Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

29 Ocak 2024 Pazartesi

Eşinden Önce Müslüman Olanların Nikâhları

Ülkemizde İslâm dışında dinler olan; Hristiyanlık, Yahudilik, Ateizm, Ataizm, Komunizm, Laisizm, Demokrasi, LGBT, Deizm, Fanatizm, Paganizm gibi bâtıl dinleri din edinmiş kâfirler çokça bulunduğu gibi, plandemi sürecinde de cemaatle namazların ve haccın yasaklanması gibi sarih küfürleri ikrar ederek dinden irtidat eden birçok kimseler olmuştur. Burada nakledeceğim hususlar, evli olduğu halde eşinden önce bu gibi küfürlerden tevbe ederek İslam’a giren kadınların ve erkeklerin nikâhlarının durumu hakkındadır. - 

Uyarı; Müslüman olduğunu iddia ettiği halde oy kullanan, demokrasiyi öven, partileri ve particileri seven, Atatürk'ü seven, futbol takımına fanatizm yapan, Allah'tan başkasından medet isteyen ve benzerleri kimseler ya münafıklardır yahut dinleri konusunda cahildirler, bu konu bu tür kimseler hakkında değildir, zira bu kimseler İslam hukukuna muhatap kimselerdir, nikâhları geçerlidir. Burada küfründen bahsedilenler açıkça Allah'ın ve rasulünün hükmü olduğunu kabul ettikleri şeyleri red ve inkar eden, yalanlayan kimselerdir.

Müslüman kadının kâfir erkekle evlenmesi haramdır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَلَا تُنْكِحُوا الْمُشْرِكِينَ حَتَّى يُؤْمِنُوا

Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın.” (Bakara 221)

Kurtubî dedi ki: “Nikâhlamayın” yani müslüman kadını müşrik erkekle evlendirmeyin demektir. Ümmet, müşrik erkeğin mü’mine kadınla asla ilişkiye giremeyeceği hususunda icma etmiştir. Çünkü bunda İslâm’a karşı bir kusur söz konudur.”[1]

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

لَا هُنَّ حِلٌّ لَهُمْ وَلَا هُمْ يَحِلُّونَ لَهُنَّ

Ne bunlar onlara helaldir, ne de onlar bunlara helal olur.” (Mumtehine 10)

Buhârî rahimehullah Sahih’inde şöyle başlık açmıştır: “Zımmînin veya harbî kâfirin nikâhı altında bulunan müşrike veya Hristiyan kadının müslüman olması babı. Abdulvaris dedi ki, Halid, İkrime’den, o İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan şöyle dediğini rivayet etti:

إِذَا أَسْلَمَتِ النَّصْرَانِيَّةُ قَبْلَ زَوْجِهَا بِسَاعَةٍ حَرُمَتْ عَلَيْهِ

“Hristiyan bir kadın, kocasından bir saat önce İslâm'a girdiğinde, o kadın, kocasına haram olmuştur.” Mucahid rahimehullah dedi ki:

إِذَا أَسْلَمَ فِي العِدَّةِ يَتَزَوَّجُهَا

“Kadın İslâm'a girdiği zaman, henüz iddeti içinde iken kocası da İslâm'a girse, kadını ile evlenir.” Allah Azze ve Celle buyurdu ki: “Bunlar onlara helâl değildir, onlar da bunlara helâl olmazlar” (Mumtehine 10)

El-Hasen el-Basrî ve Katade rahimehumallah müslüman olan (karı koca) iki Mecusi hakkında dediler ki:

هُمَا عَلَى نِكَاحِهِمَا وَإِذَا سَبَقَ أَحَدُهُمَا صَاحِبَهُ وَأَبَى الآخَرُ بَانَتْ لاَ سَبِيلَ لَهُ عَلَيْهَا

“Onlar kendi nikâhları üzeredirler. Onlardan biri diğerinden önce İslâm'a girer, öteki İslâm'a girmekten çekinirse, kadın kesin olarak ondan ayrılmıştır. Bu takdirde koca için kadın üzerine başka hiçbir yol kalmamıştır.”[2]

Bunun örnekleri:

1- Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in kızı Zeyneb Cahiliyye’de Ebu’l-Âs b. er-Rabî ile evli idi. Müslüman olduğu zaman aralarındaki nikâh fesih oldu ve Zeyneb babasına katıldı. Kocası Ebu’l-Âs müslüman olunca Nebî sallallahu aleyhi ve sellem onu kocasına geri döndürdü.

İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan:

رَدَّ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ابْنَتَهُ زَيْنَبَ عَلَى أَبِي الْعَاصِ بْنِ الرَّبِيعِ بَعْدَ سِتِّ سِنِينَ بِالنِّكَاحِ الأَوَّلِ وَلَمْ يُحْدِثْ نِكَاحًا

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem kızı Zeyneb’i Ebu’l-As b. er-Rabi’ye altı sene sonra ilk nikâhıyla döndürdü, yeni bir nikâh yapılmadı.”[3]

Kocası kendisinden sonra müslüman olan kadın, yeni bir nikâha gerek olmadan kocasına döner. Eğer iddeti devam ederken kocası müslüman olursa kadın kocasının nikâhına döner. Eğer iddeti bittikten sonra kocası müslüman olursa kadın kocasına dönmek veya dönmemek konusunda özgürdür.

Tirmizî dedi ki: “İlim ehli katında uygulama bu hadise göredir. Kadın kocasından önce müslüman olur, sonra iddeti süresi içinde kocası da müslüman olursa, iddet devam ettiği sürece kocası ona daha hak sahibidir. Bu Malik b. Enes, el-Evzai, eş-Şafii, Ahmed ve İshak (b. Rahuye)’nin de görüşüdür.”[4]

İbn Abdilber dedi ki: “Âlimler kâfire kadın müslüman olduğu zaman iddet süresi bittiğinde, eğer kocası iddeti süresi içinde müslüman olmamışsa kocasının ona bir yolu olmadığı hususunda ihtilaf etmemişlerdir.”[5]

İbnu’l-Kayyım dedi ki: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hükmü, (küfür dönemindeki) nikâhın mevkuf (beklemede) olduğunu göstermektedir. Eğer adam kadının iddeti tamamlanmadan önce müslüman olursa, kadın onun hanımıdır. Eğer iddeti tamamlanmışsa kadın dilediği kimseyle evlenir veya kocasının müslüman olmasını bekler. Eğer kocası müslüman olursa yeni bir nikâha gerek olmadan onun eşi olur.”[6]

2- Kurtubî dedi ki: Talha b. Ubeydillah’ın nikâhı altında Erva bt. Rebia b. el-Haris b. Abdilmuttalib vardı. İslam aralarını ayırdı. İslâm’da Halid b. Said b. el-Âs radıyallahu anh ile evlendi. Bu kadın kâfirlerin Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e kaçan kadınlarından idi. Halid radıyallahu anh onunla evlendi.”[7]

3- Enes radıyallahu anh’den:

تَزَوَّجَ أَبُو طَلْحَةَ أُمَّ سُلَيْمٍ فَكَانَ صِدَاقُ مَا بَيْنَهُمَا الْإِسْلَامَ أَسْلَمَتْ أُمُّ سُلَيْمٍ قَبْلَ أَبِي طَلْحَةَ فَخَطَبَهَا فَقَالَتْ إِنِّي قَدْ أَسْلَمْتُ فَإِنْ أَسْلَمْتَ نَكَحْتُكَ فَأَسْلَمَ فَكَانَ صِدَاقَ مَا بَيْنَهُمَا

“Ebu Talha radıyallahu anh, Umm Suleym radıyallahu anha ile evlendi. Aralarındaki mehir sadece İslam idi. Umm Suleym radıyallahu anha Ebu Talha’dan önce müslüman olmuştu. Ebu Talha ona talip olunca Umm Suleym dedi ki:

“Ben müslüman oldum. Eğer sen de müslüman olursan beni nikâhlayabilirsin.” Bunun üzerine o da müslüman oldu ve bu mehirleri oldu.”[8]

4- İbn Şihab (ez-Zuhrî) rahimehullah dedi ki: Ona şöyle ulaştı:

أَنَّ نِسَاءً كُنَّ فِي عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُسْلِمْنَ بِأَرْضِهِنَّ وَهُنَّ غَيْرُ مُهَاجِرَاتٍ وَأَزْوَاجُهُنَّ حِينَ أَسْلَمْنَ كُفَّارٌ مِنْهُنَّ بِنْتُ الْوَلِيدِ بْنِ الْمُغِيرَةِ وَكَانَتْ تَحْتَ صَفْوَانَ بْنِ أُمَيَّةَ فَأَسْلَمَتْ يَوْمَ الْفَتْحِ وَهَرَبَ زَوْجُهَا صَفْوَانُ بْنُ أُمَيَّةَ مِنَ الْإِسْلَامِ فَبَعَثَ إِلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ابْنَ عَمِّهِ وَهْبَ بْنَ عُمَيْرٍ بِرِدَاءِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَمَانًا لِصَفْوَانَ بْنِ أُمَيَّةَ وَدَعَاهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى الْإِسْلَامِ وَأَنْ يَقْدَمَ عَلَيْهِ فَإِنْ رَضِيَ أَمْرًا قَبِلَهُ وَإِلَّا سَيَّرَهُ شَهْرَيْنِ فَلَمَّا قَدِمَ صَفْوَانُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِرِدَائِهِ نَادَاهُ عَلَى رُءُوسِ النَّاسِ فَقَالَ يَا مُحَمَّدُ إِنَّ هَذَا وَهْبَ بْنَ عُمَيْرٍ جَاءَنِي بِرِدَائِكَ وَزَعَمَ أَنَّكَ دَعَوْتَنِي إِلَى الْقُدُومِ عَلَيْكَ فَإِنْ رَضِيتُ أَمْرًا قَبِلْتُهُ وَإِلَّا سَيَّرْتَنِي شَهْرَيْنِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ انْزِلْ أَبَا وَهْبٍ فَقَالَ لَا وَاللَّهِ لَا أَنْزِلُ حَتَّى تُبَيِّنَ لِي فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَلْ لَكَ تَسِيرُ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ فَخَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قِبَلَ هَوَازِنَ بِحُنَيْنٍ فَأَرْسَلَ إِلَى صَفْوَانَ بْنِ أُمَيَّةَ يَسْتَعِيرُهُ أَدَاةً وَسِلَاحًا عِنْدَهُ فَقَالَ صَفْوَانُ أَطَوْعًا أَمْ كَرْهًا؟ فَقَالَ بَلْ طَوْعًا, فَأَعَارَهُ الْأَدَاةَ وَالسِّلَاحَ الَّذِي عِنْدَهُ ثُمَّ خَرَجَ صَفْوَانُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَهُوَ كَافِرٌ فَشَهِدَ حُنَيْنًا وَالطَّائِفَ وَهُوَ كَافِرٌ وَامْرَأَتُهُ مُسْلِمَةٌ وَلَمْ يُفَرِّقْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَيْنَهُ وَبَيْنَ امْرَأَتِهِ حَتَّى أَسْلَمَ صَفْوَانُ وَاسْتَقَرَّتْ عِنْدَهُ امْرَأَتُهُ بِذَلِكَ النِّكَاحِ

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanında kocaları henüz kâfir olan bazı kadınlar hicret etmeksi­zin müslüman olmuşlardır. Onlardan biri de el-Velid b. el-Mugira’nın kızıdır ki Safvan b. Umeyye’nin karısı idi. Mekke'nin fet­hi günü müslüman oldu. Kocası Safvan İslâm’a girmedi ve kaçtı. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Safvan'a, amcası Vehb b. Umeyr’i güven altında olduğuna işaret olmak üzere hırkasını vererek peşinden gönderdi ve İslâm'a davet etti. Vehb'e şöyle talimat verdi:

Safvan razı olursa İslâm'ı kabul edecek, gelmek istemezse ona iki ay müd­det tanınmıştır.” Safvan, elinde hırka ile Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına gelince cemaat arasında:

“Ey Muhammed! İşte şu Vehb b. Umeyr, hırkanı bana ge­tirerek beni çağırdığını, razı olursam İslâm’a gireceğimi, olmazsam bana iki ay süre tanıyacağını söyledi” deyince Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Ey Ebû Vehb! Bineğinden inebilirsin” buyurdu. Safvan:

“Hayır. Bana kararını açıklamadan vallahi inmem” deyin­ce Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Sana dört ay süre tanıdım” buyurdu. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hevâzin kabilesini Islâm’a davet etmek üzere Huneyn'e hareket etti. Orada Safvan'a haber göndererek emanet olmak üzere silah ve bazı malzeme getirmesi­ni söyledi. Safvan gelince:

“Bunları kendi rızamla mı vereceğim, yoksa zorla mı ala­caksın?” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de:

Kendi rızanla” buyurunca, yanındaki silah ve malzeme­yi verdi. Daha sonra Safvan kendisi kâfir, karısı müslüman olarak Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte Huneyn ve Taif savaşlarına katıl­dı. Müslüman oluncaya kadar da Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem karısını ondan ayırmadı. İslâm'a girdikten sonra eski nikâhlarıyla hayat­larını sürdürdüler.”[9]

İbn Şihab rahimehullah dedi ki:

كَانَ بَيْنَ إِسْلَامِ صَفْوَانَ وَبَيْنَ إِسْلَامِ امْرَأَتِهِ نَحْوٌ مِنْ شَهْرَيْنِ قَالَ ابْنُ شِهَابٍ وَلَمْ يَبْلُغْنَا أَنَّ امْرَأَةً هَاجَرَتْ إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَزَوْجُهَا كَافِرٌ مُقِيمٌ بِدَارِ الْكُفْرِ إِلَّا فَرَّقَتْ هِجْرَتُهَا بَيْنَهَا وَبَيْنَ زَوْجِهَا إِلَّا أَنْ يَقْدَمَ زَوْجُهَا مُهَاجِرًا قَبْلَ أَنْ تَنْقَضِيَ عِدَّتُهَا

“Safvan, karısının müslüman oluşundan bir ay kadar sonra İslam'a girmiştir. İbn Şihab der ki: “Kocası küffar memleketinde kâfir olarak ka­lan bir kadın, Allah ve Rasulü uğrunda hicret edip müslüman olunca kocasından kesin olarak ayrılıyordu. Ancak kocası iddeti bitmeden Müslüman olarak hicret eder gelirse ayrılık olmuyor­du.”[10]

İbn Abdilber dedi ki: “Bu hadisi sahih ve muttasıl bir yoldan bilmiyorum. Bu hadis meşhurdur ve siyer âlimleri katında malumdur. İbn Şihab rahimehullah siyer ehlinin imamı ve âlimidir. Yine Şa’bî rahimehullah da öyledir. Bu hadisin şöhreti isnadından daha kuvvetlidir inşaallah.”[11]

5- İbn Şihab rahimehullah dedi ki:

أَنَّ أُمَّ حَكِيمٍ بِنْتَ الْحَارِثِ بْنِ هِشَامٍ وَكَانَتْ تَحْتَ عِكْرِمَةَ بْنِ أَبِي جَهْلٍ فَأَسْلَمَتْ يَوْمَ الْفَتْحِ وَهَرَبَ زَوْجُهَا عِكْرِمَةُ بْنُ أَبِي جَهْلٍ مِنَ الْإِسْلَامِ حَتَّى قَدِمَ الْيَمَنَ فَارْتَحَلَتْ أُمُّ حَكِيمٍ حَتَّى قَدِمَتْ عَلَيْهِ بِالْيَمَنِ فَدَعَتْهُ إِلَى الْإِسْلَامِ فَأَسْلَمَ وَقَدِمَ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَامَ الْفَتْحِ فَلَمَّا رَآهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَثَبَ إِلَيْهِ فَرِحًا وَمَا عَلَيْهِ رِدَاءٌ حَتَّى بَايَعَهُ فَثَبَتَا عَلَى نِكَاحِهِمَا ذَلِكَ

“Umm Hakim bt. El-Haris b. Hişam, İkrime b. Ebi Cehl'in karısı idi, Mekke'nin fethi günü müslüman oldu. Kocası Ikrime müslüman olmadı, kaçtı Yemen'e gitti. Peşin­den karısı Ümm Hakîm, Yemen'e kadar giderek onu İslâm’a da­vet etti. O da İslâm’ı kabul etti. Fetih senesi Medine'ye geldiler. Huzura girdiğinde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onu görünce sevinerek kalktı, onu karşıladı. Ikrime de Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e biat etti. (Ömrünün sonuna ka­dar din uğrunda mücadele ve cihad yapacağına söz verdi.) Bundan sonra karısıyla eski nikâhlarıyla yaşadılar.”[12]

İmam Malik rahimehullah bu rivayetin ardından dedi ki:

وَإِذَا أَسْلَمَ الرَّجُلُ قَبْلَ امْرَأَتِهِ وَقَعَتِ الْفُرْقَةُ بَيْنَهُمَا إِذَا عُرِضَ عَلَيْهَا الْإِسْلَامُ فَلَمْ تُسْلِمْ لِأَنَّ اللَّهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى يَقُولُ فِي كِتَابِهِ {وَلَا تُمْسِكُوا بِعِصَمِ الْكَوَافِرِ}

“Koca müslüman olur, karısı kâfir kalırsa karısı İslam'a çağrılır, kabul etmezse nikâhları bozulur. Çünkü Allah Teâlâ: “Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın” (Mumtahine, 10) buyurmuştur



[1] Kurtubi Tefsir (3/72)

[2] Sahihu’l-Buhârî (Fethu’l-Bari 9/421)

[3] Sahih. Tirmizî (1143) Ebû Dâvûd (2240) İbn Mace (2009) Ahmed b. Hanbel (1/261, 351)

[4] Sunenu’t-Tirmizî (1142 no’lu hadis)

[5] Et-Temhid (23/12)

[6] Zadu’l-Mead (5/137-138)

[7] Tefsiru’l-Kurtubi (18/65, 66) Taberî Tefsir (22/584)

[8] Sahih. Nesâî (3340)

[9] Malik Muvatta (2/543)

[10] Malik Muvatta (2/544)

[11] Et-Temhid (19/12)

[12] Muvatta (2/545) İbn Ebî Şeybe (4/107)

* Abdullah b. ez-Zubeyr radıyallahu anhuma’dan şahidi; Vakidi el-Megazi (s.344) İbn Asakir Tarih (41/62, 70/179)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)