Diyorlar ki: “Eğer
düşmana zarar verecekse kişinin kendisini dinamitle veya bomba yüklü araçlarla
öldürmesi caizdir ve bu Allah yolunda şehit olma isteği sayılır”
Bu şüphenin cevabı: Müslümanlarla harp ehli kafirlerin topluca katliyamının;
teterrus (kalkan edinme) ve benzeri şekilde meydana gelmesi ile dinamitler veya
bomba yüklü araçla meydana gelmesi arasında fark yoktur.
Cevaz veren alimler, Müslümanın, düşmanların arasına dalıp
kendisini ölüme arz etmesine cevaz vermişlerdir. Galip zanna göre kurtulacağını
zannetmesi ile tehlike sebebiyle kendisinin öleceğini kesin olarak bilmesi
arasında fark yoktur.
Şüphesiz bazı muasırların; dinamitle veya başka bir şeyle
intihar eylemlerinin caiz olduğuna dair görüşü çeşitli açılardan zayıf olan,
itibar edilmeyecek bir görüştür:
Birincisi: Muhakkak ki kendini öldürmek en büyük
günahlardandır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
﴿ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ
أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلاَّ أَن تَكُونَ تِجَارَةً عَن تَرَاضٍ مِّنكُمْ
وَلاَ تَقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْ إِنَّ اللَّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا ﴾
“Ey iman edenler! Karşılıklı gönül rızasına dayanan ticaret
malı müstesna, mallarınızı aranızda bâtıl yollarla yemeyin ve birbirinizi
öldürmeyin. Şüphe yoktur ki Allah, size karşı çok merhametlidir” (Nisa 29)
Buhari ve Muslim’in Sahih’lerinde gelen hadiste Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur:
(مَنْ قَتَلَ نَفْسَهُ بِحَدِيدَةٍ فَحَدِيدَتُهُ
فِي يَدِهِ يَتَوَجَّأُ بِهَا فِي بَطْنِهِ فِي نَارِ جَهَنَّمَ خَالِداً مُخَلَّداً
فِيهَا أَبَداً، وَمَنْ شَرِبَ سَمّاً فَقَتَلَ نَفْسَهُ فَهُوَ يَتَحَسَّاهُ فِي نَارِ
جَهَنَّمَ خَالِداً مُخَلَّداً فِيهَا أَبَداً، وَمَنْ تَرَدَّى مِنْ جَبَلٍ فَقَتَلَ
نَفْسَهُ فَهُوَ يَتَحَسَّاهُ فِي نَارِ جَهَنَّمَ خَالِداً فِيهَا أَبَداً، وَمَنْ
تَرَدَّى مِنْ جَبَلٍ فَقَتَلَ نَفْسَهُ فَهُوَ يَتَرَدَّى فِي نَارِ جَهَنَّمَ خَالِداً
مُخَلَّداً فِيهَا أَبَداً )
“Her
kim kendisini bir demir parçası ile öldürürse, demiri elinde, onu karnına
saplar bir hâlde cehennem ateşinde ebedî ve dâîmi olarak kalacaktır. Her kim
kendisini zehir içerek öldürürse o kimse de zehirini cehennem ateşinde ebedî ve
daimi kalarak içecektir. Kim
kendisini yüksek bir yerden atarak öldürürse o cehennem ateşinde ebedi ve
kalıcı olarak kendini yükten atmaya devam edecektir.” Buhari (5778)
Müslim (109)
Yine Buhârî ve Muslim rivayet
ediyorlar:
(كَانَ فِيمَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ رَجُلٌ بِهِ
جُرْحٌ فَجَزعَ فَأَخَذَ سِكِّيناً فَخَرَّ بِهَا يَدَهُ فَمَا رَقَأَ الدَّمُ حَتَّى
مَاتَ، قَالَ اللَّهُ تَعَالَى : بَادَرَنِي عَبْدِي بِنَفْسِهِ حَرَّمْتُ عَلَيْهِ
الْجَنَّةَ)
““Sizden
öncekiler içinde bir adamda yara çıktı. Yara
kendisini rahatsız etmeğe başlayınca bir bıçak alarak onu yardı. Derken kan
dinmedi. Nihayet adam öldü. Bunun üzerine Allah Teala: “Kulum canı hakkında beni geçti, Ben de ona cenneti
haram ettim” buyurmuştur.” Buhari (3463) Müslim (113)
Muslim,
Tufeyl b. Amr ed-Devsî ile beraber hicret edip de bir hastalığa yakalanan ve
dayanamayarak parmaklarını makasla kesen böylece kendisinin ölümüne sebep olan
kişi hakkındaki kıssayı rivayet etmiştir. Bu adam rüyada görülüp kendisine:
“Rabbin
sana ne yaptı?” denilir. O da:
“Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına hicret etmem sebebiyle beni bağışladı”
der. Ona:
“Ellerini
neden sargılı görüyorum?” diye sorulur. O da şöyle cevap verir:
“Bana: “Senin
bozduğun şeyi düzeltecek değiliz” denildi.” Böylece Tufeyl radiyallahu anh, Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e onun kıssasını anlatır. Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Allah’ım!
Onun ellerini de bağışla!”
Kişinin
kendisini öldürmesi hakkında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den
gelenler bunun haram olduğunu göstermektedir. İlletine bakılmaksızın bunun her
şekli suçtur. Bilakis illet, kendisini öldüren kimseye cennetin haram olduğunu
göstermektedir. Zira o rabbinin izni olmadan, kendisini öldürmekle Rabbinden
önce davranmıştır. Hicret eden kimse için herşey bağışlanmış, fakat ölümüne
sebep olacak şekilde ifsatta bulunduğu şey ıslah edilmemiştir.
İkincisi:
Geçmiş İslam alimleri aralarından ihtilaf olmaksızın, bu muhkem nasların
zahirinin, kişinin kendisini öldürmesini haram kıldığı hususunda ittifak
etmişler, herhangi bir şekli bundan istisna etmemişlerdir. Hafız Ebu Cafer
et-Taberi, Tefsir’inde (2/88) zaruretin haram yemeyi mubah kılmasına dair: “Bununla
beraber, kim mecbur kalırsa, haris olmamak ve haddi aşmamak üzere (bunlardan
yemesinde) herhangi bir günâh yoktur.” (Bakara 173) ayetinin tefsirinde şöyle zikreder: “Allah Teâlâ
hiçkimsenin hiçbir şekilde kendisini öldürmesine ruhsat vermemiştir.”
Şeyhulislam
İbn Teymiyye Mecmuu’l-Fetava’da (25/280) geçen hadisleri zikrettikten sonra
şöyle der: “İnsanın kendisini öldürmesi kitap, sünnet ve icma ile haramdır.” Bu
kesin icmanın dışına ancak kişinin kendisine yaptığı bir şeyin mubah olduğunu
gösteren başka bir kesin delil ile çıkılabilir.
Üçüncüsü: Müslümanın, kafirleri öldürme gerekçesiyle
kendisini öldürmesini temize çeken sahih ve açık bir delil bulunmamaktadır. Bilakis
hata ile de olsa, kasıtlı da olsa, sahabelerin nefislerinde bunun bütün
şekillerinin haram olarak kararlaştırılmış olduğunu gösteren deliller vardır.
Hata ile kendini öldüren hakkında Buhârî ve Muslim şöyle
rivayet ediyorlar: “Amir b. El-Ekva radiyallahu anh bir Yahudiyle teketek
savaştı ve kılıcının ucu kendisine dönerek isabet etti ve öldü. Sahabeden
bazısı:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber yaptığı
cihad boşa gitti” dedi. Onun kardeşi Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e:
“Amir’in amelinin boşa gittiğini iddia ediyorlar” dedi. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Bunun diyen yanıldı. Muhakkak ona iki ecir vardır.” Sahabe,
kendi isteği dışında kendi kılıcıyla ölen kimsenin cihadının boşa gittiğini
zannedecek şekilde bu durumu sorunlu görmüşken, kendisini patlatarak öldürenin
durumu nasıl olur? Hafız İbn Hacer şöyle demiştir: “İbn İshak’ın rivayetinde: “Müslümanlar
bu konuda tereddüte düştüler ve “Onu ancak silahı öldürdü” dediler” şeklinde
geçer.” (Fethu’l-Bari 7/467)
Doğrudan kendi ölümüne sebep olma şekline gelince, Ahmed ve Ebû
Dâvûd rivayet ediyorlar: “Amr b. El-As radiyallahu anh soğuk bir gecede ihtilam
oldu ve teyemmüm etti. Sonra Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e mazeretini
şöyle diyerek açıkladı: “Ben Allah Teâlâ’nın: “Kendinizi öldürmeyin. Muhakkak
Allah size karşı merhametlidir” buyurduğunu işittim.” Bunun üzerine Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem güldü ve bir şey söylemedi.” Bu, Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem’in, kişinin kendisini öldürmesini temize çekmeme hususunda,
niyet ve güzel maksada dair ikrarıdır. Zira abdest (gusül abdesti) almak, kâfirleri
öldürmedeki maslahattan daha çok gerekli bir maslahattır. Bununla beraber,
dolaylı olarak kendini öldürme riski veya ihtimali bulunmasından dolayı bunun
terk edilmesi ikrar edilmiştir. Peki ya kâfirleri öldürme maksadıyla intihar
nasıl olur?
Dördüncüsü: İntihar eylemlerini mubah sayanların hepsi kâfirleri
öldürme niyetiyle mi bunu mubah sayar?
* Birinci delil: Bu meselede seleften kaynaklanan bazı
fiiller insanın kendisini öldürmesiyle alakalı değildir. Bu, Enes b. Nasr radiyallahu
anh’ın Uhud savaşında yaptığı gibi, savaş esnasında müslümanın, kâfirlerin
safları arasına dalması hakkındadır. Hafız
İbn Hacer, el-Muhelleb’den cihadda helak olma pahasına saflar arasına dalmanın
caiz olduğuna dair icma nakletmiştir. (Fethu’l-Bari 12/316) Lakin bu delilde,
caiz olan dalışa delalet ile intihar eylemlerine delalet arasında iki açıdan
büyük fark vardır:
a- Kafirlerin arasına dalan kişi kendisini değil, kâfirleri
öldürmektedir. Nitekim onların arasına girer, yaralanır, öldürür ve sağlam
olarak çıkabilir. Kıyas asla sahih değildir.
b- Onun kafirlerin arasına girmesi ancak savaş anında, sıcak
vuruşma esnasında olur. Kendini patlatan ise genellikle eman/güvence altındaki topluluğa,
savaş vakti haricinde dalar. Vakıada olduğu gibi, burada sıcak savaş hali
yoktur.
* İkinci delil: Muslim’in rivayet ettiği kıssada, kral,
genci öldürmekten aciz kalınca genç:
“Muhakkak sen beni, sana söylediğim şeyi yapmadıkça
öldüremeyeceksin” dedi. Kral:
“O nedir?” dedi. Genç dedi ki:
“İnsanları yüksek bir yerde topla ve beni bir hurma dalına
bağla. Sonra sadağından bir ok al, onu yayına koy ve: “Bu gencin rabbi olan
Allah’ın adıyla” diyerek bana at. Muhakkak ki bunu yaptığında beni öldürürsün.”
Bu kıssa, kişinin kendisini öldürmesine delil getirmeye, şu açılardan dolayı
uygun değildir:
a- Delil iddia edilen şeyden daha özeldir. Zira genç,
kendisini doğrudan öldürmemiştir ki bu kıssa intiharın caiz olmasına delil
olsun! Ancak onlara kendisini öldürmelerinin yolunun; insanların müslüman
olmaları maslahatı için, “Gencin rabbinin adıyla” diyerek ok atmaları şeklinde
göstermiştir. Bu, düşmana zarar vermek için onların arasına dalan kimse için delil
olur. Doğrudan olarak kendisini öldürene delil olmaz. Alimlerin bu kıssadan
anlayarak yorumladıkları da bu şekildedir. Şeyhulislam İbn Teymiyye dedi ki: “Burada
gencin kendisini öldürmelerini söylemesi, dinin galip gelmesi maslahatı
içindir. Bu yüzden dört imam, müslümanın, zannı galibine göre onları
öldüreceğini düşünürse ve bunda müslümanların maslahatı varsa, kafirlerin
saflarına dalmasını caiz görmüşlerdir.” (Mecmuu’l-Fetava 28/40)
Allame İbnu’l-Kayyım, şehit olmayı isteyerek düşmanların arasına
dalmayı şöyle zikretmiştir: “Bu övülür. Çünkü bunda, krala kendisini
öldürmesinin yolunu söyleyen ve böylece insanlara islamın ulaşmasına vesile
olan gencin durumunda olduğu gibi, ordunun ve islam’ın maslahatı vardır.”
(el-Furusiye 324)
b- Şayet bu delil, gencin doğrudan kendisini öldürmesi
şeklinde sabit olsaydı dahi, bizden önceki şeriat olmadığından yine hüccet
olmazdı. Çünkü genç, kendisine vahyedilen bir nebi veya rasul değildir. Şöyle
denilebilir: “Bu vakadan bizim dinimizde hüküm çıkarılmaz. Tıpkı Hızır’ın,
büyüdüğünde ana babasına zararlı olmasından korktuğu çocuğu öldürmesinde olduğu
gibi. Sonra, farzı muhal, bunun bizden önceki şeriatlerden olduğu sabit olursa,
bizden önceki şeriatler ancak bizim dinimizdeki bir nassa aykırı olmadığı zaman
hüccet olurdu. Halbuki bizim dinimizde, Taberi’nin de dediği gibi; müslümanın
kendisini herhangi bir şekilde öldürmesinin haram olduğunu gösteren kesin
naslar gelmiştir.
Özetle: Dinde zorunlu olarak haram olduğu bilinen konuda,
onu mubah saymak için müteşabih meseleleri delil getirmek caiz değildir. Bu
yüzden Şeyh allame Muhammed b. Salih el-Useymin bu delilleri getirerek fetva
verenlerin yanlış yaptığını zikretmiş ve şöyle demiştir: “Bunun caiz olduğunu
söyleyen bir esasa dayanmamıştır. Ancak vakıa hakkında bozuk bir görüşe
dayanmaktadır.” (Likau’l-Babi’l-Meftuh 164)
Eğer bunda müslümanlar için büyük bir maslahat olsaydı, bu
maslahatın getirisi daha büyük kötülükler olmazdı. Zaruret hali; düşmanın şerrinin
başka türlü püskürtülememesi halidir.
Ama toplu katliyam için patlayıcı madde veya bomba yüklü
arabalar kullanmak, müslümanları tehlikeye atmak ve sağda solda toplulukları
yok etmek cihadın şartlarından uzaktır. Bunun cihadın suretini çirkin bir
şekilde sunmak olduğunda şüphe yoktur. Bu sebeple nice kötülükler, zulüm ve
cinayetler meydana gelmiş, ta ki cihadın ancak teröre sebebiyet verdiği
düşüncesi yaygınlaşmış, müslümanların teröristlere nispet edilmelerine sebep
olmuştur.
Bundan daha tehlikelisi ve daha şiddetlisi; dindeki aşırılık
sebebiyle bu üslubun müslümanlar arasında ve müslüman toplumlarında
kullanılmasıdır.
Bu aşırıların dinde aşırılıktan ve masum canları öldürmekten
uzak durmaları, müslümanların güvenliğini bozup aralarında korku yaymaktan ve
bu şüphelerden sakınmaları, Allah’ın kelamını, rasulünün kelamını ve fakihlerin
sözlerini, fıkıh kitaplarında doğru yerlerine koyan ilim ehline müracaat
etmeleri gerekir. Nitekim bu şüphelerin ve bu üslüpların sonucu tehlikeli
olmuştur. Küfürle ve savaşla alakası olmayan hatta ya müslüman olması
sebebiyle, ya da eman altında olması sebebiyle canı koruma altında olan nice
canlar helak edilmiştir. Allah’tan afiyet ve selamet dileriz.