Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

2 Nisan 2020 Perşembe

Tesettür ve İhtilat Meselesinde Saptırmalara Cevap


Sapık yazarlardan Muhammed Huseyn, Sulukiyyat ve Ahkamu’l-Mer’eti Fi’l-Muctemai’l-Muslim adlı kitabında (s.28) şöyle diyor: “Şeyhulislam İbn Teymiyye kadının yüzünü örtmesini bir adet olarak görüyor, bunun mubah olduğunu söylüyor ve dinden görmüyordu.
Bu açık bir yalandır. Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye rahimehullah Mecmuu’l-Fetava’da (11/425) şöyle demiştir:
فإذا كُنّ مأمورات بالجلباب لئلا يُعْرَفْنَ، وهو ستر الوجه، أو ستر الوجه بالنقاب كان الوجه واليدان من الزينة التي أُمِرَتْ ألا تظهرها للأجانب
“Kadınlar tanınmamaları için cilbab ile emrolunduklarına göre bu yüzü örtmekle veya yüzde bulunan nikap (peçe) ile mümkündür. Eller de yabancılara gösterilmemesi gereken ziynettendir.”
Yine Şeyhulislam İbn Teymiyye, cilbab’ı da Mecmuu’l-Fetava’da (11/424)  şöyle açıklar:
وهو الإزار الكبير الذي يغطي رأسها وسائر بدنها
“Kadının başını ve bütün bedenini örten büyük bir izardır.”
Yine Hicabu’l-Mer’eti ve Libasuha Fi’s-Salat risalesinde (s.23) İbn Teymiyye şöyle demiştir:
الوجه واليدان والقدمان، ليس لها أن تبدي ذلك للأجانب على أصح القولين بخلاف ما كان قبل النسخ بل لا تبدي إلا الثياب
“İki görüşten sahih olanına göre kadın yüz, iki el ve iki ayağını yabancı erkeklerin yanında gösteremez. Nesihten önceki durum bunun aksine idi. Hatta kadın yabancı erkeklere dış elbisesinden başkasını gösteremez.”
Yine Mecmuu’l-Fetava’da (22/120) şöyle demiştir:
المرأة كلها عورة
“Kadın tamamen avrettir.”
Adı geçen sapık yazar (Muhammed Huseyn) bu kitabında hadislerle ilgili olarak da birçok saptırmalar yapmıştır. “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem kutlamalara katılır ve kadınların söylediği şarkıları dinlerdi” başlığı altında (s.74) şöyle diyor:
عن خالد بن ذكوان قال قالت الربيع بنت معوذ بن عفراء جاء النبي - صلى الله عليه وآله وسلم - فدخل حين بُنِيَ علاّ فجلس على فراشي كمجلسك مني فجعلت جويريات لنا يضربن بالدف ويندبن من قتل من أبائي يوم بدر إذ قالت إحداهن وفينا نبي يعلم ما في غد فقال دعي هذه وقولي بالذي كنت تقولين
“Halid b. Zekvan’dan: Rubeyyi’ bt. Muavviz b. Afra radiyallahu anha dedi ki: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem düğünüm olduğu zaman geldi ve senin oturduğun yere, döşeğime oturdu. Cariyelerimiz def vurup Bedir günü öldürülen babalarımız hakkında şarkılar söylediler. Onlardan biri: “Aramızda yarın ne olacağını bilen bir nebî var” deyince Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bunu bırak, önceki söylediklerini söyle” buyurdu.” Buhârî (5147)
Sonra Hafız İbn Hacer’in bu hadise yaptığı şerhten parçalar nakletmiştir. Bu gösteriyor ki, hadisin şerhini okumuştur. Fakat buna rağmen (s.75) diyor ki: “Bu hadiste ve önceki hadiste Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in mahremi olmayan yabancı kadınlardan olan bir gelinin düğününe katılmış ve onunla beraber döşeğinde oturmuştur.”
Hadisin şerhini okumuş olmasına ve bu şerhten parçalar nakletmiş olmasına rağmen, İbn Hacer’în şu sözünü nakletmemiştir!: “Kemeclisike” kavli, lam’ın esreli harekelenmesi ile “mekanike” (senin bulunduğun yer) demektir. El-Kirmanî dedi ki: Bu, perde arkasında oturmuş olmasına yahut hicab ayetinin nüzulünden öncesine yorumlanır. Ya da fitneden emin olunduğu zaman ihtiyaç gereği bakmanın cevazına hamledilir.”
Sonra Hafız İbn Hacer şöyle demiştir: “Kuvvetli delillerden bize açıkça belli olmuştur ki yabancı kadınla yalnız kalması ve ona bakması Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e özel hükümlerdendir. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in Umm Haram bt. Milhan radiyallahu anha’nın yanına girmesi ve onun yanında uyuması hakkındaki rivayet hususunda da sahih cevap budur. Aralarında bir mahremiyet ve eş olma gibi bir durum yoktu.” İmam Nevevî ise Muslim Şerhinde (no 2332) Umm Haram radiyallahu anha’nın Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in mahrem akrabalarından olduğu görüşünü tercih etmiştir.
Sonra Muhammed Huseyn şöyle diyor (s.75):  Amir b. Sa’d rahimehullah’tan: “Bir düğünde Karaza b. Ka’b ve Ebu Mes’ud el-Ensarî radiyallahu anhuma’nın yanına girdim. Bir de baktım ki cariyeler şarkı söylüyorlar. Dedim ki: “Siz ikiniz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in iki sahabisi olduğunuz ve bedir ashabından olduğunuz halde huzurunuzda böyle mi yapılıyor?” Onlar dediler ki: “İster bizimle beraber dinle, istersen git. Nitekim bize düğünde eğlence hususunda ruhsat verilmiştir.” Bunu İmam Nesâî rivayet etmiş, Şeyh el-Elbani: “İsnadı sahih” demiştir. Durum bu şekilde, nübüvvet asrından sonrasına kadar dahi, erkeklerle kadınların düğünlerde bir araya gelmelerine ruhsat üzere devam etmiştir.
Cevap: Bu rivayette kadınların erkeklerle birarada olduğu nerede geçiyor? Cariyeler denilenler ise küçük kızlardır. Cariye; küçük kız çocuğu demektir. Onlar da perde arkasına geçmekle emrolunmuş değillerdir.
Uyarı: Bu hadiste ve başka hadislerde kız çocuklarının şarkı söylemesinin sabit olması, def dışındaki müzik aletlerinin caiz olduğunu göstermez. Bkz.: Fethu’l-Bari (949 ve 5590 nolu hadislerin şerhi)
Muhammed Huseyn adlı bu sapık yazar, kadınlarla erkeklerin bir arada bulunmalarını (ihtilatı) caiz görürken muhkem nasları terk edip müteşabihlere, tıpkı sarhoş edici içkilerin haram kılınmasından önce nazil olan: “Sarhoş iken namaza yaklaşmayın” (Nisa 43) ayeti gibi nesh edilmiş hükümlere tutunmuştur.
Şeyhulislam İbn Teymiyye rahimehullah şöyle demiştir:
قبل أن تنزل آية الحجاب كان النساء يخرجن بلا جلباب يرى الرجل وجهها ويديها وكان إذ ذاك يجوز لها أن تظهر الوجه والكفين وكان ـ حينئذ ـ يجوز النظر إليها؛ لأنه يجوز لها إظهاره ثم لما أنزل الله - عز وجل - آية الحجاب بقوله: {يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاء الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِن جَلابِيبِهِنَّ} [الأحزاب: ٥٩] فحجب النساء عن الرجال وكان ذلك لما تزوج زينب بنت جحش فأرخى الستر، ومنع النساء أن ينظرن، ولما اصطفى صفية بنت حُيَيّ بعد ذلك ـ عام خيبر قالوا إن حجبها فهي من أمهات المؤمنين وإلا فهي مما ملكت يمينه فحجبها فلما أمر الله ألا يسألن إلا من وراء حجاب وأمر أزواجه وبناته ونساء المؤمنين أن يدنين عليهن من جلابيبهن، والجلباب هو الملاءة وهو الذي يسميه ابن مسعود وغيره الرداء وتسميه العامة الإزار وهو الإزار الكبير الذي يغطي رأسها وسائر بدنها وقد حكى أبو عبيد وغيره: أنها تُدْنِيه من فوق رأسها فلا تظهر إلا عينها، ومن جنسه النقاب فكن النساء ينتقبن، وفي الصحيح أن المحرمة لا تنتقب ولا تلبس القفازين فإذا كن مأمورات بالجلباب لئلا يعرفن وهوستر الوجه، أو ستر الوجه بالنقاب، كان الوجه واليدان من الزينة التي أمرت ألا تظهرها للأجانب
“Hicab ayeti nazil olmadan önce kadınlar cilbabsız olarak çıkarlar, erkekler onların yüzlerini ve ellerini görürlerdi. O zamanlar yüzlerini ve ellerini göstermeleri caiz idi ve bunlara bakmak da caiz idi. Çünkü göstermesi caiz olana bakmak da caizdir. Sonra Allah Azze ve Celle hicab ayetini indirince şöyle buyurdu: “Ey nebi! Eşlerine, kızlarına ve mü’min kadınlara söyle cilbablarından üzerlerine sarkıtsınlar.” (Ahzab 59) Böylece kadınlar erkeklerden örtündüler. Bu hadise Zeyneb bt. Cahş radiyallahu anha’nın evliliği zamanında olmuştu. Perde indirildi ve kadınlara bakılması engellendi. Bundan sonra (Hayber senesinde) Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Safiyye bt. Huyey radiyallahu anha’yı safî hissesi olarak kendine alınca dediler ki: “Eğer Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onu örterse o mü’minlerin annelerindendir. Eğer öyle yapmazsa o sağ elinin malik olduğu (cariyelerinden)dir.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onu örttü. Allah Azze ve Celle kadınlardan ancak perde arkasından istemeyi emreden ayeti indirince Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hanımlarına, kızlarına ve mümin kadınlara cilbablarından üzerlerine sarkıtmalarını emretti. Cilbab; çarşaftır. İbn Mes’ud ve başkalarının ridâ dedikleri, genelin ise izar dedikleri de budur. O büyük bir izardır, kadının başını ve bütün bedenini örter. Nitekim Ebu Ubeyd ve başkaları dediler ki: “O kadının başı üzerinden sarkıttığı, sadece gözünün gözüktüğü örtüdür. Nikab (peçe) de bunun cinsindendir. Kadınlar nikap (peçe) takarlardı.” Sahih’te ihramlı kadının nikap takmayacağı ve eldiven giymeyeceği geçer. Kadınlar tanınmamak için cilbab giymekle emrolunduklarına göre bu yüzü de örten bir örtüdür.  Veya yüz nikap (peçe) ile örtülür. Yüz ve iki el, kadının yabancı erkeklere göstermemeleri emredilen ziynettendir.” (Mecmuu’l-Fetava (11/424)
Kadının yüzünü ve ellerini örtmesinin farz olduğuna dair delillerle ayrıntılı açıklamalar ve Muhammed Huseyn gibi kadın erkek ihtilatına çağıran sapık yazarlara ayrıntılı reddiyeler için Sahih Tesettür adlı kitabıma bakınız.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)