El-Velid b. Ziyad, Mucahid rahimehullah’ın şöyle dediğini rivayet
etmiştir: “Onlar başlangıçta mürcie olurlar, sonra Kaderiyye olurlar, sonra da
Mecusiler haline gelirler.”[1]
Mucahid rahimehullah’ı vakıa doğrulamıştır. İmanın tanımı ve gerekleri
konusunda Murcie akidesi üzerinde olan Maturidi Hanefiler, salgın hastalıklar
konusunda Allah’ın kaderini inkar eden tutumlar içine girmişler, maddî
sebeplere bağlanarak Allah’ın farz kıldığı ibadetleri iptal etmişlerdir. Mecusi
kapli yöneticiler geleceğini bildiren Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i
doğrulayan gelişmeler olmuş, Firavunlaşan idareciler cemaat ve Cuma namazlarını
yasaklarken bâtıl akideler üzerindeki halk da onlara tabi olmuşlardır. Deccal’in
ordusunu teşkil edecek olan Hariciler de bu konuda Kaderi inkar eden bu
sınıflarla ittifak halindedirler!
* Murcie: ircâya nispet edilir. İrca geri bırakmak
demektir. Onlar amelleri imandan geri bıraktıkları için böyle
isimlendirilmişlerdir. İmanın yalnızca kalp ile tasdikten ibaret olduğunu
söylerler. Murcie’nin çoğunluğu dil ile telaffuzu dahi imanda şart görmezler.
Günahkâr kimselerin imanlarının kâmil olduğunu ve iman ile beraber günahın asla
bir zarar vermediğini iddia ederler.
Onlar, Kitap ve sünnette gelenler dışında itikad ve
ibadetlere tutunan bid’at ehlini ve büyük günahları açıktan işleyen fısk ehlini
kâmil iman sahibi gördüklerinden onlara karşı hecir uygulanmasını aşırılık ve
haricilik diye nitelerler, münafıklara münafık denilmesinin de tekfircilik
olduğunu iddia ederler!
Mürcie’nin tarifi şu hadiste gelmiştir: Huzeyfe radıyallahu
anh’den: “Dininizden ilk
kaybedeceğiniz şey huşû, son kaybedeceğiniz şey ise namazdır. İslam’ın bağları
birer birer çözülecek, kadınlar hayızlı ile namaz kılacak, bir ayakkabının
şaşmadan diğer eşinin adımlarını izlemesi gibi aynen sizden öncekilerin yolunu
adım adım izleyeceksiniz. Sonunda birçok fırkalardan iki fırka kalacak,
bunlardan birisi:
“Neden beş vakit namaz kılıyoruz? Bizden öncekiler sapıtmış. Allah Teâlâ
sadece şöyle buyuruyor:
“Gündüzün iki ucunda ve gecenin ilk saatlerinde namaz kıl” (Hud 114) Böylece onlar sadece üç vakit
namaz kılacaklar. Diğer fırka da şöyle der:
“Müminlerin Allah’a imanı, meleklerin imanı gibidir. Aramızda kâfir ve
münafık yoktur.” Allah’ın onları Deccal ile beraber haşretmesi bir haktır.”[2]
Bir tarikinde ikinci fırkanın tarifi şu lafızla gelmiştir: “Bir kavim
gelecek, kıbleye yönelip namaz kılan kimsenin imanına şahitlik edecek”[3]
Acurri’nin rivayetinde şu ziyade vardır: “Hatta onlar arasında namaz
kılmayanlar bile olur. Onlar kaderi yalanlarlar. Deccal’in çıkış sebebi
onlardır. Allah’ın onları Deccal’e katması bir haktır.”
Huzeyfe radıyallahu anh yine şöyle demiştir: “Şüphesiz ben iki din
biliyorum ki ikisinin mensupları da cehennemdedir. Bir topluluk: “Zina etse de,
adam öldürse de, iman sözden ibarettir” der. Diğer topluluk: “Bizden öncekiler
sapıklar idi” derler ve “Neden beş vakit namaz kılıyoruz, o sadece iki
vakittir: yatsı namazı ve sabah namazı” derler.”[4]
Bu hadiste iki fırka söz konusu edilmiştir. Birincisi sünnet inkârcısı
olan zındık gruplardır. Diğeri de imanın tanımı konusunda selefe muhalefet eden
Harici ve Mürcie fırkalarıdır. Çünkü her iki taifeye göre de “münafık” diye bir
sınıf yoktur. Hariciler münafıkları mürtet görerek kanlarını ve mallarını mubah
sayarlar. Mürcie ise münafıkların mü’minler olduklarını söyler, müslümanlar
arasında münafıkların bulunduğunu kabul etmezler.
Amr b. Şuayb demiştir ki: Ben, Saîd b.
el-Museyyeb'in yanında oturuyordum. Topluluktan biri dedi ki:
“Bazı insanlar Allah şer dışında (diğer
rivayette: ameller dışında) her şeyi takdir etmiştir diyorlar.” Vallahi Saîd'in
o günkü öfkesi gibi öfkelendiğini hiç görmemiştim. Hatta kalkıp gitmeye
yeltendi. Sonra:
”Demek onu da yaptılar. Yazıklar olsun onlara.
Keşke gerçeğin idrakinde olsalardı. Hakikat şu ki, vallahi ben onlar hakkında
bir söz duydum ki, kendilerine şer olarak yeter” dedi.
“Allah iyiliğini versin Ebû Muhammed, nedir o
söz?” diye sordum. Bana baktı, öfkesi dinmişti. Sonra dedi ki:
Bana Râfi' b. Hadîc bildirdi. Dedi ki:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim:
“Ümmetimde, Yahudi ve Hristiyanların inkâr ettikleri gibi Allah’ı ve
Kur’ân’ı farkında olmadan inkâr edecek bir topluluk olacaktır.” Dedim ki:
“Allah beni sana feda kılsın, bu nasıl olacak ey Allah’ın rasulü?” şöyle
buyurdu:
“Kaderin bir kısmını kabul, bir kısmını inkâr edecekler” Ben: “Ne
diyecekler ey Allah’ın rasulü?” Şöyle buyurdu:
“Hayr Allah'tan, şer ise Iblis'tendir
diyorlar. Bu düşünceyle Allah'ın kitabını okurlar. Böylece iman ettikten ve
bilgisine ulaştıktan sonra Kur'ân'ı inkâr ederler. Ümmetim bunlardan nice
düşmanlık, kin ve tartışmalar görecektir. Onlar, bu ümmetin zındıklarıdırlar.
Onların zamanında yönetici zulmeder. Keşke mesele zulüm, taşkınlık ve
kayırmacılıkla kalsaydı. Ayrıca Allah onların üzerine bir veba (salgın) gönderecek ve
genelini yok edecektir. Ardından suretleri hayvan suretine dönüştürülecek ve
yerin dibine geçirileceklerdir. Bundan pek az kimse kurtulacaktır. O gün
mü'minin sevinci az, üzüntüsü büyük olacaktır. Sonra Allah, onların genelini
maymunlara ve domuzlara dönüştürecektir. Bundan sonra yakın bir zamanda
Deccal çıkar.” Sonra Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem ağladı. Onun
ağlamasıyla biz de ağladık. “Niçin ağlıyorsun, ya Resûlallah?” diye sorulunca:
“O bahtsızlara merhametten dolayı. Çünkü
içlerinde çok çaba göstereni var, çok ibadet edeni var. Bununla beraber onlar
bu görüşü ilk olarak savunup başarısız olanlar da değillerdir. Zira İsrail
oğullarından helak olanların geneli kaderi yalanlama yüzünden helak olmuştur”
buyurdu.
“Allah beni sana feda kılsın, ey Allah'ın
Resulü! Kadere iman nasıl olur bana söyle?” dedim. Buyurdu ki:
“Allah'ın birliğine inanman, ondan başka
kimsenin zarar ya da fayda veremeyeceğini bilmen, cennete ve cehenneme inanman,
Allah'ın cennet ve cehennemi diğer mahlukâttan önce yarattığını, sonra
mahlukâtı yarattığını, adaletiyle onlardan dilediğini cennetlik, dilediğini de
cehennemlik yaptığını, herkesin kendisi hakkında yazılana göre amel ettiğini ve
kendisi için yaratılan şeye varacağını bilmendir” buyurdu.”[5]
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki:
سَيَكُونُ فِي أُمَّتِي
مَسْخٌ وَذَلِكَ فِي الْقَدَرِيَّةِ وَالزَّنْدَقِيَّةِ
“Ümmetimde suret değiştirilmesi olacaktır. Bu da Kaderiyye ve
zındıklarda olacaktır.”[6]
İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki:
يا ابن عباس لعلك أن تبقى بعدي فتلقى قوماً يكذبون بقدر الله عز وجل
اشتقوا كلامهم ذلك من النصرانية فإن رأيت أحداً منهم فابرأ إلى الله تعالى منهم، فإني
بريء منهم قال وكان ابن عباس رحمه الله إذا رأى أحداً منهم رفع يديه ثم قال اللهم إني
أبرأ إليك منهم كما أمرني نبيك صلى الله عليه وسلم
“Ey İbn Abbas! Belki de sen benden sonra Allah Azze ve Celle’nin
kaderini yalanlayan bir toplulukla karşılaşırsın. Bu sözlerini Hristiyanlardan
alırlar. Onlardan birini görürsen, onlardan Allah Teâlâ’ya uzaklaş, şüphesiz
ben onlardan berîyim.” İbn Abbas radıyallahu anhuma onlardan birini gördüğü
zaman ellerini kaldırır ve şöyle derdi:
“Allahım! Nebin sallallahu aleyhi ve sellem’in bana emrettiği gibi, ben
onlardan sana uzaklaşıyorum.”[7]
Enes radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
صِنْفَانِ مِنْ أُمَّتِي لَا يَرِدَانِ
عَلَيَّ الْحَوْضَ وَلَا يَدْخُلَانِ الْجَنَّةَ الْقَدَرِيَّةُ وَالْمُرْجِئَةُ
“Ümmetimden iki sınıf havzıma gelemez ve cennete
giremezler: Kaderiyye ve Mürcie”[8]
Enes radiyallahu anh dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
الْقَدَرِيَّةُ وَالْمُرْجِئَةُ مَجُوسُ هَذِهِ الْأُمَّةِ فَإِنْ
مَرِضُوا فَلَا تَعُودُوهُمْ وَإِنْ مَاتُوا فَلَا تَشْهَدُوهُمْ
“Kaderiyye ve Murcie bu ümmetin mecusileridir.
Hastalandıkları zaman onları ziyaret etmeyin, öldüklerinde cenazelerine
katılmayın.”[9]
Cabir b.
Abdillah radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu
ki:
صِنْفَانِ مِنْ أُمَّتِي
لَيْسَ لَهُمَا فِي الإِسْلامِ نَصِيبٌ أَهْلُ الإِرْجَاءِ وَأَهْلُ الْقَدَرِ
“Ümmetimden iki sınıfın İslam’dan nasipleri yoktur: İrca ehli
(amelleri imandan saymayan Mürcie) ve Kader ehli (Allah dileyeni hidayet eder,
dileyeni de saptırır diyerek kaderi inkâr eden Mutezile)”[10]
İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
صِنْفَانِ مِنْ أُمَّتِي
لَيْسَ لَهُمْ فِي الإِسْلامِ سَهْمٌ الْمُرْجِئَةُ وَالْقَدَرِيَّةُ
“Ümmetimden iki sınıfın İslam’dan nasibi yoktur: Mürcie ve Kaderiyye”[11]
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu ki:
صِنْفَانِ مِنْ أُمَّتِي
لَيْسَ لَهُمَا فِي الْإِسْلَامِ نَصِيبٌ الْمُرْجِئَةُ وَالْقَدَرِيَّةُ
“Ümmetimden iki sınıfın İslam’dan nasibi yoktur: Mürcie ve
Kaderiyye”[12]
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki:
صِنْفَانِ مِنْ أُمَّتِي
لَيْسَ لَهُمَا فِي الْإِسْلَامِ نَصِيبٌ الْقَدَرِيَّةُ وَالْمُرْجِئَةُ
“Ümmetimden iki sınıfın İslam’dan nasibi yoktur: Mürcie ve Kaderiyye”[13]
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki:
صِنْفَانِ مِنْ أُمَّتِي
لَيْسَ لَهُمَا فِي الْإِسْلَامِ نَصِيبٌ الْمُرْجِئَةُ وَالْقَدَرِيَّةُ
“Ümmetimden iki sınıfın İslam’dan nasibi yoktur: Mürcie ve Kaderiyye”[14]
Muaz b. Cebel radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
يَأْتِي مِنْ بَعْدِي
قَوْمٌ يُكَذِّبُونَ بِالْقَدَرِ فَمَنْ أَدْرَكَهُمْ مِنْكُمْ فَلْيُبَلِّغْهُمْ عَنِّي
أَنِّي مِنْهُمْ بَرِيءٌ وَهُمْ مِنِّي بَرَاءٌ حَقٌّ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ أَدْرَكَهُمْ
أَنْ يُجَاهِدَهُمْ كَمَا يُجَاهِدُ التُّرْكَ وَالدَّيْلَمَ
“Benden sonra kaderi yalanlayan bir topluluk olacaktır. Sizden kim
onlara yetişirse, benden onlara bildirsin ki ben onlardan berîyim, onlar da
benden berîdirler. Onlara yetişen her Müslümanın Türk ve Deylem’le cihad
edildiği gibi onlarla cihad etmesi bir haktır.”[15]
İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan: “Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
الْقَدَرِيَّةُ مَجُوسُ هَذِهِ الْأُمَّةِ
إِنْ مَرِضُوا فَلَا تَعُودُوهُمْ وَإِنْ مَاتُوا فَلَا تَشْهَدُوهُمْ
“Kaderiyye bu ümmetin mecusileridir. Hastalandıkları
zaman ziyaret etmeyin, öldükleri zaman cenazelerine katılmayın.”[16]
* Ebu Hazım Seleme b. Dinar rahimehullah’ın İbn Ömer radiyallahu
anhuma’dan işitip işitmediği hususunda tereddüt vardır. Bu yüzden Zehebi, Telhisu’l-Mustedrek’te:
“Eğer Ebu Hazım İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan işitmişse Buhârî ve Muslim'in
şartlarına göredir” demiştir. Hadis Nafi - İbn Ömer radiyallahu anhuma yoluyla
sabit olmuştur. Muslim'in şartına göre sahih isnadla Nafi rahimehullah yoluyla
gelen tarikte şöyle gelmiştir:
İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan: “Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
يَكُونُ فِي آخِرِ الزَّمَانِ قَوْمٌ يُكَذِّبُونَ بِالْقَدَرِ
أُولَئِكَ مَجُوسُ هَذِهِ الْأُمَّةِ إِنْ مَرِضُوا فَلَا تَعُودُوهُمْ وَإِنْ مَاتُوا
فَلَا تَشْهَدُوهُمْ
“Ahir zamanda kaderi yalanlayan bir topluluk olacak. Onlar
bu ümmetin mecusileridir. Hastalandıkları zaman onları ziyaret etmeyin. Öldükleri
zaman cenazelerine katılmayın.”[17]
Cabir b. Abdillah radiyallahu anhuma’dan: “Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّ مَجُوسَ هَذِهِ الْأُمَّةِ الْمُكَذِّبُونَ
بِأَقْدَارِ اللَّهِ إِنْ مَرِضُوا فَلَا تَعُودُوهُمْ وَإِنْ مَاتُوا فَلَا تَشْهَدُوهُمْ
وَإِنْ لَقِيتُمُوهُمْ فَلَا تُسَلِّمُوا عَلَيْهِمْ
“Muhakkak ki bu ümmetin Mecusileri Allah’ın kaderlerini
yalanlayanlardır. Onlar hastalandıkları zaman ziyaret etmeyin, öldükleri zaman
cenazelerine katılmayın, karşılaştığınız zaman onlara selam vermeyin.”[18]
[1]
Sahih maktu. İbn Batta el-İbane (1554) Lalekai İtikad
(1168) Hatib, Muvazzahu Evham (1/416)
[2]
Sahih. Hakim (4/516) Taberi Tehzibu’l-Asar (2002)
Ahmed Zühd (1000) İbn Vaddah el-Bid’a (153) Hallal es-Sunne (1292-93) Acurrî
eş-Şeria (35) İbn Ebi Asım Zühd (1/179) Ebu Nuaym Hilye (1/281) İbn Batta
el-İbane (1/174, 2/571 no:1260)
[3]
Taberi Tehzibu’l-Asar (2003)
[4]
Hallal es-Sunne (1356, 1369) Abdullah b. Ahmed es-Sunne (1/323-324 no:663) İbn
Ebi Şeybe İman (s.30) Ebu Ubeyd İman (s.33) Taberi Tehzibu’l-Asar (2004) Acurri
eş-Şeria (s.143-144)
[5]
Hasen. İbn Batta el-İbane (1517) el-Lalekai (1100)
Haris (735) Begavi Mucem (1022) Taberani (4/245) Hatib el-Muttefak (306) Acurri
eş-Şeria (389) Beyhaki Kader (201) Ebu Ahmed Hakim Fevaid (7) Ukayli Duafa
(3/358) Deylemi (8271) Bunu Amr b. Şuayb’dan üç kişi rivayet etmiştir: Atiyye
b.Atiyye – Ata b. Ebi Rabah – Amr b. Şuayb yoluyla, Abdullah b. Lehia – Amr b.
Şuayb yoluyla ve İbrahim b. İsmail b. Ebi Habibe – Amr b. Şuayb yoluyla. Atiyye
b. Atiyye meçhuldür. İbn Ebi Habibe zayıftır. İbnu’l-Mukri, İbn Lehia’dan
kitapları yanmadan önce işittiği için bu tarik hasendir. Diğer tariklerle isnadı
kuvvetlenmektedir. Allah en iyi bilendir.
[6]
Sahih. İbn Batta el-İbane (1518) Firyabi el-Kader
(217) Ahmed (2/127) Ebu Davud (4613) Tirmizi (2152) Hakim (1/84) el-Lalekai
(1135)
[7]
Ebu Amr ed-Dani, Risaletu’l-Vafiye (no:218)
[8]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
Taberânî Evsat (4/281) el-Elbani es-Sahiha (2748)
[9]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
Taberânî Evsat (4/281) el-Elbani es-Sahiha (6/574)
[10]
Hasen. İbn Mace (73) Taberani Evsat (6/154) Hatib
Tarih (5/376) Taberi Tehzibu’l-Asar (1967) İbn Ebi Asım es-Sunne (344)
[11]
Hasen. Tirmizi (2149) İbn Mace (62) Taberani (11/262)
Buhari Tarihu’l-Kebir (4/133) Abd b. Humeyd (579) İbn Batta el-İbane (1272)
el-Lalekai İtikad (1156) Taberi Tehzibu’l-Asar (1965-66) İbn Ebi Asım es-Sunne
(334-335) Beyhaki İtikad (s.238) Acurri eş-Şeria (310)
[12]
Hasen. Taberani Evsat (5/370) İbn Batta el-İbane
(1537)
[13]
Hasen. El-Lalekai İtikad (1799) Taberi Tehzibu’l-Asar
(1968)
[14]
Hasen. Firyabi el-Kader (231) Acurri eş-Şeria (309)
[15]
Hasen. İbn Batta el-İbane (1539) Deylemi (3435) İbn
Hacer Garaibu’l-Multekita (el yazma no:1776) isnadında Ru’ye b. Ruveybe
meçhuldür.
[16]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
Ebû Dâvûd (4691) Hâkim (1/159) Ahmed (2/86, 125) Abdullah b. Ahmed es-Sunne
(915) Taberî Sarihu’s-Sunne (21) İbn Ebi Asım es-Sunne (338-340) Firyabi Kader
(216, 218, 220) Taberânî Evsat (3/65) Taberânî Sagir (800) İbn Batta el-İbane
(4/96-97) el-Lalekai İtikad (1150, 1161) Kadıyu’l-Maristan Meşyeha (112) İbn
Bişran Emali (192) Acurri eş-Şeria (381-383) Ukayli ed-Duafa (1/260) Haskefi
Musnedu Ebi Hanife (17) Beyhakî (10/203) Beyhakî el-Kada ve’l-Kader (407-411)
İbn Asakir Tarih (19/62) Deylemi (4705) el-Elbani Mişkat (107)
[17]
Muslim'in şartına göre sahih. Beyhakî
el-Kada ve’l-Kader (409)
[18]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
İbn Mâce (92) İbn Ebi Asım es-Sunne (328) Firyabi el-Kader (219) Acurri
eş-Şeria (384) Taberânî Evsat (4/368) Taberânî Sagir (615) İbn Fil Cüz (16) Ebu
Said en-Nakkaş Emali (51) Beyhakî el-Kada ve’l-Kader (415) Deylemi (5020)
el-Elbani Sahihu Suneni İbn Mace (75)