Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

23 Mayıs 2020 Cumartesi

Şarabı Sirkeye Çevirmek ve Domuz Derisi Hakkında

Soru: Selamun aleyküm, Birkaç hadis meselesi hakkinda konusunda sorum olacaktı. Günümüzde mamüllerin çoğunda sirke var. Mesela turşu, mayonez, vs. Sirke kendiliginden oluşursa helal ve temiz olduğunda ittifak var okugudum kadar. Lakin bu sirke mesela içine birşeyler katilarak müdahale ile yapılırsa bu sirke temiz  ve helal olmadigini okudum ve buna dair Ömer radiAllaahu anh'dan bir eser zikrediliyor, keza Ebu Ubeyd "Kitabul Emval" adlı eserinde böyle bir sirkenin caiz olmadığı yönünde fikir beyan ediyor. 
Fakat Buhari ve başka kitaplarda sahabeden Ebu Derda'nin "Mürriy" adında bir çorba ki bu zikredildigine göre balik, tuz ve şarabın karışımı ile pişirilip yapıldığını deniliyor, onun ateşin şarabı öldürdüğünü zikrediyor ki gösteriyor ki şaraba bişey katılsa bile o temiz hala döner adı geçen sahabenin görüşüne göre. Fakat Ebu Ubeyd "Kitabul Emval" adlı eserinde bu rivayete anlamadığım bir itiraz getiriyor.
Ebu Talha rivayetinde şarabin sirkeye donusturmesini Rasulullaah yasakların, hanefilerden olan Serahsi "Kitabul Mebsut" ta: Ebu Talha rivayetinde bazi raviler şoyle rivayette bulunmuştur (Onlari sirke yapmayayımmı?) diye sordugunda, Peygamber (sav) (Evet, yap) buyurdu. 
Hadisler ve eserler ışığında şaraba mudahale edilirek sirkenin hükmü nedir?
Ikinci konu ise domuzun derisi kat kat olduğundan tabaklama temizlemez deniliyor. Hadisler ve eserler ışığında bunun hükmü nedir?
Cevap: Aleykum selam Yahya b. Abbad rahimehullah’tan: “Enes b. Malik radiyallahu anh dedi ki:
سُئِلَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنِ الْخَمْرِ تُتَّخَذُ خَلًّا؟ فَقَالَ لَا
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e şarapten sirke elde etmek hakkında soruldu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hayır” buyurdu.”[1]
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den sabit olanlar bu manadadır. Serahsi’nin Mebsutundan nakledilen Ebu Talha radiyallahu anh rivayetine gelince isnadı sabit olmayıp, sahih olarak sabit olanlara da aykırı olduğundan münkerdir. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e yetimlere ait şarap hakkında defalarca sorulmuş, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onun dökülmesini emretmiştir.[2] Şayet kasıtlı müdahale ile şarabın sirkeye çevrilmesi caiz olsaydı, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yetimlerin malının zayi edilmesini emretmezdi.
Ömer radiyallahu anh’den gelen rivayetin metni şu şekildedir: Eslem rahimehullah’tan: “Ömer radıyallahu anh şöyle dedi:
لَا تَأْكُلْ خَلًّا مِنْ خَمْرٍ أُفْسِدَتْ حَتَّى يَبْدَأَ اللَّهُ بِفَسَادِهَا وَذَلِكَ حِينَ طَابَ الْخَلُّ وَلَا بَأْسَ عَلَى امْرِئٍ أَصَابَ خَلًّا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ أَنْ يَبْتَاعَهُ مَا لَمْ يَعْلَمْ أَنَّهُمْ تَعَمَّدُوا إِفْسَادَهَا
“Allah tarafından sirkeye dönüşmedikçe (İnsanlar tarafından etki edilerek) şaraptan elde edilen sirkeyi içme. Allah’ın takdiri ile (kendiliğinden) bozularak sirke haline gelmiş ise helal olur. Kişinin, kasten şaraptan sirkeye çevirdiklerini bilmediği sürece, kitap ehlinden aldığı sirkeyi satmasında sakınca yoktur.”[3]
Mürrî denilen sirkeye gelince: Cubeyr b. Nufeyr rahimehullah’tan: “Ebu’d-Derdâ radiyallahu anh dedi ki:
لَا بَأْسَ بِالْمُرِّيِّ ذَبَحَتْهُ الشَّمْسُ وَالْمِلْحُ وَالْحِيتَانُ
“İster güneşte bekletilerek, ister tuz ve ister balık etkisiyle yapılan murrî (sirkesin)de sakınca yoktur.”[4] Buhârî bunu muallak olarak zikretmiştir.
Ebu Ubeyd rahimehullah dedi ki: “Bu Şam’lı kitap ehlinin üzüm suyundan elde ettikleri bir içecek olup, müslümanlar tarafından “mürrî” adıyla satın alınmaktadır. Habuki nasıl imal edildiği hususunda bilgileri yoktur. Bu, Ömer radiyallahu anh’ın az önce geçen sözü gibidir. Dolayısıyla Ömer radiyallahu anh’ın burada kitap ehline şarabı sirkeye çevirmelerine ruhsat verdiğini, müslümanların ise kasten şaraptan sirke elde etmesinden yasakladığını görüyoruz.”
İbrahim el-Harbî rahimehullah dedi ki: “Murrî, Şam’da şarabın içine tuz ve balık katılıp güneşte şarabın tadı değişene kadar bekletilen ve murrî denilen yemeğe dönüştürülen bir yiyecektir.”
Sitede daha önce istihlak ve istihale (transformasyon) konusunda yazılar yazmıştım:
İkinci mesele domuzun derisinin tabaklanması meselesidir. İbn Abbas radiyallahu anhuma’nın rivayet ettiği hadiste Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
أَيُّمَا إِهَابٍ دُبِغَ فَقَدْ طَهُرَ
Herhangi bir deri tabaklanınca temizlenmiş demektir[5] buyurmuştur. Böylece genel bir siga ile bütün derilerin tabaklandıkları takdirde temiz olacağını beyan etmiştir. Bu hadis bir koyun leşinin derisi hakkında sorulunca varid olmuştur. Ayette leş de domuz etiyle birlikte zikredilen şeylerdendir. Bu, domuz derisini necis kabul eden âlimlerin görüşlerine göre böyledir. Domuz derisinin tabaklanma kabul edip etmediğini de domuz derisini necis gören âlimler tartışmışlardır. Lakin meselenin diğer bir açısı, Bakara 173, Maide 3, Enâm 145 ve Nahl 115. ayetlerinde domuzun herşeyi değil, eti zikredilmektedir. Lahmu’l-hinzîr tabirine domuzun yalnızca eti ve yağı dâhil olur. Birçok âlim necis olduğu görüşünde olsalar da, domuz derisinin necis olduğunu ifade eden bir nas bilmiyorum. Domuzun herşeyinin necis olduğunu söyleyen âlimler:
إِلَّا أَنْ يَكُونَ مَيْتَةً أَوْ دَمًا مَسْفُوحًا أَوْ لَحْمَ خِنْزِيرٍ فَإِنَّهُ رِجْسٌ أَوْ فِسْقًا
Ancak ölü veya akıtılmış kan, domuz eti –ki o gerçekten de murdardır- yahut günah işlenerek Allah’tan başkası adına kesilenler müstesna” (En’âm 145) ayetindeki “feinnehu ricsun” ifadesinde zamirin hinzir kelimesine mi yoksa lahm kelimesine mi döndüğü konusundaki ihtilafı öne sürerler. Ancak zamir “hinzir” kelimesine dönse dahi rics kelimesi necaseti değil, isyan, şirk, günahlar, küfür gibi manevî pislikleri ifade eder. Domuzun herşeyinin haram olduğu hususunda ittifak vardır, lakin necaset hükmü haramlıktan başka bir şeydir.
Aksini gösteren bir delil olmadığı sürece eşyada aslolan taharettir. Nitekim İbn Abdilber el-İstizkar’da (5/305) Sahnun’dan: “Domuz derisi tabaklandığı zaman sakınca yoktur” dediğini nakletmiştir. Yine aynı yerde Davud b. Ali ez-Zahiri ve Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem’den de bu görüşü nakletmiştir.
Allah en iyi bilendir.


[1] Sahih. Muslim (1983) Ebu Ubeyd el-Emval (282)
[2] Sahih. Ebu Ubeyd el-Emval (281) Abdurrazzak (10049)
[3] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ebu Ubeyd el-Emval (288) İbn Zencuye el-Emval (438) Abdurrazzak (9/253) İbn Ebi Şeybe (5/513) Beyhakî (6/37)
[4] Muslim'in şartına göre sahih. Ebu Ubeyd el-Emval (294) İbn Zencuye el-Emval (446) Tahavî Şerhu Muşkili'l-Âsâr (8/396) İbn Ebî Şeybe (24534) Abdurrazzak (17109)
[5] Sahih. İbn Hibbân (4/103) İbn Carud el-Munteka (61) Ahmed (1/219, 270, 343) Tirmizî (1728) Nesâî (4241) İbn Mâce (3609)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)