Salgın gerekçesiyle cemaatle namazların ve cumaların
iptal edilmesini savunan satılmış rejim hocaları “Canı korumak da
zaruretlerdendir” şüphesini atmakta, sonra kıyaslar yaparak salgın döneminde cemaatle
namazların iptal edilmesini, “canı korumak zarureti hamsedendir” gerekçesiyle
gerekli görmektedirler.
Hakiki manada fayda ve zarar vermenin yalnız Allah’ın
kudreti tasarrufunda olduğu esasında gaflete düşürmek isteyen bu kimseler, din
zarureti ile can zarureti çatışırsa, dinin zaruretlerinin öncelenmesi
gerektiğini bilmiyorlar mı?
Ali
radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
وَإِنْ
أَمَّرْتُ عَلَيْكُمْ عَبْدًا حَبَشِيًّا مُجَدَّعًا فَاسْمَعُوا لَهُ وَأَطِيعُوا
مَا لَمْ يُخَيَّرْ أَحَدُكُمْ بَيْنَ إِسْلَامِهِ وَضَرْبِ عُنُقِهِ فَإِنْ خُيِّرَ
بَيْنَ إِسْلَامِهِ وَضَرْبِ عُنُقِهِ، فَلْيُقَدِّمٍ عُنُقَهُ فَإِنَّهُ لَا دُنْيَا
لَهُ وَلَا آخِرَةَ بَعْدَ إِسْلَامِهِ
“Başınıza
kolu kesik bir Habeş’li bir köle dahi emir olsa, sizden birinizi İslâm’ı ile
boynunun vurulması arasında tercihte bırakmadığı sürece onu dinleyip itaat
edin. Eğer İslam’ı ile boynunun vurulması arasında tercihte bırakırsa boynunu
uzatsın. Zira İslam’ı gittikten sonra onun için ne dünyası kalır ne âhireti.”[1]
Suveyd b. Gafele rahimehullah’tan: “Ömer radiyallahu
anh bana dedi ki:
“Ey Ebâ Umeyye! Ben şu yılımdan sonra belki de seninle
karşılaşmam. Başına toy bir habeşli köle dahi yönetici olsa dinle ve itaat et.
Seni darb etse de sabret. Seni mahrum etse de sabret. Eğer dinini eksiltmeyi
kastederse de ki:
“Dinlemek ve itaat dinim hakkında değil, canım
hakkındadır.” Sakın cemaatten ayrılma.”[2]
Bu rivayette görüldüğü gibi, yöneticiler kişinin
malına, canına bir zarar getirse onlara sabretmek, ayaklanmamak emrolunmuştur.
Lakin bu yöneticiler dine zarar getiren bir işte bulunduklarında onlara itaat
edilmez. Bu konuda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den gelen hadisler de
pekçok ve meşhurdur. Bunlardan bazıları şöyledir:
Huzeyfe radiyallahu anh’den: “Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
يَكُونُ بَعْدِي أَئِمَّةٌ لَا يَهْتَدُونَ بِهُدَايَ
وَلَا يَسْتَنُّونَ بِسُنَّتِي وَسَيَقُومُ فِيهِمْ رِجَالٌ قُلُوبُهُمْ قُلُوبُ
الشَّيَاطِينِ فِي جُثْمَانِ إِنْسٍ فقال حذيفة رضي الله عنه: كَيْفَ أَصْنَعُ يَا
رَسُولَ اللهِ إِنْ أَدْرَكْتُ ذَلِكَ؟ فقال: تَسْمَعُ وَتُطِيعُ لِلأَمِيرِ
وَإِنْ ضُرِبَ ظَهْرُكَ وَأُخِذَ مَالُكَ فَاسْمَعْ وَأَطِعْ
“Benden sonra hidayetime uymayan ve
sünnetimi takip etmeyen idareciler olacak. Aralarında kalpleri şeytanların
kalpleri gibi, cisimleri ise insan cismi olan kimseler olacaktır.” Huzeyfe
radiyallahu anh dedi ki: “Ey Allah’ın rasulü! Onlara yetişirsem ne yapayım?”
Buyurdu ki:
“Dinler ve itaat edersin. Yönetici sırtına
vurup malını alsa bile dinle ve itaat et.”[3]
Görüldüğü gibi bu hadislerde, namaz kılan ve
ikame eden yöneticiler halkın mallarına ve canlarına yönelik zulmettiklerinde
onlara isyan edilmemesi emredilmektedir. Lakin namazı kılmayı veya ikamesini
terk eden, yahut dine müdahale etmeye kalkışan idareciler hakkında
yönlendirmeler farklıdır:
Umm
Seleme radıyallahu anha’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
سَتَكُونُ
أُمَرَاءُ فَتَعْرِفُونَ وَتُنْكِرُونَ فَمَنْ عَرَفَ بَرِئَ وَمَنْ أَنْكَرَ
سَلِمَ وَلَكِنْ مَنْ رَضِيَ وَتَابَعَ قَالُوا أَفَلَا نُقَاتِلُهُمْ؟ قَالَ لَا
مَا صَلَّوْا
“İleride
bazı yöneticiler olacak, bilecek ve karşı çıkacaksınız. Kim bilirse berî olur,
kim karşı çıkarsa selamette olur. Lakin rıza gösteren ve tâbi olan...”
Dediler ki: “Onlarla savaşmayalım mı?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Namaz
kıldıkları sürece hayır” buyurdu.”[4]
Avf b.
Mâlik radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
خِيَارُ
أَئِمَّتِكُمُ الَّذِينَ تُحِبُّونَهُمْ وَيُحِبُّونَكُمْ وَيُصَلُّونَ عَلَيْكُمْ
وَتُصَلُّونَ عَلَيْهِمْ وَشِرَارُ أَئِمَّتِكُمُ الَّذِينَ تُبْغِضُونَهُمْ
وَيُبْغِضُونَكُمْ وَتَلْعَنُونَهُمْ وَيَلْعَنُونَكُمْ قِيلَ يَا رَسُولَ اللهِ
أَفَلَا نُنَابِذُهُمْ بِالسَّيْفِ؟ فَقَالَ لَا مَا أَقَامُوا فِيكُمُ الصَّلَاةَ
وَإِذَا رَأَيْتُمْ مِنْ وُلَاتِكُمْ شَيْئًا تَكْرَهُونَهُ فَاكْرَهُوا عَمَلَهُ
وَلَا تَنْزِعُوا يَدًا مِنْ طَاعَةٍ
“Yöneticilerinizin
hayırlıları sizin kendilerini sevdiğiniz ve sizi seven, onlara dua ettiğiniz ve
size dua eden yöneticilerdir. Yöneticileriniz şerlileri ise kendilerine buğz
ettiğiniz ve size buğz eden, kendilerine lanet ettiğiniz ve size lanet eden
yöneticilerdir.” Denildi ki:
“Ey
Allah’ın rasulü! Onlara kılıçla karşı çıkmayalım mı?” Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Aranızda
namazı ikame ettikleri sürece hayır! Yöneticilerinizde hoşlanmadığınız bir şey
gördüğünüzde, amelini çirkin görün fakat itaatten büsbütün el çekmeyin.”[5]
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu
السَّمْعُ وَالطَّاعَةُ حَقٌّ مَا لَمْ يُؤْمَرْ بِالْمَعْصِيَةِ
فَإِذَا أُمِرَ بِمَعْصِيَةٍ فَلاَ سَمْعَ وَلاَ طَاعَةَ
“Müslüman kişinin günah ile emredilmediği sürece itaat etmesi bir
haktır. Günah ile emredildiğinde ise dinlemek de yoktur, itaat de.”[6]
Abdullah
b. Mes’ûd radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
سَيَلِي
أُمُورَكُمْ بَعْدِي رِجَالٌ يُطْفِئُونَ السُّنَّةَ وَيَعْمَلُونَ بِالْبِدْعَةِ
وَيُؤَخِّرُونَ الصَّلَاةَ عَنْ مَوَاقِيتِهَا فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنْ
أَدْرَكْتُهُمْ كَيْفَ أَفْعَلُ؟ قَالَ تَسْأَلُنِي يَا ابْنَ أُمِّ عَبْدٍ كَيْفَ
تَفْعَلُ؟ لَا طَاعَةَ لِمَنْ عَصَى اللَّهَ
“Benden
sonra işlerinizi sünneti öldüren ve bid’atle amel eden kimseler üstlenecektir.
Namazları da vakitlerinden erteleyecekler." Ben:
“Ey
Allah’ın rasulü! Onlara yetişirsem nasıl yapayım?” dedim. Buyurdu ki:
“Nasıl
yapacağını bana mı soruyorsun ey Ummi Abd’in oğlu! Allah’a isyan edene itaat
yoktur”[7]
Ubâde b.
es-Sâmit radıyallahu anh’den:
دَعَانَا
النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَبَايَعْنَاهُ فِيمَا
أَخَذَ عَلَيْنَا أَنْ بَايَعَنَا عَلَى السَّمْعِ وَالطَّاعَةِ فِي
مَنْشَطِنَا وَمَكْرَهِنَا وَعُسْرِنَا وَيُسْرِنَا وَأَثَرَةً عَلَيْنَا وَأَنْ لاَ
نُنَازِعَ الأَمْرَ أَهْلَهُ إِلَّا أَنْ تَرَوْا كُفْرًا بَوَاحًا عِنْدَكُمْ
مِنَ اللَّهِ فِيهِ بُرْهَانٌ
“Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem bizi çağırdı ve O’na biat ettik. Bizden biat için
aldığı sözler arasında; dinçlik ve isteksizlik zamanlarımızda, zorlukta ve
kolaylıkta ve bizim aleyhimizde kayırmacılık yapıldığında dahi dinleyip itaat
etmemiz, yöneticilerle çekişmememiz de vardı. Ancak katınızda Allah’tan bir
burhan bulunan apaçık bir küfür görmeniz hali bundan hariçtir.”[8]
Şüphesiz
ki cemaatle namazı ve Cuma namazlarını yasaklamanın küfür oluşu, Allah’tan burhan
bulunan en açık meselelerdendir. Bunun küfür olduğunu âlim de bilir, avam da
bilir.
Ebu
Hureyre radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
سَيَكُونُ
بَعْدِي خُلَفَاءُ يَعْمَلُونَ بِمَا يَعْلَمُونَ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ وَسَيَكُونُ
بَعْدِي خُلَفَاءُ يَعْمَلُونَ بِمَا لَا يَعْلَمُونَ وَيَفْعَلُونَ بِمَا لَا
يُؤْمَرُونَ، فَمَنْ أَنْكَرَ عَلَيْهِمْ بَرِئَ وَمَنْ أَمْسَكَ يَدَهُ سَلِمَ
وَلَكِنْ مَنْ رَضِيَ وَتَابَعَ
“Benden sonra bildikleriyle
amel eden ve emrolunduklarını yapan halifeler olacaktır. Yine benden sonra
bilmedikleri şeylerle amel eden ve emrolunmadıkları şeyleri yapan halifeler
olacaktır. Kim onlara karşı çıkarsa berîdir. Kim elini (gayri meşru konularda
onlara itaat etmekten) çekerse selamettedir. Lakin razı olup tabi olan (helak
olur).”[9]
Cabir b.
Abdillah radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ka’b b.
Ucra radıyallahu anh’e dedi ki:
أَعَاذَكَ
اللَّهُ يَا كَعْبُ بْنَ عُجْرَةَ مِنْ إِمَارَةِ السُّفَهَاءِ قَالَ وَمَا
إِمَارَةُ السُّفَهَاءِ؟ قَالَ أُمَرَاءُ يَكُونُونَ بَعْدِي لَا يَهْدُونَ
بِهَدْيِي وَلَا يَسْتَنُّونَ بِسُنَّتِي فَمَنْ صَدَّقَهُمْ بِكَذِبِهِمْ
وَأَعَانَهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ فَأُولَئِكَ لَيْسُوا مِنِّي وَلَسْتُ مِنْهُمْ
وَلَا يَرِدُونَ عَلَى حَوْضِي وَمَنْ لَمْ
يُصَدِّقْهُمْ بِكَذِبِهِمْ وَلَمْ يُعِنْهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ فَأُولَئِكَ
مِنِّي وَأَنَا مِنْهُمْ وَسَيَرِدُونَ عَلَى حَوْضِي، يَا كَعْبُ بْنَ عُجْرَةَ
لَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ لَحْمٌ نَبَتَ مِنْ سُحْتٍ أَبَدًا النَّارُ أَوْلَى بِهِ يَا كَعْبُ بْنَ عُجْرَةَ
النَّاسُ غَادِيَانِ فَمُبْتَاعٌ نَفْسَهُ فَمُعْتِقُهَا أَوْ بَائِعُهَا
فَمُوبِقُهَا
“Ey
Ka’b b. Ucra! Ben seni sefihlerin idareciliğinden Allah’a sığındırırım.” Ka’b
radiyallahu anh:
“Sefihlerin
idareciliği nedir?” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Benden
sonra gelecek bazı idarecilerdir. Benim hidayetime uymazlar ve sünnetlerime
tabi olmazlar. Onların yalanlarını tasdik eden ve zulümlerinde onlara yardım
eden benden değildir, ben de ondan değilim. O havzıma gelemez. Kim
onların yalanlarını tasdiklemez ve onlara zulümlerinde yardım etmezse onlar
bendendir, ben de onlardanım. Onlar havzıma geleceklerdir. Ey Ka’b b. Ucra!
Haramdan beslenmiş bir beden cennete asla gitmeyecektir, cehennem ona daha
layıktır. Ey Ka’b b. Ucra! İnsanlar sabah çıktıklarında canını ya kendilerini
azat edecek olana ya da cezalandıracak olana satarlar.”[10]
Huzeyfe
radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّهَا
سَتَكُونُ أُمَرَاءُ يَكْذِبُونَ وَيَظْلِمُونَ فَمَنْ صَدَّقَهُمْ بِكَذِبِهِمْ
وَأَعَانَهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ، فَلَيْسَ مِنَّي وَلَسْتُ مِنْهُ وَلَا يَرِدُ
عَلَيَّ الْحَوْضَ وَمَنْ لَمْ يُصَدِّقْهُمْ بِكَذِبِهِمْ وَلَمْ يُعِنْهُمْ
عَلَى ظُلْمِهِمْ فَهُوَ مِنِّي وَأَنَا مِنْهُ وَسَيَرِدُ عَلَيَّ الْحَوْضَ
“Şüphesiz
ileride yalan söyleyen ve zulmeden yöneticiler olacaktır. Onların yalanlarını
tasdik eden ve zulümlerine yardım eden bizden değildir, ben de ondan değilim. O
havza gelemeyecektir. Onların yalanlarını tasdiklemeyen ve zulümlerine yardım
etmeyen ise bendendir, ben de ondanım. O havza gelecektir.”[11]
Ebu Said
ve Ebu Hureyre radıyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu
لَيَأْتِيَنَّ
عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ يَكُونُ عَلَيْهِمْ أُمَرَاءُ سُفَهَاءُ يُقَدِّمُونَ شِرَارَ
النَّاسِ وَيُظْهِرُونَ بِخِيَارِهِمْ، وَيُؤَخِّرُونَ الصَّلَاةَ عَنْ مَوَاقِيتِهَا
فَمَنْ أَدْرَكَ مِنْكُمْ فَلَا يَكُونَنَّ عَرِيفًا وَلَا شُرَطِيًّا وَلَا جَابِيًا
وَلَا خَازِنًا
“İnsanlar
üzerine bir zaman gelecek, sefihler yöneticileri olacak, insanların şerlilerini
öne geçirecekler ve hayırlılarını geri bırakacaklar. Namazları da vakitlerinden
geciktirecekler. İçinizden kim buna yetişirse arîf (milletvekili) olmasın, şurtî
(polis, asker, zabıta vb.) olmasın, vergi tahsildarı olmasın ve muhasebeci
olmasın.”[12]
Ebu
Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
يَكُونُ
فِي آخِرِ الزَّمَانِ أُمَرَاءٌ ظَلَمَةٌ وَوُزَرَاءُ فَسَقَةٌ، وَقُضَاةٌ خَوَنَةٌ
وَفُقَهَاءُ كَذَبَةٌ، فَمَنْ أَدْرَكَ مِنْكُمْ ذَلِكَ الزَّمَانَ فَلا يَكُونَنَّ
لَهُمْ جَابِيًا وَلا عَرِيفًا وَلا شُرْطِيًّا
“Ahir
zamanda zalim yöneticiler, günahkâr bakanlar, hain hâkimler, yalancı fakihler
olacak. İçinizden kim onlara yetişirse o zamanda onların vergi memuru olmasın,
milletvekili olmasın ve güvenlik gücü olmasın.”[13]
Hülasa:
Allah’a isyan olan hususta
mahluka itaat yoktur.
Ali radıyallahu anh’den: “Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem bir seriyye gönderdi ve başlarına Ensâr’dan birini
emir tayin ederek ona itaat etmelerini emretti. Bu emir öfkelendi ve şöyle
dedi:
أَلَيْسَ أَمَرَكُمُ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ
تُطِيعُونِي؟ قَالُوا بَلَى قَالَ فَاجْمَعُوا لِي حَطَبًا فَجَمَعُوا فَقَالَ
أَوْقِدُوا نَارًا فَأَوْقَدُوهَا فَقَالَ
ادْخُلُوهَا فَهَمُّوا وَجَعَلَ بَعْضُهُمْ يُمْسِكُ بَعْضًا وَيَقُولُونَ
فَرَرْنَا إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنَ النَّارِ فَمَا
زَالُوا حَتَّى خَمَدَتِ النَّارُ، فَسَكَنَ غَضَبُهُ فَبَلَغَ النَّبِيَّ صَلَّى
اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ لَوْ دَخَلُوهَا مَا خَرَجُوا مِنْهَا إِلَى
يَوْمِ القِيَامَةِ الطَّاعَةُ فِي المَعْرُوفِ
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem
size bana itaat etmenizi emretmedi mi?” Onlar da: “Evet” dediler. Emir:
“Benim için odun toplayın” dedi.
Onlar da topladılar. “Bir ateş yakın” dedi, onlar da yaktılar. “İçine girin”
dedi. Onlar düşündüler ve birbirlerini engellediler. Dediler ki:
“Ateşten Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem’e kaçtık” Onlar bu halde devam ederken ateş söndü ve emirin de öfkesi
dindi. Bu hâdise Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e ulaşınca şöyle
buyurdu:
“Şayet o ateşe girselerdi kıyamet gününe kadar oradan çıkamazlardı.
İtaat ancak meşrû olan konudadır.”[14]
Cuma ve cemaat namazlarının
terki Allah’a isyan olan bir husustur ve salgın bahanesiyle bu şiarları iptal
etmeye dinde ruhsat verildiğine dair bir delil yoktur. Lakin bel’amlaşmış din
adamları ağızlarını eğip bükmektedirler!
Fudayl b. Iyad rahimehullah
dedi ki: “Dünya âlimi ve ahiret âlimi olmak üzere iki tür âlim vardır. Dünya
âliminin ilmi yayılmış, ahiret âliminin ilmi ise gizli kalmıştır. Ahiret
âlimine tabi olun ve dünya âliminden sakının ki şekeriyle sizi alıkoymasın.” Sonra
şu ayeti okudu:
“Ey iman
edenler! (Biliniz ki), hahamlardan ve râhiplerden birçoğu insanların mallarını
haksız yollardan yerler ve (insanları) Allah yolundan alıkoyarlar.”(Tevbe
34) Ayette
geçen; “el-Ahbar”: âlimlerdir ve “er-Ruhban”: âbidlerdir. Âlimlerinizden çoğunun kılık kıyafeti
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in kıyafetinden çok Kisra ve Kayser’in
kılık kıyafeti gibidir. Şüphesiz Nebî sallallahu aleyhi ve sellem binalar
kurmak için kerpiç üstüne kerpiç, kamış üstüne kamış koymadı. Lakin ilim ona yükseltildi ve o da bunun için
kolları sıvadı. Âlimler çok, hikmet sahipleri azdır. İlimle kastedilen ancak
hikmettir. Kime hikmet verilmişse ona pek çok hayır verilmiş demektir. Şayet
âlimlerimizde sabır olsaydı yöneticilerin kapılarına gitmezlerdi.”[15]
Hocaların Kitap ve Sünnete Aykırı Olduğu
Bilinen Fetvalarına Uyanlar Onları Rab Edinmiş Olurlar!
Adiy b. Hatim radiyallahu anh’den:
“Ben, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına gittim. Boynumda
altından bir haç bulunuyordu. Bana dedi ki:
يَا عَدِيَّ اطْرَحْ هَذَا الْوَثَنَ مِنْ عُنُقِكَ قَالَ
فَطَرَحْتُهُ وَانْتَهَيْتُ إِلَيْهِ وَهُوَ يَقْرَأُ فِي سُورَةِ بَرَاءَةَ
فَقَرَأَ هَذِهِ الْآيَةَ {اتَّخَذُوا أَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ أَرْبَابًا
مِنْ دُونِ اللَّهِ} قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّا لَسْنَا نعَبُدْهُمْ
فَقَالَ أَلَيْسَ يُحَرِّمُونَ مَا أَحَلَّ اللَّهُ فَتُحَرِّمُونَهُ وَيُحِلُّونَ
مَا حَرَّمَ اللَّهُ فَتُحِلُّونَهُ؟ قَالَ قُلْتُ بَلَى قَالَ فَتِلْكَ
عِبَادَتُهُمْ
“Ey Adiy! Boynundan şu putu çıkarıp at.” Bunun üzerine onu attım.
Ona gittiğimde, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Tevbe suresinin
“Onlar, hahamlarını, rahiplerini ve Meryemoğlu İsa Mesihi, Allah'tan
başka rabler edindiler” âyetini okuyordu. Dedim ki: “Ey Allah’ın Rasulü biz onlara ibadet
etmiyorduk ki!” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de buyurdu ki:
“Onlar Allah’ın helal kıldığı şeyleri haram kıldıklarında haram saymıyor
muydunuz? Allah’ın haram kıldıklarını helal saydıklarında da helal kabul
etmiyor muydunuz?” Ben: “Evet” dedim. Buyurdu ki:
“İşte onların ibadeti budur!”[16]
Ebu’l-Buhterî rahimehullah’tan:
“Huzeyfe b. el-Yeman radiyallahu anh’e:
“Onlar, hahamlarını, rahiplerini ve Meryemoğlu İsa Mesihi, Allah'tan
başka rabler edindiler.” (Tevbe 31) buyuruluyor. Bunlar, haham ve rahiplere
ibadet mi ediyorlardı?” diye soruldu. Huzeyfe radiyallahu anh dedi ki:
أَمَا إِنَّهُمْ لَمْ يَكُونُوا يَصُومُونَ لَهُمْ وَلَا يُصَلُّونَ
لَهُمْ وَلَكِنَّهُمْ كَانُوا إِذَا أَحِلُّوا لَهُمْ شَيْئًا اسْتَحَلُّوهُ
وَإِذَا حَرَّمُوا عَلَيْهِمْ شَيْئًا أَحَلَّهُ اللَّهُ لَهُمْ حَرَّمُوهُ فَتِلْكَ
كَانَتْ رُبُوبِيَّتَهُمْ
“Onlar, bunlara oruç tutup namaz
kılarak ibadet etmiyorlardı. Fakat onlara, kendilerine bir şeyi helal yapınca
onlar onu helal görüyorlar bir şeyi haram yapınca da onu haram sayıyorlardı.
İşte onların rab edinmeleri budur.”[17]
Abdullah b. Abbas radıyallahu
anhuma dedi ki:
لَمْ يَأْمُرُوهُمْ أَنْ يَسْجُدُوا لَهُمْ، وَلَكِنْ أَمَرُوهُمْ
بِمَعْصِيَةِ اللَّهِ فَأَطَاعُوهُمْ فَسَمَّاهُمُ اللَّهُ بِذَلِكَ أَرْبَابًا
“Hahamlar ve rahipler, Yahudi ve
Hristiyanlara, kendilerine secde etmelerini emretmemişlerdir. Fakat onlar,
Allah’a isyanı emretmişler, onlar da bu emirlere itaat etmişlerdir. Bu sebeple
Allah, hahamları ve rahipleri: “Rabler” diye isimlendirmiştir.”[18]
Rebi' b. Enes
rahimehullah’tan: “Ben, Ebu’l-Âliye rahimehullah’a “Onlar, hahamlarını, rahiplerini ve Meryemoğlu İsa Mesihi, Allah'tan
başka rabler edindiler.” (Tevbe 31) âyetinin manasını sordum ve dedim
ki:
كَيْفَ كَانَتِ الرُّبُوبِيَّةُ الَّتِي كَانَتْ فِي بَنِي
إِسْرَائِيلَ؟ قَالَ قَالُوا مَا أَمَرُونَا بِهِ ائْتَمَرْنَا وَمَا نَهَوْنَا عَنَّا
انْتَهَيْنَا، لِقَوْلِهِمْ وَهُمْ يَجِدُونَ فِي كِتَابِ اللَّهِ مَا أُمِرُوا
بِهِ وَمَا نُهُوا عَنْهُ فَاسْتَنْصَحُوا الرِّجَالَ وَنَبَذُوا كِتَابَ اللَّهِ
وَرَاءَ ظُهُورِهِمْ
“İsrailoğullarında bu rab edinme
olayı nasıldı?” Ebu’l-Aliye rahimehullah dedi ki:
“Onlar: “Bize ne emrederlerse ona
uyarız, neyi de yasakladılarsa, sözlerini dinleriz” dediler. Hâlbuki bunların
emrettikleri ve yasakladıkları şeylerin hükmü, Allah’ın kitabında mevcuttu.
İnsanlar din adamlarının telkinlerini nasihat kabul edip aldılar ve Allah’ın
kitabını arkalarına attılar.”[19]
Bu Salgının Sebebi, Çirkinliklerin Alenî İşlenmesidir
İbn Ömer
radiyallahu anhuma’dan: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
يَا
مَعْشَرَ الْمُهَاجِرِينَ خَمْسٌ إِذَا ابْتُلِيتُمْ بِهِنَّ وَأَعُوذُ بِاللَّهِ
أَنْ تُدْرِكُوهُنَّ لَمْ تَظْهَرِ الْفَاحِشَةُ فِي قَوْمٍ قَطُّ حَتَّى
يُعْلِنُوا بِهَا إِلَّا فَشَا فِيهِمُ الطَّاعُونُ وَالْأَوْجَاعُ الَّتِي لَمْ
تَكُنْ مَضَتْ فِي أَسْلَافِهِمُ الَّذِينَ مَضَوْا وَلَمْ يَنْقُصُوا
الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ إِلَّا أُخِذُوا بِالسِّنِينَ وَشِدَّةِ الْمَئُونَةِ
وَجَوْرِ السُّلْطَانِ عَلَيْهِمْ وَلَمْ يَمْنَعُوا زَكَاةَ أَمْوَالِهِمْ إِلَّا
مُنِعُوا الْقَطْرَ مِنَ السَّمَاءِ وَلَوْلَا الْبَهَائِمُ لَمْ يُمْطَرُوا
وَلَمْ يَنْقُضُوا عَهْدَ اللَّهِ، وَعَهْدَ رَسُولِهِ إِلَّا سَلَّطَ اللَّهُ
عَلَيْهِمْ عَدُوًّا مِنْ غَيْرِهِمْ فَأَخَذُوا بَعْضَ مَا فِي أَيْدِيهِمْ وَمَا
لَمْ تَحْكُمْ أَئِمَّتُهُمْ بِكِتَابِ اللَّهِ وَيَتَخَيَّرُوا مِمَّا أَنْزَلَ
اللَّهُ إِلَّا جَعَلَ اللَّهُ بَأْسَهُمْ بَيْنَهُمْ
“Ey
Muhacirler topluluğu! Beş şey vardır ki bunlarla müptela olduğunuz zaman,
(sizde bir hayır kalmaz) ve ben sizlerin ona erişmenizden Allah’a sığınırım.
Bir topluluk içinde çirkinlikler (zina, fuhuş) açıkça ilan edilecek şekilde
ortaya çıktığında mutlaka aralarında tâûn hastalığı ve kendilerinden önce
geçmiş milletlerde meydana gelmemiş hastalıklar yayılır. Ölçü ve
tartılarda eksiltme yapıldığı zaman mutlaka onlar kıtlık, geçimsizlik ve
yöneticinin zulmü ile iptila edilirler. Mallarının zekâtını vermediklerinde
mutlaka yağmurdan mahrum edilirler. Şayet hayvanlar olmasa hiç yağmur
yağdırılmazdı. Allah’ın ahdini ve rasulünün ahdini (düşmanla yapılan anlaşmayı)
bozan her topluluğun başına mutlaka Allah, kendilerinden olmayan düşmanı
musallat eder ve düşman o topluluğun ellerindekilerden bazısını alır.
Yöneticileri Allah’ın kitabıyla hükmetmezse ve Allah’ın indirdiklerinden
işlerine geleni seçerlerse mutlaka Allah onların azabını kendi aralarında
kılar.”[20]
Yöneticiler bu salgının önüne geçmek istiyorlarsa,
Allah’ın dinine müdahale etmeyi derhal terk etmeli, Allah’ın indirdikleriyle
hükme dönüş yapmalı, alenileşmiş çirkinliklerin önüne geçmek için çalışmalı,
hem kendileri, hem halkları tevbeye yönelmelidirler. Allah’tan bir ceza olarak
gelen bu musibetin önüne Allah’a isyanla geçilemez!
[1] Hasen. Hâkim (4/85) Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare
(2/73) İbn Ebî Şeybe (7/737) Taberânî Evsat (4/26) İbnu’l-A’rabi Mu’cem (2320)
Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (7/242) el-Hallal es-Sunne (63) el-Muhrevaniyyat
(100) Ebu Amr ed-Dani Sunenu’l-Varide Fi’l-Fiten (203) Rafii et-Tedvin (2/422)
[2] Muslim'in şartına göre sahih. İbn Ebi Şeybe, el-Musannef (7/737)
[3] Sahih. Muslim (1847)
[6]
Sahih.
Buhârî (2955) Muslim (1839)
[7] Buhari’nin şartına göre sahih. Ebu Muhammed el-Fakihi
Fevaid (131) İbn Mâce (2865) Ahmed (1/400) Taberani (10/173) Beyhaki (3/124)
İbn Asakir Tarih (63/240)
[9] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ebû
Ya'lâ (10/308) İbn Hibbân (15/41, 42) Taberânî Musnedu’ş-Şamiyyin (643) İbn
Bişran Emali (14) Tarsusi Musnedu Ebi Hureyre (14) Beyhakî (8/158) Beyhakî
Delâilu’n-Nubuvve (6/521) İbn Asakir (7/223, 36/214, 63/268)
[10] Muslim'in şartına göre sahih. El-Hattabi
el-Uzlet (224) Bezzar (Keşfu’l-Estar 1609) İbn Hibban (5/11, 10/372) Hâkim
(1/152, 3/546, 4/141, 469) Ahmed (3/321, 399) Taberani (19/142, 145, 146, 156,
161) Haris b. Ebi Usame Musned (618) Ma’mer b. Raşid Cami (1330) Begavi
Şerhu’s-Sunne (2029) Begavi Mu’cem (2833) Abd b. Humeyd (1138) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar
(1345) el-Esbehani et-Tergib (2106) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (8/247)
[11] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ahmed
(5/384) Taberani (3/167) Bezzar (7/253, 255) İbn Ebi Asım es-Sunne (759)
[12] Muslim'in şartına göre sahih. İbn Hibban
(10/446) Ebu Ya’la (2/362) Hadisin isnadındaki Abdurrahman b. Mes’ud;
Abdurrahman b. Bişr b. Mes’ud’dur ve Muslim’in ricalindendir.
[13] Sahih. Taberânî Evsat (4/277) Taberânî Sagir
(564) Hatib Tarih (12/63)
[14]
Sahih.
Buhârî (4340, 7257) Muslim (1840, 40)
[15] Sahih. Acurri Ahlaku’l-Ulema (s.82) Ebu Nuaym Hilye (8/92)
Zehebi Siyeru A’lam (8/434)
[16]
Sahih.
Taberi Tefsir (11/417) Buhârî Tarihu’l-Kebir (7/106) Tirmizi (3095) Taberani
(17/92) Fesevi Meşyeha (el yazma no: 130) İbn Sa’d Tabakat (6/219) Hatib
el-Fakih ve’l-Mutefekkih (747) Beyhaki (10/116) Beyhakî elMedhal (261)
Ziyau’l-Makdisi el-Munteka (el yazma no:134) Bkz.: Zeylaî Tahricu
Ehadisi’l-Keşşaf (2/66)
[17]
Sahih
mevkuf. Abdurrazzak Tefsir (2/272) Taberi Tefsir (11/419) İbn Hazm
el-İhkam (6/290) Hatib el-Fakih ve’l-Mutefekkih (748, 749) Beyhakî (10/116)
Beyhakî el-Medhal (259) Beyhaki Şuab (7/45)
[18] Hasen mevkuf.
Taberi Tefsir (11/420)
[19]
Hasen maktu.
Taberi Tefsir (11/420)
[20] Hasen. İbn Mâce (4019) Hâkim (4/582) Taberânî
Evsat (5/61) Ru’yani Musned (1423) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (8/333) Beyhakî
Şuabu’l-İman (3/197) İbn Asakir Tarih (35/261)