Soru: Selamun aleyküm, Birkaç hadis meselesi
hakkinda konusunda sorum olacaktı. Günümüzde mamüllerin çoğunda sirke var.
Mesela turşu, mayonez, vs. Sirke kendiliginden oluşursa helal ve temiz
olduğunda ittifak var okugudum kadar. Lakin bu sirke mesela içine birşeyler
katilarak müdahale ile yapılırsa bu sirke temiz ve helal olmadigini
okudum ve buna dair Ömer radiAllaahu anh'dan bir eser zikrediliyor, keza Ebu
Ubeyd "Kitabul Emval" adlı eserinde böyle bir sirkenin caiz olmadığı
yönünde fikir beyan ediyor.
Fakat Buhari ve başka
kitaplarda sahabeden Ebu Derda'nin "Mürriy" adında bir çorba ki bu
zikredildigine göre balik, tuz ve şarabın karışımı ile pişirilip yapıldığını
deniliyor, onun ateşin şarabı öldürdüğünü zikrediyor ki gösteriyor ki şaraba bişey
katılsa bile o temiz hala döner adı geçen sahabenin görüşüne göre. Fakat Ebu
Ubeyd "Kitabul Emval" adlı eserinde bu rivayete anlamadığım bir
itiraz getiriyor.
Ebu Talha rivayetinde
şarabin sirkeye donusturmesini Rasulullaah yasakların, hanefilerden olan
Serahsi "Kitabul Mebsut" ta: Ebu Talha rivayetinde bazi raviler şoyle
rivayette bulunmuştur (Onlari sirke yapmayayımmı?) diye sordugunda, Peygamber
(sav) (Evet, yap) buyurdu.
Hadisler ve eserler
ışığında şaraba mudahale edilirek sirkenin hükmü nedir?
Ikinci konu ise
domuzun derisi kat kat olduğundan tabaklama temizlemez deniliyor. Hadisler ve
eserler ışığında bunun hükmü nedir?
Cevap: Aleykum selam Yahya b. Abbad rahimehullah’tan:
“Enes b. Malik radiyallahu anh dedi ki:
سُئِلَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنِ الْخَمْرِ تُتَّخَذُ خَلًّا؟ فَقَالَ لَا
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’e şarapten sirke elde etmek hakkında soruldu. Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Hayır” buyurdu.”[1]
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den sabit olanlar bu manadadır. Serahsi’nin Mebsutundan nakledilen Ebu
Talha radiyallahu anh rivayetine gelince isnadı sabit olmayıp, sahih olarak
sabit olanlara da aykırı olduğundan münkerdir. Nitekim Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’e yetimlere ait şarap hakkında defalarca sorulmuş, Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem onun dökülmesini emretmiştir.[2]
Şayet kasıtlı müdahale ile şarabın sirkeye çevrilmesi caiz olsaydı, Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem yetimlerin malının zayi edilmesini emretmezdi.
Ömer radiyallahu anh’den gelen rivayetin metni şu
şekildedir: Eslem rahimehullah’tan: “Ömer
radıyallahu anh şöyle dedi:
لَا تَأْكُلْ خَلًّا مِنْ خَمْرٍ أُفْسِدَتْ حَتَّى يَبْدَأَ
اللَّهُ بِفَسَادِهَا وَذَلِكَ حِينَ طَابَ الْخَلُّ وَلَا بَأْسَ عَلَى امْرِئٍ أَصَابَ
خَلًّا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ أَنْ يَبْتَاعَهُ مَا لَمْ يَعْلَمْ أَنَّهُمْ تَعَمَّدُوا
إِفْسَادَهَا
“Allah tarafından sirkeye dönüşmedikçe (İnsanlar tarafından etki edilerek)
şaraptan elde edilen sirkeyi içme. Allah’ın takdiri ile (kendiliğinden) bozularak
sirke haline gelmiş ise helal olur. Kişinin, kasten şaraptan sirkeye
çevirdiklerini bilmediği sürece, kitap ehlinden aldığı sirkeyi satmasında
sakınca yoktur.”[3]
Mürrî denilen sirkeye gelince: Cubeyr b. Nufeyr rahimehullah’tan:
“Ebu’d-Derdâ radiyallahu anh dedi ki:
لَا بَأْسَ بِالْمُرِّيِّ ذَبَحَتْهُ الشَّمْسُ
وَالْمِلْحُ وَالْحِيتَانُ
“İster güneşte bekletilerek, ister
tuz ve ister balık etkisiyle yapılan murrî (sirkesin)de sakınca yoktur.”[4]
Buhârî bunu muallak olarak zikretmiştir.
Ebu Ubeyd rahimehullah dedi ki:
“Bu Şam’lı kitap ehlinin üzüm suyundan elde ettikleri bir içecek olup,
müslümanlar tarafından “mürrî” adıyla satın alınmaktadır. Habuki nasıl imal
edildiği hususunda bilgileri yoktur. Bu, Ömer radiyallahu anh’ın az önce geçen
sözü gibidir. Dolayısıyla Ömer radiyallahu anh’ın burada kitap ehline şarabı
sirkeye çevirmelerine ruhsat verdiğini, müslümanların ise kasten şaraptan sirke
elde etmesinden yasakladığını görüyoruz.”
İbrahim el-Harbî rahimehullah dedi
ki: “Murrî, Şam’da şarabın içine tuz ve balık katılıp güneşte şarabın tadı
değişene kadar bekletilen ve murrî denilen yemeğe dönüştürülen bir yiyecektir.”
Sitede daha önce istihlak ve istihale (transformasyon) konusunda yazılar
yazmıştım:
İkinci mesele domuzun
derisinin tabaklanması meselesidir. İbn Abbas radiyallahu anhuma’nın rivayet ettiği hadiste Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem:
أَيُّمَا
إِهَابٍ دُبِغَ فَقَدْ طَهُرَ
“Herhangi bir deri tabaklanınca temizlenmiş demektir”[5]
buyurmuştur. Böylece genel bir
siga ile bütün derilerin tabaklandıkları takdirde temiz olacağını beyan
etmiştir. Bu hadis bir koyun leşinin derisi hakkında sorulunca varid olmuştur.
Ayette leş de domuz etiyle birlikte zikredilen şeylerdendir. Bu, domuz derisini
necis kabul eden âlimlerin görüşlerine göre böyledir. Domuz derisinin
tabaklanma kabul edip etmediğini de domuz derisini necis gören âlimler
tartışmışlardır. Lakin meselenin diğer bir açısı, Bakara 173, Maide 3, Enâm 145
ve Nahl 115. ayetlerinde domuzun herşeyi değil, eti zikredilmektedir. Lahmu’l-hinzîr
tabirine domuzun yalnızca eti ve yağı dâhil olur. Birçok âlim necis olduğu
görüşünde olsalar da, domuz derisinin necis olduğunu ifade eden bir nas
bilmiyorum. Domuzun herşeyinin necis olduğunu söyleyen âlimler:
إِلَّا أَنْ يَكُونَ مَيْتَةً أَوْ دَمًا مَسْفُوحًا أَوْ لَحْمَ خِنْزِيرٍ
فَإِنَّهُ رِجْسٌ أَوْ فِسْقًا
“Ancak ölü veya
akıtılmış kan, domuz eti –ki o gerçekten de murdardır- yahut günah işlenerek
Allah’tan başkası adına kesilenler müstesna” (En’âm 145) ayetindeki “feinnehu ricsun” ifadesinde zamirin hinzir
kelimesine mi yoksa lahm kelimesine mi döndüğü konusundaki ihtilafı öne
sürerler. Ancak zamir “hinzir” kelimesine dönse dahi rics kelimesi necaseti
değil, isyan, şirk, günahlar, küfür gibi manevî pislikleri ifade eder. Domuzun
herşeyinin haram olduğu hususunda ittifak vardır, lakin necaset hükmü
haramlıktan başka bir şeydir.
Aksini gösteren bir delil olmadığı sürece eşyada aslolan taharettir. Nitekim
İbn Abdilber el-İstizkar’da (5/305) Sahnun’dan: “Domuz derisi tabaklandığı
zaman sakınca yoktur” dediğini nakletmiştir. Yine aynı yerde Davud b. Ali
ez-Zahiri ve Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem’den de bu görüşü nakletmiştir.
Allah en iyi bilendir.
[1]
Sahih. Muslim (1983) Ebu Ubeyd
el-Emval (282)
[2]
Sahih. Ebu Ubeyd el-Emval (281) Abdurrazzak
(10049)
[3]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ebu
Ubeyd el-Emval (288) İbn Zencuye el-Emval (438) Abdurrazzak (9/253) İbn Ebi
Şeybe (5/513) Beyhakî (6/37)
[4]
Muslim'in şartına göre sahih. Ebu
Ubeyd el-Emval (294) İbn Zencuye el-Emval (446) Tahavî Şerhu Muşkili'l-Âsâr
(8/396) İbn Ebî Şeybe (24534) Abdurrazzak (17109)
[5]
Sahih. İbn Hibbân (4/103) İbn Carud
el-Munteka (61) Ahmed (1/219, 270, 343) Tirmizî (1728) Nesâî (4241) İbn Mâce
(3609)