Salih kul; Allah’ın haklarını ve insanların haklarını eda
eden kimsedir. Salih amelini, insanlardan övgü almak için açıkta yapmaz,
bilakis onu, kendisiyle rabbi arasında bir sır kılar. Zira insanlar kimseyi
cennete ya da cehenneme sokamaz, onu dünyada mutlu edip üzüntüsünü gideremez. Rızık,
mal, çocuk ve makam veremez. Bunların hepsi sadece Allah’tandır. Yalnız O’na
ibadet et ve kulluğunda sabret. O’nun bir adaşını/benzerini biliyor musun?
Amelini insanlar için değil, Allah için yap ki seni Allah da
sevsin, insanlar da sevsin.
Eğer salih amelinden insanlar için bir pay kılar ve onların
seni övüp beğenmelerini ararsan, seni seven adalet sahibi kimseler senden
buğzetmeye başlarlar ve Rab Azze ve Celle de maksadındaki bozukluğa göre sana muamele
eder.
Eğer samimi, ittiba eden, iffetli bir kimse isen belaya
sabret! Eğer seni eleştirenler adalet sahipleri ise, sen Aişe annemizden daha
hayırlı olamayacaksın ve İmam Buhari’den daha alim değilsin! O ikisi eleştirilmeye ve kötülenmeye sabrettiler
de, bunların sonu güzel oldu. Onların övgüleri aleme yayıldı, onları kullar da
sevdiler, yerin ve göğün rabbi de sevdi.
Kim insanların öfkesine rağmen Allah’ı razı ederse Allah
insanları da o kimseden razı kılar. Kim
de Allah’ın öfkesine rağmen insanları razı etmeye kalkarsa Allah ona
öfkelendiği gibi, insanları da ondan nefret ettirir. Bu sözleri, Aişe radıyallahu
anha, Muaviye b. Ebi Sufyan’a tavsiyesinde Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve
sellem’den naklederek yazmıştı.
Katade dedi ki: Hirem b. Hayyan şöyle dedi: “Kalbiyle Allah’a
yönelen hiçbir kul yoktur ki, Allah müminlerin kalplerini ona yönlendirmesin. Böylece
onu rızıklandırır ve sevdirir.” (Siyeru A’lami’n-Nubela 4/49)
Yazan: Ebu Abdillah Mahir b. Zafir el-Kahtani
Tercüme: Ebu Muaz