Allame Abdullatif Alu’ş-Şeyh (ed-Dureru’s-Seniyye 4/102) şöyle demiştir: “Bid’at
ehlinin âdeti şudur ki, delil getirme hususunda iflas ettikleri ve yol
kendilerine daraldığı zaman sünnet ehlini ayıplamaya ve kınamaya, kendilerini
ise övmeye başlarlar. Kişinin adalet ve ilimle konuşması gerekir.”
Allame Muqbil b. Hadi el-Vadi’î rahimehullah (Tuhfetu’l-Mucib
35) şöyle demiştir: “Sünnet ehli, bidatçiler hakkında eleştiride bulunduğu
zaman şaşkın kalırlar. Şayet bunu reddedecek olsalar, çirkinliklerini müdafaa
etmeye devam etmiş olurlar ve böylece insanlar onlardaki bu çirkinlikleri ve
hizipçiliklerini anlamış olurdu. Şayet sükût etseler insanlar onların aciz
bâtıl ehli olduğunu öğrenirlerdi. Siz hayır üzeresiniz ey sünnet ehli! Onların
size reddiye vermeleri size bir destek ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in sünnetine bir savunma sayılır.”
Muhalifler, sünnet ehlini reddederler fakat sünnet ehlinin
kendilerinden reddetmiş oldukları muhalefetlere cevap vermekten kaçarlar. Bunun
yerine daha başka meseleler zikrederek yan çizerler! Habbeyi kubbe yapmaya
çalışarak büyük kabahatlerin ihmal edilmesi için küçük kusurları öne sürerler!
Sünnet ehlinin Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
sünnetine destek olmaları ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ordusundan
olmaları şeref olarak onlara yeter!