Soru: “İslam’da cinsel anormalliklerin hükmü nedir? İslam bu
meseleye fetva verir mi? Cinsel anormalliklerin psikolojik bir hastalık
olduğuna itibar ettiğimizde buna karşı nasıl bir tutum takınmalıyız? Bizler
kendisinde cilt hastalığı olan kimseyi, abdest almaya gücü yetmediği için
bundan sorumlu tutmuyoruz. Psikiyatri uzmanlarının geneli cinsel
anormalliklerin, uzun bir sürecin tamamlanmasından sonra ortaya çıkan tabiî bir
durum olduğu hususunda söz birliği etmişlerdir. Durum böyle olduğuna göre âlemlerin
rabbi onları çift cinsiyetli olarak yarattığı halde onları, kendiliğinden gelişen
bir durum ve işlemedikleri bir günah sebebiyle nasıl cezalandırır?
Cevap: Hamd Allah’a, salat ve selam Allah’ın rasulüne, âl’ine ve
ashabına olsun. Bundan sonra:
İster erkekler arasında livata, ister kadınlar arasında
sihak (lezbiyenlik) olsun, cinsel sapmaların bunun öncülerinin haram oluşunda
ihtilaf yoktur. Bu iki suçun cezaları da farklıdır. Livata (erkek erkeğe
ilişki)nin cezası öldürülmektir. Lezbiyenliğe gelince bunun had cezası yoktur,
ancak ta’zir cezası söz konusudur. Mevsuatu’l-Fıkhiyye’de şöyle denilir: “Fakihler
livatanın (erkek erkeğe ilişkinin) haram olduğu hususunda ittifak etmişlerdir.
Zira bu en ağır çirkinlerdendir. Nitekim Allah Teâlâ Kerim Kitabında bunu
işleyenleri zemmedip ayıplamış ve şöyle buyurmuştur:
“Lût'u da (gönderdik). O, kavmine demişti ki: “Gerçekten siz, daha önce
hiçbir milletin yapmadığı bir hayâsızlığı yapıyorsunuz! Siz, ille de erkeklere
yaklaşacak, yol kesecek ve meclislerinizde edepsizlikler yapacak mısınız?” (Ankebut 28-29)
“İnsanlar içinden erkeklere mi
yaklaşıyorsunuz? Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıyorsunuz!
Doğrusu siz sınırı aşmış bir kavimsiniz!” (Şuara 165-166)
Yine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de
şöyle buyurmuştur: “Allah Lut kavminin amelini işleyene lanet etsin.”
Yine Mevsuatu’l-Fıkhiyye’de şöyle denilir: “Fakihler
arasında sihak’ın (lezbiyenliğin) haram olduğu hususunda ihtilaf yoktur. Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Sihak (lezbiyenlik) kadınlar arasında bir
zinâdır.”
Nitekim İbn Hacer bunu büyük günahlar arasında
saymıştır. Fakihler lezbiyenliğin bir had cezası olmadığında ittifak
etmişlerdir. Çünkü o bir zina değildir. Ancak bir masiyet (günah) olduğu için bundan
dolayı ta’zir cezası gerekir.”
Bunlar fiil olarak işlenenler hakkındadır. Ama
azmetmek ve tasarlamak şeklinde olmayan, sözlü ve fiili olarak
gerçekleştirilmeyen mücerret meyilden dolayı insan cezalandırılmaz. Bilakis
böyle bir kimsenin nefsiyle mücadelesi, takvasının alametidir ve övgüyü
gerektiren büyük taatlerdendir. Kişinin kendi zorlamasıyla oluşmayan, nefsinin
hevasına uymamış kimsenin mücerret meyilden olayı kötülenmesi veya
cezalandırılması caiz değildir. Bilakis hayırda yardımlaşmak, kötülüklerin
görünen ve görünmeyeninden uzaklaşmak gerekir. Böyle bir şeyle müptela olan
kimsenin güzelce sabretmesi, içinde hissettiği sapmış meyillerle mücadele
etmesi ve insanlardan kendisine karşı bulduğu muamelelere sabretmesi gerekir.
Bu husus anlaşıldıysa, cinsel sapmaya dair
mücerret meyli olan, söz veya fiil olarak bir şey işlemeyen bu tür insanlara
karşı durumlarına uygun şekilde, nefislerinin şerriyle mücadele ettiklerinden
dolayı güzel muamelede bulunulması gerekir. Onların psikoljik veya organları
bakımından hissettikleri rahatsızlığa karşı yardımcı olunması gerekir.
Ama haram
kılınan fiilleri işleyenlere gelince, onlara mutlak olarak; işledikleri fiilin
çirkinliğinden sorumluluğu kaldıran ve yaptıkları işin çirkinliğini hafifleten psikolojik
hastalık sahibi gibi muamele edilmesi doğru olmaz! Bilakis öğüt vermek ile
kötülüğü yasaklamanın, fesadı engellemek ve hatayı cezalandırmanın arasını
birleştirerek muamele etmek gerekir. Herkes durumuna, konumuna ve güç
yetirdiğine göre davranmalıdır.
Burada bu açıdan cinsel sapmaların sınırında
durmayan, bilakis sahipleri için bütün suçları temize çekmeye sürükleyen ve
cezaları kaldıran, hatta suç sahiplerine musamaha gösterip onlara daha fazla
haklar veren çirkin hatalara uyarıda bulunmamız gerekir.
Bunu ve bunun toplumlar üzerindeki etkisini
düşünmek bunun batıl olduğunu anlamak için yeterlidir. Nitekim durum bizi şöyle
bir soruya zorluyor: “Hırsızlık yapanın eli kesilir. Psikolojik bir hastalık
sebebiyle hırsızlık yaparsa nasıl olur?”
İnsanın yaratılışına gelince, Allah Teâlâ insanı
düzgün bir fıtrat üzere yaratmıştır. Sonra kendisi çevresi yahut insan ve cin
şeytanları sebebiyle sapmalara ve diğer afetlere yönelmiştir. Nefis kötülüğü
emredicidir. Bunun başka sebepleri de olabilir. Cinsel anormalliklerin
yaratılıştan tabiî bir hal olduğu, insanın iradesi dışında geliştiği görüşü
yanlıştır.
İnsan nefsini faydalı işlerle meşgul etmezse onu
habis işlere varis olmaya arz etmiş olur. Kişinin Allah’a taati ve Allah’ı
zikretmeyi artırması gerekir. Ondan ayak kaymalarına karşı korumasını istemeli,
çeşitli yakınlık vesileleriyle rabbine yaklaşmalıdır.
Umeyye oğulları halifelerinden biri şöyle
demiştir: “Şayet Allah bize Lut kavminin kıssasını anlatmasaydı, bir erkeğin
bir erkeğe ilişki kuracağını hiç zannetmezdim.”
Nitekim Halid b. el-Velid radiyallahu anh’den
sabit olduğuna göre O, bir bölgede tıpkı kadının nikâhlandığı gibi erkeğin nikâhlandığını
görünce Ebu Bekr es-Sıddık radiyallahu anh’e mektup yazmış ve Ebu Bekr radiyallahu
anh de sahabe radiyallahu anhum ile istişare etmiştir. Ali radiyallahu anh bu
konuda en şiddetli sözü söyleyenleri idi ve şöyle dedi:
“Böyle bir şeyi ancak tek bir ümmet yaptı. Allah
onlara ne yaptığını size öğretmiştir. Ben onların ateşle yakılmaları görüşündeyim.”
Bunun üzerine Ebu Bekr radiyallahu anh Halid radiyallahu anh’e mektup yazmış, o
da onları yakmıştır. (İbn Ebi'd-Dunyâ Zemmu’l-Melahi’de (no:140) hasen isnadla
rivayet etmiştir.)
İbn Abbas radiyallahu anhuma, Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Lut kavminin amelini işleyeni gördüğünüzde
yapanı da, yapılanı da öldürün.” Sünen sahipleri rivayet etmişlerdir.
Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem üç
defa Lut kavminin amelini işleyene lanet etmiştir. Bu da bunun büyük
günahlardan olduğunu gösterir.
Allah Azze ve Celle Lut kavmini cezalandırarak
yere geçirmiş, yeri altüst etmiş, üzerlerine sahiplerine isabet eden taşlar yağdırmıştır.
Hâlbuki Firavun ve kavmini sadece suda boğmuştur. Ad kavmini yalnız fırtına ile
cezalandırmıştır. Semud kavmini yalnız sayha ile cezalandırmıştır. Bu da Lut
kavminin işlediği suçun büyüklüğünü ve fıtrata ne kadar aykırı olduğunu göstermektedir.
Allah Teâlâ: “Allah’ın insanları yarattığı
fıtrat üzere” (Rum 30) buyurmuştur. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
de:
“Her doğan fıtrat üzere doğar, ana babası onu
ya Yahudileştirir, ya Hristiyanlaştırır, ya Mecusileştirir” buyurmuştur. Buhârî
ve Muslim rivayet etmişlerdir.
Kudsi hadiste de Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Muhakkak
ki ben kullarımın tamamını hanifler olarak yarattım, şeytanlar onlara geldiler
ve dinlerinden kopardılar” Muslim rivayet etmiştir.
Geçen nasları düşünen kimse kesin olarak anlar
ki Allah Teâlâ, insanları düzgün bir fıtrat üzere yaratmaktadır. Bu fıtrattan
sapan, kendi işledikleri sebebiyle, şeytanın adımlarını izlemesi, bozucu etken
olan sebeplere uyması yüzünden sapmaktadır.
Kişi bir huy üzerindeyse, bunların çoğu
kazanarak elde edilen şeylerdir. Nitekim Beyhaki Şuabu’l-İman’da Ebu’d-Derda radiyallahu
anh’den şöyle rivayet etmiştir:
“İlim ancak öğrenmekle elde edilir. Hilim (ağırbaşlılık)
ancak ağırbaşlı davranmaya çalışarak olur. Kim hayrı araştırırsa ona verilir,
kim de şerre düşmeye çalışırsa ona düşer.”
Kim birşeyle çok meşgul olursa onunla tanınır.
Bu yüzden kötülenmiş huylara ve çirkin günahlara galip gelmek için nefisle
mücahede etmek gerekir. Böylesi kötü bir huyu da terk etmek için doğru yolu
tutmaya devam etmek zorunludur.
Eğer cinsel anormallik bir hastalıksa, Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Tedavi olun. Zira Allah devasını indirmediği
hiçbir hastalık indirmemiştir. Ancak yaşlılık hariç” Bunu Ahmed, Ebû Dâvûd
ve Tirmizî rivayet etmişlerdir. Yaşlışık haricinde tedavisi olmayan hiçbir
hastalık yoktur.
Cinsel anormalliği olanların tedavisi de
şunlardır:
1- Allah Azze ve Celle’ye samimi tevbe etmek,
Allah’ın haklarından ihmal edilen şeylerden dolayı pişmanlık duymak, bu
günahtan uzaklaşmak hususunda azimli ve kararlı olmak. Kim tevbe ederse Allah
tevbe edenin tevbesini kabul eder.
2- Vaktini Allah’a taat ile meşgul etmek, Allah
Subhanehu ve Teâlâ’yı çokça zikretmek. Allah’a itaat etmek kişiye hoş bir hayat
kazandırır. Kim Allah ile olursa, Allah da onunla olur. Allah Teâlâ şöyle
buyurmuştur: “Erkek veya kadın, mümin olarak kim salih amel işlerse, onu
mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız ve mükâfatlarını, elbette yapmakta
olduklarının en güzeli ile veririz.” (Nahl 97)
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Kim benim
hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz” (Taha 123) Allah’ı zikretmek
kalpleri onarır ve huzura kavuşturur:
“Beni zikredin ki, ben de sizi zikredeyim.”
(Bakara 152)
Kudsi hadiste şöyle gelmiştir: “Ben kulumun
zannına göreyim ve beni zikrettiği sürece onunla beraberim. Eğer beni nefsinde
zikrederse ben de onu nefsinde zikrederim. Eğer beni bir topluluk içinde
zikrederse ben de onu onlardan daha hayırlı bir topluluk içinde zikrederim. Eğer
bana bir adım yaklaşırsa ben ona bir dirsek boyu yaklaşırım. Bana bir dirsek
boyu yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. Eğer bana yürüyerek gelirse ben
ona koşarak giderim.” Buhârî ve Muslim rivayet etmişlerdir.
3- Salihlerle arkadaşlık etmeli, onların
meclislerine yaklaşmalı, bâtıl ehlinden uzaklaşmalı ve kötülük işleyen
kimselerle bir araya gelmeyi terk etmelidir. Zira kişi zorunlu olarak bir araya
geldiği kimselerden muhakkak etkilenir. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur:
“Kişi dostunun dini üzeredir. O halde biriniz
kiminle dostluk ettiğine dikkat etsin.” Ahmed, Ebû Dâvûd ve Tirmizî rivayet
etmişlerdir.
Yine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurmuştur: “Salih arkadaşın misali ile kötü arkadaşın misali, misk
satıcısı ile demir körükçüsünün misali gibidir. Misk satıcısından ya güzel koku
satın alırsın yahut ondan güzel koku bulursun. Demir körükçüsü ise ya bedenini
veya elbiseni yakar yahut ondan kötü koku duyarsın.” Buhârî ve Muslim
rivayet etmişlerdir.
4- Bu çirkinliğe ulaştıracak kapı ve
pencerelerin kapanması gerekir. Bu da genç oğlanlara bakmaktan gözü yummakla,
onlarla yalnız kalmamakla olur. Zira genç oğlanlara şehvetle bakmak ilim
ehlinin ittifakıyla haramdır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Mü’minlere söyle bakışlarını kıssınlar,
cinsel organlarını korusunlar. Bu onlar için daha temizdir. Muhakkak ki Allah
ne yaptıklarını bilmektedir.” (Nur 30)
5- Allah Teâlâ’ya dua edip sığınmak, hesap
gününü hatırlamak gerekir. Zira hesap gününü hatırlamak, el-Cebbar Azze ve
Celle’nin huzurunda durdurulduğunu düşünmek bu masiyetten uzaklaştırır.
6- Kabirleri ziyaret etmek ve ölüleri hatırlamak
gerekir. Kişi kendini onlar arasında saymalı, dünyadan ayrılmış olduğunu, onun
lezzet ve şehvetlerini terk etmiş olduğunu, bunların hepsinin tükenip günahları
ve utancı ile başbaşa kaldığını düşünmelidir.