Yemen’li Şeyh el-Muallimî rahimehullah, Ref’u’l-İştibah
An Ma’na’l-İbadeti ve’l-İlah adlı kitabında (152-153) şöyle diyor:
“Şunu iyi
bil ki, Allah Teâlâ bazı samimî kimseleri, başkalarının hatası türünden şeylerle
imtihan edebilir. O’nun sözünü terk edip hakka mı uyacaklar, yoksa fazilet ve
saygınlığına aldanacaklar mı diye! Bahsi geçen bu fazilet sahibi kişi mazur, hatta içtihadından ve
maksadının hayır oluşundan, kusurda bulunmamasından dolayı ecir de kazanmış olabilir.
Ancak Allah Teâlâ’nın kitabından ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in
sünnetinden hakiki delillere iltifat etmeksizin onun yüceliğine aldanıp tabi
olan mazur değildir! Bilakis o çok büyük bir tehlikededir!
Mü’minlerin annesi
Aişe radıyallahu anha Cemel vakasından önce, müminlerin emiri Ali radıyallahu
anh’ı takip için Basra’ya gittiği zaman, Hasen b. Ali ve Ammar b. Yasir radıyallahu
anhum, insanlara nasihat ettiler. Ammar radıyallahu anh’ın sözleri arasında
şunlar vardı:
“Vallahi o, Nebiniz sallallâhu aleyhi ve sellem’in dünyada da,
ahirette de hanımıdır. Lakin Allah, kendisine mi itaat edeceksiniz, yoksa O’na
mı diye sizi onunla imtihan ediyor!”
Bu manada en önemli örneklerden bir diğeri
de Fatıma radıyallahu anha’nın, babasının mirasını talep etmesi hadisesidir.
Ebu Bekr es-Sıddık radıyallahu anh için bu büyük bir imtihandı ve Allah Azze ve
Celle O’nu bu hususta sebat ettirdi.”