Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

30 Aralık 2019 Pazartesi

Kur'an'da Çelişki İddialarına İbn Abbas Radıyallahu Anhuma'dan Cevap

Şeyh Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî dedi ki: Şeyh Abdullah b. Ahmed en-Nahibî (1428) bize umumî icazetle; Ömer b. Hamdan el-Mihrasî’den (1368), o; Ebu’n-Nasr Muhammed b. Abdilkadir b. Salih ed-Dimeşkî el-Hatîb’den (1324), o; El-Vecih Abdurrahman b. Muhammed el-Kuzebrî’den (1262), o; Mustafa b. Muhammed eş-Şâmî er-Rahmetî’den (1205), o; Abdulganî b. İsmail en-Nablusî’den (1143), o; En-Necm Muhammed b. Muhammed el-Gazzî’den (1061), o; Babası el-Bedr el-Gazzî’den (984), o; Zekeriyya b. Muhammed el-Ensarî’den (926), o; Necmuddin Ömer b. Muhammed b. Muhammed İbn Fehd el-Haşimî el-Mekki’den, o; Zeynuddin Davud b. Suleyman b. Abdillah el-Mavsili ed-Dimeşkî el-Hanbelî’den, o; Hafız Zeynuddin Abdurrahman İbn Receb el-Hanbelî’den (795), o; Şemsuddin Muhammed b. Ebi Bekr ed-Dimeşkî el-Hanbelî İbn Kayyım el-Cevziyye’den, o; Şeyhulislam İbn Teymiyye’den, o; Ahmed b. Abdiddaim ve Abdurrahman b. Ebi Ömer el-Makdisi’den, her ikisi İbn Kudame’den rivayet ettiler. İbn Kudame el-Fevaid adlı cüzünde şöyle rivayet etti: Bize Yahya b. Sabit haber verdi, dedi ki: bize babam bildirdi, dedi ki: bize Ahmed b. Muhammed bildirdi, dedi ki: Ebu'l-Abbas b. Hamdan'a; şöyle okudum: size Muhammed b. İbrahim b. Said el-Buşencî tahdis etti, dedi ki: bize Ebu Yakub Yusuf b. Adiy tahdis etti, dedi ki: bize Ubeydullah b. Amr er-Rakkî tahdis etti, o Zeyd b. Ebi Uneyse'den, o el-Minhal b. Amr'dan, o Said b. Cubeyr'den, o İbn Abbas radıyallahu anhuma'dan rivayet etti:
قَالَ جاء رجل فقال يَا ابْنَ عَبَّاسٍ إِنِّي أَجِدُ فِي الْقُرْآنِ أَشْيَاءَ تَخْتَلِفُ عَلَيَّ فَقَدْ وَقَعَ ذلك فِي صَدْرِي فَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ تَكْذِيبٌ؟ فَقَالَ الرَّجُلُ مَا هُوَ بِتَكْذِيبٍ وَلَكِنِ اخْتِلاَفٌ قَالَ فَهَلُمَّ مَا وَقَعَ فِي نَفْسِكَ فَقَالَ لَهُ الرَّجُلُ أَسْمَعُ اللَّهَ يَقُولُ {فَلاَ أَنْسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلاَ يَتَسَاءَلُونَ} وَقَالَ فِي آيَةٍ أُخْرَى {وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ} وَقَالَ فِي آيَةٍ أُخْرَى {لاَ يَكْتُمُونَ اللَّهَ حَدِيثًا} وَقَالَ فِي آيَةٍ أُخْرَى {وَاللَّهِ رَبِّنَا مَا كُنَّا مُشْرِكِينَ} فَقَدْ كَتَمُوا فِي هَذِهِ الآيَةِ وَفِي قَوْلِهِ {أَمِ السَّمَاء بَنَاهَا رَفَعَ سَمْكَهَا فسَوَّاهَا وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَاهَا وَالأَرْضَ بَعْدَ ذَلِكَ دَحَاهَا} فَذَكَرَ فِي هَذِهِ الآيَةِ خَلْقَ السَّمَاوَاتِ قَبْلَ الأَرْضِ وقَالَ فِي هَذِهِ الآيَةِ الأُخْرَى {أَئِنَّكُمْ لَتَكْفُرُونَ بِالَّذِي خَلَقَ الأَرْضَ فِي يَوْمَيْنِ وَتَجْعَلُونَ لَهُ أَنْدَادًا ذَلِكَ رَبُّ الْعَالَمِينَ وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ مِنْ فَوْقِهَا وَبَارَكَ فِيهَا وَقَدَّرَ فِيهَا أَقْوَاتَهَا فِي أَرْبَعَةِ أَيَّامٍ سَوَاءً لِلسَّائِلِينَ ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلأَرْضِ ائْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ} فَذَكَرَ فِي هَذِهِ الآيَةِ خَلْقَ الأَرْضِ قَبْلَ خَلْقِ السَّمَاءِ {وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا} {وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا} {وَكَانَ اللَّهُ سَمِيعًا بَصِيرًا} فَكَأَنَّهُ كَانَ ثُمَّ مَضَى فَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ هَاتِ مَا فِي نَفْسِكَ من هذا قَالَ السَّائِلُ إِذَا أَنْبَأْتَنِي بِهَذَا فَحَسْبِي فَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ قَوْلُهُ {فَلاَ أَنْسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلاَ يَتَسَاءَلُونَ} فَهَذَا فِي النَّفْخَةِ الأُولَى حين يُنْفَخُ فِي الصُّوَرِ فَصَعِقَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الأَرْضِ إِلاَّ مَنْ شَاءَ اللَّهُ فَلاَ أَنْسَابَ بَيْنَهُمْ عِنْدَ ذَلِكَ وَلاَ يَتَسَاءَلُونَ وإِذَا كَانَت النَّفْخَةِ الأُخْرَى قَامُوا {فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ} فَأَمَّا قَوْلُهُ {وَاللَّهِ رَبِّنَا مَا كُنَّا مُشْرِكِينَ} وَقَوْلُهُ {وَلاَ يَكْتُمُونَ اللَّهَ حَدِيثًا} فَإِنَّ اللَّهَ تعالى يَغْفِرُ لأَهْلِ الإِخْلاَصِ ذُنُوبَهُمْ وَلاَ يَتَعَاظَمُ عَلَيْهِ ذَنْبٌ أَنْ يَغْفِرَهُ وَلاَ يَغْفِرُ شِرْكًا فَلَمَّا رَأَى الْمُشْرِكُونَ ذَلِكَ قَالُوا إِنَّ رَبَّنَا يَغْفِرُ الذُّنُوبَ وَلاَ يَغْفِرُ شِرْكَاً فَقَالُوا نَقُولُ إِنَّمَا كُنَّا أَهْلَ ذُنُوبٍ وَلَمْ نَكُنْ مُشْرِكِينَ فَقَالَ اللَّهُ أَمَّا إِذْ كَتَمْتُمُ الشِّرْكَ فاخْتِمُوا عَلَى أَفْوَاهِهِمْ فَيُخْتَمُ عَلَى أَفْوَاهِهِمْ فَتَنْطِقُ أَيْدِيهِمْ أَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ فَعِنْدَ ذَلِكَ عَرَفَ الْمُشْرِكُونَ أَنَّ اللَّهَ لاَ يُكْتَمُ حَدِيثًا فَعِنْدَ ذَلِكَ {يَوْمَئِذٍ يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَعَصَوُا الرَّسُولَ لَوْ تُسَوَّى بِهِمُ الأَرْضُ وَلاَ يَكْتُمُونَ اللَّهَ حَدِيثًا} وَأَمَّا قَوْلُهُ {السَّمَاءُ بَنَاهَا رَفَعَ سَمْكَهَا فسَوَّاهَا وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَاهَا وَالأَرْضَ بَعْدَ ذَلِكَ دَحَاهَا} فَإِنَّهُ خَلَقَ الأَرْضَ فِي يَوْمَيْنِ قَبْلَ السَّمَاءِ ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ فَسَوَّاهُنَّ فِي يَوْمَيْنِ آخَرَيْنِ ثُمَّ نَزَلَ إِلَى الأَرْضِ فدَحَاهَا وَدَحَاهَا أَنْ أَخْرَجَ فِيهَا الْمَاءَ وَالْمَرْعَى وَشَقَّ فِيهَا الأَنْهَارَ وَجَعَلَ فِيهَا السُّبُلَ وَخَلَقَ الْجِبَالَ وَالرِّمالَ وَالآكَامَ وَمَا فيها فِي يَوْمَيْنِ آخَرَيْنِ فَذَلِكَ قَوْلُهُ {وَالأَرْضَ بَعْدَ ذَلِكَ دَحَاهَا} وَقَوْلُهُ {أَئِنَّكُمْ لَتَكْفُرُونَ بِالَّذِي خَلَقَ الأَرْضَ فِي يَوْمَيْنِ وَتَجْعَلُونَ لَهُ أَنْدَادًا ذَلِكَ رَبُّ الْعَالَمِينَ، وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ مِنْ فَوْقِهَا وَبَارَكَ فِيهَا وَقَدَّرَ فِيهَا أَقْوَاتَهَا فِي أَرْبَعَةِ أَيَّامٍ سَوَاءً لِلسَّائِلِينَ} فَجُعِلَتِ الأَرْضُ وَمَا فِيهَا مِنْ شَيْءٍ فِي أَرْبَعَةِ أَيَّامٍ] وَجُعِلَتِ السَّمَاوَاتُ فِي يَوْمَيْنِ وَأَمَّا قَوْلُهُ {وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا} {وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا} {وَكَانَ اللَّهُ سَمِيعًا بَصِيرًا} فَإِنَّ اللَّهَ جعل نفسه ذلك وسَمَّى نَفْسَهُ ذَلِكَ وَلَمْ يَنْحَلْهُ أحد غَيْرَهُ وَكَانَ اللَّهُ أَيْ لَمْ يَزَلْ كَذَلِكَ ثُمَّ قَالَ ابن عباس احْفَظْ عَنِّي مَا أُحَدِّثُكَ به وَاعْلَمْ أَنَّ مَا اخْتَلَفَ عَلَيْكَ مِنَ الْقُرْآنِ أَشْيَاءُ مَا حَدَّثْتُكَ فَإِنَّ اللَّهَ تبارك وتعالى لَمْ يُنْزِلْ شَيْئًا إِلاَّ قَدْ أَصَابَ بِهِ الَّذِي أَرَادَ وَلَكِنَّ النَّاسَ لاَ يَعْلَمُونَ فَلاَ يَخْتَلِفَنَّ عَلَيْكَ القرآن فَإِنَّ كُلًّا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ عز وجل
Said b. Cubeyr rahimehullah dedi ki: “Bir adam İbn Abbâs radiyallahu anhuma’ya dedi ki:
“Ey İbn Abbas! Ben Kur'ân'da bana göre bir­birine zıd şeyler buluyorum ve göğsüme bir şey düşüyor.” İbn Abbas radiyallahu anhuma:
“Yalanlama mı?” dedi. Adam dedi ki:
“Bu yalanlama değil, yalnızca ihtilaf görüyorum.” İbn Abbas radiyallahu anhuma dedi ki:
“Gönlüne düşen neymiş, söyle bakalım.” Adam dedi ki:
“Meselâ: “Sûr'a üflendiği zaman; artık aralarında akrabalık bağları kalmamıştır; birbirlerini de arayıp sormazlar.” (Mu’minun 101) âyeti ile
İşte o zaman, birbirlerine dönerek soracaklar.” (Sâffât, 27) âyeti birbirine ters;
Rabbimiz olan Allah’a and olsun ki biz müşriklerden değildik! demelerinden baş­ka çâreleri kalmaz.” (En'âm, 23) âyeti ile
İsterlerdi ki; yerle bir olsa­lardı da Allah'tan o bir sözü gizlememiş bulunsalardı.” (Nisa, 42) âye­ti birbirine terstir. Bu sonuncu âyette, onların bazı sözleri gizledikleri ifâde edilmektedir.
Yaratmak bakımından siz mi daha zorsunuz yoksa gök mü? Onu bina etti. Boyunu yükseltti, onu düzenledi. Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı. Bundan sonra da yeryüzünü yaydı.” (Nâziat, 27-30) âyetinde gökyüzünün yaratılmasının yeryüzünden önce olduğu ifâde edilmekte. Başka bir âyette ise:
De ki: “Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkâr edip O'na denkler mi koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir. O, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti. Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yeryüzüne: “İsteyerek veya istemeyerek, gelin!” dedi. İkisi de “İsteyerek geldik” dediler.” (Fussilet 9-11) buyrularak yeryüzünün yaratılışının gökyüzünün yaratılmasından ön­ce olduğu ifâde edilmektedir. Sonra bazı âyetlerde:
Allah Ga­fur, Rahîm idi” “O Aziz, Hakîm idi” “O Semî, Basîr idi.” buyrularak sanki önceden böyle olup da sonra bunların ortadan kalktığı ifâde edilmek­tedir.” İbn Abbâs radiyallahu anhuma dedi ki:
“Gönlüne düşenler bunlar mı?” Adam:
“Bana bunları haber verirsen bana yeter” dedi. İbn Abbas radiyallahu anhuma dedi ki:
“Onların aralarında o gün yakınlığın olmama­sı ve birbirlerine soru soramamaları; birinci Sûr'un üfürülmesindedir. Sonra Sûr'a üfürülecek ve:
Sûr'a üflenince, Allah'ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir.” (Zümer 68) İşte o zaman aralarında yakınlık olmayacak ve birbirlerine soramayacaklar.
Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!” (Zümer 68)
Birbirlerine dönerek karşılıklı soru sorarlar:” (Tur 25, Saffat 27)”
Rabbimiz olan Allah’a and olsun ki biz müşriklerden değildik!” (En’âm 23) demeleri ile
Allah’tan hiçbir haber de gizleyemezler.” (Nisa 42) âyetlerine gelince; şüphesiz Allah Teâlâ ihlâs sahipleri­nin günâhlarını bağışlayacak, şirki ise bağışlamayacak. Müşrikler bunu görünce diyecekler ki:
“Muhakkak ki rabbimiz günahları bağışlıyor, şirki bağışlamıyor. Gelin biz de:
“Bizler sadece günahkârlar idik, müş­rikler değildik” diyelim, diyecekler. Allah Teâlâ da buyuracak ki:
“Sizler şirki gizlediniz, onların ağızlarına mühür vurun.” Onların ağızları mühürlenecek, elleri ve ayakları, işlemiş oldukları şeyleri söyleyecek. İşte o zaman müşrikler Allah'tan herhangi bir sözü gizleyemeyeklerini anlayacaklar.
Kâfirler ve rasule asi olanlar o gün yerle bir olmayı arzu ederler ve Allah’tan hiçbir haber de gizleyemezler.” (Nisa 42) Şu ayete gelince:
Yaratmak bakımından siz mi daha zorsunuz yoksa gök mü? Onu bina etti. Boyunu yükseltti, onu düzenledi. Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı. Bundan sonra da yeryüzünü yaydı.” (Nâziat, 27-30) Allah Teâlâ semadan önce yeryüzünü iki günde yaratmış, sonra da gökyüzüne yönelip onu diğer iki günde düzenlemiştir. Daha sonra da yeryüzüne nüzul edip onu yaymıştır. Yeryüzünün yayı­lması; ondan su, otlak ve nehirlerin çıkarılması, onda yollar kılınması, dağların, kumların, yük­sek yerlerin ve tepelerin diğer iki günde yaratılmasıdır. “Sonra da yeryüzünü yaydı” kavli bunu ifade etmektedir.
 De ki: “Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkâr edip O'na denkler mi koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir. O, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti.” (Fussilet 9-10) ayetlerine gelince; yeryüzü ve ondaki şeyler dört günde, gökler ise iki günde yara­tılmıştır.
Allah Ga­fur, Rahîm idi” “O Aziz, Hakîm idi” “O Semî, Basîr idi.” Ayetlerine gelince, muhakkak ki Allah Teâlâ kendisini bununla isim­lendirmiştir ve O’ndan başkası bunu sahiplenemez. Yani Allah Teâlâ ezelden beri böyledir.” Sonra İbn Abbas radiyallahu anhuma dedi ki:
“Sana söylediklerimi ezberle ve bil ki Kur'ân'da sa­na ihtilaflı gelen şeyler, sana anlattığım gibidir. Muhakkak ki Allah Tebarek ve Teâlâ ne indirmişse murad ettiği şeye isabet etmiştir. Lakin insanlar bilmezler. Kur’an’dan hiç bir şey sana birbirine zıd gibi gelmesin. Zîrâ tamâmı Allah Azze ve Celle katındandır.”[1]


[1] Buhârî'nin şartına göre sahih. İbn Kudame Fevaid (el yazma no: 3) Buhârî muallak olarak (6/127) Hâkim (2/336, 428) Abdurrazzak Tefsir (588) İbnu’l-Munzir Tefsir (1791) Taberî Tefsir (7/43) İbn Ebî Hâtim Tefsir (7180) Taberânî (10/245) Fesevi Ma’rife (1/289) Hatib el-Fakih ve’l-Mutefekkih (207) İbn Mende et-Tevhid (17) Beyhakî el-Esma ve’s-Sifat (809)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)