Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
إِنَّ الْمُنَافِقِينَ يُخَادِعُونَ اللَّهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْ
“Münafıklar, hilelerini Allah bozduğu halde,
Allah'a hile yapmaya kalkışırlar.” (Nisa 142)
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem,
cumartesi ashabının yaptıkları hakkında şöyle buyurmuştur:
لَا تَرْتَكِبُوا مَا ارْتَكَبَتِ الْيَهُودُ
فَتَسْتَحِلُّوا مَحَارِمَ اللَّهِ بِأَدْنَى الْحِيَلِ
“Yahudilerin işlediği şeyi işlemeyin! Onlar en düşük
hilelerle Allah’ın haram kıldığı şeyleri helal saydılar.”[1]
İbn Kayyım şöyle demiştir: “Hakkında lanet edilen konulardaki hadisler
iyi düşünülürse bunların genelinin hileler yoluyla Allah’ın haramlarının helal
sayılması ve farzların düşürülmesi hakkında olduğu görülür.”[2]
Allah Teâlâ münafıkları şöyle nitelemektedir:
وَمِنَ
النَّاسِ مَنْ يَقُولُ آمَنَّا بِاللَّهِ وَبِالْيَوْمِ الْآخِرِ وَمَا هُمْ بِمُؤْمِنِينَ
* يُخَادِعُونَ اللَّهَ وَالَّذِينَ آمَنُوا
وَمَا يَخْدَعُونَ إِلَّا أَنْفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ
* فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَهُمُ اللَّهُ مَرَضًا
وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ * وَإِذَا
قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ * أَلَا إِنَّهُمْ
هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَكِنْ لَا يَشْعُرُونَ * وَإِذَا
قِيلَ لَهُمْ آمِنُوا كَمَا آمَنَ النَّاسُ قَالُوا أَنُؤْمِنُ كَمَا آمَنَ السُّفَهَاءُ
أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ وَلَكِنْ لَا يَعْلَمُونَ * وَإِذَا
لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْا إِلَى شَيَاطِينِهِمْ قَالُوا
إِنَّا مَعَكُمْ إِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ * اللَّهُ
يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ * أُولَئِكَ
الَّذِينَ اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِالْهُدَى فَمَا رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ وَمَا
كَانُوا مُهْتَدِينَ
“İnsanlardan öyleleri de vardır ki: “Biz Allah’a ve ahiret gününe
iman ettik!” derler, hâlbuki onlar mü’min değillerdir. Allah’ı ve iman edenleri
aldatmaya çalışıyorlar; oysa kendilerinden başkasını aldatmıyorlar da farkında
değiller… Onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da onların
hastalıklarını artırmıştır. Yalanlamalarından ötürü onlar için can yakıcı bir
azap vardır. Onlara: “Yeryüzünde fesat çıkarmayın!” denildiği zaman: “Biz ancak
ıslah edicileriz” derler. Dikkat edin! Doğrusu onlar fesat çıkaranların ta
kendileridir; ne var ki farkında değiller… Onlara: “İnsanların iman ettiği gibi
iman edin!” denildiğinde: “Biz o akılsızların iman ettiği gibi mi iman edelim?”
derler. Dikkat edin! Doğrusu onlar akılsızların ta kendileridir; lakin
bilmiyorlar… İman edenlerle karşılaştıkları zaman: “İman ettik.” derler,
şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında ise: “Şüphesiz biz sizinle beraberiz; biz
sadece alay edicileriz!” derler. Allah onlarla alay eder ve azgınlıklarını
artırarak onları tereddüt içinde bırakır. İşte onlar, hidayete karşı sapıklığı
satın almış kimselerdir. Alış verişleri kar getirmedi ve doğru yolu bulanlardan
olmadılar.” (Bakara 8-16)
Şüphesiz sırf Cuma namazı kılmamak için sefere çıkmayı adet
edinmek Cuma namazını hafife almaktır ve şu hadislerin tehdidi kapsamındadır:
Yahya (b. Es’ad b. Zurare) radiyallahu anh’den: Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
مَنْ تَرَكَ الْجُمْعَةَ ثَلَاثًا تَهَاوُنًا
بِهَا مِنْ غَيْرِ عُذْرٍ طُبِعَ عَلَى قَلْبِهِ وَجُعِلَ قَلْبُهُ قَلْبَ مُنَافِقٍ
“Kim hafife alarak, mazeretsiz olarak üç Cuma’yı terk
ederse kalbi üzerine mühür vurulur ve kalbi münafık kalbi kılınır.”[3]
Yezid b. Ebi Meryem dedi ki: “Ben yürüyerek Cuma’ya giderken
Abaye b. Rifaa rahimehullah bana yetişti, o binekli idi. Dedi ki: “Müjdelen,
ben Ebu Abs radiyallahu anh’ın şöyle dediğini işittim: Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
مَنْ تَرَكَ الْجُمُعَةَ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ
تَهَاوُنًا بِهَا طَبَعَ اللهُ عَلَى قَلْبِهِ
“Kim hafife alarak üç Cuma’yı terk ederse Allah onun
kalbini mühürler.”[4]
Ebu Katade radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
مَنْ تَرَكَ الْجُمُعَةَ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ
مِنْ غَيْرِ ضَرُورَةٍ طَبَعَ اللَّهُ عَلَى قَلْبِهِ
Halid b. Suud el-Buleyhid şöyle demiştir: “Müslümanın
dinlenmek veya avlanmak için şehir dışına çıkarak Cuma namazını terk etmesinde
sakınca yoktur. Zira o takdirde Cuma namazının muhatabı olmaz. Bunun geçici bir
durum olması gerekir ve sürekli bu şekilde yapmayı adet edinmek, hatta hayatı
boyunca hayra ve müslümanların davetine katılmamak çirkindir. Ama bundan kastı Cuma namazını eda etmekten
kaçmak ise bu helal olmayan haram olan hilelerdendir.”
Cuma namazını geçersiz bir sebeple terk eden kimsenin öğle
namazı kılması geçersizdir. Çünkü ona farz olan Cuma namazına katılmasıdır.
İmamların fasık olması Cuma namazının terkine mazeret
değildir. Ancak imamların akidesi (Haricilik, Mürcielik, Rafizilik, Sufilik,
Kaderîlik, Mu’tezilelik, Cehmîlik gibi) küfür olan akidelerden ise ve bu şekilde
olmayan bir imam bulunamıyorsa veya iki müslümanın bir araya gelip Cuma namazı
kılmalarına imkân yoksa bu durumda kişi Cuma namazının yerine öğle namazı
kılabilir.
Ebu Abdilmuiz Muhammed Ferkus’a şöyle soruldu: “Yaşadığı
karyedeki mescidde bidatler bulunuyorsa kişi namazı evinde kılabilir mi?”
Şöyle cevap verdi: “İmamın bid’ati küfür olan bir bidatse
mesela kabirlerden yardım istemek, büyü yapmak gibi, böyle bir imamın arkasında
namaz sahih değildir. Başka bir imamla onun değiştirilmesi gerekir.
Eğer bid’ati tekfiri gerektiren bidatlerden değilse Ehl-i
Sünnetin görüşü her iyi veya günahkâr imamın arkasında namazın caiz olmasıdır. İçinde
bidat bulunmayan mescidler yok gibidir. Ya süslenmiştir, ya minberi üç
basamaktan fazladır… İmam gelir sabah namazında kunut yapar, hizipler okur… Bu
gibi durumlarda namazı cemaatle mescidde kılmak gerekir. Sünnet üzere olan
başka bir mescid bulunuyorsa orada kılmalıdır.”
[1]
Hasen. İbn Batta, İbtalu’l-Hiyel (s.46) Tefsiru İbn
Kesir (2/157) el-Elbani Sıfatu’l-Fetva (s.28) İrvau’l-Galil (1535)
[2]
İ’lamu’l-Muvakkiin (3/171-172)
[3]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
Hallal es-Sunne (1597) Ebu Bekr el-Mervezi Kitabu’l-Cuma (61, 63) Ebû Ya'lâ
(13/110) İbn Ebî Âsım el-Âhad ve'l-Mesânî (2197) Beyhakî Şuab (3/102)
[4]
Buhârî'nin şartına göre sahih. Ebu
Nuaym Ma’rife (6930) Ebu Ahmed el-Hâkim el-Esami ve’l-Kuna (5/378)
[5]
Sahih. Ahmed (5/300) Hâkim (2/530)