Ebu Hureyre Reşid Azerî şöyle somuş: Selam aleykum. Muminun
102, 103 ve Kehf 105 ayetlerine göre, ahiret gününde kâfirler için tartı
konup konmayacağını açıklar mısınız? Kuran'da Mu'minun suresinin 103. ayetinde,
tartıları hafif gelenler için ebedi cehennem diyor, yani devamındaki ayetleri
okuduğumuzda buradaki kişilerin Müslüman olmadıkları anlaşılıyor. Fakat
Kehf suresinin 105. Ayetinde kâfirler için terazi kurulmayacağı, çünkü
ibadetlerinin boşa gittiği yazıyor. Bu durumda kâfirlere tartı yapılacak mı,
yapılmayacak mı?
Cevap: Aleykum selam. Mü’minlerden bazıları hesapsız
olarak cennete gireceklerdir. Aynı şekilde kâfirlerden bazıları da hesapsız bir
şekilde cehenneme gireceklerdir. Bu kimseler mizana tabi olmadan varacakları
yere gireceklerdir.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
فَلَا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ
الْقِيَامَةِ وَزْنًا
“Kıyamet gününde kendilerine terazi kurmayacağımız kimselerdir”
(Kehf 105)
Bazıları dediler ki: “Bu onların mazeretlerinin kabul
edilmeyeceği hususunda bir mecazdır. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur.
وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ
فَأُولَئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ فِي جَهَنَّمَ خَالِدُونَ
“Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık
etmişlerdir; ebedî cehennemdedirler.” (Mu’minun 103)
Hesap ve Mizanı Görmeden Cehenneme Gidecek Olanlar
Tirmizî, sahih kaydıyla Ebu Hureyre radiyallahu
anh’den, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet
etti: “Kıyamet günü
cehennemden gören iki gözü, işiten iki kulağı ve konuşan bir dili olan bir
boyun çıkacak, şöyle diyecektir: “Muhakkak ki ben, üç tür kimse için
görevlendirildim: Her inatçı zorba, Allah ile beraber başka bir ilaha seslenen
herkes ve suret yapanlar!”[1]
Bezzar – lafız onundur -, Ebû Ya'lâ ve el-Evsat’ta Taberânî, Ebu Said
el-Hudrî radiyallahu anh’den rivayet ediyorlar: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu: “Cehennemden bir boyun çıkar ve akıcı bir dille
konuşur, onun gören iki gözü ve konuşan bir dili vardır. Der ki:
“Ben Allah ile beraber başka bir ilah edinen kimseler, her inatçı zorba ve
haksız yere bir cana kıyan kimseler için emrolundum. Sonra onları diğer
insanlardan beş yüz yıl önce alıp götürür.”[2]
Abd b. Humeyd Tefsir’inde, İbn Cerir (et-Taberî) ve Musned’inde Haris b.
Ebi Usame hasen isnadla İbn Abbâs radiyallahu anhuma’dan rivayet
ediyorlar: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kıyamet günü olunca yeryüzü
derinin gerilmesi gibi gerilerek uzatılır. Bütün yaratıklar, insanlar ve cinler
tek bir yerde toplanırlar. Bu halde iken dünya seması kendi halkına dar gelir
ve yeryüzüne serpiştirilirler. Yalnız gökyüzündekiler; cinleri ve insanlarıyla
birlikte bütün yeryüzündekilerden kat kat daha çoktur. Onlar yeryüzüne gelince
yeryüzündekiler onlardan korkarlar ve şöyle derler: “Rabbimiz aranızda mı?”
Gökten gelenler yeryüzündekilerin bu sözlerinden korkarlar ve:
“Rabbimizi noksan sıfatlardan
tenzih ederiz. O, aramızda değildir. O, gelecektir” derler. Sonra ikinci göğün
halkı, yeryüzüne inerler. İkinci göğün halkı, yalnız başlarına dünya semaı’nın
halkından ve bütün yeryüzündekilerden kat kat daha fazladırlar. Onlar da
yeryüzüne dağılırlar. Yeryüzündekilerden korkarlar ve:
“Rabbimiz aranızda mı?”
derler. Onlar yeryüzündekilerin bu sözlerinden korkarlar ve: “Rabbimizi noksan
sıfatlardan tenzih ederiz. O aramızda değildir. Fakat gelecektir” derler. Sonra
aynı durum yedi gök halkının başına gelir. Her bir gök, kendisinin altındaki
gök halkından ve diğerlerinden kat kat daha fazladır. Hepsi de yeryüzüne
dağılırlar. Yeryüzündekiler gökten gelenlerden korktuklarından, aynı sözleri
onlara söylerler. Ancak gökten gelenler, onlara aynı cevabı verirler. En son
yedinci göktekiler gelirler. Onlar da yeryüzüne inen altı gök halkından ve
yeryüzündekilerden kat kat daha fazladırlar. İşte Allah onlarla birlikte gelir.
O zaman bütün ümmetler dizleri üzerine çöküp, saf oluşturmuşlardır. Bir münâdi:
“İşte bugün kimlerin değerli
olduğunu herkes bilecektir. Her hal üzere Allah'a hamd edenler ayağa
kalksınlar!” denilir ve her halükârda rablerine hamd edenler ayağa kalkıp
cennete giderler. Sonra ikinci defa münadi seslenir:
“Bugün herkes kimin değerli
olduğunu bilecektir. Yanlarını yataklarından uzaklaştıranlar kalksınlar.” Onlar
da kalkarlar ve cennete giderler. Sonra münadi üçüncü kez seslenir:
“Alışveriş ve ticaretin
kendilerini Allah'ın zikrinden, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymayan
kimseler kalksınlar.” Onlar da kalkarlar ve cennete giderler. Bu üç gruptan
sonra ateşten bazı boyunlar çıkar ve mahlûkata bakarlar. Onların iki gözü ve
güzel konuşan bir lisanları vardır. Şöyle derler:
“Ben üç kişiye vekil kılındım.
İnatçı her zorbaya vekil kılındım.” Kuşların susam tanelerini aldıkları gibi
onlar da safların arasından inatçı zorbaları çekip alırlar ve onları cehenneme
hapsederler. Sonra ikinci defa çıkar ve:
“Ben, Allah ve rasulüne eziyet
edenlere vekil kılındım” der. Onlar da aynı şekilde kuşun susam tanesini alıp
götürdüğü gibi Allah ve rasulüne eziyet eden kimseleri safların arasından alıp
götürürler ve cehenneme hapsederler. Sonra üçüncü defa çıkar ve:
“Ben, (ruh sahibi canlıların)
suret(lerini) yapanlara vekil kılındım” der. Aynı şekilde bu işle meşgul
olanları safların arasından alıp götürür ve cehenneme hapseder. İşte bu üç grup
da cehenneme hapsedildikten sonra mahlûkatın amel defteri kendilerine dağıtılır
ve mizanlar kurulur. İşte o zaman bütün yaratıklar hesaba çağırılır.”[3]
Kurtubî dedi ki: “Mizan herkes hakkında olmaz. Orada cennete
hesapsız olarak girecekler vardır ve onlar: “Onlar için mizan kurulmaz”[4]
hadisinde zikredilen kimselerdir. Aynı şekilde hesapsız olarak cehenneme
girecek olanlar da böyledir. Onlar da şu ayette zikredilenlerdir: “Günahkârlar, simalarından tanınır da
alınlarından ve ayaklarından yakalanırlar.” (Rahman 41)
Kendileri için mizan kurulmayan grup cehenneme gönderilir,
kâfirlerin kalanları için de mizan kurulur. Zikredilen kâfirler münafıklara
tahsis edilmiş olabilir. Çünkü onlar müslümanların arasında kalırlar. Her
ümmetten dinlerinde değişiklik olan kitap ehli ibadet etmekte olduklarına tabi
olurlar, geriye bu ümmetin münafıkları kalır.
Kurtubî dedi ki: “Şayet: “Kâfirlerin amelleri tartılacaksa diğer kefede ne
olacak?” denilirse deriz ki: “Akrabalık bağlarını gözetmek, iyilikler ve
benzerleri olacaktır. Ancak küfür onlara baskın gelecektir.”
Bu durum münafıklara tahsis edilirse doğru olur. Çünkü münafık namaz, hac,
savaş ve başka salih amelleri riyâ olarak ve müslüman görünmek için yapmıştır.
Bunlarla Allah Teâlâ’nın vechini kastetmemiştir. Bunlar tartılır ve mizanda
hafif gelirler.
Nesefî Bahru’l-Kelam’da dedi ki: “Eğer mizan kelimesi herkesi kapsayan bir
kelimedir denilirse, deriz ki: her insan bir durum üzeredir. Topluluk olarak
zikredilenlerle, onlardan biri kastedilmiştir. Allah Teâlâ’nın şu kavli gibi: “Melekler
ona seslendi” (Âl-i İmran 39) Burada seslenen Cibril aleyhi's-selâm’dır. “Ey
rasuller! Temiz olan şeylerden yeyin…” (Mu’minun 51) Burada kastedilen
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’dir.
Eğer: “Onlar nasıl tartılacak?” denilirse deriz ki: bazıları şöyle
demiştir: “Kul ameliyle beraber tartılır.” Yine denildi ki: “İyilikler sahifesi
ile kötülükler sahifesi tartılır.” Yine denildi ki: “Amel bir cesede
büründürülür ve tartılır.” Nesefî dedi ki:
“Sonra muhakkak ki iman tartılmaz. Çünkü onun diğer kefede tartılacak bir
zıddı yoktur. Zira onun zıddı küfürdür. İman ve küfür bir insanda bulunamaz.”[5]
Doğru olan şu ki, bitaka hadisinde geçtiği gibi amel defterinin sahifeleri
tartılır.
Sonra Kurtubi dedi ki: “Âlimlerimiz şöyle dediler: “İnsanlar ahirette üç
tabaka üzere bulunurlar: Büyük günahları olmayan takva sahipleri, çirkinlikleri
ve büyük günahları işlemiş olanlar ve kâfirler. Takva sahiplerinin iyilikleri
nurlu olan bir kefede, küçük günahları da diğer kefede olur. Allah bu küçük
günahlar için bir ağırlık kılmaz ve nurlu olan kefe ağır basarak hiçbir
karanlık kalmaz. Büyük günah sahiplerinin iyilikleri nurlu kefeye konur,
kötülükleri de karanlık olan kefeye konur. Böylece büyük günahları ağır gelir.
Eğer iyilikleri daha ağır gelirse cennete girer. Kötülükleri ağır gelirse
cehenneme gider. Eğer iki kefe eşit olursa a’raf ashabından olur. Eğer büyük
günahlar Allah ile kul arasında ise böyledir. Ama günahına tabi olunmuşsa ondan
kısas olarak o miktarda, iyiliklerinin sevabından alınır. Eğer sevabı bunu
karşılamazsa, zulmettiği kimselerin günahlarından bu kimseye eklenir. Sonra
hepsinden dolayı azap görür. Ahmed b. Harb dedi ki:
“Allah kıyamet gününde insanları üç grup halinde diriltecektir. Bir grubu
salih amellerle zengin olanlar, ikincisi fakirler, diğeri de zenginken kısas
sebebiyle fakirlere dönüşmüş olan müflislerdir.” Sufyan es-Sevrî rahimehullah
dedi ki:
“Muhakkak ki Allah ile senin aranda kalan yetmiş günah ile Allah’ın
huzuruna çıkman, seninle kullar arasında olan bir günah ile Allah’ın huzuruna
çıkmandan daha ehvendir.”
Kâfirlere gelince, onların küfürleri ve günahları karanlık kefeye konur.
Eğer onların iyi amelleri olursa diğer kefeye konulur ama ağır gelmez. Takva
sahibinin ameli ancak onun üstünlüğünü ortaya koymak, kafirin ameli ise onu
rezil etmek için tartılır. İnsanların amelleri tartıldığı gibi cinlerin de
amelleri tartılır.
Hakîm et-Tirmizî tevhide şahitliğin tartılmayacağını zikretmiştir. Çünkü
mizanın bir kefesine bir şey konulduğu zaman diğer kefesine onun zıddı konulur.
İmanın ise mü’minde zıddı yoktur ki iman bir kefeye, küfür diğer kefeye
konulsun! Bitaka hadisinde bahsedilen şehadete gelince kastedilen, kulun iman
ettikten sonra “Allah’tan başka ibadete layık hak ilah yok” demesidir. İman
gerçekleştikten sonra bunu söylemesi mizanda diğer iyi ameller gibi iyilikler
kefesine konulur.”
Nitekim hadiste şöyle buyrulmuştur: “Kötülük işlediğin zaman ardından
onu giderecek bir iyilik işle” Denildi ki:
“Ey Allah’ın rasulü! La ilahe illallah sözü de iyiliklerden midir?” Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Evet, o en üstün iyiliklerdendir.”[6]
Bunu Beyhakî ve başkaları rivayet etmişlerdir.
[1]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Beyhakî
el-Ba’s ve’n-Nuşur (524) Ahmed (2/336) Tirmizî (2574) Deylemi (8865)
el-Muhalledi Fevaid (587) Beyhakî, Şuabu’l-İman (5/190) el-Elbani es-Sahiha
(512) Mukbil b. Hadi Sahihu’l-Musned (1406)
[2]
Buhârî'nin şartına göre sahih.
Taberânî Evsat (4/203, 1/103) Bezzar (Keşfu’l-Estar 3500) Ahmed (3/40) İbn Ebî
Şeybe (7/51) Abd b. Humeyd (894) Ebu’ş-Şeyh Tabakat (839) Ebu’ş-Şeyh Fevaid
(78) Hatib Tarih (12/11) Ebu Nuaym Marife (3177) Beyhakî el-Ba’s (1104-105) İbn
Sem’un Emali (259) Deylemi (8864) el-Elbani es-Sahiha (2699)
[3]
Muslim'in şartına göre sahih. Haris
b. Ebi Usame Musned (1122) İbn Ebi’d-Dunya el-Ehval (173) Ebû Nuaym
Hilyetu'l-Evliyâ (6/62) İbnu’l-Mubarek ez-Zuhd (353) Taberi (24/384) Osman b.
Said ed-Darimi er-Reddu Ale’l-Merisi (1/351) Mervezi, Muhtasaru Kıyami’l-Leyl
(s.35) Ebu’l-Leys Semerkandi, Tenbihu’l-Gafilin (s.274) İbn Hacer
Metalibu’l-Aliye (4681).
[4]
Bkz.: el-Elbani es-Sahiha (5/241)
[5]
Bu sözler imanda artma ve eksilmeyi kabul etmeyen sapık Mürcie akidesine
göredir. Şüphesiz nifak ve fısk da imanın zıtlarıdır.
[6]
Muslim'in şartına göre sahih. İbn
Hacer el-Askalani Emaliyu’l-Mutlaka (110) Ahmed (5/169) Taberânî ed-Dua (1499)
Hennad Zühd (1071) Taberî Tefsir (10/42) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (4/217-218)
İbn Bişran Emali (614) Ebu’l-Kasım el-Ezcî Hadisu Ebi Ali b. Şazan (20)
İbnu’s-Semmak Fevaid (37) İbnu’d-Dubeysi Zeylu Tarihi Bağdad (1/218)
el-Esbehani et-Tergib (2519) Beyhakî el-Esma ve’s-Sifat (202) el-Elbani
es-Sahiha (3/361)