Ebû Hureyre radiyallahu
anh’den: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
لَيْسَ
عَلَى مُسَافِرٍ جُمُعَةٌ
‘Yolcuya Cuma namazı yoktur.’”[1]
İbn Ömer
radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
لَيْسَ
عَلَى مُسَافِرٍ جُمُعَةٌ
“Yolcuya
Cuma namazı yoktur.”[2]
Zuhrî
rahimehullah şöyle demiştir: “Yolcuya Cuma namazı yoktur. Ancak yolcu kimse bir
beldede bulunur da Cuma ezanını işitirse onlarla beraber katılır.”[3]
Daha önce yukarıda
geçen hadislerden dolayı Sahih İlmihal’de şöyle demiştim: “Yolcuya Cuma
namazı yoktur. Seferî olanlar kendi aralarında Cuma kılmazlar, ancak öğle
namazını kısaltarak kılabilirler. Yine Cuma kılan mukimlere tabi olmaları
halinde seferî olanlar, öğle namazına niyet ederek mukim imamın kıldığı Cuma
namazına tabi olurlar. Böylece Cuma suresi 9. Ayetinde geçen “Allah’ın zikrine
koşma” emrini yerine getirmiş olurlar. Seferî olan kimse, mukim olanlara Cuma
namazı niyetiyle bu namazı kıldıramaz. Zira seferî olana Cuma yoktur. Ancak
seferî olan, öğle namazı kılmaya niyet eder, mukim olan cemaat ise Cuma
namazına niyet ederler. Allah’u a’lem bi’s-savab.”
“Yolcuya Cuma namazı
yoktur” lafzının zahiri yolcu kimsenin Cuma namazı niyetiyle bu namazı
kılmasının meşru olmadığına delalet eder. Lakin aşağıda aktaracağım hadisi de
tefekkür ettiğimde, “Yolcuya Cuma namazı yoktur” lafzının mutlak nefiy değil,
yolcuya yalnızca Cuma namazının farz oluşunun nefyedildiği zahir oldu. Zira
aktaracağım hadiste, gelen heyet seferî olmalarına rağmen Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem ile Cuma namazına katılmışlardır. Şayet onların öğle namazı
niyetiyle katılmaları icap etseydi, bu hususun belirtilmesi gerekirdi:
Şuayb b. Ruzeyk et-Tâifî rahimehullah'tan: “Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem ile sohbeti olan bir adamın yanına oturdum. Ona
el-Hakem b. Hazn el-Kulefî denilir. Bu zat, bize şöyle anlatmaya başladı:
وَفَدْتُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سَابِعَ
سَبْعَةٍ أَوْ تَاسِعَ تِسْعَةٍ فَدَخَلْنَا عَلَيْهِ فَقُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ
زُرْنَاكَ فَادْعُ اللَّهَ لَنَا بِخَيْرٍ فَأَمَرَ بِنَا أَوْ أَمَرَ لَنَا بِشَيْءٍ
مِنَ التَّمْرِ وَالشَّأْنُ إِذْ ذَاكَ دُونٌ فَأَقَمْنَا بِهَا أَيَّامًا شَهِدْنَا
فِيهَا الْجُمُعَةَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى
اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَامَ مُتَوَكِّئًا عَلَى عَصًا أَوْ قَوْسٍ فَحَمِدَ اللَّهَ
وَأَثْنَى عَلَيْهِ كَلِمَاتٍ خَفِيفَاتٍ طَيِّبَاتٍ مُبَارَكَاتٍ ثُمَّ قَالَ أَيُّهَا
النَّاسُ إِنَّكُمْ لَنْ تُطِيقُوا أَوْ لَنْ تَفْعَلُوا كُلَّ مَا أُمِرْتُمْ بِهِ
وَلَكِنْ سَدِّدُوا وَأَبْشِرُوا
“Yedi veya dokuz kişiden biri olarak Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’e elçi olarak geldim. Onun huzuruna girip:
“Ey Allah’ın rasulü! Biz seni ziyaret ettik,
sen de bizim için hayır duâ et” dedik. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
bizim için duâ etti ve bize birazcık hurma getirilmesini emretti. O zaman gelir
azdı. Biz Medine'de günlerce kaldık. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile
beraber Cuma namazı kıldık. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bir bastona veya
yaya dayanarak kalktı. Kısa, güzel, mübarek kelimelerle Allah'a hamd ve sena
etti. Sonra şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Siz emrolunduğunuz herşeyi
yapamazsınız veya güç yetiremezsiniz, ama doğru olunuz, müjdeleyiniz!”[4]
Buna göre yolcuya Cuma namazı farz
değildir, lakin yolcu Cuma namazı kılınan bir yerde bulunursa cumaya iştirak
etmek zorundadır. Bu iştirakinde Cuma namazına niyet etmesinde ve mukim
kimselere Cuma namazı kıldırmasında sakınca yoktur.
[1]
Sahih ligayrihi. Taberani Evsat
(Mecmau’l-Bahreyn, 942) el-İrvâ (592, 594)
[2] Sahih ligayrihi. Taberani Evsat (1/249)
Darekutni (1564) el-Elbani Sahihu’l-Cami (5405)
[3] Sahih maktu. İbnu’l-Munzir, el-Evsat (4/20)
Abdurrazzak (3/174)
[4] Hasen. Ebû Dâvûd (1096) Ahmed (4/212) İbn
Huzeyme (1452) Ebû Ya'lâ (12/206) Taberânî (3/213) İbn Kani Mu’cemu’s-Sahabe
(1/351) Beyhakî (3/206) İbn Asakir Tarih (23/209) el-Elbani İrvau’l-Galil (616)
Mukbil b. Hadi Camiu’s-Sahih (1106, 1554, 2717, 3656, 3937)