Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

18 Nisan 2020 Cumartesi

Kâfirler İçin Mizan (Tartı) Var mıdır?

Ebu Hureyre Reşid Azerî şöyle somuş: Selam aleykum. Muminun 102, 103 ve Kehf 105 ayetlerine göre, ahiret gününde kâfirler için  tartı konup konmayacağını açıklar mısınız? Kuran'da Mu'minun suresinin 103. ayetinde, tartıları hafif gelenler için ebedi cehennem diyor, yani devamındaki ayetleri okuduğumuzda buradaki  kişilerin Müslüman olmadıkları anlaşılıyor. Fakat Kehf suresinin 105. Ayetinde kâfirler için terazi kurulmayacağı, çünkü ibadetlerinin boşa gittiği yazıyor. Bu durumda kâfirlere tartı yapılacak mı, yapılmayacak mı?
Cevap: Aleykum selam. Mü’minlerden bazıları hesapsız olarak cennete gireceklerdir. Aynı şekilde kâfirlerden bazıları da hesapsız bir şekilde cehenneme gireceklerdir. Bu kimseler mizana tabi olmadan varacakları yere gireceklerdir.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
فَلَا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَزْنًا
Kıyamet gününde kendilerine terazi kurmayacağımız kimselerdir” (Kehf 105)
Bazıları dediler ki: “Bu onların mazeretlerinin kabul edilmeyeceği hususunda bir mecazdır. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur.
وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ فِي جَهَنَّمَ خَالِدُونَ
Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; ebedî cehennemdedirler.” (Mu’minun 103)

Hesap ve Mizanı Görmeden Cehenneme Gidecek Olanlar

Tirmizî, sahih kaydıyla Ebu Hureyre radiyallahu anh’den, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: Kıyamet günü cehennemden gören iki gözü, işiten iki kulağı ve konuşan bir dili olan bir boyun çıkacak, şöyle diyecektir: “Muhakkak ki ben, üç tür kimse için görevlendirildim: Her inatçı zorba, Allah ile beraber başka bir ilaha seslenen herkes ve suret yapanlar!”[1]
Bezzar – lafız onundur -, Ebû Ya'lâ ve el-Evsat’ta Taberânî, Ebu Said el-Hudrî radiyallahu anh’den rivayet ediyorlar: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Cehennemden bir boyun çıkar ve akıcı bir dille konuşur, onun gören iki gözü ve konuşan bir dili vardır. Der ki:
“Ben Allah ile beraber başka bir ilah edinen kimseler, her inatçı zorba ve haksız yere bir cana kıyan kimseler için emrolundum. Sonra onları diğer insanlardan beş yüz yıl önce alıp götürür.”[2]
Abd b. Humeyd Tefsir’inde, İbn Cerir (et-Taberî) ve Musned’inde Haris b. Ebi Usame hasen isnadla İbn Abbâs radiyallahu anhuma’dan rivayet ediyorlar: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Kıyamet günü olunca yeryüzü derinin gerilmesi gibi gerilerek uzatılır. Bütün yaratıklar, insanlar ve cinler tek bir yerde toplanırlar. Bu halde iken dünya seması kendi halkına dar gelir ve yeryüzüne serpiştirilirler. Yalnız gökyüzündekiler; cinleri ve insanlarıyla birlikte bütün yeryüzündekilerden kat kat daha çoktur. Onlar yeryüzüne gelince yeryüzündekiler onlardan korkarlar ve şöyle derler: “Rabbimiz aranızda mı?” Gökten gelenler yeryüzündekilerin bu sözlerinden korkarlar ve:
“Rabbimizi noksan sıfatlardan tenzih ederiz. O, aramızda değildir. O, gelecektir” derler. Sonra ikinci göğün halkı, yeryüzüne inerler. İkinci göğün halkı, yalnız başlarına dünya semaı’nın halkından ve bütün yeryüzündekilerden kat kat daha fazladırlar. Onlar da yeryüzüne dağılırlar. Yeryüzündekilerden korkarlar ve:
“Rabbimiz aranızda mı?” derler. Onlar yeryüzündekilerin bu sözlerinden korkarlar ve: “Rabbimizi noksan sıfatlardan tenzih ederiz. O aramızda değildir. Fakat gelecektir” derler. Sonra aynı durum yedi gök halkının başına gelir. Her bir gök, kendisinin altındaki gök halkından ve diğerlerinden kat kat daha fazladır. Hepsi de yeryüzüne dağılırlar. Yeryüzündekiler gökten gelenlerden korktuklarından, aynı sözleri onlara söylerler. Ancak gökten gelenler, onlara aynı cevabı verirler. En son yedinci göktekiler gelirler. Onlar da yeryüzüne inen altı gök halkından ve yeryüzündekilerden kat kat daha fazladırlar. İşte Allah onlarla birlikte gelir. O zaman bütün ümmetler dizleri üzerine çöküp, saf oluşturmuşlardır. Bir münâdi:
“İşte bugün kimlerin değerli olduğunu herkes bilecektir. Her hal üzere Allah'a hamd edenler ayağa kalksınlar!” denilir ve her halükârda rablerine hamd edenler ayağa kalkıp cennete giderler. Sonra ikinci defa münadi seslenir:
“Bugün herkes kimin değerli olduğunu bilecektir. Yanlarını yataklarından uzaklaştıranlar kalksınlar.” Onlar da kalkarlar ve cennete giderler. Sonra münadi üçüncü kez seslenir:
“Alışveriş ve ticaretin kendilerini Allah'ın zikrinden, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymayan kimseler kalksınlar.” Onlar da kalkarlar ve cennete giderler. Bu üç gruptan sonra ateşten bazı boyunlar çıkar ve mahlûkata bakarlar. Onların iki gözü ve güzel konuşan bir lisanları vardır. Şöyle derler:
“Ben üç kişiye vekil kılındım. İnatçı her zorbaya vekil kılındım.” Kuşların susam tanelerini aldıkları gibi onlar da safların arasından inatçı zorbaları çekip alırlar ve onları cehenneme hapsederler. Sonra ikinci defa çıkar ve:
“Ben, Allah ve rasulüne eziyet edenlere vekil kılındım” der. Onlar da aynı şekilde kuşun susam tanesini alıp götürdüğü gibi Allah ve rasulüne eziyet eden kimseleri safların arasından alıp götürürler ve cehenneme hapsederler. Sonra üçüncü defa çıkar ve:
“Ben, (ruh sahibi canlıların) suret(lerini) yapanlara vekil kılındım” der. Aynı şekilde bu işle meşgul olanları safların arasından alıp götürür ve cehenneme hapseder. İşte bu üç grup da cehenneme hapsedildikten sonra mahlûkatın amel defteri kendilerine dağıtılır ve mizanlar kurulur. İşte o zaman bütün yaratıklar hesaba çağırılır.”[3]
Kurtubî dedi ki: “Mizan herkes hakkında olmaz. Orada cennete hesapsız olarak girecekler vardır ve onlar: “Onlar için mizan kurulmaz[4] hadisinde zikredilen kimselerdir. Aynı şekilde hesapsız olarak cehenneme girecek olanlar da böyledir. Onlar da şu ayette zikredilenlerdir: “Günahkârlar, simalarından tanınır da alınlarından ve ayaklarından yakalanırlar.” (Rahman 41)
Kendileri için mizan kurulmayan grup cehenneme gönderilir, kâfirlerin kalanları için de mizan kurulur. Zikredilen kâfirler münafıklara tahsis edilmiş olabilir. Çünkü onlar müslümanların arasında kalırlar. Her ümmetten dinlerinde değişiklik olan kitap ehli ibadet etmekte olduklarına tabi olurlar, geriye bu ümmetin münafıkları kalır.
Kurtubî dedi ki: “Şayet: “Kâfirlerin amelleri tartılacaksa diğer kefede ne olacak?” denilirse deriz ki: “Akrabalık bağlarını gözetmek, iyilikler ve benzerleri olacaktır. Ancak küfür onlara baskın gelecektir.”
Bu durum münafıklara tahsis edilirse doğru olur. Çünkü münafık namaz, hac, savaş ve başka salih amelleri riyâ olarak ve müslüman görünmek için yapmıştır. Bunlarla Allah Teâlâ’nın vechini kastetmemiştir. Bunlar tartılır ve mizanda hafif gelirler.
Nesefî Bahru’l-Kelam’da dedi ki: “Eğer mizan kelimesi herkesi kapsayan bir kelimedir denilirse, deriz ki: her insan bir durum üzeredir. Topluluk olarak zikredilenlerle, onlardan biri kastedilmiştir. Allah Teâlâ’nın şu kavli gibi: “Melekler ona seslendi” (Âl-i İmran 39) Burada seslenen Cibril aleyhi's-selâm’dır. “Ey rasuller! Temiz olan şeylerden yeyin…” (Mu’minun 51) Burada kastedilen Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’dir.
Eğer: “Onlar nasıl tartılacak?” denilirse deriz ki: bazıları şöyle demiştir: “Kul ameliyle beraber tartılır.” Yine denildi ki: “İyilikler sahifesi ile kötülükler sahifesi tartılır.” Yine denildi ki: “Amel bir cesede büründürülür ve tartılır.” Nesefî dedi ki:
“Sonra muhakkak ki iman tartılmaz. Çünkü onun diğer kefede tartılacak bir zıddı yoktur. Zira onun zıddı küfürdür. İman ve küfür bir insanda bulunamaz.”[5]
Doğru olan şu ki, bitaka hadisinde geçtiği gibi amel defterinin sahifeleri tartılır.
Sonra Kurtubi dedi ki: “Âlimlerimiz şöyle dediler: “İnsanlar ahirette üç tabaka üzere bulunurlar: Büyük günahları olmayan takva sahipleri, çirkinlikleri ve büyük günahları işlemiş olanlar ve kâfirler. Takva sahiplerinin iyilikleri nurlu olan bir kefede, küçük günahları da diğer kefede olur. Allah bu küçük günahlar için bir ağırlık kılmaz ve nurlu olan kefe ağır basarak hiçbir karanlık kalmaz. Büyük günah sahiplerinin iyilikleri nurlu kefeye konur, kötülükleri de karanlık olan kefeye konur. Böylece büyük günahları ağır gelir. Eğer iyilikleri daha ağır gelirse cennete girer. Kötülükleri ağır gelirse cehenneme gider. Eğer iki kefe eşit olursa a’raf ashabından olur. Eğer büyük günahlar Allah ile kul arasında ise böyledir. Ama günahına tabi olunmuşsa ondan kısas olarak o miktarda, iyiliklerinin sevabından alınır. Eğer sevabı bunu karşılamazsa, zulmettiği kimselerin günahlarından bu kimseye eklenir. Sonra hepsinden dolayı azap görür. Ahmed b. Harb dedi ki:
“Allah kıyamet gününde insanları üç grup halinde diriltecektir. Bir grubu salih amellerle zengin olanlar, ikincisi fakirler, diğeri de zenginken kısas sebebiyle fakirlere dönüşmüş olan müflislerdir.” Sufyan es-Sevrî rahimehullah dedi ki:
“Muhakkak ki Allah ile senin aranda kalan yetmiş günah ile Allah’ın huzuruna çıkman, seninle kullar arasında olan bir günah ile Allah’ın huzuruna çıkmandan daha ehvendir.”
Kâfirlere gelince, onların küfürleri ve günahları karanlık kefeye konur. Eğer onların iyi amelleri olursa diğer kefeye konulur ama ağır gelmez. Takva sahibinin ameli ancak onun üstünlüğünü ortaya koymak, kafirin ameli ise onu rezil etmek için tartılır. İnsanların amelleri tartıldığı gibi cinlerin de amelleri tartılır.
Hakîm et-Tirmizî tevhide şahitliğin tartılmayacağını zikretmiştir. Çünkü mizanın bir kefesine bir şey konulduğu zaman diğer kefesine onun zıddı konulur. İmanın ise mü’minde zıddı yoktur ki iman bir kefeye, küfür diğer kefeye konulsun! Bitaka hadisinde bahsedilen şehadete gelince kastedilen, kulun iman ettikten sonra “Allah’tan başka ibadete layık hak ilah yok” demesidir. İman gerçekleştikten sonra bunu söylemesi mizanda diğer iyi ameller gibi iyilikler kefesine konulur.”
Nitekim hadiste şöyle buyrulmuştur: “Kötülük işlediğin zaman ardından onu giderecek bir iyilik işle” Denildi ki:
“Ey Allah’ın rasulü! La ilahe illallah sözü de iyiliklerden midir?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
Evet, o en üstün iyiliklerdendir.”[6] Bunu Beyhakî ve başkaları rivayet etmişlerdir.


[1] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Beyhakî el-Ba’s ve’n-Nuşur (524) Ahmed (2/336) Tirmizî (2574) Deylemi (8865) el-Muhalledi Fevaid (587) Beyhakî, Şuabu’l-İman (5/190) el-Elbani es-Sahiha (512) Mukbil b. Hadi Sahihu’l-Musned (1406)
[2] Buhârî'nin şartına göre sahih. Taberânî Evsat (4/203, 1/103) Bezzar (Keşfu’l-Estar 3500) Ahmed (3/40) İbn Ebî Şeybe (7/51) Abd b. Humeyd (894) Ebu’ş-Şeyh Tabakat (839) Ebu’ş-Şeyh Fevaid (78) Hatib Tarih (12/11) Ebu Nuaym Marife (3177) Beyhakî el-Ba’s (1104-105) İbn Sem’un Emali (259) Deylemi (8864) el-Elbani es-Sahiha (2699)
[3] Muslim'in şartına göre sahih. Haris b. Ebi Usame Musned (1122) İbn Ebi’d-Dunya el-Ehval (173) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (6/62) İbnu’l-Mubarek ez-Zuhd (353) Taberi (24/384) Osman b. Said ed-Darimi er-Reddu Ale’l-Merisi (1/351) Mervezi, Muhtasaru Kıyami’l-Leyl (s.35) Ebu’l-Leys Semerkandi, Tenbihu’l-Gafilin (s.274) İbn Hacer Metalibu’l-Aliye (4681).
[4] Bkz.: el-Elbani es-Sahiha (5/241)
[5] Bu sözler imanda artma ve eksilmeyi kabul etmeyen sapık Mürcie akidesine göredir. Şüphesiz nifak ve fısk da imanın zıtlarıdır.
[6] Muslim'in şartına göre sahih. İbn Hacer el-Askalani Emaliyu’l-Mutlaka (110) Ahmed (5/169) Taberânî ed-Dua (1499) Hennad Zühd (1071) Taberî Tefsir (10/42) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (4/217-218) İbn Bişran Emali (614) Ebu’l-Kasım el-Ezcî Hadisu Ebi Ali b. Şazan (20) İbnu’s-Semmak Fevaid (37) İbnu’d-Dubeysi Zeylu Tarihi Bağdad (1/218) el-Esbehani et-Tergib (2519) Beyhakî el-Esma ve’s-Sifat (202) el-Elbani es-Sahiha (3/361)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)