Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

6 Ekim 2014 Pazartesi

Ashabın Birbirlerine Nasihat Üslubu

Asrımızın bid'atçi münafıkları Salih Selefin menhecine tutunan birilerini gördükleri zaman: "Üslupsuz" diye nitelemektedirler. Lakin "Üsluplu" diye iddia ettikleri koyun postu giyinmiş kurtlar, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetini öldürmekte, kelam ve felsefeyi ihya etmekte, bazısı Mutezile akidesini, diğer bazısı hariciliği, bir diğeri taklitçi sufiliği "selefilik" diye yutturmakta, kötülükler emredilip, iyilikler yasaklanmaktadır. 
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in getirdiklerini ellerinin tersiyle itmeyi yol edinmeye karşı çıkılıp, dinin düşmanları ifşa edildiğinde: "Fer'î meseleden dolayı Müslümanların arasına ateş atıyor" suçlamasını yapanların ağızlarından çıkanlar, kalplerindekinden daha küçüktür! Hangi fer'î mesele ey gafil! Bizim dinimizin tamamı Rasul'e ittiba edip, onun getirdiklerine aykırı olan her şeyi reddetmekten ibarettir!
İbn Mes'ud radıyallahu anh'ın rivayet ettiği hadiste Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Kıyamet gününde insanların en şiddetli azap görecek olanları bir peygamber öldüren veya bir peygamber tarafından öldürülen kimse, ilimsiz olarak insanları saptıran kimse ve suret (ruh taşıyan canlıların resim ve heykellerini) yapan kimsedir.” Sahih. Ahmed (1/407) Taberani (10/211) Bezzar (5/138) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar (6) Şeceri Emali (271) İbn Ebi’d-Dunya Sıfatu’n-Nar (105) el-Elbani es-Sahiha (281)
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetlerinin ölmesi için çalışan peygamberi öldüren gibidir. Zira aslolan ceset değil, O'nunla gönderilen hidayettir.
O peygamberleri öldürenlerin Allah'ı inkar eden kimseler olduklarını mı sanıyorsunuz? Bilakis onlar amel sahibi olan kimseydiler. Nitekim Allah Teala onlar hakkında şöyle buyuruyor: 
"İşte onlar dünyada da ahirette de amelleri boşa gidenlerdir." (Al-i İmran 22)
Nebi Sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetine karşı didişenlerin bir takım amellere sahip olmaları da aldanmanıza sebep olmasın!
Vahyin sınırlarında durmayı, selefin menhecinde hareket etmeyi "üslupsuzluk" olarak nitelemek, münafıkları deşifre eden özellikleridir. Zira onlara göre üslup yağcılıktır. Bunu yapmayan üslupsuzdur
Fudayl b. Iyaz rahimehullah: "Doğrusu Allah'ın ayetlerini inkâr edenler, nebileri haksız yere öldürenler ve adaletle emreden kimseleri öldürenler var ya; onları çok acıklı bir azap ile müjdele" (Ali İmran 21) ayeti hakkında şöyle demiştir: "İnsanlara adaleti emredenler o zamanda öldürülüyorlardı, bugün ise ne oluyor da ikram ve saygı görüyorlar?! Şayet adaleti emredenlere itaat etseydiler onlara ikram etmezlerdi. Vallahi onlar (adaleti emredenler)  Allah’a isyan etmedikleri sürece onlara itaat etmezler.” Sahih. İbnu’l-Munzir (321))
Muhammed b. Sûka’dan: “Nuaym b. Ebi Hind bana Ebu Ubeyde b. El-Cerrah ile Muaz b. Cebel radıyallahu anhuma’nın Ömer radıyallahu anh’a yazdıkları mektubu gösterdi. Şöyle yazıyordu:
Ebu Ubeyde b. El-Cerrah ve Muaz b. Cebel’den Ömer b. El-Hattab’a. Selam üzerine oldun. Gelelim ana meseleye. Hiç şüphesiz biz seni tanıdık. Senin sahip olduğun vazife çok mühim iştir. Bu ümmetin tamamının emirliği sana tevdi edildi. Önünde düşük ve şerefli, düşman olan ve doğru sözlü olan insanlar oturuyor. Her birinin adaletten bir payı vardır. Ey Ömer! Adalet konusunda nasıl olduğuna bak! Biz seni yüzlerin boyun eğdiği ve zelil olduğu, kalplerin kuruduğu, Melik (Allah)’ın hücceti karşısında bütün hüccetlerin kesildiği bir günden sakındırıyoruz. Melik, onlara azametiyle galip gelmiştir. Bütün mahlukat O’na karşı zelildir. O’nun rahmetini umar ve azabından korkarlar. Biz bu ümmetin durumunun ahir zamanda aleni kardeşler ve gizli düşmanlar olmaya döneceğini konuşurduk. Bu mektubumuzun, kalplerimize doğan düşüncelerden başka türlü anlaşılmasından Allah’a sığınırız. Biz bu mektubu sadece sana nasihat olsun diye yazıyoruz. Selam üzerine olsun.”
Ömer radıyallahu anh de şöyle cevap yazdı:
Ömer’den Ebu Ubeyde b. El-Cerrah ve Muaz b. Cebel’e! Selam üzerinize olsun. Mektubunuzda beni tanıdığınızı, benim yüklendiğim durumun benim için önemli olduğunu, bu ümmetin tamamının emirliğinin bana tevdi edildiğini, önümde düşük ve şerefli, düşman ve doğru sözlü olan insanların oturacağını, her birinin adaletten bir payı olduğunu söylüyorsunuz. “Adalet konusunda konumunun ne olduğuna bak ey Ömer!” diye yazmışsınız. Bu konuda Ömer’e, Allah’ın muvaffakiyetinden başka kimsenin gücü ve kuvveti fayda etmez. Beni eski, bizden önceki ümmetlerin sakındırıldığı şeyden sakındırıyorsunuz. Gece ve gündüzün değişmesi, insanların ecelleriyledir. Bu ikisi her uzağı yakınlaştırır. Her yeni şeyi getirir, nihayet insanlar cennet ve cehennemdeki yerlerine giderler. Bu ümmetin durumunun ahir zamanda aleni kardeşler, gizli düşmanlar olmaya dönüşeceğiyle beni korkuttuğunuzu yazmışsınız. Siz onlar değilsiniz. Bu zaman dediğiniz zaman değildir. Dediğiniz zamanda korku ve dünyaya rağbet zuhur edecektir. İnsanların birbirine rağbeti, dünyalarını düzeltmek için olacak. Mektubunuzun kalplere doğan düşüncelerin dışında başka şekilde anlayacağımdan Allah’a sığınırız diye yazmışsınız. Bu mektubu bana nasihat olsun diye yazdığınızı belirtmişsiniz. Doğru söylediniz. Bana mektup yazmayı ihmal etmeyin. Çünkü benim size ihtiyacım var. Selam üzerinize olsun."
Taberani (20/32) İbnu'l-Munzir Tefsir (327) Ebu Nuaym Hilye (1/237) isnadı sahihtir.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)