Cuma Hutbesinden Önce
Ders Vermenin Hükmü
Tercüme: Ebu Muaz
El-Elbani: “Cuma günü,
cumaya has bir durumdur. Bu konudaki yasak anlaşılabilir bir manadadır. Zira sizler
bunu bilirsiniz, bu meseleden bahsederken sürekli anlatırız. Hangi sebeple bunu
tekrar sordunuz bilmiyorum.
Sâil: Bizde yeni bir
şüphe ortaya çıktı.
El-Elbani: Sünnete
tutunan kimse yeni şüphelerden etkilenmez. Sizler Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem’in emrini biliyorsunuz. Veya Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
ashabını teşvik edip açıkladığı şeyleri biliyorsunuz. Onlar, Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’den sonra Cuma günü mescide erkenden giderlerdi.
Buhari’deki hadisi bilirsiniz. “Kim ilk saatte giderse deve kurban etmiş
gibidir…” sonra diğer bir hadiste: “Sonra Allah’ın nasip ettiği kadar namaz
kılar… sonra oturur ve imam hutbeye çıktığında kulak verip dinlerse Allah onun
bu Cuma ile diğer Cuma arasında işlediklerini bağışlar…” Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in ileri derecede teşvik ettiği bu meseleler ile hatibin
hutbeden önce ders vermesinin arasını bulmak nasıl mümkün olabilir?
Sonra hutbeden
önce ders verip sonra minber üzerinde hutbenin olması nasıl düşünülebilir? Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem mübarek hayatı boyunca böyle bir şey görmemiştir. Şayet
Cuma günü halka olmaktan yasaklayan hadis olmasaydı bile, öncelikle Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in böyle bir fiilinin olmaması bize yeterdi. Sonra bunda
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Cuma günü mescide erken gelip, hadiste
geçtiği gibi zikir ve namazla meşgul olmak hakkında koyduğu düzene muhalefet
vardır. Cuma günü halka olmak yani Cuma günü ders vererek bu kimseleri rahatsız
etmek nasıl caiz görülebilir? Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in bir gün
mescidde sesler yükseldiğinde – ki o gün Cuma günü değildi – perdeyi kaldırıp
şöyle buyurduğu bilinmektedir:
“Ey insanlar! Her biriniz rabbine
seslenmektedir. Kıraatte seslerinizi birbirinizin üzerine yükseltmeyin, güvende
olan kimselere eziyet vermeyin.” Yani Cuma günü ders vererek namaz kılanlar
topluluğunu ve orada bulunanları rahatsız etmekten hangi eziyet daha şiddetli
olabilir? Yeni bir şüphe dediğiniz şey nedir?
Sail: İyi de şeyhimiz,
yine onlara farz ile sünnet arasında ayrım yapma zorunluluğu ile delil
getirmemiz mümkündür. Yani onlar bu dersi müstehap görüyorlar ve bu dersi Cuma hutbesine
bağlıyorlar. Arada fasıla olmuyor. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem farz ile
sünnet arasında fasıla koymayı emretmiştir. Bu şekilde getirilen delil kabule
daha layık olmaz mı?
El-Elbani: Bu örümcek ağından
daha zayıf bir delil getirme. Bunun kabul edilecek bir açısı yok!
Diğer bir sâil: Bu
konuda Ebu Hureyre radiyallahu anh’e kadar isnadı sahih olan bir eser ile delil
getiren var.
El-Elbani: Bunda delil
yoktur. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine muhalif olan bir
(mevkuf) eser ile nasıl delil getirilir?
Sail: Onlar bunun
muhalif olmadığını söylüyorlar. Ancak halka ile kastedileni açıkladığını
söylüyorlar. Yani onlara göre yasaklanan şey halkalar halinde oturmaktır.
El-Elbani: Galiba sen
az önceki cevabı işitmedin!
Sail: İşittim.
El-Elbani: Güzel, o
zaman bu kelamın manası ne?
Sail: Onlar diyorlar
ki…
El-Elbani: Onların ne
dediğini bırak ey ahi! Sen söyle! Onlar böyle söylüyorsa sen de onlara bunu
söyle. İşittiğin şeyi onlara söyle, bu görüş geçen hadisle nasıl
bağdaştırılabilir? Halka olma meselesini bırak, şu an konumuz halka olma
meselesi değil. Onlar halka olmaktan yasaklamayı nasıl açıklıyorlar?
Sail: Bizatihi halka
olmak ile.
El-Elbani: Şöyle değil
mi; farklı bir şekilde toplanacağız, şeyh de kalkıp ders verecek, doğru mu? Onların
iddialarına göre halka gerçekleşmedi.
Sail: Evet
El-Elbani: Az önce
yaptığımız itirazlara ne oldu?
Sail: hala duruyor
El-Elbani: Güzel, peki
neden sen hala bu şüphenin etrafında kaldın?
El-Halebi: Aynı
hadiste diğer bir delil daha var. Yani halka olmaktan yasaklayan hadisin
rivayetinde…
Diğer bir sail:
Bazıları (Cuma hutbesinden önce) ders verilemeyeceğine bunu delil getiriyor. Bu
hadisi Amr b. Abdullah b. Amr b. El-As rivayet etmiştir ve şöyledir….
Sail: Amr b. Şuayb
bunu babasından, o da dedesinden rivayet etmiştir.
El-Halebi: Zaten o ta
kendisi oluyor.
Sail: O Mısır’da oturuyordu. Belki de bu eser
veya bu sünnet Medine’de ders yapan sahabelere ulaşmamıştı. Bunun şahidini
Muslim’in Sahih’inden getiriyorum; İbn Ömer radiyallahu anhuma Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem, Ebu Bekr ve Ömer radiyallahu anhuma zamanlarında
tarla kiralamaya devam ediyordu. Taki Rafi b. Hadic radiyallahu anh’ın Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in bundan yasakladığına dair hadisi geldi ve o da
buna son verdi. Bu, burada uygun mudur, değil midir?
El-Elbani: Burada
önemli olan nedir ey ahi! Bütün bu açıklamaların ne faydası var? Bunun üzerine
ne bina edilecek?
Sail: Bunun üzerine
bina edeceğimiz şey; Ebu Hureyre radiyallahu anh’e bu konudaki yasak ulaştığında
ne yaptığıdır?
El-Elbani: Ona yasağın
ulaştığını nereden biliyorsun?
Sail: Mesela dedim
yani
El-Elbani: İyi, ben de
seninle aynı görüşteyim. Lakin bu umumi yönlendirme, Ebu Hureyre’ye bu yasağın
ulaşmadığını göstermiyor mu? Sahabinin hadise muhalefet etmemesi bir asıl
değildir. Ben bu rivayetin isnadını inceledikten sonra Ebu Hureyre’nin bu işi
ortaya çıkan bir durum üzerine yaptığını söyledim. Yine Cuma hutbesindeki dua
hakkında söylediğimiz gibi. Bu meşru değildir. Ancak ortaya çıkan bir durum
üzerine olur. Lakin elimizde Ebu Hureyre’nin hayatı boyunca her Cuma bunu
yaptığını gösteren bir delil yok…
Silsiletu’l-Hedyi ve’n-Nur,
Kaset: 006