Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

18 Aralık 2019 Çarşamba

Bir Selefî ile Hanefî Taklitçisi Arasındaki Bir Diyalog:


Selefîlerden biri, Ebû Hanife’nin mezhebini taklit eden avamdan veya (mecazen) âlim olan birine şöyle der:
“Neden ellerini rükûya giderken ve rükûdan doğrulurken kaldırmıyorsun?” Taklitçi:
“Mezhebim bu görüşte değil” der. Selefî ona şöyle der:
“Fakat sahih hadislerde Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in ellerini rükûya eğilirken ve rükûdan doğrulutken kaldırdığı gelmiştir. Bunu, içlerinde raşit halifelerin de bulunduğu on beş kadar sahabe rivayet etmişlerdir. Peki, buna ne diyeceksin?” Taklitçi şöyle der:
“Mutlaka imamım bunlardan haberdar idi ve herhangi bir sebep yüzünden terk etti. Ben de bu yüzden terk ediyorum.” Selefî ona şöyle der:
“İmamının hadisi terk etmesini gerektiren bu sebep nedir?” Taklitçi:
“Bilmiyorum” der. Selefî ona şöyle der:
“Ben Ebû Hanife’nin bu hadisleri neden terk ettiğini biliyorum. İbnu’l-Humâm, bu sebebin, Süfyân es-Sevrî ile Ebû Hanîfe’nin arasında geçen şu kıssa olduğunu zikreder: Süfyân, Ebû Hanîfe’ye:
“Niçin ellerini rükuya giderken ve rükûdan kalkarken kaldırmıyorsun?” diye sorar. Ebû Hanife:
“Çünkü Allah’ın Resul’u sallallahu aleyhi ve sellem’den bu konuda sahih olan bir şey yoktur” der ve senediyle birlikte Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’den rivayet olunan şu hadisi zikreder:
“Size Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in namaz kıldığı gibi namaz kıldırayım mı?” dedi ve ihram (namaza başlama) tekbirini alırken ellerini kaldırdı, sonra bunu bir daha tekrarlamadı.” Selefî şöyle devam eder:
“Görünen o ki, elleri kaldırmayı ispat eden bu sahih hadisler, Ebû Hanîfe’ye göre hüccet ifade eden bir yol ile kendisine ulaşmamıştır. Bu yüzden bunlarla amel etmemiş ve kendisine ulaşan İbn Mes’ud radıyallahu anh’ın hadisiyle amel etmiştir. O, bu meselede mazeret sahibidir ve ecrini de almıştır. Fakat sizlere gelince, bu hadisler size sahih yollardan ulaşmıştır. Sizlerin bu hadislerle amel etmeyi terk etmeniz caiz olur mu? Bu konuda mazeretiniz nedir?” Taklitçi şöyle der:
“Biz Abdullah b. Mes’ud’un hadisine tabi oluruz.”  Selefî ona şöyle der:
“Sizin de kabul ettiğiniz ilmî usul kaidelerine göre; müsbet (bir şeyin varlığını ispat eden delil), menfî olandan (o şeyin yokluğunu ifade eden delilden) önceliklidir. Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh burada, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den gördüğüne göre bildiğini zikretmiştir. Diğer sahabelerin hepsi de Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ellerini kaldırdığını kesin bir şekilde belirtmişlerdir. Öyleyse neden müspet olan (yani elleri kaldırmayı ispat eden) haberi, menfî olan (yani elleri kaldırmamaya delalet eden) haberin önüne geçirmiyorsun? Hâlbuki elleri kaldırmayı ispat eden sahabeler on beş kişidir ve İbn Mesud radıyallahu anh tek başına, aksini rivayet etmiştir.” Taklitçi susar fakat inadında ısrar etmeye devam eder.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)