Şerif Murtaza Ali b. el-Huseyn el-Musevî (v.436 h.) Gureru’l-Fevaid
adlı Emali’sinde (2/200 vd.) şöyle demiştir:
(İbn Kuteybe rahimehullah) dedi ki: “Advâ kelimesinin (bulaşmanın) iki
manası vardır. Birisi cüzzamın bulaşmasıdır. Zira cüzzamlı kimsenin şiddetli
kokusu vardır. Hatta onunla oturmak ve yemek yemek hasta eder. Yine kadın
cüzzamlı kimse ile aynı örtü altında yatarsa eza ona da ulaşır, bazen o da
cüzzam olur. Yine çocuğu büyüyünce ona çeker. Yine veremli (tuberkuloz) ve
hummalı olan hastalar da böyledir. Tabipler veremli ve cüzzamı olan kimselerle
beraber oturmamayı tavsiye ederler. Bununla adva’yı (hastalık bulaşmasını)
kastetmezler. Bundan maksatları kokunun bozulmasıdır. Çünkü onun kokusunu
çekmek hasta eder. Tabipler bereket ve uğursuzluğa inanmaktan en uzak
kimselerdir. Yine develerde olan en-nakbe denilen uyuz hastalığı da böyledir.
Deve diğer develerle bir arada olursa, salyası sudan diğerlerine geçer ve
hastalık diğerlerinde de görülür. İşte Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
“Hastlıklı olanı sağlıklı olanın yanına sokmayın” hadisinde kastedilen
budur. Bir topluluk burada kastedilenin, “hastalıklı devenin diğer develeri
hasta ettiğini zannetmeyin” manasında olduğunu söylemiştir. Bana göre bu
tutarlı değildir. Çünkü biz tecrübelerimizde bunu bizzat gördük. Adva’nın
(bulaşmanın) diğer türü ise bir beldeye inen taun hastalığıdır. Taun korkusuyla
oradan çıkmak advaya inanmak demektir… Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Sizin
bulunduğunuz beldede çıkarsa oradan çıkmayın” buyurmuştur. Yine: “Bir beldede
meydana gelirse oraya girmeyin” buyurmuştur. Oradan çıkmayın sözüyle
kastettiği; o beldede taun varsa Allah Teâlâ’nın kaderinden kaçarak
kurtulacağınız zannıyla çıkmayın demektir. Bir beldede taun çıkarsa oraya
girmeyin sözü de, hayatınızın kalitesi için taun olmayan kendi memleketinizde
kalın demektir. Uğursuzlukla tanınan bir kadın veya ev sebebiyle bi kimsenin
başına hoş olmayan bir iş geldiğinde “Uğursuzluğunu bana bulaştırdı” der. İşte Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Adva (bulaşma) yoktur” hadisiyle kastedilen
budur…” (Te’vilu Muhtelifi’l-Hadis (s.123 vd.)
İbn Kuteybe’nin kendisine sorulan rivayetlerin arasını bulma
hususunda, en çok Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in “Hastalık
bulaşması (adva) ve uğursuzluk (tiyera) yoktur” sözüyle kendisinin
açıklamasını örtüştürmekte aciz kaldığını görürüz. Bunun zahiri umumî olan özel
bir mana olduğu ve bir şeyin diğer bir şeye bulaştırması anlamına has olduğunu
iddia etmiştir. Her ikisi de aynıdır.
Ara bulma olarak Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadisinin metnini
müdafaa ediyor. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kendisine devede
meydana gelen en-Nakbe (uyuz) hastalığı hakkında sorulunca bu uyuzun
bulaşmasını ve etkisini yalanlayarak: “İlk deveye kim hastalık bulaştırdı?”
buyurmuştur. İbn Kuteybe böylece uyuzun, bir araya gelme ve birlikte yemeleri
halinde bulaşacağını ve etkisi olduğunu iddia etmekte, bu konuda tabiplerin
sözüne uymakta ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sözünü terk
etmektedir!
Diyor ki: “Tabipler veremli ve cüzzamlı kimseyle birarada
oturmayı yasaklarken hastalığın bulaşmasını değil, bozulmuş olan kokusunu kastederler. Çünkü onun kokusuna maruz kalmaya devam etmek hastalandırır”
Bu yanlıştır. Çünkü tabipler ancak hastalığın bulaşmasından korktukları için
bunu yasaklarlar. Onlara göre hastalığın bulaşma sebebi cüzzamlının kokusunu
çekmektir. Böylece hastalığın sağlıklı kimseye bulaştığını söylerler. Şayet onlara
göre advâ (bulaşma) böyle olmasaydı onunla beraber oturmayı yasaklamazlardı.
Başkasından Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Hastalıklıyı
sağlıklının yanına sokmayın” hadisine yaptığı yorumu aktarırken bizzat şahit
olunduğunu iddia ediyor! Biz ise çoğunlukla uyuzlu deveyle birada bulunan
develerin uyuz olmadıklarına şahit oluyoruz! Sağlıklı develerin hastalıklı
develerle bir arada bulunmalarına rağmen hastalığın bulaşmadığını gördük. Sanki
şahit olunan vakaların Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Peki ya ilk deveye
kim bulaştırdı” hadisine aykırı olduğunu iddia ediyor!
Bize göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Hastalıklıyı
sağlıklının yanına sokmayın” hadisinin açıklaması şudur: Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem, hakikatte bir tesiri olmasa dahi bunu yasaklamıştır. Çünkü bunu
yapan kimse, başkasına zarar vermiş gibi olur. zira hastalıklı devenin sağlıklı
deveyi hasta ettiğine inanan kimse bundan dolayı zarara ve üzüntüye uğrar ve
buna sebep olan kimseyi kötü görür. Sanki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem insanlara üzüntü vermeyi ve kötülenmeye maruz kalmayı yasaklamaktadır.
Yine İbn Kuteybe’nin başkalarından naklettiği, şahit olunan ve razı olunmayan durum
da söz konusu olabilir. Onlar hastalığın bulaştığını zannettikleri için kötü
hissederler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem böyle bir kötümserliğe
sebep olmaktan yasaklamıştır.
Şayet İbn Kuteybe, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
taun hakkında: “Bir beldede çıkarsa oraya girmeyin” hadisini ve evindeki
bereketsizlikten şikayet eden kimseye oradan taşınmasını emretmesini
nakletseydi elbette isabet ederdi. Çünkü böyle yorumlamak, rahat yaşamak için
gönlün huzursuz olacağı beldeden uzak durmayı gerektirir. Bereketsiz gelen evden
taşınmanın tasviye edilmesi meselesi de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in:
“Hastalıklıyı sağlıklının yanına sokmayın” hadisiyle aynı manada olabilir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Cüzzamlıdan
aslandan kaçar gibi kaç” hadisine gelince, buradaki tavsiye hastalık bulaşması
sebebiyle değildir. Cüzzam hastalarının çirkin kokusundan nefislerin
hoşlanmaması sebebiyledir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in cüzzamlı
kimseden biat almaktan kaçınması da bundan dolayıdır, hastalık bulaşması
korkusundan değildir. Bilakis bir kısmını zikrettiğimiz daha başka sebepler
olabilir.
Taun hadisine gelince, durum İbn Kuteybe’nin söylediği
gibidir. Fakat o cüzzam hastalığının ve uyuzun bulaşması konusunda tabiplerin
taun hakkındaki sözlerine meyletmiştir. Çünkü tabipler, taunun da; uyuz ve
cüzzamın bulaşması gibi bulaştığını iddia ederler. Şahit olunanlar ise
genellikle uyuz ve cüzzamda olduğu gibi değildir, Bizler genellikle
taun bulunan beldede oturanların hepsine birden bir anda taun meydana geldiğini
görürüz.”
Şerif Murtaza el-Musevi'nin cevabı burada bitti.
Mu'tezile Şia önderlerinden Şerif el-Murtaza'nın hadisi savunması, sünnet ehlinin imamlarından İbn Kuteybe rahimehullah'ın da bu bu konuda tabiplerin sözleriyle Rasulullah'ın hadisini sentez yapmaya kalkarak bâtıl bir söz söylemesi manidardır. Bid'at ehlinden gelse dahi hak kabul edilir, sünnet ehlinden gelse dahi bâtıl reddedilir. Lakin Taun hastalığının cinlerin saldırması sebebiyle meydana geldiğine dair hadis de burada zikredilseydi açıklama tamam olurdu.
Şerif Murtaza el-Musevi'nin cevabı burada bitti.
Mu'tezile Şia önderlerinden Şerif el-Murtaza'nın hadisi savunması, sünnet ehlinin imamlarından İbn Kuteybe rahimehullah'ın da bu bu konuda tabiplerin sözleriyle Rasulullah'ın hadisini sentez yapmaya kalkarak bâtıl bir söz söylemesi manidardır. Bid'at ehlinden gelse dahi hak kabul edilir, sünnet ehlinden gelse dahi bâtıl reddedilir. Lakin Taun hastalığının cinlerin saldırması sebebiyle meydana geldiğine dair hadis de burada zikredilseydi açıklama tamam olurdu.