Soru: “Bazı sıfatlar hakkında muhalefet edip bidatçilerin yolunu tutan,
diğer akide meselelerinde de selefe uyum gösteren bir insanın selefin
mezhebinden çıktığı konuda bidatçi olması mümkün müdür? Bu asırda bazı büyük
selefî davetçler böyle söylüyorlar.”
Şeyh Yahya el-Hacuri’nin cevabı: “Eğer sünnî biri olup hata etmişse
hatası reddedilir ve “şu meselede hata etmiştir” denilir. Temel esaslarda
muhalefet eden ve hakka karşı inad eden hakkında da: “Bidatçi” denilir. Böyle bir
kimse hakkında: “Şu meselede bidatçi, şu meselede sünnet ehlidir” denilmez. Heva
ehlinden olmaya devam ettiği sürece o onlardandır.” (El-Ecvibe Ale’l-Mesaili’l-Fıkhiye ve’l-Akdiyye tarih 3 Muharrem
1423 Damac, Daru’l-Hadis)
Soru: “Sapmış olduğuna dair bir delil gelmedikçe her müslüman
selefîdir” sözü nasıl bir sözdür?
Şeyh Yahya el-Hacuri’nin cevabı: “Bu sözde doğru olandan sapma
vardır. Bilindiği üzere Zeydiyye kafir olmamışlardır, onlar müslümanlardır.
Sufiyyenin gulat olmayanları müslümanlardır. Hatta mürcie müslümanlardır. Bunlar
müslümandır. Sapık müslümanlar sınıflarından sayılırlar. Muaviye radiyallahu
anh ve başkalarından gelen hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur: “Bu ümmet yetmiş üç fırkaya ayrılacak, biri dışında hepsi de
ateştedir.” Bu hadiste işaret edilen fırkaların hepsi sapmış müslümanların
fırkalarıdır. Bu fırkaların kafir olmadığı hususunda ihtilaf yoktur. Hepsi de
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ümmetindendir. Ya davet ümmetinden, ya
icabet ümmetindendirler. Onlar sapmışlardır. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim
emrimiz olmayan bir şey ortaya çıkarırsa reddolunur” buyurmuştur. Yine: “Muhakkak
ki Allah bidat sahibi, bidatini terk edinceye kadar onun tevbesini kabul etmez”
buyurmuştur. Yine: “Kim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir”
buyurmuştur. Bundan dolayı soruda zikredilen söze göre yeryüzünde bid’atçi
yoktur! Her müslüman selefî değildir, bilakis bazıları selefiliğin düşmanıdır. Her
müslüman selefî veya sünnî değildir! Bilakis bazıları sünnetlerin
düşmanıdırlar. Ehl-i sünnetten olduğunu iddia edenler çoktur, ama onlar
yalancıdırlar! Bizler İhvanu’l-Muslimun’un Ehl-i Sünnet olduklarını kabul
etmeyiz. Tebliğ cemaatinin Ehl-i Sünnet’ten olduğunu kabul edemeyiz. Onlar bazı
fırkalara yakındırlar. Her iddiaya inanma! Her söylenene kanma! Bu iddialara
itibar edilmez. Sünnet ehli; salih selefin anlayışıyla kitap ve sünnetle amel
eden kimsedir. Şu insanların durumuna bir bak! Onlar selefin anlayışıyla kitap
ve sünnetle mi amel ediyorlar, yoksa kitaba, sünnete ve selefin anlayışına
muhalefet mi ediyorlar? Onların muhalefet ettiklerini görürsün. Nitekim Allah
Teâlâ şöyle buyurmuştur: “ “İş, sizin
kuruntularınıza ve ehli kitabın kuruntularına göre değildir. Her kim bir
kötülük yaparsa onunla cezalandırılır ve kendisi için Allah’tan başka bir veli
de bulamaz yardımcı da.” (Nisa
123)
“Sapmış olduğuna delil gelmedikçe” sözü bütün
bidatçileri Ehl-i Sünnet dairesine sokmak isteyenlerin sözüdür. Lakin herkese
hak ettiğine göre hüküm verilir. Kim söz ve amel olarak sünnetle amel ediyorsa
o sünnet ehlidir. Kim de böyle değilse, onda asıl olan sünnet değildir ve bu
durumda olana güzel zanda bulunmak da yoktur.” (Şezerat ve Fevaid Min Evaili’d-Durusi’l-Âmme,
Damac, Daru’l-Hadis)