Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

10 Nisan 2020 Cuma

Mürcie Toplumu Bekleyen Tehlikeler



El-Velid b. Ziyad, Mucahid rahimehullah’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Onlar başlangıçta mürcie olurlar, sonra Kaderiyye olurlar, sonra da Mecusiler haline gelirler.”[1]
Mucahid rahimehullah’ı vakıa doğrulamıştır. İmanın tanımı ve gerekleri konusunda Murcie akidesi üzerinde olan Maturidi Hanefiler, salgın hastalıklar konusunda Allah’ın kaderini inkar eden tutumlar içine girmişler, maddî sebeplere bağlanarak Allah’ın farz kıldığı ibadetleri iptal etmişlerdir. Mecusi kapli yöneticiler geleceğini bildiren Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i doğrulayan gelişmeler olmuş, Firavunlaşan idareciler cemaat ve Cuma namazlarını yasaklarken bâtıl akideler üzerindeki halk da onlara tabi olmuşlardır. Deccal’in ordusunu teşkil edecek olan Hariciler de bu konuda Kaderi inkar eden bu sınıflarla ittifak halindedirler!
* Murcie: ircâya nispet edilir. İrca geri bırakmak demektir. Onlar amelleri imandan geri bıraktıkları için böyle isimlendirilmişlerdir. İmanın yalnızca kalp ile tasdikten ibaret olduğunu söylerler. Murcie’nin çoğunluğu dil ile telaffuzu dahi imanda şart görmezler. Günahkâr kimselerin imanlarının kâmil olduğunu ve iman ile beraber günahın asla bir zarar vermediğini iddia ederler.
Onlar, Kitap ve sünnette gelenler dışında itikad ve ibadetlere tutunan bid’at ehlini ve büyük günahları açıktan işleyen fısk ehlini kâmil iman sahibi gördüklerinden onlara karşı hecir uygulanmasını aşırılık ve haricilik diye nitelerler, münafıklara münafık denilmesinin de tekfircilik olduğunu iddia ederler!
Mürcie’nin tarifi şu hadiste gelmiştir: Huzeyfe radıyallahu anh’den:  Dininizden ilk kaybedeceğiniz şey huşû, son kaybedeceğiniz şey ise namazdır. İslam’ın bağları birer birer çözülecek, kadınlar hayızlı ile namaz kılacak, bir ayakkabının şaşmadan diğer eşinin adımlarını izlemesi gibi aynen sizden öncekilerin yolunu adım adım izleyeceksiniz. Sonunda birçok fırkalardan iki fırka kalacak, bunlardan birisi:
“Neden beş vakit namaz kılıyoruz? Bizden öncekiler sapıtmış. Allah Teâlâ sadece şöyle buyuruyor:
“Gündüzün iki ucunda ve gecenin ilk saatlerinde namaz kıl” (Hud 114) Böylece onlar sadece üç vakit namaz kılacaklar. Diğer fırka da şöyle der:
“Müminlerin Allah’a imanı, meleklerin imanı gibidir. Aramızda kâfir ve münafık yoktur.” Allah’ın onları Deccal ile beraber haşretmesi bir haktır.”[2]
Bir tarikinde ikinci fırkanın tarifi şu lafızla gelmiştir: “Bir kavim gelecek, kıbleye yönelip namaz kılan kimsenin imanına şahitlik edecek[3]
Acurri’nin rivayetinde şu ziyade vardır: “Hatta onlar arasında namaz kılmayanlar bile olur. Onlar kaderi yalanlarlar. Deccal’in çıkış sebebi onlardır. Allah’ın onları Deccal’e katması bir haktır.”
Huzeyfe radıyallahu anh yine şöyle demiştir: “Şüphesiz ben iki din biliyorum ki ikisinin mensupları da cehennemdedir. Bir topluluk: “Zina etse de, adam öldürse de, iman sözden ibarettir” der. Diğer topluluk: “Bizden öncekiler sapıklar idi” derler ve “Neden beş vakit namaz kılıyoruz, o sadece iki vakittir: yatsı namazı ve sabah namazı” derler.”[4]
Bu hadiste iki fırka söz konusu edilmiştir. Birincisi sünnet inkârcısı olan zındık gruplardır. Diğeri de imanın tanımı konusunda selefe muhalefet eden Harici ve Mürcie fırkalarıdır. Çünkü her iki taifeye göre de “münafık” diye bir sınıf yoktur. Hariciler münafıkları mürtet görerek kanlarını ve mallarını mubah sayarlar. Mürcie ise münafıkların mü’minler olduklarını söyler, müslümanlar arasında münafıkların bulunduğunu kabul etmezler.
Amr b. Şuayb demiştir ki: Ben, Saîd b. el-Museyyeb'in yanında oturuyordum. Topluluktan biri dedi ki:
“Bazı insanlar Allah şer dışında (diğer rivayette: ameller dışında) her şeyi takdir etmiştir diyorlar.” Vallahi Saîd'in o günkü öfkesi gibi öfkelendiğini hiç görmemiştim. Hatta kalkıp gitmeye yeltendi. Sonra:
”Demek onu da yaptılar. Yazıklar olsun onlara. Keşke gerçeğin idrakinde olsalardı. Hakikat şu ki, vallahi ben onlar hakkında bir söz duydum ki, kendilerine şer olarak yeter” dedi.
“Allah iyiliğini versin Ebû Muhammed, nedir o söz?” diye sordum. Bana baktı, öfkesi dinmişti. Sonra dedi ki:
Bana Râfi' b. Hadîc bildirdi. Dedi ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim:
Ümmetimde, Yahudi ve Hristiyanların inkâr ettikleri gibi Allah’ı ve Kur’ân’ı farkında olmadan inkâr edecek bir topluluk olacaktır.” Dedim ki:
“Allah beni sana feda kılsın, bu nasıl olacak ey Allah’ın rasulü?” şöyle buyurdu:
Kaderin bir kısmını kabul, bir kısmını inkâr edecekler” Ben: “Ne diyecekler ey Allah’ın rasulü?” Şöyle buyurdu:
Hayr Allah'tan, şer ise Iblis'tendir diyorlar. Bu düşünceyle Allah'ın kitabını okurlar. Böylece iman ettikten ve bilgisine ulaştıktan sonra Kur'ân'ı inkâr ederler. Ümmetim bunlardan nice düşmanlık, kin ve tartışmalar görecektir. Onlar, bu ümmetin zındıklarıdırlar. Onların zamanında yönetici zulmeder. Keşke mesele zulüm, taşkınlık ve kayırmacılıkla kalsaydı. Ayrıca Allah onların üzerine bir veba (salgın) gönderecek ve genelini yok edecektir. Ardından suretleri hayvan suretine dönüştürülecek ve yerin dibine geçirileceklerdir. Bundan pek az kimse kurtulacaktır. O gün mü'minin sevinci az, üzüntüsü büyük olacaktır. Sonra Allah, onların genelini maymunlara ve domuzlara dönüştürecektir. Bundan sonra yakın bir zamanda Deccal çıkar.” Sonra Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem ağladı. Onun ağlamasıyla biz de ağladık. “Niçin ağlıyorsun, ya Resûlallah?” diye sorulunca:
O bahtsızlara merhametten dolayı. Çünkü içlerinde çok çaba göstereni var, çok ibadet edeni var. Bununla beraber onlar bu görüşü ilk olarak savunup başarısız olanlar da değillerdir. Zira İsrail oğullarından helak olanların geneli kaderi yalanlama yüzünden helak olmuştur” buyurdu.
“Allah beni sana feda kılsın, ey Allah'ın Resulü! Kadere iman nasıl olur bana söyle?” dedim. Buyurdu ki:
Allah'ın birliğine inanman, ondan başka kimsenin zarar ya da fayda veremeyeceğini bilmen, cennete ve cehenneme inanman, Allah'ın cennet ve cehennemi diğer mahlukâttan önce yarattığını, sonra mahlukâtı yarattığını, adaletiyle onlardan dilediğini cennetlik, dilediğini de cehennemlik yaptığını, herkesin kendisi hakkında yazılana göre amel ettiğini ve kendisi için yaratılan şeye varacağını bilmendir” buyurdu.”[5]
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
سَيَكُونُ فِي أُمَّتِي مَسْخٌ وَذَلِكَ فِي الْقَدَرِيَّةِ وَالزَّنْدَقِيَّةِ
Ümmetimde suret değiştirilmesi olacaktır. Bu da Kaderiyye ve zındıklarda olacaktır.”[6]
İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
يا ابن عباس لعلك أن تبقى بعدي فتلقى قوماً يكذبون بقدر الله عز وجل اشتقوا كلامهم ذلك من النصرانية فإن رأيت أحداً منهم فابرأ إلى الله تعالى منهم، فإني بريء منهم  قال وكان ابن عباس رحمه الله إذا رأى أحداً منهم رفع يديه ثم قال اللهم إني أبرأ إليك منهم كما أمرني نبيك صلى الله عليه وسلم
Ey İbn Abbas! Belki de sen benden sonra Allah Azze ve Celle’nin kaderini yalanlayan bir toplulukla karşılaşırsın. Bu sözlerini Hristiyanlardan alırlar. Onlardan birini görürsen, onlardan Allah Teâlâ’ya uzaklaş, şüphesiz ben onlardan berîyim.” İbn Abbas radıyallahu anhuma onlardan birini gördüğü zaman ellerini kaldırır ve şöyle derdi:
“Allahım! Nebin sallallahu aleyhi ve sellem’in bana emrettiği gibi, ben onlardan sana uzaklaşıyorum.”[7]
Enes radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
صِنْفَانِ مِنْ أُمَّتِي لَا يَرِدَانِ عَلَيَّ الْحَوْضَ وَلَا يَدْخُلَانِ الْجَنَّةَ الْقَدَرِيَّةُ وَالْمُرْجِئَةُ
Ümmetimden iki sınıf havzıma gelemez ve cennete giremezler: Kaderiyye ve Mürcie[8]
Enes radiyallahu anh dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
الْقَدَرِيَّةُ وَالْمُرْجِئَةُ مَجُوسُ هَذِهِ الْأُمَّةِ فَإِنْ مَرِضُوا فَلَا تَعُودُوهُمْ وَإِنْ مَاتُوا فَلَا تَشْهَدُوهُمْ
Kaderiyye ve Murcie bu ümmetin mecusileridir. Hastalandıkları zaman onları ziyaret etmeyin, öldüklerinde cenazelerine katılmayın.”[9]
Cabir b. Abdillah radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
صِنْفَانِ مِنْ أُمَّتِي لَيْسَ لَهُمَا فِي الإِسْلامِ نَصِيبٌ أَهْلُ الإِرْجَاءِ وَأَهْلُ الْقَدَرِ
Ümmetimden iki sınıfın İslam’dan nasipleri yoktur: İrca ehli (amelleri imandan saymayan Mürcie) ve Kader ehli (Allah dileyeni hidayet eder, dileyeni de saptırır diyerek kaderi inkâr eden Mutezile)[10]
İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
صِنْفَانِ مِنْ أُمَّتِي لَيْسَ لَهُمْ فِي الإِسْلامِ سَهْمٌ الْمُرْجِئَةُ وَالْقَدَرِيَّةُ
Ümmetimden iki sınıfın İslam’dan nasibi yoktur: Mürcie ve Kaderiyye[11]
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
صِنْفَانِ مِنْ أُمَّتِي لَيْسَ لَهُمَا فِي الْإِسْلَامِ نَصِيبٌ الْمُرْجِئَةُ وَالْقَدَرِيَّةُ
Ümmetimden iki sınıfın İslam’dan nasibi yoktur: Mürcie ve Kaderiyye[12]
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
صِنْفَانِ مِنْ أُمَّتِي لَيْسَ لَهُمَا فِي الْإِسْلَامِ نَصِيبٌ الْقَدَرِيَّةُ وَالْمُرْجِئَةُ
Ümmetimden iki sınıfın İslam’dan nasibi yoktur: Mürcie ve Kaderiyye[13]
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
صِنْفَانِ مِنْ أُمَّتِي لَيْسَ لَهُمَا فِي الْإِسْلَامِ نَصِيبٌ الْمُرْجِئَةُ وَالْقَدَرِيَّةُ
Ümmetimden iki sınıfın İslam’dan nasibi yoktur: Mürcie ve Kaderiyye[14]
Muaz b. Cebel radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
يَأْتِي مِنْ بَعْدِي قَوْمٌ يُكَذِّبُونَ بِالْقَدَرِ فَمَنْ أَدْرَكَهُمْ مِنْكُمْ فَلْيُبَلِّغْهُمْ عَنِّي أَنِّي مِنْهُمْ بَرِيءٌ وَهُمْ مِنِّي بَرَاءٌ حَقٌّ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ أَدْرَكَهُمْ أَنْ يُجَاهِدَهُمْ كَمَا يُجَاهِدُ التُّرْكَ وَالدَّيْلَمَ
Benden sonra kaderi yalanlayan bir topluluk olacaktır. Sizden kim onlara yetişirse, benden onlara bildirsin ki ben onlardan berîyim, onlar da benden berîdirler. Onlara yetişen her Müslümanın Türk ve Deylem’le cihad edildiği gibi onlarla cihad etmesi bir haktır.”[15]
İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
الْقَدَرِيَّةُ مَجُوسُ هَذِهِ الْأُمَّةِ إِنْ مَرِضُوا فَلَا تَعُودُوهُمْ وَإِنْ مَاتُوا فَلَا تَشْهَدُوهُمْ
Kaderiyye bu ümmetin mecusileridir. Hastalandıkları zaman ziyaret etmeyin, öldükleri zaman cenazelerine katılmayın.”[16]
* Ebu Hazım Seleme b. Dinar rahimehullah’ın İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan işitip işitmediği hususunda tereddüt vardır. Bu yüzden Zehebi, Telhisu’l-Mustedrek’te: “Eğer Ebu Hazım İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan işitmişse Buhârî ve Muslim'in şartlarına göredir” demiştir. Hadis Nafi - İbn Ömer radiyallahu anhuma yoluyla sabit olmuştur. Muslim'in şartına göre sahih isnadla Nafi rahimehullah yoluyla gelen tarikte şöyle gelmiştir:
İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
يَكُونُ فِي آخِرِ الزَّمَانِ قَوْمٌ يُكَذِّبُونَ بِالْقَدَرِ أُولَئِكَ مَجُوسُ هَذِهِ الْأُمَّةِ إِنْ مَرِضُوا فَلَا تَعُودُوهُمْ وَإِنْ مَاتُوا فَلَا تَشْهَدُوهُمْ
Ahir zamanda kaderi yalanlayan bir topluluk olacak. Onlar bu ümmetin mecusileridir. Hastalandıkları zaman onları ziyaret etmeyin. Öldükleri zaman cenazelerine katılmayın.”[17]
Cabir b. Abdillah radiyallahu anhuma’dan: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّ مَجُوسَ هَذِهِ الْأُمَّةِ الْمُكَذِّبُونَ بِأَقْدَارِ اللَّهِ إِنْ مَرِضُوا فَلَا تَعُودُوهُمْ وَإِنْ مَاتُوا فَلَا تَشْهَدُوهُمْ وَإِنْ لَقِيتُمُوهُمْ فَلَا تُسَلِّمُوا عَلَيْهِمْ
Muhakkak ki bu ümmetin Mecusileri Allah’ın kaderlerini yalanlayanlardır. Onlar hastalandıkları zaman ziyaret etmeyin, öldükleri zaman cenazelerine katılmayın, karşılaştığınız zaman onlara selam vermeyin.”[18]




[1] Sahih maktu. İbn Batta el-İbane (1554) Lalekai İtikad (1168) Hatib, Muvazzahu Evham (1/416)
[2] Sahih. Hakim (4/516) Taberi Tehzibu’l-Asar (2002) Ahmed Zühd (1000) İbn Vaddah el-Bid’a (153) Hallal es-Sunne (1292-93) Acurrî eş-Şeria (35) İbn Ebi Asım Zühd (1/179) Ebu Nuaym Hilye (1/281) İbn Batta el-İbane (1/174, 2/571 no:1260)
[3] Taberi Tehzibu’l-Asar (2003)
[4] Hallal es-Sunne (1356, 1369) Abdullah b. Ahmed es-Sunne (1/323-324 no:663) İbn Ebi Şeybe İman (s.30) Ebu Ubeyd İman (s.33) Taberi Tehzibu’l-Asar (2004) Acurri eş-Şeria (s.143-144)
[5] Hasen. İbn Batta el-İbane (1517) el-Lalekai (1100) Haris (735) Begavi Mucem (1022) Taberani (4/245) Hatib el-Muttefak (306) Acurri eş-Şeria (389) Beyhaki Kader (201) Ebu Ahmed Hakim Fevaid (7) Ukayli Duafa (3/358) Deylemi (8271) Bunu Amr b. Şuayb’dan üç kişi rivayet etmiştir: Atiyye b.Atiyye – Ata b. Ebi Rabah – Amr b. Şuayb yoluyla, Abdullah b. Lehia – Amr b. Şuayb yoluyla ve İbrahim b. İsmail b. Ebi Habibe – Amr b. Şuayb yoluyla. Atiyye b. Atiyye meçhuldür. İbn Ebi Habibe zayıftır. İbnu’l-Mukri, İbn Lehia’dan kitapları yanmadan önce işittiği için bu tarik hasendir. Diğer tariklerle isnadı kuvvetlenmektedir. Allah en iyi bilendir.
[6] Sahih. İbn Batta el-İbane (1518) Firyabi el-Kader (217) Ahmed (2/127) Ebu Davud (4613) Tirmizi (2152) Hakim (1/84) el-Lalekai (1135)
[7] Ebu Amr ed-Dani, Risaletu’l-Vafiye (no:218)
[8] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Taberânî Evsat (4/281) el-Elbani es-Sahiha (2748)
[9] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Taberânî Evsat (4/281) el-Elbani es-Sahiha (6/574)
[10] Hasen. İbn Mace (73) Taberani Evsat (6/154) Hatib Tarih (5/376) Taberi Tehzibu’l-Asar (1967) İbn Ebi Asım es-Sunne (344)
[11] Hasen. Tirmizi (2149) İbn Mace (62) Taberani (11/262) Buhari Tarihu’l-Kebir (4/133) Abd b. Humeyd (579) İbn Batta el-İbane (1272) el-Lalekai İtikad (1156) Taberi Tehzibu’l-Asar (1965-66) İbn Ebi Asım es-Sunne (334-335) Beyhaki İtikad (s.238) Acurri eş-Şeria (310)
[12] Hasen. Taberani Evsat (5/370) İbn Batta el-İbane (1537)
[13] Hasen. El-Lalekai İtikad (1799) Taberi Tehzibu’l-Asar (1968)
[14] Hasen. Firyabi el-Kader (231) Acurri eş-Şeria (309)
[15] Hasen. İbn Batta el-İbane (1539) Deylemi (3435) İbn Hacer Garaibu’l-Multekita (el yazma no:1776) isnadında Ru’ye b. Ruveybe meçhuldür.
[16] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ebû Dâvûd (4691) Hâkim (1/159) Ahmed (2/86, 125) Abdullah b. Ahmed es-Sunne (915) Taberî Sarihu’s-Sunne (21) İbn Ebi Asım es-Sunne (338-340) Firyabi Kader (216, 218, 220) Taberânî Evsat (3/65) Taberânî Sagir (800) İbn Batta el-İbane (4/96-97) el-Lalekai İtikad (1150, 1161) Kadıyu’l-Maristan Meşyeha (112) İbn Bişran Emali (192) Acurri eş-Şeria (381-383) Ukayli ed-Duafa (1/260) Haskefi Musnedu Ebi Hanife (17) Beyhakî (10/203) Beyhakî el-Kada ve’l-Kader (407-411) İbn Asakir Tarih (19/62) Deylemi (4705) el-Elbani Mişkat (107)
[17] Muslim'in şartına göre sahih. Beyhakî el-Kada ve’l-Kader (409)
[18] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. İbn Mâce (92) İbn Ebi Asım es-Sunne (328) Firyabi el-Kader (219) Acurri eş-Şeria (384) Taberânî Evsat (4/368) Taberânî Sagir (615) İbn Fil Cüz (16) Ebu Said en-Nakkaş Emali (51) Beyhakî el-Kada ve’l-Kader (415) Deylemi (5020) el-Elbani Sahihu Suneni İbn Mace (75)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)