Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

29 Şubat 2016 Pazartesi

Sigara ve Tütünün Hakkındaki İhtilafın Beyanı

Tütün sonraki zamanlarda ortaya çıkmış bir bitkidir. İbnu’l-Menkur’un el-Fevakihu’l-Adide adlı eserinde (2/80) naklettiğine göre Ebu’l-Hasen el-Mısrî el-Hanefî şöyle demiştir:
“Tütün binli yılların başında ortaya çıkmıştır. İlk olarak Yahudi, Hristiyan ve Mecusilerin topraklarında yetiştirilmiştir. Hekim olduğunu iddia eden bir Yahudi onu Magrib diyarına getirmiş ve insanları buna çağırmıştır. Rum diyarına tütünü ilk getiren ise Etiklen adında bir Hristiyandır. Sudan diyarına onu ilk getirenler Mecusilerdir. Sonra Mısır, Hicaz ve diğer ülkelere yayılmıştır.”
Tütün hakkında Kitap ve sünnette açık bir nas gelmemiştir. Alevî b. Ahmed es-Sekkaf, “Kam’u’ş-Şehveti An Tenavuli’t-Tenbaki ve’l-Kefeteti ve’l-Kâti ve’l-Kahve adlı kitabının başında şöyle demiştir: “Allah beni de, seni de nuruyla desteklesin, şunu iyi bil ki, özellikle tütün kullanmanın helalliği veya haramlığına dair ne Allah’ın kitabında, ne de rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetinde sarih bir nas gelmiştir.” Bu yüzden tütünün hükmü hakkında ihtilaf edilmiş, onun hakkında çok söz söylenmiştir.
Delilu’t-Tâlib adlı meşhur eserin sahibi Allame Mer’î el-Kermî rahimehullah, “Tahkiku’l-Burhan Fi Şe’ni’d-Duhan” adlı risalesinde şöyle demiştir: “Bu meseleye âlim cahil herkes dalmış, onun hakkında risaleler yazılmıştır.”
İhtilafların sonucu üç görüş üzerinde ortaya çıkmıştır:
Birincisi: Mubah ve caiz olduğu görüşü. Bir topluluk bu görüştedir. Bunlardan bazıları:
Abdulgani en-Nablusi; es-Sulhu Beyne’l-İhvan Fi Hukmi İbaheti’d-Duhan kitabında,
Nuruddin el-Echurî; Gayetu’l-Beyan LiHilli Şurbu Ma La Yugayyib el-Akli Min ed-Duhan kitabında
Selame er-Razi eş-Şazeli; el-İ’lan Biademi Tahrimi’d-Duhan kitabında
Oğlu, Mahmud b. Selame; Te’yidu’l-İ’lan Biademi Tahrimi’d-Duhan kitabında
Ebu’l-Hasenat el-Leknevî; Tervihu’l-Cinan Biteşrihi Hukmi Şaribi’d-Duhan kitabında
Ebu’l-Vefa el-Aradî; Hukmu İsti’mali’d-Duhan kitabında
Subulu’s-Selam sahibi El-Emir Muhammed b. İsmail es-San’anî; Risaletun Fi Reddi Ala Men Harrame’d-Duhan kitabında
Abdusselam en-Nablusi; es-Sarimu’l-Madî Fi Rakabeti Fulan el-Kadî kitabında
Ve daha birçokları…
Eş-Şevkanî rahimehullah bu görüşü desteklemiş ve er-Resailu’s-Selefiyye içinde basılan “İrşadu’s-Sail İla Delaili’l-Mesail” kitabında (s.50-51) delillerini zikretmiştir. Orada şöyle der:
“Kur’ân-ı Kerim ve tertemiz sünnetin şahitlik ettiği asıl şudur ki; sarhoş ediciler ve öldürücü zehir gibi veya toprakta olduğu gibi hemen yahut daha sonra zarar verecek şey gibi, özel bir delilin istisna ettikleri dışında yeryüzündeki her şey helaldir. Delil olmadan bunlardan bir şey haram sayılamaz. Hakkında özel bir delil bulunmayan şey, helaldir. Bu beraati asliye ile ıstıshab ve Allah Teâlâ’nın: “Yeryüzündeki herşeyi sizin için yarattı” (Bakara 29) kavli gibi umumi delillere tutunmanın gereğidir. Yine Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
De ki: "Bana vahyolunanlar arasında, yiyen bir kimseye, ölü eti yahut akıtılmış kan yahut zaten bir pislik olan domuz eti, yahutta Allah'tan başkası adına kesilmiş fisk (hayvan eti) dışında yediği bir şeyin haram kıldığını göremiyorum.” (En’am 145)” Sonra Şevkani rahimehullah şöyle der:
“Bu anlaşıldıysa, bazılarının “tenbak”, bazılarının “tütün” dediği bu bitkinin haramlığına delalet eden bir delil gelmediğini öğrenmişsindir. Bu bitki sarhoş ediciler türünden değildir, zehirlerdende de değildir. Yine hemen yahut daha sonra zarar veren bir şey de değildir. Kim bunun haram olduğunu iddia ederse ona delil getirmek düşer. Mücerred dedikodular bir şey ifade etmez. Nitekim ilim ehlinden bazıları bunun haramlığına delil getirmek için şu ayeti zikrederler: “Onlara tayyibatı helal kılar, habaisi ise onlara haram kılar.” (A’raf 157) Sonra da usulde tedvin edilen illet yoluyla, tütünü habis şeyler arasına katar. Fakat burada apaçık bir yanlış yapmış olur. Zira tütünün habislerden olması tartışma konusudur. Bu ayeti buna delil getirmek, arzuladığı manaya göre yorumlamaktır. Tütünü habis görmek için, tütünü kullanan veya kullanmayanların düşüncesine başvurmak batıldır. Zira onu kullananlardan bazısına göre tütün habis şeylerden değil, tayyibattandır.”
Şevkani sonra şöyle der: “Nefsine karşı insaflı olan kişi, dinin meşru kıldığı birçok hayvanlar ve daha başka şeyler yahut beraati asliye ve delillerin umumu ile helal olan birçok şey bulur ki, insan bunlardan bazısını habis görür, bazısı da onu tayyib görür. Şayet mücerred olarak bazı şeyleri habis/pis görmek haram kılmayı gerektirseydi; çalışmak, deve eti, sığır eti, tavuk eti ve benzerleri de haramlardan olurdu. Çünkü insanlar arasında bunları habis gören ve tiksinenler vardır. Lazım batıl olunca melzum da aynı şekilde batıldır. Böylece anlaşılmaktadır ki, bazı insanlar pis görüyor ve tiksiniyor diye tütünü haram saymak yanlıştır veya bu bir mugalatadır.”
İkincisi: Haramlık söz konusu olmaksızın mekruh olduğu görüşü. Bir topluluk da bu görüştedir. Bkz.: Haşiyetu İbn Abidin (5/296) Haşiyetu’t-Tahtavi Ala Meraki’l-Felah (s.364)  Bu aynı zamanda dört mezhebin kabul ettiği kaidelerin gereğidir. Allame Mer’î el-Kermî rahimehullah Tahkiku’l-Burhan (s.104-106) şöyle der: “Bil ki doğruya en yakın olanı, mezheplerin – özellikle de dört mezhebin - benimsediği kaidelerin gerektirdiği hüküm şöyle denilmesidir: Duhan (sigara) içmek, barındırdığı kötülükler ve benzerleri sebebiyle tenzihen mekruh olmaya yakındır.”
Mer’î el-Kermî rahimehullah bu görüşü desteklemiş ve Tahkiku’l-Burhan’da (s.106 vd.) şu sözleriyle bunu delillendirmiştir: “Bu iki açıdandır; birincisi hoş olmayan kokusu sebebiyle soğan ve sarımsağa kıyasladır. Bu, akıl sahibinin abes ve faydasız bir şeyden korunması içindir. Ebu Eyyub radiyallahu anh, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e bir yiyecek göndermiş, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ondan yememiştir. Bu kendisine sorulunca Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
İçinde sarımsak vardı” buyurmuştur. Ona:
“Ey Allah’ın rasulü! O haram mı?” diye sorulunca da:
Hayır! Lakin ben kokusundan dolayı ondan hoşlanmadım” buyurmuştur. Tirmizi dedi ki: “Bu hadis hasen, sahihtir.” Nitekim İmamlar, el-Mugni’de geçtiği gibi, mescide girme isteği olsun veya olmasın; soğan, sarımsak, pırasa, turp ve kötü kokulu herşeyin mekruh olduğunu belirtmişlerdir. Çünkü Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
Muhakkak ki melekler, insanın eziyet duyduğu şeylerden eziyet duyarlar.” Bunu İbn Mâce rivayet etmiştir. Yine Tirmizî sahih kaydıyla Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
Şu iki bitkiden yiyen namazgahımıza yaklaşmasın” bir rivayette: “Mescidimize yaklaşmasın.”
Dediler ki: Yasaklamadaki illet kokusuyla insanlara eza vermemek içindir. Hatta İmam Ahmed b. Hanbel’den bu bitkilerden yiyerek mescide gelmeyi günah gördüğü rivayet edilmiştir. Çünkü yasağın zahiri haramlık ifade eder ve müslümanlara eziyet haramdır. Bunda da onlara eza vermek vardır. Doğrusu bu illetin haramlık değil, mekruhluk ifade etmesidir. Bu illet sigarada da vardır. Hatta kokusu daha fahiştir.
İkincisi: Sigara içmede ateş ehline benzeme söz konusudur. İbn Abbas, İbn Ömer ve Zeyd radiyallahu anhum Allah Teâlâ’nın: “Göğün, insanları saran apaçık bir duman getireceği günü bekle. Bu acı bir azâbtır” (Duhan 10) ayeti hakkında şöyle dediler; “Bu kıyametten önceki dumandır. Bu duman kâfirlerin ve münafıkların kulaklarına dolacak, müminler bundan ancak nezle şeklinde etkilenecekler.”
Huzeyfe radiyallahu anh hadisinde, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Gök ile yeri, doğu ile batıyı dolduracak bir duman kıyamet alametlerindendir. Bu duman yeryüzünde kırk gün kalır. Mümin bu duman dolayı nezleye benzer şekilde etkilenecek, kâfir ise sarhoş gibi olacak. Duman onun burnundan, gözlerinden, kulaklarından ve kıçından çıkacaktır.”
Allame İbn Teymiyye dedi ki: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bir adamda demirden bir yüzük görünce:
Neden üzerinde ateş ehlinin takısını görüyorum” dedi. Allah Teâlâ cehennem ehlini boyunlarında zincirler ile nitelemiştir. Çirkin işlerinde cehennem ehline benzemek mekruhtur. Şüphesiz mekruh, karşı çıkılan şeylerdendir. Zira Muaz radiyallahu anh namazı uzun tutunca Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ona:
Sen fitneci misin ey Muaz?” demiştir. Yani dinden soğutan mısın demektir. İmamlar dediler ki: Bu hadiste mekruh olan bir şeye karşı çıkma vardır. Burası ittifak edilen bir alandır. İmam Ahmed dedi ki: “Demir yüzüğü mekruh görürüm. Çünkü o ateş ehlinin takısıdır.”
Derim ki: (bunu diyen Mer’î el-Kermî’dir) Buna göre sigara içmenin mekruh olması neredeyse kesindir. Geçen iki illetten ötürü biz ancak mekruh olduğunu söylemeye cesaret edebiliyoruz. Bu iki illet; kötü kokusu ve ateş ehline benzemedir. Kesinlikle sigaranın haram olduğunu mutlak olarak söylemeye cesaret edemeyiz. Dininde haram olmayan bir şeyi haram kılma hususunda Allah Teâlâ’dan korkar ve Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’den hayâ ederiz.”
Sonra el-Kermî şöyle der: “Sigaranın haram olduğunu söyleyenlerin bu işi şaşırtıcıdır. Onun bakışı tam değildir. Biz çokça ve yorucu çabalardan sonra ancak mekruh olduğu görüşüne ulaşabildik.”
Sonra şöyle der: “Özetle: mutlak olarak sigaranın haram olmasını gerektiren ne bir delil ne de bir kıyas vardır.”
Mer’î el-Kermî rahimehullah’ın sigarayı tenzihen mekruh görmesinde dayanağı, yukarıda geçtiği gibi iki husustur.
Birincisi; sigaranın kokusunun soğan ve sarımsağın kokusuna kıyaslanmasıdır. Kıyas dinde hüccet olmadığı gibi, kıyas ehlinin kaidelerine göre de bu kıyas bâtıldır. Çünkü soğan ve sarımsağın kokusunun kötü olduğunu söyleyen Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’dir. Peki sigaranın kokusunu kötü bulan kimdir? Şayet insanların çoğu sigaranın kokusunu sevmiyor denilirse, insanların çoğunluğu hüccet midir? Sigaranın veya tütünün kokusunu güzel bulan birçok kimse de vardır. Aslen güzel olan bu koku, aleyhinde yapılan kötü propagandalar sebebiyle beşerin bilinçaltında çirkin olarak işlenmiş, otosujjeksiyon yoluyla birçok insan bu kokunun kötü olduğuna kendisini inandırmıştır. Meleklerin sigara kokusundan eziyet duyacaklarını iddia eden de bu iddiasını ispatlayamaz.
Diğer taraftan soğan ve sarımsak gibi bitkiler çiğ olarak yenildiğinde, kişi ağzını misvaklasa bile bunların kokusunu izale edemez.  Çünkü bu bitkilerin kokusu mideden gelmektedir. Sigara ise böyle değildir. Sigaranın elbiseye sinen kokusu da, ağızda yer eden kokusu da giderilmesi basit kokulardır. Dolayısıyla burada sigaranın bizatihi mekruh sayılmasını gerektirecek bir illet söz konusu değildir.
Kıyamet alameti olan duman ile ilgili olarak, ateş ehline benzemekten dolayı sigarayı mekruh görmek de oldukça yersiz bir benzetmedir. Zira bu duman kulların tercihine bırakılan bir şey değil, müminin de, kâfirin de muhatap olacağı bir durumdur. Demir yüzük hakkındaki hadis ise sahih değildir. Nitekim Buhari Sahih’inde demir yüzüğün caiz olması ile ilgili bir bab açmıştır. Bu ikinci illet de zorlama bir illettir.
Üçüncüsü: Bir topluluk da tütünün haram olduğu görüşündedir. Bunlardan bazıları;
Muhammed el-Cemmalî el-Magribi; Tenbihu’l-Gaflan Fi Men’i Şurbi’d-Duhan kitabında,
Abdulmelik el-Asamî; Risale Fi Tahrimi’d-Duhan kitabında
Suleyman el-Felati; Gayetu’l-Keşfi ve’l-Beyan Fi Tahrimi Şurbi’d-Duhan kitabında,
Muhammed b. Suleyman el-Maliki; el-Edilleti’l-Hisan Fi Beyani Tahrimi Şurbi’d-Duhan kitabında,
Muhammed et-Tarabişi; Manzumetu Ukudi’l-Cevahiri’l-Hisan Fi Beyani Hurmeti’t-Tebgi’l-Meşhur Bi’d-Duhan kitabında,
İbrahim el-Vaiz; Risaletun Fi Tahrimi’d-Duhan kitabında,
Ebu Sehl Muhammed el-Vaiz; Risaletun Fi Tahrimi’t-Tenbak Bi’z-Zanni Zannen ve Kerahetihi Bi’l-Kat’i Kat’an kitabında
Allame Muhammed b. Ali b. Allan es-Sıddıki, Tuhfetu Zevi’l-İdrak Fi’l-Men’i Mine’t-Tenbak kitabında
Muhammed es-Susi el-Magribi; Keşfu’l-Gasaki An Kalbi’l-Feta Fi’t-Tenbihi ala Tahrimi Duhan el-Varak kitabında,
Ve daha birçok kimse…
Sigara veya tütünün haram olduğunu savunanlar kokusu, israf olması, malı zayi etme, zararlı olması vb. tutarsız, ispattan yoksun iddialar ve örümcek ağından zayıf gerekçelerle istidlallerde bulunmuşlardır. Bu konuda sıhhati hakkında ihtilaf edilen; “Zarar vermek de zarara uğratmak da yoktur” hadisi en kuvvetli gerekçeleri olarak görünmektedir. Bu hadis, tamamı zayıf olan isnadlarla gelmiş olsa da, bir kısım muhaddislerin belirttikleri üzere, rivayet yollarının birbirini takviye etmesiyle hasen derecesine yükselmiştir. Lakin bu hadisin sıhhati, meseleyi sonuçlandırmış değildir.
1- Yaygın olarak bilinenin aksine, sigaranın zararı bugüne kadar somut olarak ispatlanamamıştır. Bilakis birçok faydası somut verilerle ispatlanmıştır. Ancak bu konuda yalancı ve abartıcı medya ile cahil taklitçi tabipler insanları subjektif düşünmeye itmiştir. Bu konuda ayrıntıları sigaranın hükmüne dair risalede açıklamış bulunuyorurm.
2- Hadiste “zarar vermek ve zarara uğratmak yoktur” buyrulmakta, fakat “zarar veren herşey haramdır” diye bir hüküm bulunmamaktadır. Şayet zarar veren herşey haram kılınmış olsaydı, ne bir gıda, ne su, ne ilaçlar, ne de kullanılan eşyalar bunun dışında kalırdı. Fakat düşüncesiz bazı fakih taslakları bu hadisten “zarar veren her şey haramdır” diye genel bir hüküm istinbat etmişler, sonra da bu hükmü nedense sadece sigaraya uygulamışlardır!
Sözü uzatmadan söylemek gerekir ki, sigaranın haram olduğuna dair kesinlikle hiçbir şer’î delil yoktur. Lakin insanların çoğu, vahyi ölçü alacaklarına, insanların çoğunluğunu taklit etmeyi tercih ettiklerinden, İslam ümmetini bu yüzkarası düşünceye gömmüşler, Allah’ın dini hakkında Allah’tan ve rasulünden bir hüccetleri olmaksızın gelişigüzel helal ve haram hükümleri konuşma cüretine kalkışmışlar, Allah’ın dışında edindikleri rablerin isimleri ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in dışında edindikleri rasullerin isimlerini sayarak “çokluk”la övünmüşlerdir!
* İsimlerini saydıkları alimler, kendilerini rab edinenlerin rab edinmelerinden elbette berîdirler *
 El-Merakeşi’nin el-A’lam kitabında (2/105) zikrettiğine göre Ahmed b. Ali es-Salimî, Aşebetu’d-Duhan kitabında, delillerin tearruzu sebebiyle hüküm belirtmeyip tevakkuf etme yolunu seçmiştir.
El-Hareketu’l-Fikriyyeti Bi’l-Magrib (1/256) kitabında zikredildiği üzere Şeyh Ali el-Echuri rahimehullah sigara içerdi. Yine Hicazda Allame Musnid Şeyh el-Fâdânî rahimehullah sigara içerdi. Hicaz halkı sigarayı çirkin görmezlerdi. Nitekim Mer’î el-Kermî rahimehullah Tahkiku’l-Burhan (s.132) şöyle der: “İşte Hicaz ehli, özellikle de Mekke halkı sigarayı habis görmemekteler!” Lakin Muhammed b. Abdilvehhab’dan sonra, onu taklit eden taklitçiler tarafından sigaranın haram olduğu görüşü Suudi Arabistan’da ve başka yerlerde yaygın bir hal almıştır.
Tütün veya sigaranın necaset veya taharet açısından hükmüne gelince, Malikiler ve Şafiiler tütün ve sigaranın temiz/tahir olduğunu açıklamışlardır. Ed-Derdir der ki: “Bütün türleriyle bitkiler temiz cisimlerdendir.” Es-Savi dedi ki: “Duhan (sigara) temiz şeylerdendir.” Nihayetu’l-Muhtac haşiyesinde Şebramellisi şöyle der: “Zamanımızda meşhur olan tütünün/sigaranın satışı sahihtir. Çünkü o kendisinden faydalanılan temiz şeylerdendir.” Haşiyetu’l-Cemel, Haşiyetu’ş-Şirvani ve Haşiyetu’l-Kalyubi’de de aynı husus belirtilir. El-Karafi de el-Furuk’ta kırkıncı farkta bu hususu zikretmiştir.
* Bu yazının sebebi, sigaranın helallik ya da haramlık bakımından hükmü hakkında icma varmış gibi davrananlara ikazdır. Üzerinde icma bulunan husus ise; Kur'ân ve sahih sünnetin bağlayıcı delil olup, bu ikisi dışında helal ve harama dair hüküm kaynağının bulunmamasıdır.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)