Selefîlerden biri, Ebû
Hanife’nin mezhebini taklit eden avamdan veya (mecazen) âlim olan birine şöyle
der:
“Neden ellerini rükûya
giderken ve rükûdan doğrulurken kaldırmıyorsun?” Taklitçi:
“Mezhebim bu görüşte
değil” der. Selefî ona şöyle der:
“Fakat sahih hadislerde
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in ellerini rükûya eğilirken ve rükûdan
doğrulutken kaldırdığı gelmiştir. Bunu, içlerinde raşit halifelerin de
bulunduğu on beş kadar sahabe rivayet etmişlerdir. Peki, buna ne diyeceksin?”
Taklitçi şöyle der:
“Mutlaka imamım bunlardan
haberdar idi ve herhangi bir sebep yüzünden terk etti. Ben de bu yüzden terk
ediyorum.” Selefî ona şöyle der:
“İmamının hadisi terk etmesini
gerektiren bu sebep nedir?” Taklitçi:
“Bilmiyorum” der. Selefî
ona şöyle der:
“Ben Ebû Hanife’nin bu
hadisleri neden terk ettiğini biliyorum. İbnu’l-Humâm, bu sebebin, Süfyân
es-Sevrî ile Ebû Hanîfe’nin arasında geçen şu kıssa olduğunu zikreder: Süfyân,
Ebû Hanîfe’ye:
“Niçin ellerini rükuya
giderken ve rükûdan kalkarken kaldırmıyorsun?” diye sorar. Ebû Hanife:
“Çünkü Allah’ın Resul’u
sallallahu aleyhi ve sellem’den bu konuda sahih olan bir şey yoktur” der ve senediyle birlikte Abdullah b. Mes’ud radıyallahu
anh’den rivayet olunan şu hadisi zikreder:
“Size Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in namaz kıldığı gibi namaz kıldırayım mı?” dedi ve ihram (namaza
başlama) tekbirini alırken ellerini kaldırdı, sonra bunu bir daha
tekrarlamadı.” Selefî şöyle devam eder:
“Görünen o ki, elleri kaldırmayı
ispat eden bu sahih hadisler, Ebû Hanîfe’ye göre hüccet ifade eden bir yol ile
kendisine ulaşmamıştır. Bu yüzden bunlarla amel etmemiş ve kendisine ulaşan İbn
Mes’ud radıyallahu anh’ın hadisiyle amel etmiştir. O, bu meselede mazeret
sahibidir ve ecrini de almıştır. Fakat sizlere gelince, bu hadisler size sahih
yollardan ulaşmıştır. Sizlerin bu hadislerle amel etmeyi terk etmeniz caiz olur
mu? Bu konuda mazeretiniz nedir?” Taklitçi şöyle der:
“Biz Abdullah b.
Mes’ud’un hadisine tabi oluruz.” Selefî ona
şöyle der:
“Sizin de kabul ettiğiniz
ilmî usul kaidelerine göre; müsbet (bir şeyin varlığını ispat eden delil),
menfî olandan (o şeyin yokluğunu ifade eden delilden) önceliklidir. Abdullah b.
Mes’ud radıyallahu anh burada, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den
gördüğüne göre bildiğini zikretmiştir. Diğer sahabelerin hepsi de Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in ellerini kaldırdığını kesin bir şekilde
belirtmişlerdir. Öyleyse neden müspet olan (yani elleri kaldırmayı ispat eden) haberi,
menfî olan (yani elleri kaldırmamaya delalet eden) haberin önüne geçirmiyorsun?
Hâlbuki elleri kaldırmayı ispat eden sahabeler on beş kişidir ve İbn Mesud
radıyallahu anh tek başına, aksini rivayet etmiştir.” Taklitçi susar fakat
inadında ısrar etmeye devam eder.