevadu’l-azam, hüccet ve cemaati; cumhur (çoğunluk) diye iddia etmişlerdir. bu çoğunluğu sünnetin ölçüsü saymışlardır. Ehlinin az olması ve asırlarda ve beldelerde tek kalmaları sebebiyle sünneti; bid’at, marufu; münker görür hale gelmişlerdir. “Ayrılanın cehenneme ayrılmış olacağı” cemaati, insanların çoğunluğu zannetmişlerdir.
İhtilaf ehli bilmezler ki; bütün insanlar onun üzerinde olsalar bile şaz; hakka aykırı düşendir. Hak üzere olan tek kişi ise cemaattir. Nitekim Ahmed b. Hanbel’in zamanında küçük bir azınlık dışında bütün insanlar şaz (aykırı) idiler. İmam Ahmed ve onun gibiler ise cemaat idi. O zaman kadılar, müftüler, halife ve onların bütün takipçileri şaz idiler. İmam Ahmed ise tek başına cemaat idi.
İnsanların akılları bunu almayınca halifeye dediler ki: “Ey mü’minlerin emiri! Sen, kadıların, valilerin, fakihler ve müftülerin tamamı batıl üzeresiniz de, tek Ahmed b. Hanbel mi hak üzere?” Halifenin ilmi bunu kavrayabilecek durumda değildi. İmam Ahmed’i uzun süre hapsettikten sonra kamçı cezası vermeye başladı. La ilahe illallah! Dünkü gece bu sabaha ne kadar da benziyor!
İşte bu, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaatin rableriyle karşılaşıncaya kadar yoludur, selefleri bu yoldan geçmiştir, sonrakileri de bu yol beklemektedir:
Müminler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde değiştirmemişlerdir.” (Ahzab 23) Hareket ve kuvvet ancak Alî ve Azîm olan Allah iledir.” (İ’lamu’l-Muvakkiin 3/308)
İbn Kayyım İgasetu’l-Lehfan’da (1/70) şöyle der: “Muhammed b. Eslem et-Tusî rahimehullah imamlığında ittifak edilen bir imamdır. Bu rütbesine rağmen kendi zamanında insanların sünnete en çok tabi olanı idi. Hatta şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bana ulaşan her sünnetle mutlaka amel ettim. Nitekim tavafı binekli olarak yapmak istedim, buna imkan bulamadım.” Onun zamanın İlim ehlinden birine “İnsanlar ihtilaf ettiklerinde size düşen sevadu’l-azamdan ayrılmamaktır” hadisinde geçen sevadu’l-azam sorulunca: “Sevadu’l-Azam; Muhammed b. Eslem et-Tusî’dir” demiştir. Vallahi doğru söylemiştir. Zira onun zamanında sünneti en iyi bilen, sünnete davet eden o idi. Hüccet o idi, icmâ o idi ve sevadu’l-azam da o idi. O, ayrılıp da başkasına tabi olanı Allah’ın varacağı yere vardırıp kötü bir yere döndüreceği; mü’minlerin yoludur.”
Yine İbn Kayyım, İ’lamu’l-Muvakkinde (3/307) şöyle demiştir: “Başta kendi ikrarı olmak üzere bütün ilim ehlinin ilim sahibi olmadığını itiraf ettiği kişiler (taklitçiler) seni ürkütmesin. Nerede, nasıl ve kiminle olursa olsun ilim erbabı delilin peşine düşmüş, delili hakem tayin etmiştir. hakkı arayan bir kişi bulursan yalnızlığın gider, ülfet meydana gelir. sana karşı çıksa da hem muhalefet eder, hem de senden özür diler. Zalim cahil ise delilsiz olarak sana karşı çıkar. Seni tekfir eder, hiçbir delili olmadığı halde seni bidatçilikle suçlar. Senin bütün günahın onun hastalıklı yolundan, kötü gidişatından uzak durmandır. Bu gibi kişilerin çokluğu seni aldatmasın. Zira onlardan binlercesini bir araya getirsen ilim ehlinden bir kişinin yerini dolduramazlar. İlim ehli olan tek bir kişi ise onlardan yeryüzü dolusu bir kalabalığa denktir.”

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)