Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

22 Nisan 2020 Çarşamba

Hastalık Bulaşması Konusunda İbn Kuteybe’ye Reddiye




Şerif Murtaza Ali b. el-Huseyn el-Musevî  (v.436 h.) Gureru’l-Fevaid adlı Emali’sinde (2/200 vd.) şöyle demiştir:
(İbn Kuteybe rahimehullah) dedi ki: “Advâ kelimesinin (bulaşmanın) iki manası vardır. Birisi cüzzamın bulaşmasıdır. Zira cüzzamlı kimsenin şiddetli kokusu vardır. Hatta onunla oturmak ve yemek yemek hasta eder. Yine kadın cüzzamlı kimse ile aynı örtü altında yatarsa eza ona da ulaşır, bazen o da cüzzam olur. Yine çocuğu büyüyünce ona çeker. Yine veremli (tuberkuloz) ve hummalı olan hastalar da böyledir. Tabipler veremli ve cüzzamı olan kimselerle beraber oturmamayı tavsiye ederler. Bununla adva’yı (hastalık bulaşmasını) kastetmezler. Bundan maksatları kokunun bozulmasıdır. Çünkü onun kokusunu çekmek hasta eder. Tabipler bereket ve uğursuzluğa inanmaktan en uzak kimselerdir. Yine develerde olan en-nakbe denilen uyuz hastalığı da böyledir. Deve diğer develerle bir arada olursa, salyası sudan diğerlerine geçer ve hastalık diğerlerinde de görülür. İşte Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in “Hastlıklı olanı sağlıklı olanın yanına sokmayın” hadisinde kastedilen budur. Bir topluluk burada kastedilenin, “hastalıklı devenin diğer develeri hasta ettiğini zannetmeyin” manasında olduğunu söylemiştir. Bana göre bu tutarlı değildir. Çünkü biz tecrübelerimizde bunu bizzat gördük. Adva’nın (bulaşmanın) diğer türü ise bir beldeye inen taun hastalığıdır. Taun korkusuyla oradan çıkmak advaya inanmak demektir… Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Sizin bulunduğunuz beldede çıkarsa oradan çıkmayın” buyurmuştur. Yine: “Bir beldede meydana gelirse oraya girmeyin” buyurmuştur. Oradan çıkmayın sözüyle kastettiği; o beldede taun varsa Allah Teâlâ’nın kaderinden kaçarak kurtulacağınız zannıyla çıkmayın demektir. Bir beldede taun çıkarsa oraya girmeyin sözü de, hayatınızın kalitesi için taun olmayan kendi memleketinizde kalın demektir. Uğursuzlukla tanınan bir kadın veya ev sebebiyle bi kimsenin başına hoş olmayan bir iş geldiğinde “Uğursuzluğunu bana bulaştırdı” der. İşte Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Adva (bulaşma) yoktur” hadisiyle kastedilen budur…” (Te’vilu Muhtelifi’l-Hadis (s.123 vd.)
İbn Kuteybe’nin kendisine sorulan rivayetlerin arasını bulma hususunda, en çok Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in “Hastalık bulaşması (adva) ve uğursuzluk (tiyera) yoktur” sözüyle kendisinin açıklamasını örtüştürmekte aciz kaldığını görürüz. Bunun zahiri umumî olan özel bir mana olduğu ve bir şeyin diğer bir şeye bulaştırması anlamına has olduğunu iddia etmiştir.  Her ikisi de aynıdır. Ara bulma olarak Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadisinin metnini müdafaa ediyor. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kendisine devede meydana gelen en-Nakbe (uyuz) hastalığı hakkında sorulunca bu uyuzun bulaşmasını ve etkisini yalanlayarak: “İlk deveye kim hastalık bulaştırdı?” buyurmuştur. İbn Kuteybe böylece uyuzun, bir araya gelme ve birlikte yemeleri halinde bulaşacağını ve etkisi olduğunu iddia etmekte, bu konuda tabiplerin sözüne uymakta ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sözünü terk etmektedir!
Diyor ki: “Tabipler veremli ve cüzzamlı kimseyle birarada oturmayı yasaklarken hastalığın bulaşmasını değil, bozulmuş olan kokusunu kastederler. Çünkü onun kokusuna maruz kalmaya devam etmek hastalandırır” Bu yanlıştır. Çünkü tabipler ancak hastalığın bulaşmasından korktukları için bunu yasaklarlar. Onlara göre hastalığın bulaşma sebebi cüzzamlının kokusunu çekmektir. Böylece hastalığın sağlıklı kimseye bulaştığını söylerler. Şayet onlara göre advâ (bulaşma) böyle olmasaydı onunla beraber oturmayı yasaklamazlardı.
Başkasından Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Hastalıklıyı sağlıklının yanına sokmayın” hadisine yaptığı yorumu aktarırken bizzat şahit olunduğunu iddia ediyor! Biz ise çoğunlukla uyuzlu deveyle birada bulunan develerin uyuz olmadıklarına şahit oluyoruz! Sağlıklı develerin hastalıklı develerle bir arada bulunmalarına rağmen hastalığın bulaşmadığını gördük. Sanki şahit olunan vakaların Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Peki ya ilk deveye kim bulaştırdı” hadisine aykırı olduğunu iddia ediyor!
Bize göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Hastalıklıyı sağlıklının yanına sokmayın” hadisinin açıklaması şudur: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, hakikatte bir tesiri olmasa dahi bunu yasaklamıştır. Çünkü bunu yapan kimse, başkasına zarar vermiş gibi olur. zira hastalıklı devenin sağlıklı deveyi hasta ettiğine inanan kimse bundan dolayı zarara ve üzüntüye uğrar ve buna sebep olan kimseyi kötü görür. Sanki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem insanlara üzüntü vermeyi ve kötülenmeye maruz kalmayı yasaklamaktadır. Yine İbn Kuteybe’nin başkalarından naklettiği, şahit olunan ve razı olunmayan durum da söz konusu olabilir. Onlar hastalığın bulaştığını zannettikleri için kötü hissederler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem böyle bir kötümserliğe sebep olmaktan yasaklamıştır.
Şayet İbn Kuteybe, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in taun hakkında: “Bir beldede çıkarsa oraya girmeyin” hadisini ve evindeki bereketsizlikten şikayet eden kimseye oradan taşınmasını emretmesini nakletseydi elbette isabet ederdi. Çünkü böyle yorumlamak, rahat yaşamak için gönlün huzursuz olacağı beldeden uzak durmayı gerektirir. Bereketsiz gelen evden taşınmanın tasviye edilmesi meselesi de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Hastalıklıyı sağlıklının yanına sokmayın” hadisiyle aynı manada olabilir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Cüzzamlıdan aslandan kaçar gibi kaç” hadisine gelince, buradaki tavsiye hastalık bulaşması sebebiyle değildir. Cüzzam hastalarının çirkin kokusundan nefislerin hoşlanmaması sebebiyledir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in cüzzamlı kimseden biat almaktan kaçınması da bundan dolayıdır, hastalık bulaşması korkusundan değildir. Bilakis bir kısmını zikrettiğimiz daha başka sebepler olabilir.
Taun hadisine gelince, durum İbn Kuteybe’nin söylediği gibidir. Fakat o cüzzam hastalığının ve uyuzun bulaşması konusunda tabiplerin taun hakkındaki sözlerine meyletmiştir. Çünkü tabipler, taunun da; uyuz ve cüzzamın bulaşması gibi bulaştığını iddia ederler. Şahit olunanlar ise genellikle uyuz ve cüzzamda olduğu gibi değildir, Bizler genellikle taun bulunan beldede oturanların hepsine birden bir anda taun meydana geldiğini görürüz.”

Şerif Murtaza el-Musevi'nin cevabı burada bitti. 

Mu'tezile Şia önderlerinden Şerif el-Murtaza'nın hadisi savunması, sünnet ehlinin imamlarından İbn Kuteybe rahimehullah'ın da bu bu konuda tabiplerin sözleriyle Rasulullah'ın hadisini sentez yapmaya kalkarak bâtıl bir söz söylemesi manidardır. Bid'at ehlinden gelse dahi hak kabul edilir, sünnet ehlinden gelse dahi bâtıl reddedilir. Lakin Taun hastalığının cinlerin saldırması sebebiyle meydana geldiğine dair hadis de burada zikredilseydi açıklama tamam olurdu.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)