1- Rand Corporation Raporu ve ABD'nin Ilımlı Ağı
(2007 tarihli Milli Gazete haberi)
Merkezi California da bulunan think-thank kuruluşu. CIA ile
birlikte çalışıyor. 1948 yılında kuruldu. Etkinliğini Soğuk Savaş döneminde
Sovyet bloğuna karşı geliştirdiği yerüstü ve yer altı stratejilerle kanıtladı. Ilımlı
Komünizmi inşa ederek Sovyet Bloğun yıkılmasında CIA ile birlikte başrolü
oynadı. Şimdi en önemli çalışması Müslüman ülkelere yönelik "Ilımlı
İslam" projesi.
Elimizde Rand Corporation un 2007 Raporları var. Raporun
birinci bölümünde, Soğuk Savaş döneminde Sovyetlere karşı geliştirilen strateji
ve uygulamalara örnekler veriliyor. Bu bölümden öğreniyoruz:
*Mesela o zaman ABD yönetimi CIA eliyle, Venezuela petrol
yataklarına anti-sabotaj eylemleri düzenlemiş.
*Sovyetlere yönelik Rusça yayın yapan radyolar kurmuş.
*Komünizm karşıtı Rusça yayın ve kitapları desteklemiş.
*Kurduğu uydurma vakıflar aracılığıyla sivil toplum
kuruluşlarını, dernekleri ve gazeteleri desteklemiş.
*Gazetecilere maaş bağlamış.
*Bazı işçi sendikalarının liderlerinin yanına asistan adı
altında CIA ajanlarını yerleştirmiş. (Acaba şimdi Türkiye de kaç tane böyle
asistan var?)
*CIA kendisi deşifre olmamak için, bazı tanınmış vakıfları
kullanmış.
*Mesela Dünya Öğrenci Birliğini bizzat CIA kurdurmuş ve
finanse etmiş. Ancak "CIA parayı doğrudan değil de Rockceller ve Ford
Vakfı aracılığıyla" vermiş. (Türkiye de de faaliyette bulunan Soros’un
Açık Toplum Vakfı acaba şimdi hangi ülkelerde kaç tane dernek, örgüt ve vakıf
veya gazeteyi bu yolla besliyor) Soğuk Savaş döneminde amaç Ilımlı Komünizmi
getirmekti. Ve Ilımlı Komünizm (Glasnost), Sovyet Bloğunu yıktı.
Rand Corporation un hazırladığı 2007 tarihli raporun başlığı
ne garip ki; "Ilımlı Müslüman Ağlar Oluşturmak" CIA ve Amerikan
yönetimine sunulan Raporda, Ilımlı Müslüman Ağ ın oluşturulması için
desteklenmesi gereken gruplar bakın nasıl sıralanmış:
*Liberal ve laik Müslüman entelektüeller!
*Genç ve Ilımlı Din Bilginleri!
*Ilımlı Toplumsal Liderler!
*Cinsiyet Eşitliğini Savunan Kadın Grupları!
*Ilımlı gazeteci ve yazarlar! Bu bölümde en ilginç
önerilerden biri de şu, rapordan aynen alıyoruz:
"ABD bu grup (ya da kişilerin) resmi ziyaretlere
katılımlarını sağlayarak, kendi kamuoylarında ve siyaset çevrelerinde daha iyi
tanınmalarını sağlamalı."
Son dönemde birdenbire popüler olan entelektüelleri,
ılımlı din bilginlerini, dernekleri, gazeteci ve yazarları şimdi bir kere daha
düşünün. Ya da Amerikan karşıtı iken, Bilderberg toplantılarına katılacak
kadar ılımlılaşıveren siyasi, akademisyen ve yazarları?
Karşınıza bambaşka bir pencere açılacaktır.(Not: Bir sonraki
yazımızda inşallah Rand Raporu ndan, bu amaç için İslami grupların nasıl tahrik
edileceği, aralarında nasıl ihtilaflar çıkarılacağı, hangi yollarla kuşatma
altına alınacağına yer vereceğiz. Okuduğunuzda gerçekten çok şaşıracaksınız?
Rand ın önerileriyle yaşadığımız gelişmelerin birebir nasıl
örtüştüğünü göreceksiniz.)…
2- RAND Corporation’ın 2020 Türkiye raporu hakkında
RAND Corporation,
birçok alanda olduğu gibi yıllardır Türkiye için de raporlar hazırlıyor.
Kuruluşun Türkiye ile ilgili son raporu Ocak ayında yayımlandı. İnternet sitesi üzerinden indirilebilen rapor, "Turkey's Nationalist Course" (Türkiye'nin Milliyetçi Yönelimi) başlığını taşıyor. Raporun girişinde, Türkiye ve ABD'nin 60 yıldan fazla bir süre stratejik bir ortaklık geliştirdikleri ancak son yıllarda iki ülke arasında ciddi sorunların yaşandığı belirtiliyor.
Kuruluşun Türkiye ile ilgili son raporu Ocak ayında yayımlandı. İnternet sitesi üzerinden indirilebilen rapor, "Turkey's Nationalist Course" (Türkiye'nin Milliyetçi Yönelimi) başlığını taşıyor. Raporun girişinde, Türkiye ve ABD'nin 60 yıldan fazla bir süre stratejik bir ortaklık geliştirdikleri ancak son yıllarda iki ülke arasında ciddi sorunların yaşandığı belirtiliyor.
Raporda varıldığı
belirtilen temel bulgular özetle şöyle sıralanıyor:
Türkiye, kutuplaşmış
bir ülke olmaya devam ediyor.
Ankara, geleneksel
müttefikleri ve Avrasya'daki komşularıyla ilişkilerini dengeliyor.
ABD-Türkiye ilişkileri
istikrarsız olmaya devam edecek ancak ilişkilerdeki büyük bir kırılma
engellenebilir.
Rapor, önümüzdeki on
yıl içinde iki ülke arasındaki sorunların ne olabileceğine dair tespitler yapıp
ortaklığı sürdürülebilmesi için önerilerde bulunuyor.
Türkiye'de raporun en
fazla tartışma yaratan bölümü ise Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK) yaşanan
değişimlerle ilgili yapılan tespitler oldu.
Bu bölümde, "15 Temmuz darbe girişimi sonrası yapılan
tasfiyelerin, askerî liderliğin alışık olunmayan siyasi faaliyetlerinin ve
profesyonellikteki gerilemenin ordudaki orta kademedeki subaylarda tedirginlik
yarattığı" belirtiliyor.
İlgili bölümde, "Orta kademedeki subayların askerî
liderliğe son derece öfkeli olduğu belirtiliyor. Bazı gözlemciler, bu
memnuniyetsizliğin de bir noktada başka bir darbe girişimine dahi neden
olabileceğine inanıyor" ifadesine yer veriliyor.
24.01.2020 tarihinde yayınlanan
bir haberde, RAND’ın “Türkiyenin Milliyetçi Eğilimi” başlıklı raporunu M5
Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ceyhun Bozkurt değerlendirmiş ve sözleri arasında
şunları söylemiştir:
“NATO’nun gizli orduları/gölge ordular kavramıyla tanımlanan Gladyo
yapılanmasını bilirsiniz. Türkiye, yıllardır sabotajlar,
provokasyonlar, çeşitli yollarla (darbeler, dezenformasyonlar, itibar
suikastleri vs.) siyasete müdahaleler gibi yollarla karşılaştığı bu yapıyla,
özellikle 15 Temmuz’dan sonra ciddi bir mücadele yürüttü. Bu tarihten itibaren
gözaltına alınıp tutuklananlara bakıldığında sadece FETÖ’cüleri değil, yıllarca
bu tür operasyonlarda kullanılan bazı unsurları görebiliyoruz. Ayrıca asker
içinde de Batıcı/NATO’cu güç darbe yedi. Hatırlanacak olursa, 15 Temmuz’dan
önce bu güce atıf yapılıyordu ve bu unsurlar ‘ABD’nin TSK ve MİT içindeki
ajanları’ olarak tanımlanıyordu. RAND, adeta zamana yayarak (buna benzer) yeni
bir yapılanma oluşturulmasını önermekte. Çünkü öneri perspektifinde sadece
askerler yok. Siyaset başta olmak üzere muhalefete de atıf yapılıyor ve bu
güçle iletişimin kuvvetlendirilmesi isteniyor. Yani adeta Türkiye’de siyasete
müdahale edecek yeni bir yapılanmanın desteklenmesini istiyor”
“Raporun önemli bir boyutu da askerden askere ilişkilerin
yeniden kuvvetlendirilmesi önerisi. Bilindiği üzere Türk-Amerikan ilişkilerinin
zaten gelişimi, özellikle NATO üyeliğimizden sonra askerden askere güçlü
ilişkiler zemininde yürümüştü. AK Parti döneminde bu kırıldı ve siyaset
mekanizması öne çıktı. ABD, asker içindeki Milliyetçi ve Kemalist kanadın
özellikle 2000’li yıllardaki Amerikan politikalarına karşıtlığı nedeniyle, AK
Parti’yi ve güçlü politik figür olarak Recep
Tayyip Erdoğan’ı desteklemişti. Hatta FETÖ’nün Türk ordusuna kumpas
operasyonlarının da perde arkasındaki güç Washington’du. Ancak özellikle
Erdoğan’ın bölgede Amerikan ve İsrail çıkarlarına karşı çıkan eğilimindeki
artış, Erdoğan’ı ABD’nin ve İsrail’in hedefi yapmıştı. 15 Temmuz saldırıların
zirvesiydi. Bu saldırıyı püskürten Türkiye’nin, RAND Corporation raporunda da
‘milliyetçi yöneliş’ olarak formüle edilen politikası öne çıktı. İşte bu
nedenle RAND, askerin içinde çok azınlık olarak kalan NATO’cu yapılanmayı
yeniden güçlendirme önerisi yapıyor. Bu da önümüzdeki dönemde Türk siyasetinde,
asker başlıklı ciddi tartışmaları beraberinde getirecek gibi görünüyor”
3- BAE büyükelçisi Yusuf
el-Uteybe’nin hacklenen maillerinin ifşası hakkında
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)
Washington büyükelçisi Yusuf el-Uteybe'ye ait olduğu iddia edilen ve bazı
hacker gruplar tarafından yayınlanan e-postalar, Büyükelçinin İsrail yanlısı
Demokrasiyi Savunma Vakfı (FDD) ile yakın ilişki içinde olduğunu ve Türkiye ile
Katar'a karşı ortak politikalar geliştirmeye çalıştıklarını gösterdi.
Büyükelçi Yusuf el-Uteybe'nin
e-posta hesabını ele geçirdiğini savunan bir hacker grubu, Büyükelçiye ait
olduğunu öne sürdüğü bazı postaları ABD'li medya kuruluşları "The Intercept, HuffPost ve The
Daily Beast"e gönderdi. Söz konusu medya kuruluşları hacker grubunun Rusya
uzantılı bir mail adresi kullandığını ve kendilerini daha önce Demokrat
Parti'nin maillerini ele geçiren grupla bağlantılı gösterdiğini belirtti.
The Intercept, hackerların ya
Rus olduğunu ya da kendilerini Rus gibi göstermek için bu bilgileri
verdiklerini yazdı. Bu kuruluşlarda yer alan ve Büyükelçiye ait olduğu öne
sürülen e-postalarda el-Uteybe'nin İsrail yanlısı FDD'nin CEO'su Mark Dubowitz ve Kıdemli
Danışmanı John Hannah ile sık sık yazıştıkları görülüyor.
Bu yazışmalarda iki tarafın da
Arap Baharından endişe ettikleri, Katar'ın Müslüman Kardeşler ve Hamas'a
verdiği desteği "teröre destek" olarak yorumladıkları ve bunun için
önlem alma ve Amerikan politikalarını etkileme hedefi güttükleri anlaşılıyor.
Dubowitz'den el-Uteybe'ye bu yıl
10 Mart'ta gönderildiği iddia edilen bir mektupta, BAE ve Suudi Arabistan'da
faaliyet gösteren uluslararası bazı firmaların İran'da da iş yapmayı
planladıkları belirtilerek söz konusu şirketlerin isim listesi gönderiliyor.
Mektupta Dubowitz, "Daha önce konuştuğumuz gibi bu hedef listedeki
şirketler seçim yapmak durumunda." ifadelerine yer veriyor.
El-Uteybe'nin FDD yetkililerine
gönderdiği iddia edilen bazı e-postalarda Mısır'daki darbeyi "devrim
2.0" olarak adlandırdığı, Sisi yönetimindeki ordunun hükümeti zorla
düşürmediğini, tersine sokağa çıkan halkın taleplerine cevap verdiğini
savunuyor. Yine Büyükelçinin gönderdiği iddia edilen bir mektupta, Ortadoğu'da
ılımlı olarak sadece BAE ve Ürdün kaldığını, ABD'nin aşırılıkçılara karşı bu
ılımlı ülkeleri desteklemesi gerektiğini öne sürüyor.
MAİLLERDEKİ
TÜRKİYE
BÖLÜMLERİ
Yusuf el-Uteybe'ye ait olduğu
iddia edilen e-postalar arasında Türkiye'yle ilgili bölümler de yer alıyor.
Bunlardan birisi 15 Temmuz'daki FETÖ'nün darbe girişimiyle ilgili.
"FDD ve BAE'ye karalama
makalesi" konu başlıklı bir postada, FDD'nin kıdemli danışmanı John
Hannah'ın, "Merhaba Büyükelçi. Size bir makale yolluyorum. Orta büyüklükte
bir Türk gazetesi, FDD ve BAE'yi bazı başkalarıyla birlikte Türkiye'deki
darbenin arkasındaki komplocular arasında zikretmiş. Sizinle birlikte
anılmaktan onur duydum." ifadelerini kullandığı görülüyor.
ERDOĞAN'IN
SON ABD ZİYARETİ DE VAR
Bir başka e-postada ise, FDD'nin
Müslüman Kardeşler üzerine Mayıs başında düzenlediği bir toplantının notları
yer alıyor. Söz konusu postada FDD CEO'su Mark Dubowitz, ABD Temsilciler
Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Ed Royce'a "Türkiye'nin önemli bir
NATO müttefiki olduğu göz önüne alındığında, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile
ilişkilerimizde doğru yaklaşım nedir? Türkiye'yi kaybetmenin ABD için birtakım
stratejik sonuçları olur. Değişim görmek için Erdoğan'a karşı sertleşmemiz mi
gerekiyor?" diye sorduğu görülüyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın son Washington ziyaretine de atıf yapılan e-postada,
"-Kendi değerlerimize sahip
çıkacağımızı açıkça ifade etmeliyiz. Korumalarının geçen hafta burada sebep
olduğu şiddet kabul edilemez.
- Sosyal medya, televizyon,
radyo vs. medyada bir platformumuz olmalı ve bu platformda Türkiye'de hak ve
özgürlüklerin durumu hakkında tartışmalar düzenlenmeli.
- (Türkiye'de) Özgürlüğün
olmamız gerektiği ölçüde güçlü ve net bir savunucusu olmadık."
Bir diğer yazışmada ise 11-14
Haziran tarihlerinde FDD'nin BAE devlet yetkilileriyle gerçekleştirmeyi
planladığı bir konferansın gündem maddeleri tartışılıyor:
"Türkiye'deki gelişmelerin
değerlendirilmesi
- Erdoğan'ın başkanlığının
doğuracağı sonuçlar
- Erdoğan'ın bölgedeki rolü ve
hedefleri
- Kürt Meselesi
- Türkiye'nin zikredilen
ülkelere yönelik politikaları
- ABD ile BAE'nin, Türkiye'yi
daha iyi davranış sergilemeye yönlendirmek ya da mecbur etmek için atabileceği
adımlar
- Siyaset, ekonomi ve güvenlik
açısından kullanılabilecek araçlar"
Ayrıca bkz.: https://www.timeturk.com/bae-nin-abd-buyukelcisinin-sizan-maillerinden-yeni-ayrintilar/haber-706144
4- Rand
Corporation II ve Buzda Dans…
Bir önceki yazımızda
CIA ile birlikte çalışan ve Amerikan yönetimine strateji üreten RAND Corporation’un raporuna yer vermiştik. O yazımızda “Ilımlı İslam Ağı Oluşturmak” için Amerikan yönetimi tarafından desteklenmesi istenen gruplara yer vermiştik. Şimdi sırada
rapordan çok daha çarpıcı bir bölüm var.
rapordan çok daha çarpıcı bir bölüm var.
Bakın Rand Corporation
CIA ve ABD Yönetimine verdiği raporda Ilımlı İslam için neler öneriyor:
Rapordan aynen
alıntılıyoruz:
*Öncelikle
modernistleri destekle, çalışmalarını yayımla, dağıt ve sübvanse et!
*Görüşlerini İslami
eğitim müfredatına derc et!
* İslam gençliğine
sekülerizm ve modernizmi bir karşı kültür seçeneği olarak sun. (Popstar, Alaturka, Buzda Dans, BBG evi…Daha sayalım mı!)
*İlgili ülkelerin
medya ve müfredatı vasıtasıyla onlara ait İslam öncesi ve İslam-dışı tarih ve kültür unsurları hakkında bilgilenmelerini sağla.
(Örneğin İran’da Zerdüştlüğü, Türkiye’de Şaman inancını. Peki değerli okurlarımız siz Türkiye’de amacı ‘Şaman İnancını yaygınlaştırmak ve Şaman değerlerini yeniden canlandırmak” olan bir derneğimiz olduğunu ya da bir bakanlığımızın “Şamanizm ve Neo-Şamanizm” konulu konferans düzenlediğini biliyor muydunuz!.. Bilmediğimiz ne çok şey var değil mi!)
(Örneğin İran’da Zerdüştlüğü, Türkiye’de Şaman inancını. Peki değerli okurlarımız siz Türkiye’de amacı ‘Şaman İnancını yaygınlaştırmak ve Şaman değerlerini yeniden canlandırmak” olan bir derneğimiz olduğunu ya da bir bakanlığımızın “Şamanizm ve Neo-Şamanizm” konulu konferans düzenlediğini biliyor muydunuz!.. Bilmediğimiz ne çok şey var değil mi!)
*Fundemantalistlere
karşı gelenekselcileri (sufiler ve mezhep taklitçilerini) destekle.
*Gelenekselcilerle
fundamentalistler arası anlaşmazlıkları körükle!
*Bu iki grup arasında
ittifaka izin verme!
*Gelenekselci kurumlarda
modernistlerin mevcudiyetini ve profilini arttır! (Siz bunu yenilikçiler olarak da okuyabilirsiniz)
*Sufizmin yayılmasını
teşvik edip popülerleşmesini sağla! (Aaaa… Ne büyük tesadüf… UNESCO 2007’yi Dünya Mevlana yılı ilan etti...)
*Fundemantalistleri
kötü kahramanlar olarak değil, namert olarak sun!
*Aralarındaki
ayrılıkları körükle!
*Din ile devletin
İslamda da ayrı olabileceği ve bunun inancı tehlikeye atmaktan çok onu tahkim edeceği fikrini destekle! Daha ne desinler…
(Bir sonraki yazımızda bizzat CIA tarafından dsteklenen medya kuruluşları ile sivil toplum örgütlerini isim isim çıklıyacağız.. İlginç bağlantıları gördüğünüzde çok şaşıracaksınız.
(Bir sonraki yazımızda bizzat CIA tarafından dsteklenen medya kuruluşları ile sivil toplum örgütlerini isim isim çıklıyacağız.. İlginç bağlantıları gördüğünüzde çok şaşıracaksınız.
Bizi izlemeye devam edin! 06.11.2007
Sarsıcı Rand Raporu’nu
okumaya devam ediyoruz. Washington’da kurulu Rand Corporation’un CIA ile birlikte çalıştığını yeniden hatırlatalım. Soğuk savaş döneminde,
ABD, Sovyet Bloğuna karşı “Yeşil Kuşak Projesi”ni uygulamaya koydu. Bu proje NSC Drective 10/2 adıyla “en yüksek gizlilik kodu” ile kodlandı. Bu çerçevede, “Office of Special Projects” yani “Özel Projeler Birimi” kuruldu. Birim direk CIA’ya bağlı olarak çalıştı.
Bu birimin en önemli
aktivitelerinden birisi medya alanında oldu. O dönem radyolar en etkin kitle iletişim araçlarıydı. Radio Liberation (Özgürleşme Radyosu) ve Radio Free Europe (Özgür Avrupa Radyosu) bizzat CIA tarafından finanse edildi. CIA deşifre olmamak ve inandırıcılığını sağlamak için bu kurumlarda anadili Rusca olan Rusları çalıştırıyordu! Nitekim bu iki kanal bir süre sonra Demir Perde ülkelerinde en muteber radyo kanalları olarak ün kazandı!
Peki şimdi “Ilımlı
İslam Projesi” için böyle bir çalışma var mı? Evet var! Şu anda
İslam ülkelerinde yayın yapan Radyo Sawa ve El-Hurre televizyonu bizzat Amerika tarafından fonlanıyor. Rakam az değil. Rand
Corporation’un raporuna göre; bu iki kanalın Amerikan yönetimine maliyeti yıllık 700 milyon dolar!
Radyo Sawa 2002
yılında yayına başladı. Pop müzik ve haber kanalı. Şu an Orta Doğu’da en popüler radyo istasyonlarından biri. Özellikle arap gençler üzerinde etkili.
El Hurre televizyonu
ise uydu üzerinden yayın yapıyor. Celal Talabani, Barzani gibi isimlerin sık sık çıkıp mülakat verdiği bir kanal. Ne garip; El Hurre’de; özgürlük demek. Daha doğrusu Hurre’nin kelime anlamı “özgür kadın!” (Hatırlayalım Demir Perde ülkelerine yönelik
kurulan Radyo’nun adı da Radio Liberation, yani Özgürlük Radyosu’ydu)
kurulan Radyo’nun adı da Radio Liberation, yani Özgürlük Radyosu’ydu)
Ama asıl can alıcı
ayrıntıyı en sona sakladık: Basın Yayın Genel
Müdürlüğü kayıtlarına göre Radyo Sawa, Türkiye’de Akredite Yabancı Basın kuruluşları arasında bulunuyor. Türkiye’de Irak ve Suriye sınırına yakın güneydoğu illerimizde Arapça yayın yapıyor.
Ankara
Temsilciliği’nin adresi Çankaya’nın Or-An semtinde. Ama garip bir ayrıntı
daha dikkatimizi çekti. Radyo Sawa’nın Ankara
temsilciliği ile El Jazeera Children’s Channel yani El Cezire Çocuk Kanalı’nın Ankara bürosu aynı adres!
Radyo Sawa ile El
Cezire Çocuk Kanalı’nın; temsilcisi de aynı kişi!
Bize çok ilginç
geldi.. Sizce de öyle değil mi!
***
İstihbaratçıların Yeni
Çalışma Alanı: Kuran
Son günlerde Amerika’dan “Feminist Kuran meali yazıldı,
İslamsız Kuran meali yayınlandı” gibi haberleri yoğun olarak almaya başladık. Son gelen haber ise istihbarat servislerinin harıl harıl “Kuran tefsiri” yazmakta olduğu. Peki bu haberler ne anlama geliyor?
Bir süredir Amerika
başta olmak üzere Batı’dan yeni Kuran meal ve tefsirlerin yazıldığı haberleri geliyor. Bu tefsirler ve mealler oldukça tepki çekecek tarzda kaleme alınıyor.
Kimi tefsirlerde Feminist
ideolojiyi desteklemek adına Kuran olduğundan farklı aksettiriliyor. İran
asıllı ABD’li yazar Lale Bahtiyar’in mealinde, ‘İslam’, ‘din’, ‘ Müslüman’
kelimeleri geçmiyor.
20 ülkenin
istihbaratı toplandı
Dünya Bülteni’nin ortaya
çıkardığı diğer bir gelişme ise 20 ülkenin istihbarat biriminin ABD’nin florida eyaletinde 4-7 Mart tarihleri arasında düzenledikleri ‘Seküler İslam Zirvesi’nde modern bir tefsir yazmak için bir araya geldiği…
Amerika’da düzenlenen
toplantıya 20 ülkenin istihbarat uzmanları iştirak etti. Zirve, ABD’nin Florida eyaletinin St. Petersburg kentinde 4-7 Mart tarihleri arasında gerçekleşti.
Toplantı iki bölüm
halinde düzenlendi: Biri 4-5 Mart tarihleri arasında entelektüeller arasında yapılan bir toplandı idi. Diğeri ise yine aynı
yerde 5-7 Mart tarihleri arasında 20 ülkenin istihbaratı arasında yapılan toplantıydı. Her iki toplantı da “Secular Islam Summit / Seküler İslam Zirvesi” adı altında gerçekleşti.
Araştırma merkezleri,
araştırmacılar ve uzmanlar bu toplantıya çalışmaları ve araştırmaları ile büyük destek vermek için canhıraş uğraştılar.
Neyi hedefiyorlar? Peki Kuran üzerinde
yapılan bu tahrif çalışmaları neyi hedefliyor?
İyibilgi’ye konuşan gazeteci yazar Turan Kışlakçı şunları söylüyor: “Bu plan içinde bir
plan aslında. Önce İslamiyet’i radikal bir terör ideolojisi olarak sunan Amerika ve yandaşları, şimdi de kendilerince bu terörü önlemek için Kuran’ı değiştirmeye kalkıyor. Hedefleri İslam dünyası içinde yeni bir kültürel savaş başlatmak.
BOP’un kutsal
kitabı
Daha önce yaptıkları işgaller, piyasaya sürdükleri yarısı ayetlerden yarısı kendi propagandalarından müteşekkil “Gerçek Furkan” uydurmacası hiç bir şekilde İslam dünyasınca benimsenmedi.
Daha önce yaptıkları işgaller, piyasaya sürdükleri yarısı ayetlerden yarısı kendi propagandalarından müteşekkil “Gerçek Furkan” uydurmacası hiç bir şekilde İslam dünyasınca benimsenmedi.
Yeni bir taktikle
Büyük Ortadoğu Projesi’ne kutsal kitap hazırlıyorlar. Ilımlı İslam’ın ılımlı
Kuran’ı olsun istiyorlar.
Bazı yayınevleri ve
gazeteler -ki bunların başında ‘El Hayat’ gazetesi geliyor- bu propaganda için kullanılıyor. Tabi paravan din adamları da var bu projenin içinde. ”
Bu din adamlarının
kimler olduğu konusunda iyibilgi’ye bilgi veren Kışlakçı şunları beyan ediyor: “İslam dünyasından bu çalışmalara destek veren isimler Batı tarafından özellikle seçilmiş gibi görünüyor. Çünkü bu isimler İsrail’in Filistin’e işgaline sessiz kalan, destek olan ve kendi kültürleri ile savaş içine girmiş kişiler.” Peki, Kuran gerçekten tahrif edilebilir mi? Kur’an’da Allah’ın Kur’an’ı koruma altına aldığı ve kıyamete kadar koruyacağı
yazılı. Şu ana kadar Kur’an üzerinde gerçekleştirilen tüm değiştirme çalışmaları başarısız oldu.
yazılı. Şu ana kadar Kur’an üzerinde gerçekleştirilen tüm değiştirme çalışmaları başarısız oldu.
İşte paravan din
adamları
İstihbarat ekiplerinin
Kuran toplantılarına katılan isimler ise:
Ayaan Hirsi Ali, Magdi
Allam, Mithal Al-Alusi, Shaker Al-Nabulsi, Nonie Darwish, Afshin Ellian, Tawfik Hamid, Shahriar Kabir, Hasan Mahmud, Wafa
Sultan, Amir Taheri, Ibn Warraq, Manda Zand Ervin, Banafsheh Zand-Bonazzi.
Zirveye iştirak eden
kişilerin ülkeleri ise şunlar: Mısır, Suudi Arabistan, İran, Irak, Ürdün, Pakistan,
Bangladeş.
27.03.2007